Muhsin Akgün/MAStüdyo
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2019 08:30
Bu sıralar zirvede Ezgi Mola’nın ismi yankılanıyor. Son dönemin en çok gişe yapan filmi ‘Organize İşler Sazan Sarmalı’nda ve Türkiye’nin en büyük müzikali ‘Alice’te o var. YouTube kanalı fırtınalar estiriyor. Instagram hesabında takipçi sayısı 4.5 milyona yaklaştı. Markalar reklamlarında onu kullanmak için yarışıyor. Mola’yla buluştuk; bu ülkede güldüren kadın olmaktan verdiği kilolara, aşk hayatından geçmişine kadar her şeyi konuştuk.
Son birkaç yıldır bütün büyük işlerde sizin de isminiz var. Devir sizin devriniz mi?
- Hayal ettiğim işi yapıyorum. Şikâyet etmeden, keyif alarak oyun oynamaya gidiyorum. Birileri de benimle bu oyunda eğleniyor ki birlikte bir şeyler yapmak istiyorlar. Buna da çok seviniyorum.
Türkiye’nin en komik kadını olmak nasıl bir şey?
- Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? Komik olmak çok keyifli. İnsanları gülümsetmek harika. Çocukluğumdan beri Yılmaz Erdoğan’a, Cem Yılmaz’a gülerek baktım. Bu izlenimi ben de birileri üzerinde bırakabiliyorsam çok kıymetli.
Ataerkil toplum yapısı kadın mizahına nasıl yansıyor?
- Belden aşağı vurduklarında kimse erkekleri yargılamıyor. Ama kadın yaptığında bir huzursuzluk oluyor, kadına yakıştırılmıyor. O noktada devreye elindeki malzemeyi iyi bilmek giriyor; “Benden bu lafı nasıl duysalar hoşlanırlar” diye düşünüyorum.
Sadece kadın olduğunuz için bir espri yapacakken kendinizi kısıtladığınız oluyor mu?
- Bir espri yaparken sadece cinsiyetimden dolayı ikinci kez düşünmem gerekebiliyor. Daha cesur davranmaya çalışıyorum. Çünkü komedi, cesaret gerektiriyor.
Büyük yokluk gördüm Kariyerinizde 18 yılı tamamladınız. Hayatınızda neler değişti?- 36 yaşımdayım, güzel hissediyorum ya... Büyüdüm, büyümeye devam ediyorum. Kadın oldum, sevdim, sevildim, ailemle yeniden tanıştım, kendi ruh halimde bir dünya turu yaptım. Anlıyorum ki yaşam devam ettikçe bu keşif de devam edecek.
Maddi olarak peki?- Herkes gibi benim de hayatımda zorluklar oldu. Çok büyük yokluk gördüm. Özellikle ilk gençliğimde. Okul zamanlarımdı, bir kitap bile alamıyordum. Müjdat (Gezen) Hocama müteşekkirim. Okuldaki yemeği bile maliyetinden çok daha düşük, neredeyse sembolik paralara verirdi. Parası olmayanların da tabağına
yemek koydururdu. Öyle bir yerde okuduğum için çok şanslıyım. 15 yaşımdan beri çalışıyorum. Sorumluluklarım hep bir ergenden daha fazla oldu.
Beni güzelleştiren şey, ruhumAnne ve babanız siz küçükken ayrılıyor. Anneniz için iki çocuklu hayat ne kadar zordu? - Annem ev hanımıydı. Mahallede isteyenlere elbiseler dikiyordu. Biz hep birbirimizi iyileştirmeye ve iyi gelmeye çalıştık.
Hiçbir şey sanıldığı kadar kolay elde edilmiyor yani...- Açıkça söyleyeyim, çok zor dönemlerimiz oldu. Hayat her şeyi yaşayabileceğimiz bir yer. Bunların hepsi gelir geçer. Yeter ki kendinize inanıp kendinizi sevin.
Peki, şimdi nasılsınız? - Çok iyiyim. Ruhumu çok seviyor, kendime iyi geliyorum. Bence ben kendime iyi geldiğim için insanlar benimle projeler yapmak istiyor. Çok net söyleyebilirim ki beni güzelleştiren şey ruhum. Kendimi tanımamın da önemi var tabii. Sağlıklı besleniyorum, cildime iyi bakıyorum. Bir ruj, bir maskara sürüp dışarıya çıktığımda çok alımlı olduğunu hisseden bir kadınım.
Ben bir ‘uyur-yerim’
Mahallenin balıketli, sevimli kızından seksi kadına evrildiniz...- Beni mahallede görsen yine aynı şeyi söylersin (gülüyor). Yaşımla birlikte kadın olmak ve onu hissedebilmek, beni böyle görmenize sebep oluyor.
Siz kendinizi seksi bulur musunuz?- Kendimi seviyorum, beğeniyorum. Ama bunun aldığım ya da verdiğim kilolarla bir alakası yok. Bence insanı seksi yapan şey özgüvenidir. Benim de özgüvenim gayet yüksek.
Neler değişti?- Kıyafetlerin bedenleri...
Siz ‘uyur-yer’mişsiniz...- Evet, eskiden uyurken yemek yiyordum. Başucumda gece yiyecek varsa sabah bir kalkıyordum, paketin yarısı bitmiş. Sekiz sene önce bir gün uyandım, salonun ortasında yerde yatıyorum. Yanımda bir kupa duruyor, anladım ki gece çikolatalı süt içmişim. Uyurgezerlik de vardı. Çocukken annem beni kaç kere sokak kapısından almış. Ranzada uyurken birkaç kere çuval gibi yere düşmüşüm. Kemiklerim sağlam, bir
yerim de kırılmadı.
Ünlüleri çok seviyorumInstagram sayfanız ve YouTube kanalınızın adı ‘Tanınmış Kişileri Seviyorum’. Gerçekten ünlüleri seviyor musunuz?- Aa, ünlüleri çok seviyorum! Mesela bir mekândayız, oraya tanınmış biri geldi. Arkadaşlarıma, “Ben bir fotoğraf çektirmek istiyorum” derdim, her defasında da çektirirdim. Çünkü hayran olduğum insanla bir anım olsun istiyordum. Sonra bu fotoğrafları sosyal medyama yüklemeye başladım.
Çocukken de böyle miydi?- Tabii, oturduğumuz yerde büyük bir hipermarket açılmıştı. Çocukluk aşkım Sezen Aksu oraya geldi. Alışverişi boyunca gizli gizli peşinden ayrılmadım. Şebnem Ferah geldi, peşinden ayrılmadım. Senin aracılığınla onlardan özür dilerim.
Kendi ününüzü unutuyor musunuz?- Ünlü olduğumu hatırlayarak yaşamıyorum ki. Her işini yapan insan gibiyim. Sadece mesleğim insanların beni bilmesini sağlıyor.
Karanlık taraflarım var
‘Organize İşler Sazan Sarmalı’nda şen şakrak, ‘Alice’te ise ilk kez kötü bir kadını, ‘Kraliçe’yi canlandırıyorsunuz. Nasıldır kötü olmak?
- Bence sevgisizlik insanı agresif yapıyor. ‘Kraliçe’ de aslında kötü değil, agresif. İktidarını insanları cezalandırarak, korkutarak, sürekli esip gürleyerek sürdürüyor. Belki biri elinden tutup “Seni çok seviyorum, bana bunu yapma” dese, her insan gibi durup düşüneceği anlar olacaktır.
Bu karakter gibi karanlık taraflarınız var mı?
- Herkes gibi benim de karanlık taraflarım var. Zaaflarıma yenik düşebileceğim anlarım oluyor. Mesela şiddet yanlısı insanları görünce gözüm dönüyor. Çocuklara yapılan zulme deliriyorum. Bu ülkenin kanayan yarası kadın cinayetleri. Münevver’lerimiz, Özgecan’larımız, çok acı hikâyelerimiz var. Oralarda canım çok yanıyor. Kadın olmanın bedelini kimse bu kadar ağır ödememeli.
Karakter yaratırken toplumu gözlemliyorsunuz. Peki ne görüyorsunuz?
- Daha çok sevmemiz, sevilmemiz lazım. Ve sevgili erkek anneleri; lütfen oğullarınızı ‘ağam, paşam’ diye değil, karşısındakine saygı duyan biri olarak büyütün. Ona cinsiyetiyle değil, birey olarak var olması gerektiğini hatırlatın.
Sosyal medya şiddetine gelirsek... Bir paylaşım yaptınız. Bir restoranda fotoğrafınızı çekenlere “Zamanımı harcama, ümüğünü sıkarım” dediniz.
- Söylediğim yanlış anlaşıldı. Orada beni çeken ve mesleği bu olanlara karşı çıkmadım. Yanıma fotoğraf çektirmek için gelenlere laf etmedim. Yemek yerken gizlice, kontrolsüz anımda yakalamaya çalışan, mesleği bu olmayan bir müşterinin yaptığını terbiyesizce bulduğumu söyledim. O paylaşım aslında daha uzun... “Ümüğünü sıkarım” da ‘Kocan Kadar Konuş’ filminden bir sahnemdi, filmi izleyenler için eğlenceli bir finalle mesajı bağlamak istemiştim.
Kendimi ilk kez akışa bırakabildim Sizi yıllardır biriyle el ele görmüyorduk. Mustafa Bey’in (Aksakallı) farkı neydi?- Çok güzel bir adam. Demek ki kendimi ilk kez akışa bırakabildim.
Sizi âşık eden de o muydu?- Kıymet veriyor ve bunu çok güzel gösteriyor. Ben mutlu olduğum yerde kalmayı seven bir insanım.