Güncelleme Tarihi:
Uzun yıllar bizimle yaşayan, burada doğan, büyüyen, okuyan, evlenen, çalışan, özetle kendine burada yepyeni bir hayat kurmuş Suriyelileri İstanbul, Sultanbeyli’de ziyaret ettik. Sultanbeyli Anadolu Yakası’nın en çok göç alan ilçelerinden. Ziya-Ül Hak Caddesi’ndeki dükkânların neredeyse tamamı Suriyeliler tarafından işletiliyor. Bakkalından marketine, kahvecisinden kasabına, dönercisinden kuyumcusuna, her sektörden en az bir esnaf bulmak mümkün.
‘Okul kapandıktan sonra...’
Caddeyi gezerken su almak için girdiğimiz ilk dükkânda 16-17 yaşlarında genç bir çocuk ilgilendi bizimle. Henüz üç senedir burada olduğunu, dayısının oğlunun yanına geldiğini, birkaç haftaya kesinlikle ülkesine döneceğini söyledi. “Neden” diye sorduğumuzda altını çize çize burada çok yorulduğundan bahsetti. Hatay’daki akrabaları dönmüş bile.
Sabah saatlerinde gezmeye başladığımız bu mahalleden öğlene doğru ayrıldık ve dönmek istemediğini söyleyen sadece bir kişiye rastladık. Eşini kaybetmiş, 40 yaşlarındaki Rim isimli genç kadın oraya döndüğünde çalışamayacağını bildiğinden buradaki düzenini korumak istiyor. Ankara’nın Altındağ ilçe-
sinde Suriyeli mahallesi olarak bilinen Önder Mahallesi’nde de durum farklı değil. Telefonda konuştuğumuz muhtar Nuri Aygül mahalledeki çoğunluğun dönmek istediğini ama yazdan önce kimsenin dönemeyeceğini anlattı: “Karakışta gitmeleri zor. Çocukları okula gidiyor, bazıları dükkân sahibi. Orada da ne olduğu belli değil ama sürekli durum bilgisi alıyorlar. Okul kapandıktan sonra sayıda azalma olacağını düşünüyorum.”
Yıllarca göç araştırmaları yapan ve sayfalarımızda birçok kez söyleşilerine yer verdiğimiz İltica ve Göç Araştırma Merkezi (İGAM) Başkanı Prof. Dr. Murat Erdoğan’a göreyse herkesin hızlıca geriye dönmesi şimdilik gerçekçi değil. Bunu göz ardı etmek de toplumda ciddi bir hayal kırıklığı yaratabilir. Üstelik dönmelerini beklerken Suriye’deki belirsizlik yüzünden kontra bir göçle karşılaşmak da ihtimaller arasında.
‘Çocuklar yavaş yavaş alışacak’
Muhammed (30), kasap
12 senedir buradayım. Halep’ten geldim. Burada evlendim, bir kız, bir erkek çocuğum var. Kasabım. Dönerci dükkânına da ortağım.
Hemen değil ama üç-dört aya döneceğim. Suriyelilerin yarısı gidecek. Onlar gidince kime satış yapacağım? Bize sadece Suriyeliler geliyor, Türkler alışveriş yapmıyor.
Ülkemde her şeyim var, dükkân da var, açıp çalışacağım. Gidip devam ettireceğim. Çocuklarım burada okuyor, Türkçeleri benden iyi. Suriye’yi hiç görmediler ama orada okula başlayacaklar, yavaş yavaş alışacaklar.
Orada elektrik, su, diğer ihtiyaçlar henüz olmadı ama biz gidip yapacağız. Dönenler yavaş yavaş yapacak, burada 20 kişi çalışıyor, bu gençler yapacak. Vatandaşlığım yok ama Türk bir arkadaşımın üstünden mülkiyet aldım. Böyle yapan çok var. Üstümde araba var. Giderken satacağım hepsini, ilan koydum.
Eşim gitmek istemiyor. Buraya geldiğinde çocuktu, Suriye’yi fazla bilmiyor. Ama götüreceğim tabii. Kadınların çoğu böyle. Hayatı, çalışma şartlarını bilmiyorlar. Neler çekiyoruz bilmiyorlar. Onlar da haklı ama alışacaklar yavaş yavaş.
‘Siz hiç savaş görmeyin ülkenizde inşallah’
Hasan (23), tekstilci
Giyim mağazalarımız var, sahibi abim. Ben burada müdürüm. Dönmeyi tabii ki düşünüyoruz. Elimizdeki malları bitirmeye çalışıyoruz. Yedi tane şubemiz var. 23 yaşındayım, 13 yıldır buradayım. Suriye’yi özlüyorum.
Biz sizden çok memnunuz, siz de gelirsiniz, başımızın üstünde yeriniz var ama misafir olarak gelin, hiç savaş görmeyin ülkenizde inşallah. Artık herkes dönüyor, kalacağım diyen yok hiç etrafımda. Müşterilerim çoğunlukla Türk. Birbirimizi seviyoruz ama mesela biri geliyor, diyor ki: “Sen git savaş ülkende.” Başka ülkeyle olsa gider savaşırım. Biz birbirimizle savaşıyoruz, böyle savaş olur mu? Ben gidip, ülkemde savaşıp kardeşimi mi vurayım? Olmaz. Ama artık savaş bitti, neden burada duralım, döneceğiz.
‘Herkese teşekkürler ama yeter’
Yahya Zeylati (50), kebap ustası
12 yıldır Türkiye’deyim. Halep’ten geldim. 15 bin lira kira ödüyorum. 5 bin fatura. Oldu 20 bin lira. 50 yaşındayım, altı çocuğum var. Küçüklerin hepsi okula gidiyor. Emniyet çalışmalarına izin vermiyor, yakalarlarsa kimliği iptal ediyorlar.
Çok küçük yaşta evlendim, 15 yaşında baba oldum. En büyük çocuğum 35 yaşında. Ama kız olduğu için çalışmıyor. Bizde çalışmaz kızlar.
Suriye’de ne kadar fakir olursan ol en azından bir evin oluyor. Bir haftaya dönerim. Suriye’de iki evim, bir restoranım var. Türkiye güzel ama çok masraflı. Herkese çok teşekkür ederim ama yeter. Çok mutluyum döneceğim için.
‘Suriye ne zaman aynı Dubai olur, o zaman...’
Rim (40), tezgâhtar
Ben gitmeyi düşünmüyorum, dönünce işim yok. 10 yıl oldu geleli. Burada bir butikte tezgâhtarlık yapıyorum. Ne zaman Suriye Dubai olur, o zaman dönerim. Eşim yok, üç çocuğum var. İki kız, bir erkek. Vatandaşlığım yok ama benim kiram ucuz. 3 bin veriyorum, bu ay 7 bin olacak. Hiç sıkıntım yok. Türkleri çok seviyorum, ev sahibim de iyi. Hayatım çok güzel burada. Türkler de beni seviyor. Orada petrol var. Bir kişinin çalışması aileye yeter. Ama ben dönersem kim çalışacak? Burada hayatımızdan çok memnunuz. Kalmak istiyoruz.
‘Hareketlilik sınıra yakın bölgelerde, İstanbul’da yok’
Rümeysa Kahraman, Mülteciler ve Sığınmacılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
Görüştüğümüz aileler genellikle dönmek istese de ne yapacağını bilemiyor. Bazıları
“Hastalığım var, engelliyim, orada tedavi olabilecek miyim” diye düşünüyor. Hızlı hareket etmek isteyen de var tabii. Ancak şu an için İstanbul’da hareketliliğin arttığını tam anlamıyla söyleyemeyiz. Hareketlilik sınıra yakın bölgelerde.
Sağlık konusu geri dönüşlerde önemli bir faktör. Elimizde net sayı olmasa da engelli sayısı çok, her beş aileden birinde engelli olabiliyor. Yatalak hastası var, nasıl götüreceğini bilmiyor. Lösemili çocuklar çok fazla, onların aileleri tedirgin. “Çocuğumun iyileşmesini bekleyebilecek miyim” diye soruyorlar.
Beklendiği kadar hızlı, bugünden yarına bir değişim olmayacak. Biz de beş-altı ay gibi öngörüyoruz. Çünkü orada bir devletin kurulmasına ihtiyaç var. Eğitim, sağlık, sosyal hizmetler…
Evet, hükümet kurulma aşamasında ama kurumlar net değil.
İnsanlar genel olarak mutlu ve umutlu. Önceden tamamen umutsuz ve mutsuzlardı, şimdi yine endişeliler ama en azından bir şeyin bittiğini düşünüyorlar. Yeniden başlama fırsatı olarak görebiliyorlar. Biz burada insanları bir şeye motive etmekte zorlanıyorduk. Sürekli “Geçecek” dendi ama 13 yıl oldu, bitmedi, 15 günde bitti. Döndükleri takdirde bir güvenceleri olduğunu öğrenirlerse hepsinin dönmek isteyeceğini düşünüyorum.
Geçici koruma statüsünden vatandaşlığa Suriyelilerin hukuki yolculuğu
Avukat Dr. Bedia Ayşegül Tansen Gümüş
Ülkemizdeki Suriyeliler geçici koruma statüsü altında. Ülkesine geri dönmek isteyen Suriyelilerin kendi istekleriyle Türkiye’den ayrılması mümkün. ‘Gönüllü geri dönüş süreci’ olarak ifade edilen bu süreç Suriyelilerin ikamet ettiği ilde bulunan İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne yapacakları başvuruyla başlar. Valilik tarafından Gönüllü Geri Dönüş Talep Formu düzenlenir. Gerekli incelemelerin ardından çıkış yapacakları sınır kapısına gitmek üzere kendilerine Yol İzin Belgesi verilir.
Gönüllü geri dönüş sürecinin yanı sıra geçici korumanın sona erdirilmesi için İçişleri Bakanlığı tarafından, Cumhurbaşkanı’na teklifte bulunulması da mümkündür. Bu halde geçici koruma Cumhurbaşkanı kararıyla sonlandırılmış olacak. Bu kararla geçici koruma tamamen durdurularak geçici korunanların ülkelerine dönmesi sağlanabileceği gibi, geçici korunanlara statünün toplu olarak verilmesi ya da uluslararası koruma başvurusunda bulunanların başvurularının bireysel olarak değerlendirilmesi ve belirlenecek koşullarda Türkiye’de kalmalarına izin verilmesi kararlaştırılabilir.
‘Bir anda kontra bir göçle de karşı karşıya kalabiliriz’
İltica ve Göç Araştırma Merkezi (İGAM) Başkanı Prof. Dr. Murat Erdoğan
Suriye’de şu an düne kadar terör örgütü dediğimiz bir örgüt Suriye devletini ele geçirdi. Şimdi yeni bir hükümet kurmaya çalışacaklar. Kendi aralarında bir sürü rekabet, çatışma, gerginlik olacak.
İnsanların Suriye’den kaçmasının en önemli sebebi Esad’dı ama tek sebebi değildi. İmdat yönetiminin bile bir kuralı vardır. Ama terör örgütlerinin kuralı yok. Biz bunu IŞİD’de çok canlı bir biçimde gördük. Şu an sahada olan örgütler IŞİD’den ayrılan örgütler ya da ona benzer örgütler.
Suriye fiili olarak üçe bölünmüş görünüyor. Bunlardan birisi eski Suriye rejiminin egemen olduğu alanlar. Birisi Amerika’nın YPG üzerinden kontrol ettiği alan. Üçüncüsüyse bizim kontrol ettiğimiz alan. Yani toprak bütünlüğünün sağlanmasının çok uzağındayız.
Bir de İsrail var. İsrail şu an adım adım Şam’a doğru ilerliyor. Nerede duracağı belli değil. Ve İsrail’in vuruş gücü olsa da bütün Suriye’yi kontrol edebilecek gücü yok aslında. Önünde sonunda başka vekillere iş verecekler. Daha da önemlisi Amerika’nın YPG’ye ve o bölgedeki diğer gruplara nasıl bir destek vereceği ve bu desteği ne kadar sürdüreceğine dair hiçbir fikrimiz yok. Amerikalılar oradan çekilmedikçe biz Suriye’nin bütünlüğünü ve o konudaki hazırlıklarımızı nasıl gerçekleştireceğiz?
Maalesef çok karamsar bir tablo. Gitmek isteyenler tabii ki var. Türkiye’de zor koşullar yaşanıyor. Ama Suriye bıraktıkları Suriye değil artık. Olağanüstü ağır bir ekonomik tablo var orada. Ben burada yaşayan Suriyelilerin ileride sıkıntılar yaratacağını düşünüyorum ve yıllardır da söylüyorum, dolayısıyla hepsinin dönmesi taraftarıyım ama bir de sosyolojik, teknik gerçeklikler var. Bizim dileğimizle gerçeklik arasında bir uyuşmazlık var. Gerçekliğe dikkat etmezsek başka türlü sıkıntılar da çıkar.
Bir de biz Suriye’ye gideceklerini bekliyoruz ama bir anda kontra bir göçle karşı karşıya kalabiliriz. Yani ne yazık ki bu potansiyel de var. O potansiyeli engellemek de önemli. Bu aşırı olumlu havanın biraz daha dikkatli ve sakince değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.