Güncelleme Tarihi:
Yüz kişiye sorduk, doksan dokuzu onun için ‘Dünyanın en tatlı kadını’ dedi! Şaka bir yana, kime “Nükhet Duru’yla röportaja gideceğim” söylesem, “Yaa, ben onu çok severim, ne olur benden selam söyle” diyordu. ‘Ne yapsın kadın tanımadığı insanların selamını’ diye düşünüyor ama eşe dosta belli edemiyordum kırılmasınlar diye. Meğer Nükhet Duru bu selamlara bayılırmış. Gazetemizin ulaştırma personeli Fatih Abi’ninki başta olmak üzere kendisine selam yollayan tüm sevenlerine o da selamlarını iletti; ben söyleyeyim de üstümde kalmasın!
FOTOĞRAFLAR: Muhsin AKGÜN/MASTÜDYO
Oğlu dahil hemen herkes ona ‘Nünü’ diyormuş. Ara ara verdiği ‘Nünü Caz Söylüyor’ başlıklı konserlerinin bir yenisi 16 Kasım’da, İş Kuleleri’nde olacak. Bu vesileyle buluşuyoruz Muhsin Akgün’ün stüdyosunda. Hem fotoğraf çekimi hem söyleşi yapacağız. Çekim sırasında Muhsin “Görüyor musun, nasıl profesyonel kadın, yönlendirme yapmama bile gerek kalmıyor” diyor. Neşesi, enerjisi, sevecenliği hepimize geçiyor...
Biz bu röportajı 23 Ekim tarihinde yaptık. Bana da o zaman taytla ilgili konuşmuştu. Ama bir TV programına da açıklama yapınca tayt konusu magazin basınında gündem oldu. Bunun üzerine Duru’ya tekrar ulaştık. Şunları söyledi: “Fikrimi söyleme özgürlüğü nerede kaldı! Üstelik durup dururken de değil, bir defile kulisinde mikrofon uzatılmış, ‘En beğenmediğiniz kıyafet ne’ diye sorulmuş. Dünyanın her yerinde giyiliyor ama ben sevemedim, olay bu. Ne duymak ve neye cevap vermek isterseniz ona göre saptırırsınız tabii...”
◊ Ben 23 yıldır röportaj yapıyorum Nükhet Hanım. Sizse muhtemelen benim yaşımdan daha uzun süredir röportaj veriyorsunuz. İlk röportajınızı nereye verdiğinizi hatırlıyor musunuz mesela?
Cumhuriyet gazetesiydi. Çünkü benim çok enteresan bir çıkışım olmuştu. O dönemde belli bir star sistemi vardı; herkes sarışın, herkes şahane, herkes mizanplili, fönlü... Ben saçını toplamış, halka küpesini takmış, yalınayak bir kız olarak çıktım televizyona ilk. Bu da çok ilgi çekti. Güneş Tecelli sunuyordu programı, o zamanın efsane isimlerinden biri... Ertesi gün herkes “Kim bu kız, ne yapıyor böyle” diye konuşuyordu. Bunun üzerine Cumhuriyet gazetesi röportaj yapmak istemişti işte.
◊ Bayağı çılgın bir genç kız olarak bomba gibi düşmüşsünüz belli ki medyaya...
O televizyon programından sonra “Sen başka bir yerden geliyorsun” dediler bana. “Mars’tan değil, belki Jüpiter olabilir” diyordum. Söylediğim şarkının sözleri Mehmet Teoman, bestesi Cenk Taşkan, düzenlemesi Timur Selçuk’a ait. Yani ekibe bir bak, bir de 18 yaşındaki kıza bak! Kafa karıştırdım. Hiç akıl yürüterek bir imaj da yapmamıştım oysa. Ama annem Olgunlaşma Enstitüsü’nden olduğu için oldum olası kıyafetlerle ilgiliydim. Evin içinde hep uçuşurdu kumaşlar. Pat diye televizyon teklifi gelmişti, ben daha çok yeniyim ve parayı anca 45’liğe yatırabiliyorum o dönem. Allahım, çok da güzel giyinmek istiyorum ama giyinemeyeceğim, param yok!
◊ Kendiniz mi diktiniz?
“Ne yapayım” dedim anneme. “Bak kızım, az çoktur. Bu çok önemli bir şey” dedi. “Nasıl yani” dedim. “Her şeyinden tek yap” dedi. “Tek küpe mi mesela” dedim. “Tek küpe” dedi. Çok tatlı, böyle Hint işi gibi tuniği, altında da dar pantolonu olan bir pijamam vardı. “Ben bunu giyeceğim anne” dedim. “Tamam, çok güzel” dedi. “Ama bunun altına ne ayakkabı giyilir” dedim. “Giyme canım” dedi. Saçlarıma ne yaptıracağımı düşündüm. O zaman böyle gürül gürül saçlarım vardı ve mavi-siyah boyatıyorum daha büyük görüneyim diye. Madem öyle Hint fakiri gibi çıkıyorum, bari Sihler gibi türban yapayım diye düşündüm. Televizyon siyah-beyaz olduğu için evde beyaz ve gri kumaşları karıştırdım, türban yaptım. Pazar günü kıyamet koptu. Çıktım şarkımı söyledim. TRT’ye teleks geliyormuş Türkiye’nin her yerinden ‘Kim bu kız, nedir’ diye.
◊ Size ne sorulmasından hoşlanmıyorsunuz?
“Şarkıcılığa nasıl başladınız” sorusunun. Çünkü yüzlerce kere anlattım. Bir arkadaşım bana bunu hiç okumadan geldiyse, alınıyorum. Önümüzdeki yıl Cumhuriyet’in 100’üncü, benim de sanat hayatındaki 50’nci yılım olacak. Gerçek bir ‘survivor’ım. Gerçek bir Cumhuriyet kızıyım. Bir bak, ben ne yapmışım, bil, öyle gel, değil mi? Bazen kahkahayla birlikte laf sokarım. “Size ne sormamı isterdiniz” der, “Bir hatırımı soraydın iyi olacaktı” diye.
◊ Şimdi neler yapıyorsunuz? Yılın yarısında Bodrum’da, yarısında İstanbul’da mısınız?
Yok yok, taşındım İstanbul’a.
◊ Hakan Gence’ye verdiğiniz son röportajınızda okumuştum; Bodrum’da toprağa değmek, çiçek ekmek sizi mutlu ediyormuş.
Yine üç ay gider, değerim ama hayatım henüz çok hızlı gidiyor. Yani Bodrum’da yarı inziva bir yaşam için çok erken. Ama pandemide apartmanda delirecektim. Ben kapatılamam, sokakta olmalıyım. Sokakta olamazsam bahçede olmalıyım. Pandemi boyunca da hiç içeri girmedim. Sobaları yakıp bahçede oturuyorduk, müziğimi de orada dinliyordum, çayımı da orada içiyordum. Arkadaşlarım geliyordu. Şehir hayatında pandemiyle baş etmekle Bodrum’da baş etmek aynı şey değildi.
“Nükhet Duru olacaksın. Sonra da büyük bir aşk yaşayacaksın.Yok böyle bir dünya!”
◊ Tabii sahne de yoktu...
Ben duramam, sürekli online konserler yapıyordum kendi kendime. İki müzisyen arkadaşımın her yerini kolonyalayıp eve tıkıyordum. Çalıp söylüyorduk. Sonra “Biz bunu yayımlayalım” dediler. Haydaaa... Ona başladım. 15 günde bir konser yaptım. Herkes şarkı isteği yolluyor filan. O kadar eğlendim ki... Sonra şirketler istemeye başladı. Yani ben ne yapar eder, bir iş icat ederim, beni oturtamazsın.
◊ Şarkı söylemeden duramıyorsunuz, değil mi?
Duramam. Arabada giderken bile boş duramam, örgü örerim. Bazen camı açtığımda caddedekiler görünce önce “Aaaa Nükhet Duruuu...”, sonra da “Aaaaaa örgü örüyor” diyorlar. Şimdi bir kampanya var; Doğu’daki çocuklar için ‘Bin çocuk bin kazak’ kampanyası. Oraya örüyorum. Bere, kaşkol, kazak... Ben Doğu’da çok dolaştım. Orada büyük bir kitle kendini unutulmuş hissediyor. Onları önemsediğimizi, sevdiğimizi hissettirelim istiyorum.
‘Bastıramadığım sevgiler var içimde’
◊ ‘Nünü Caz Söylüyor’ konserlerinden bahsedelim mi?
Bir süre önce Changa’da başlattığım bir şey bu. Ben cazcı değilim ama caz standartlarında söylemeyi çok seviyorum. Çünkü acıyı, hasreti, aşkı, özgürlük özlemini, bütün bunları kararak ortaya çıkmış bir müzik caz. Size canınızın istediği kadar kendinizi, duygularınızı ifade edebilme imkânı verir. İstediğiniz kadar emprovize yapabilirsiniz.
◊ Ben çok anlamam ama gırtlağınız da sanki caza uygun...
Evet evet. İlk yıllarda baba müzisyenler soul ve caz müzik yapmam için beni uyarırdı, sonra da “Yok yok, yapma çocuğum, aç kalırsın” derlerdi. Geniş kitlelere hitap etmezdi çünkü. Küçük kulüplerde meraklısına söylenirdi. Ama şimdi caz, yükselen değer. İyi kulağı olan, kaliteli canlı müzisyen dinlemekten hoşlanan buna zaman ayırıyor, nakit ayırıyor. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Ben bunu hissettim galiba 7-8 sene önce. Öyle başladım.
◊ Devam edecek yani...
Tabii, istiyorum. Çünkü öyle dört müzisyenle çalışıyorum ki... Cenk Erdoğan, Tulu Tırpan, Volkan Öktem, Eylem Pelit. Önce üç kişiydi. Sonra Cenk’i de kattık aramıza. Dünyanın her yerinde konser veriyor. Ve ne mutlu ki şarkıcı olarak benden hoşlanıyor, beni geri çevirmiyor.
◊ Ne kadar mütevazısınız...
Ay ne bileyim, ben hiçbir zaman amatörlüğümden vazgeçmedim. Her gün yeni bir şey öğrenmek,
her gün o öğrendiğimi paylaşmak istiyorum Melis. Bastıramadığım sevgiler var içimde. Bunu dengede tutmaya çalıştım hayat boyu. Bu coşku nereden fışkırıyor, bilmiyorum. “Herkes yaş alıyor ya da yaşlanıyor, siz değişmiyorsunuz, bunun sırrı ne” diyorlar bana. Yaa, herhalde krem değil!
‘Her şeyin altına spor pabuç giyiyorlar. Çıldıracağım!’
◊ O zamandan bu zamana sizde ne değişmedi?
Elbiselerle ve ayakkabılarla olan uğraşım hiç değişmedi. Diyelim ki kurşuni renk ayakkabı lazım, en bulunamayanından! Gidiyorum sprey boya alıyorum, boyuyorum, üzerine bir de vernik geçiyorum ve ayakkabı istediğim ayakkabı oluyor.
◊ Bakar bakmaz bir kıyafetteki hataları görebilir misiniz?
Tabii. Sadece annemden aldığım bilgi değil, Türkiye’nin en önemli terzileri ve modacılarıyla da çalışabildim. Çok eskiden taksitle yaptırıyordum elbiseleri, onlara verecek param yoktu. Her hafta kazandıkça ödüyordum.
◊ Sizce kadınlar giyinirken en çok ne gibi hatalar yapıyor?
Birincisi, artık her şeyin altına spor pabuç giyiyorlar. Çıldıracağım! İkincisi, uzun bir tunik giymeden tayt giyiyorlar. Ve bu her bedendeki kadının yaptığı hata. Güzel durmuyor.
‘SIRRIM KREM DEĞİL HERHALDE!’
Herkes ona “Değişmiyorsunuz” diyor. O ise bunu kremlere değil, öğrenme arzusundan vazgeçmemesine bağlıyor. Ve elbette içinden fışkıran
sevgi ve coşkuya...
‘Değiştiremeyeceğim şeylerle barışmakta müthişimdir’
◊ Kimi affetmezsiniz?
Affetmeme gibi değil de sessizce buharlaşma gibi bir durumum oluyor benim. Yoksa çok toleranslıyım.
◊ “Hayatımdan hiç çıkmaz” dediğiniz dostlarınız kimler?
Erol Evgin, hayatımdan hiç çıkmaz. Sezen Aksu. Hayatımdan çıkamaz, ben de onunkinden çıkamam. Emel Sayın, Selami Şahin. Beni hiç incitmemişlerdir bu insanlar. Ünlü olmayan da çok dostum var tabii.
◊ Günlük rutininiz nasıl? Her gün birbirinin aynı mıdır genelde?
Hayır, her gün yeni bir macera. Çok hareketliyim. Arkadaşım Burçin (Orhon) geçenlerde üç gün bende kaldı ve dedi ki; “Sana bir şey takmalıyız, senden elektrik üretmeli, bu kadar harekete yazık!” Hiperaktif bir insanım.
◊ Aşka açık mısınız? Şu an aşk var mı?
Aşk yok ama aşka açık sayılırım. Ben aşkı ille de karşı cinsle algılamıyorum. Bir şarkıya da âşık olabiliyorum, bir ayakkabıya da âşık olabiliyorum, çok güzel bir sanat eserine de... İki gün onu rüyamda görmeye devam edebiliyorum mesela. Oldum olası böyleydi. Çok güzel aşk yaşadım ama konumum dolayısıyla hiç kimse beni kapsayıp, bir şeyin içine alıp orada bana çok tatlı davranmak üzere kendini kurmadı. Çünkü ben aşırı güçlü görünmekten, aşırı ünlü görülmekten bu şansları kaybetmiş olarak başladım hep. Hayatta her şey senin olamaz. Hem Nükhet Duru olacaksın hem her şeyini kimsenin yardımı olmadan becerebileceksin... Sonra da çok büyük bir aşk yaşayacaksın. Yok böyle bir dünya.
◊ Siz de bu gerçekliği kabullendiniz, öyle mi?
Evet, ben değiştiremeyeceğim şeylerle barışmakta müthişimdir. Ama “Bütün bunların keyfini ben de onunla çıkarırım” diyecek özgüvende birine de açığım.
‘Bende yeni şeyler tükenmez’
◊ The Weeknd ‘Often’ parçasında, eski şarkılarınızdan ‘Ben Sana Vurgunum’un bir bölümünü sizin sesinizle kullandı. Bundan sonra bir gelişme oldu mu?
The Weeknd hâlâ o şarkıyla konsere çıkıyor. Bu yaz turnesi vardı, devam ediyor. İzin alırken ne kadar etkilendiklerini, solistin kendi ses tonuna uyumlu hale getirmek için bilgisayarda benim tonumda oynamalar yaptıklarını özür dileyerek söylediler. Fakat bu çok enteresan teklifler getirdi. Yurtdışı teklifleri. Yakında açıklayacağım.
◊ Yeni projeleriniz, planlarınız var mı?
Bende yeni şeyler tükenmez. Yeni şarkılar hazırda, geliyor. Bir tanesi Nazan Öncel’in. Çok severim. Canımın içi. Çok fırlama bir şarkı oldu o. Düzenlemesini yaptık, bitirdik. Bir tane ‘Destina’nın bestecisi Selim Atakan’dan var. Bir de çok acayip bir şarkı daha var ama onu söylemeyeceğim (gülüyor). Çok heyecanlıyım onun için.
◊ Siz aynı zamanda iyi bir oyuncusunuz...
En son dijital bir kanalda bir dizide oynadım. Ayıptır söylemesi, çok sükseli oldu. ‘Aslında Özgürsün’. Duygu Asena’nın romanı diziye çevrildi. Şimdi iki teklif var, tartıyorum. Ben oyunculuğu çok seviyorum.