Güncelleme Tarihi:
Psikolojik şiddet kavramını son yıllarda daha çok duyuyoruz. Peki, ne olduğunu gerçekten biliyor muyuz? Fiziksel şiddet kadar yaygın olan bu şiddet türü, açık, örtülü veya manipülatif şekillerle uygulanabiliyor; günlük hayatta normal karşıladığımız pek çok şeyin psikolojik şiddet olduğunu anlamamız bu nedenle kimi zaman zor olabiliyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü, uzman psikolog Leyla Soydinç’le bir rehber hazırladık. Psikolojik şiddet nedir, kendimize hangi soruları sorarak bu şiddet türünü yaşadığımızı anlayabiliriz, bu durumu yaşayan bir kadına nasıl yardım edebiliriz?
PSİKOLOJİK ŞİDDET NEDİR?
Erkeklerin kadınlara, kadın olduğu için uyguladığı, kadınlar üzerinde kurdukları gücü ve kontrolü göstermek amacıyla yaptığı tüm eylemler kadına yönelik şiddettir. Duygusal güç veya ihtiyaçlar, kadını kontrol etmek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla şiddet aracı olarak kullanılıyorsa psikolojik şiddettir.
Sevgi, ilgi, destek, değer vb. duygusal ihtiyaçların kontrol sağlamak için karşılanması veya karşılanmaması. İstediklerini yaptırmak için cezalandırıcı, tehdit edici davranış ve tutumlar sergilemek. Duygu sömürüsü yapmak. Suçlu hissettirmek. Utandırmak. Küsmek. Surat asmak. Alay etmek. Küfür ve hakaret etmek. Kıskançlık adı altında, nerede, ne zaman, kiminle ne yaptığını, ne giydiğini sorgulamak; “Bu elbiseyle dışarı çıkamazsın” gibi baskıcı ya da “Kendi iyiliğin için onunla görüşmeni istemiyorum” gibi karşı tarafı düşündüğünü ifade eden söz ve davranışlarla denetlemek. Beceri ve yetilerini küçümsemek. Karar mekanizmalarına dahil etmemek. Bireysel haklarını yok saymak. Yaptıklarını sürekli eleştirmek. Kendisini akılsız, aciz, beceriksiz ve bağımlı hissettirmek.
Kadın adına karar almak
Yalnızlaştırmak. Maddi ve manevi destek alabileceği bütün kişiler ve kuruluşlarla arasını bozmak ve bunlara ulaşımını engellemek. Sevilmediğini, istenmediğini söylemek. Sorunlu ya da deli olduğunu hissettirmek. Kişiliği, fiziksel görüntüsü, ailesi hakkında hakaret etmek. Gerçekleştirilmesi imkânsız taleplerde bulunmak, yerine getirildiğindeyse talepleri değiştirmek. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini, ne istediğini, onun için neyin iyi olduğunu kadın adına tanımlamak. Onun adına kararlar almak. Çocukları, suçlu hissettirmek için kullanmak. Çocukların kaçırılacağı, gösterilmeyeceği, elinden alınacağına ilişkin tehditler savurmak.
BUNA BİR ÖFKE KONTROLÜ SORUNU YA DA RUH SAĞLIĞI PROBLEMİ DİYENLER VAR. DENEBİLİR Mİ?
Hayır. Şiddet bir davranıştan çok bir düşünce biçimidir. Şiddet uygulayan erkeklerin büyük çoğunluğunun herhangi bir öfke kontrolü sorunu ya da ruh sağlığı bozukluğu tanısı yok. Örneğin, işyerinde patronu ona kötü muamele ediyor, azarlıyor ama gidip onun suratına bir yumruk atmıyor. Çünkü orada başka bir güç dengesi var. Patronuna vurursa belirli sonuçları olacağını biliyor. Diğer taraftan eve geliyor, karısına çok rahat bir şekilde şiddet uygulayabiliyor, hakaret edebiliyor, öfkesini kontrol altına alma gereği duymuyor.
DUYGUSAL ŞİDDET GÖREN BİR KADIN İÇİN NE YAPILABİLİR?
Sürekli “Sen bana mahkûmsun”, “Sen bensiz bir hiçsin” gibi sözler duyan bir kadının çaresiz hissettiği bir nokta oluyor. Bu gibi bir durumda bilgi kaynaklarına erişmek, çaresiz olmadığımızı görmek ve alternatiflerimizi öğrenmek son derece önemli. Ama bu dayanışmayı kurarken olayı yaşayan kadına karşı yargılayıcı olmamak gerek. “Neden ayrılmıyorsun? Bunu yapmalısın. Şöyle davranmalısın” gibi ifadeler kadınları suçlu ve yargılanmış hissettirebiliyor. Her kadının hazır olma haline ve zamanına saygı duymamız önemli.
PANDEMİ DÖNEMİNDE PSİKOLOJİK ŞİDDET ORANLARININ ARTTIĞINI GÖSTEREN VERİLERİ NASIL YORUMLUYORSUNUZ?
Elbette bunlar çok önemli veriler ama biz, pandemi döneminde doğrudan “Şiddet arttı” demekten biraz kaçındık açıkçası. Çünkü bunu öne çıkarmanın “Pandemi doğrudan şiddetin ortaya çıkma nedeni oldu”, “Pandemiden önce şiddet uygulamayan bir erkek bir anda şiddet uygulamaya başladı” gibi hatalı bir şekilde yorumlanmasından endişe ettik.
Mor Çatı’ya gelen başvurular arasında, şiddetin pandemi öncesinde hiçbir biçiminin olmadığı ama şiddetin bu dönemde bir anda başladığı bir durum gözlemlemedik. Kadınların hayatlarında şiddet zaten vardı. Pandemiyle birlikte kadınların ‘nefes alma alanları’ azaldı, sürekli şiddet uygulayan kişiyle bir arada olmak yaşanan şiddetin yoğunluğunu arttırmış oldu. Kadınların şiddetten uzaklaşmak için ihtiyaç duyduğu sığınaklara, sosyal desteklere erişimde pandemi öncesine göre daha çok zorluk yaşandı. Kadınlar, sistemlerinin tıkandığı noktada daha çok destek aramaya başladı. Böylece başvurular de arttı.
Psikolog Leyla Soydinç, bir erkeğin eşine küsmesinin ya da dalga geçmesinin de psikolojik şiddet örneği olduğunu belirtiyor.
KADINLARIN “BEN AYŞE OLDUĞUM İÇİN DEĞİL, KADIN OLDUĞUM İÇİN ŞİDDET GÖRÜYORUM” DEMESİ NEDEN ÖNEMLİ?
Kadınlar olarak maruz kaldığımız şiddeti hak ettiğimiz ya da mutlaka bir ‘suçumuz’ olduğunun söylendiği bir sistemde büyüyoruz, bunu içselleştiriyoruz. Erkek şiddetinin kişisel bir mesele olmadığını ve kadınlara sistemli bir şekilde uygulandığını görmek bu nedenle çok önemli. Bizler Leyla, İpek olduğumuz için değil, kadın olduğumuz için, yani cinsiyetimizden ötürü bu şiddeti yaşıyoruz. Dolayısıyla bu şiddetin suçlusu da sorumlusu da biz değiliz. Bu nokta kadın dayanışmasının önemli bir yerinde duruyor, bunu dile getirmek ve konuşmak bize güç veriyor, mücadelemizi de buradan kuruyoruz.
DUYGUSAL ŞİDDETİ TANIMLAMAK ZOR MU?
Fiziksel şiddet, daha görünür olduğu ve daha kolay tanımlandığı için daha çok konuşuluyordu. Oysa psikolojik şiddet de kadınların hayatında her zaman vardı. Biz kadınlar, psikolojik şiddete maruz kaldığımızda bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ediyoruz ama yaşadığımız durumu tanımlamamız, tam da psikolojik şiddetin etkileri nedeniyle anlamlandırıp dile getirmemiz güç olabiliyor. Şiddetin normalleştirildiği, bu şiddet için bizim suçlandığımız ya da bunu hak ettiğimizin söylendiği bir toplumsal gerçeklikte yaşıyoruz. O nedenle de şiddeti dile getirmekte ve ortaya koymakta zorlanabiliyoruz.
İLİŞKİMİZİ TEST ETMEK İÇİN KENDİMİZE HANGİ SORULARI SORABİLİRİZ?
◊ Kıskançlık en başta erkekler tarafından sevgi göstergesi olarak sunuluyor ama sonra sistematik bir şiddetin aracı haline dönüşebiliyor.
◊ Size “Beni sen bu hale getirdin” gibi sözler söylüyor mu? “Evet” ise kadının her durumla ilgili kendisini suçlamasına neden oluyor demektir.
◊ Şiddet uygulayanın aklında keskin toplumsal cinsiyet rolleri ayrımları var mı? “Kadın şöyle davranır, erkek bu işi yapar” gibi net kalıplar, şiddetin beslendiği kaynağın ta kendisidir. Erkek şiddetinin kaynağı, iki cinse de toplum tarafından atfedilen toplumsal cinsiyet rolleridir.
◊ Önceki ilişkilerinde şiddet uygulamış mı?
◊ İlişkide sınırlarınıza ve isteklerinize saygı duyuyor mu? Cep telefonunuzu karıştırıyor, izinsiz olarak sosyal ortamlarınıza geliyor mu?
◊ Erkeklerin en çok uyguladığı şiddet biçimlerinden biri, yalnızlaştırma. “Yalnızca benimle zaman geçirmeni istiyorum” gibi romantize ederek sunulan süreç, kadının tüm sosyal bağlarına zarar vererek onu yalnızlaştırmaya kadar uzanıyor. Sosyal kaynaklarını yitiren kadınlar, şiddet uygulayanla baş başa kaldıkları için şiddet uygulayanın doğruları ve düşüncelerinden başka söz duyamıyor.
◊ “Ondan korkuyor muyum, çekiniyor muyum?, “İsteklerimi ve sınırlarımı rahatlıkla söyleyebiliyor muyum?” gibi sorular da önemli. Sağlıklı bir ilişkide birlikte olduğunuz kişiden korkmamanız gerekiyor.
PSİKOLOJİK ŞİDDETİ YAŞAYAN KADINLAR ANLATIYOR
‘Sen bir erkeğin nasıl baktığını anlayamazsın’
◊ Erkek arkadaşım bana “Sen bir erkeğin nasıl baktığını anlayamazsın. Ben kıyafetlerine o yüzden karışıyorum” dediğinde yaşım daha küçüktü ve ben, bunun bir şiddet olduğunun farkında değildim. Ama bana karışma oranı arttıkça, ben de o oranda ona karşı çıkıyordum. “Topa kız gibi vurma”, “Kadının görevi doğurmak”, “Dans kursuna gidemezsin”, “Erasmus’a gidersen biz ne olacağız”, “Biz erkek erkeğe çıkıyoruz. Senin bu saatte sokakta ne işin var? Neden haberim yok? Kaçta döneceksin, kim bırakacak? Ben tanıyor muyum”... “Ya o ya ben” diyerek çocukluk arkadaşımla görüşmemi istemiyordu, Facebook listemdeki erkek arkadaşlarımın yüzde 80’ini silmişti. Kız arkadaşlarımla bile her buluşmama gelirdi. Kurtulmam epey zor oldu. Şimdi kimsenin bana böyle davranmasına izin vermiyorum. (Z.G, sigortacı, 29)
Hayatı şimdi yaşıyorum
◊ Ev işleri, faturalar, çocukların kursu, bakımı hep bendeydi. Evli olduğumuz süre zarfında sürekli cebimdeki paranın derdindeydi. Ailemle görüşmeme izin vermedi, annemi ancak o evde yokken arayabiliyordum. Dışarı çıkmayayım diye evin kapısını kilitleyip anahtarı saklardı. Çıktığımda da eve azıcık geç gelsem, ölümcül bakışlarla hesap sorardı. Bu arada işi gücü olan bir kadınım. “Koca popolusun, çirkinsin, seni sevmiyorum” gibi sözlere yüzlerce kere maruz kaldığımı kimse bilmez, insan anlatamıyor. Beni uzun yıllar çocuklarımı bana göstermemekle tehdit etmişti ama çocuklarımın beni desteklemesiyle ondan boşandım. Hayatımda yaptığım en iyi şeylerden biri, bana “Sırtımda yüksün” diyen o adamı boşamak oldu. “Oh be, dünya varmış” diyorum. Hayatı asıl şimdi yaşıyorum. (M.Y, bankacı, 53)
‘Doğurmayan kadın bir hiçtir’
◊ Ağırlıklı olarak erkeklerden oluşan bir grup akademisyen, evlilik ve çocuk sahibi olmak üzerine sohbet ediyorduk. Kadınlardan biri evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı düşünmediğini söyleyince, bir erkek şunu söyledi: “Bir kadın çocuk doğurmayacaksa o kadın bir hiçtir.” Bu ifadeye itiraz etmemizle masada soğuk rüzgârlar esti. Başka bir gün, yine evlenmeyi düşünmediğini söyleyen başka bir kadın akademisyene, yine bir erkek akademisyen “Evlenmeyip kız kurusu mu olacaksın?” diye sordu. İnanamadım. Psikolojik şiddet akademide de son derece yaygın. Bazı erkek akademisyenler psikolojik şiddete mizah kostümü giydirerek aleni şekilde cinsiyetçi espriler yapıyor. (Gözde Kurt, öğretim üyesi, 34)
Kimseye pabuç bırakmam
◊ Üniversite ikinci sınıfta bir yerel televizyon kanalında çalışıyordum. Çok çalışıyordum ama ilk ay maaşımı ödemediler. Bu esnada işyerinden bir erkek arkadaşım oldu. Bunu duyunca erkek arkadaşımı işten çıkardılar. Sonrasında da beni, aileme erkek arkadaşım olduğunu ve işimi iyi yapamadığımı söylemekle tehdit ettiler. Bunu söyleyen adam, karısını aldatıyordu. Ofisin ortasında “Sen önce engelli çocuğunun annesini aldatacağına bana maaşımı ver” diye bağırdım. Kimseye pabuç bırakmam. (D.Y, medya yönetmeni, 26)
‘Oralarda ne işi var, zorlanır’
◊ Uluslararası bir hukuk firmasının Berlin ofisinde staj yapmaya hak kazanmıştım. Akrabalarımızdan bazıları “Orada ne işi var? Çok zorlanır” dedi ve gitmeme engel olmaya çalıştı. Daha önce de böyle bir programa dahil edilmiş ama gitmeye izin alamamıştım. Bu kez daha olgun ve kararlıydım. Bu staj programına seçilmek zordu, üstelik ben bursumu ayarlamış, paramı biriktirmiştim. Kimseyi dinlemedim, gittim. Ülkeme, önemli bir referans mektubu alarak döndüm. (Didar Karataş, avukat, 26)
Kapalı kıyafet giy dediler
Bir gazeteye staja girdiğimde, bana ısrarla o dönem kızıl olan saçlarımı siyaha boyamam, daha kapalı kıyafetler giymem söylenmişti. O kadar uyarı yaptılar ki bir yer bulamama pahasına istifa ettim. (B.Ş, editör, 27)
‘Kızsın, dağ başında tek başına koşamazsın’
İlk ultra maratona katılacağım zaman, 64 km’lik dağ ve orman yollarından oluşan yarışımı çevremdekilere söylediğimde, bazı erkek arkadaşlarım bana sürekli şunları söyledi: “Kızsın, dağda tek başına koşamazsın”, “Erkek kadar güçlü değilsin, yokuşları çıkamazsın”, “Sabah 5.00’te kadın başına ormanda antrenmana gidemezsin”. Ama ben, o 64 km’yi sağlıkla koştum. Söyledikleri, üzerine basıp geçeceğim çakıl taşlarından farksız... (Bahar Baltacı, ultra maraton koşucusu, 35)
‘Kendini bir b.k mu sanıyorsun? Sen kimsin!’
◊ Babam hep kıyafetlerime karışırdı. Etek, elbise giymeyi severim ama hiç açık giyinen biri olmadım. Ama babam kolsuz giyen kadınlara “Orospu” dediği için, V yaka tişört giydiğimde bile kendimi pis hisseder, beni gören herkesin onun gibi düşündüğünü sanır, başımı öne eğerek yürürdüm. Biraz büyüyüp ona karşı koymaya başlayınca bana söylediği cümle hep aynıydı: “Sen kendini bir bok mu sanıyorsun? Sen kimsin!” İş konusunun geçtiği bir gün “Onlar da kollarını açmış, seni bekliyordu zaten” demişti. Babamla görüşmüyorum, onun da beni arayıp sorduğu yok. Bir konuda fikrimi söyleyeceğim zaman, dalga geçerler diye korkmuyorum artık. Yine de yakası azıcık açık bir tişört giydiğimde karnımda kötü bir sancı hissederim. (Berna E, hemşire, 32)