Güncelleme Tarihi:
Bundan üç sene önce… Hiç kimse şüphelenmedi. O zamanlar 2 yaşında olan Kaan, annesiyle göz teması kuruyor, seslendiğinde bakıyor, ‘bye bye’ yapıyor, terliği telefon yaparak oyunlar oynuyordu. Görünürde hiçbir sorun yoktu. Ne olduysa bir günde, hatta annesi Ayça Alemdar’a göre bir saat içinde oldu. Kaan artık karşısındaki insanların yüzüne bakmıyor, yemek bile yemiyordu.
Gittikleri nörolog, “Otizm. Yaşı küçük, düzelebilir. Korkmayın” dediğinde inanamadı annesi. Ama hiç vakit kaybetmeden özel eğitim veren bir anaokulu arayışına girişti. “Otizmli çocuk almıyoruz” diyen ünlü kreşler, aylık 18 bin lira ücret talep eden vakıflar… Üstelik kimi merkezlerde eğitim, günlük 1.5 saatle kısıtlıydı ama nihayet kendilerine uygun bir kreş buldular. Bir yandan da otizm raporu almaları gerekiyordu ve o raporu verecek bir devlet hastanesinden altı ay boyunca randevu dahi alamayacaklardı...
Ayça Alemdar, bir süre sonra oğlunu da alıp İstanbul’dan Uşak’ta yaşayan annesinin yanına taşındı: “Uşak’a geldim çünkü Kaan’ın babası benden ayrılmak istedi. Onunla kalmaya devam etseydim çocuğum İstanbul’daki eğitime giremeyecekti. ‘Sen çok uğraşıyorsun, çok sorguluyorsun, o yüzden oluyor. Çocuğun hiçbir şeyi yok’ diyordu. Kaç sene geçti, otizmli olduğunu hâlâ kabul etmiyor.”
Kapımız tekmelendi
Uşak’ta 1.5 sene eğitim alıp pek ilerleme kaydedemeyince Kaan’ı İzmir’deki bir eğitim kuruma yazdırdı annesi ve her hafta İzmir’e gidip gelmeye başladılar: “Her perşembe sabahı onu okula götürdüm, okul çıkışı aldım, 21.00’e kadar parkta dolaştırdım ki kaldığımız eve rahatsızlık vermesin. Cuma akşamları okul çıkışında da Uşak’a dönüyorduk.”
Bu okuldaki eğitim ona iyi gelmişti ama mart ayında pandemi nedeniyle kurum kapanınca eğitimi kesildi. Haziranda seyahat yasağı kalkınca, öğretmenlerinin kendi evinde özel ders almaya başladı. İzmir’de açılması planlanan Otizm Yaşam Köyü için ağustosta da İzmir’e taşındılar. Ama bu proje henüz gerçekleşemediği gibi, Kaan’ın halihazırda eğitim aldığı kurum da kapandı. Taşındıkları apartmanda da büyük sorunlar vardı. Alemdar’ın dediğine göre, komşular gece gündüz kapılarına dayanıyor, akşamları oklavayla duvarlara vuruyordu: “Bir gün engelli olduğunu belgeleyen heyet raporunu almak için – ki bu raporu yeniletmek için de 1.5 sene uğraştım – sabah 07.30’da evden çıktım, akşam 21.30’da eve geldim. Kaan’ın özel dersleri vardı, sonra İnciraltı’na ve yaz olduğu için bir de parka gittik. Eve girdikten hemen sonra ‘Sabahtan beri çok ses yaptınız’ diye kapıya geldiler. Evde yoktuk, ispat edebilirdim. Aynı şeyi daha sonra da yaptılar. Kaan ders alamadığı için son bir aydır çığlık atıyor. Kış geldi, tüm gün dışarıda duramıyoruz. Yine de sık sık parka götürüyorum, yürütüyorum, evde durmasın diye her şeyi yapıyorum. Alt komşumuz durumu bilmesine rağmen kapımızı tekmeledi, ‘Utanmazlar, terbiyesizler, ahlaksızlar! S***n gidin’ diye küfürler etti. Bunlar olurken apartmandan bir kişi çıkıp onlara ‘Siz ne yapıyorsunuz’ demedi. Çocuk anlıyor. İki hafta boyunca her gün kriz geçirdi, apartman kapısından içeri bile girmek istemedi.”
Şu anda sadece bir arkadaşım var
Ayça Alemdar, 25 Aralık’ta Twitter hesabından “Ev sahibimiz aradı, apartmandakiler rahatsız oluyormuş, evden taşınmamızı istiyor. Otizm sadece sosyal medyada yanınızdayız demekle olmuyor, bilin istedim” diye yazmıştı. Geçen hafta konuştuğumuzda sesi çok iyi gelmiyordu. “Çok yorgunum” dedi: “İnsanların lafta kalan duyarlılıkları, vicdanlarına uğramadan söyledikleri sözler… Hep yorgunum. Kırgınım da… Birinin bana ‘Oğluna eğitim vereceğiz ve bu yoğun eğitime hiç ücret ödemeyeceksin. Üç, bilemedin dört sene sonra başarmış olacak. Konuşacak ve normal çocuklarla aynı okula gidebilecek’ demesine çok ihtiyacım var.”
İyi haber: Kaan kısa bir süre önce komut almaya, yönergelere uymaya ve nesnelerin ismini öğrenmeye başladı. “Kendimi Kaan’a adadım. Kaan nasıl başarılı olur, onu nasıl mutlu ederim, bunların derdindeyim. İnanın, oğlum başaracak” diyor annesi. Ve teşhis konduktan sonraki üç yılın muhasebesini yapıyor: “Nefes almadan koşmak, o telaş içinde zamanda oyalanmak gibi… Kuru bir yaprak gibiyim, oradan oraya sürükleniyorum. Benim bir tek annem ve teyzem var. Onlar da Kaan’ın evlerine gitmesini pek istemiyor. Teyzem 70 yaşında, Kaan çok hareketli. Başka da gittiğim kimse yok. Eskiden arkadaşlarımla yemeklere çıkardım, Fenerbahçe maçlarına giderdim. Şu anda sadece bir arkadaşım var, bana o ve ailesi maddi yardımda bulunuyor. Kaan babasını ağustosta gördü, sokakta gördüğü adamlara baba diyor. ”
Ayça Alemdar, ‘kalp yorgunluğu’ olduğunu söylüyor. Bunun sebebi de ona göre, çocukların haklarına ulaşmalarını sağlayan bir sistemin kurulmamış olması. “Hakkın olduğu ve işlediği yerde vicdana ihtiyaç olmaz” deyip soruyor: “Bu çocukların eğitimlerinin ücretsiz olması gerekirken aksine, çok yüksek rakamlar talep ediliyor. Bu kurumlar neden bu kadar pahalı?”
Yine de bütün bunları anlatırken ara ara gülmeye çalıştığını belirteyim. “Yanımda kimse yok. Kendime dair hiçbir şey yapamıyorum. Ama gülmezsem Kaan mutsuz olur. Onu mutsuz etmek için doğurmadım. Herkese, her şeye inat gülmemiz lazım” diyor. Kaan’ın üniversite mezunu, iş sahibi, vicdanlı, merhametli, başarılı biri olduğu günleri düşlüyor.
Diken üstünde oturuyorum
Peki, en son ne zaman gerçekten güldü? 6 Aralık 2020’de… “Kaan ‘su’ dedi. Tam beş yıldır o sesi duymayı bekliyordum. Otizmli annesi olmak tam da bu. Bir de konuşsa kim bilir nasıl hissedeceğim?” diyor.
Alemdar’ın gündeminde bu aralar taşınmak da var. İzmir’in onlara iyi gelmediğini söylüyor, toplu taşıma araçlarında laf atıldığını, hatta bir kargo şubesinden kovulduklarını anlatıyor.
İstanbul ve Ankara’daki kurumları araştırıyor şimdi. Tıbbi mümessil olarak çalışırken Kaan’la ilgilenebilmek amacıyla işi bırakmıştı, yine olabildiğince Kaan’ın yanında olmak için part time bir işe girmek istiyor. Haluk Levent’in onlara bir ev bulma ve bir yıllık kiralarını ödeme sözü verdiğini de ekliyor. Onu ve Kaan’ı mutsuz eden o evden ayrılacağı günleri sabırsızlıkla bekliyor.
“Bugün sabah 11.00 civarı evden çıktık, 20.00’de geldik. Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum. Diken üstünde oturuyorum” diyor. Çünkü kimileri istese de ‘evde kal’amıyor.