Güncelleme Tarihi:
Kahvemi içip mutfaktan çıktım. İşe gitmeye hazırlanacaktım. İçten içe olağandışı bir haftayı geride bıraktığımı düşünüyordum. Hani olur ya bazen, başınıza aniden bir şey gelir ve günlük programınızı engeller. Birinin size o an çok ihtiyacı olur mesela... Bir ev kazası yaşanır veya çok mutlu bir haber alınca her şeyi iptal edip “Hadi yiyip içip bunu kutlayalım” dersiniz. İhtimaller çok... Daha da sayarım: Arabanızın önüne veya arkasına biri park etmiştir veya garaj kapısının yolunu kapamıştır, bir türlü gidemezsiniz işe... Şimdi birden bu konuya nereden geldim, anlatacağım.
Seyahatte yanımızda yedek bir bastonun olması önemli. Marketten kolaylıkla alabildiğimiz bir şey değil çünkü!
Biliyorsunuz ki biz görmeyenler baston kullanıyoruz. Bu bastonların da havalıları var, markasına göre... Benimki en havalı olanlarından... Kanada bastonu da deniyor. Bir nevi görmeyenlerin Ferrari’si... Bu baston normalde katlanmamış şekilde, daire kapısının dışında durur. Katta bizimkinden başka daire yok, haliyle kimseyi rahatsız etmez diye düşünüp bastonu oraya bırakmayı alışkanlık edinmiştim. İşte o sabah kapıyı açtım. Baston yok! Evdekiler de baktı, yok! Çalınmış...
Ailecek şaşkınız. Kör bastonu kimin işine yarar? Hurda değeri bile olmayan bir şey bu; gören biri için... Bunları düşünürken tabii zaman hızla aktı. E, ben işe geç kalıyorum. ‘Şimdi ne yapacağım’ diye düşünüyorum. Taksiye binip gitsem... E, peki akşam nasıl döneceğim? O an aklıma yedek bastonum geldi. Biri işyerinde, biri evde olmak üzere iki tane yedeğim vardı. Özellikle seyahate giderken yanımızda yedek bir bastonun olması önemli çünkü başına bir şey gelirse bakkalda, markette bulunabilen bir şey değil.
Neyse, o gün işe gidebildim neticede. Ama en kısa zamanda yedek bir baston satın alıp eve koymam gerekecek. Bundan sonra asla daire kapısının önüne de bırakmam artık!