Güncelleme Tarihi:
Aklınızdan bir şey geçerken en yakın arkadaşınızın bunu yapması, sürekli birlikte vakit geçirdiğiniz kardeşinizin tam onu düşünürken sizi araması, sevgilinizle aynı anda aynı şeyi düşünmeniz, adeta aklınız bir çalışıyor gibi hissetmeniz... Bazılarımız buna ‘ruh eşi’ diyor, nöroloji dünyasıysa ‘beyin ikizi’... Yapılan araştırmalara göre biriyle vakit geçirdiğimizde, bir süre sonra her iki beyinde de benzerlikler oluşmaya başlıyor. Aynı filmi izleyen, aynı kitapları okuyan ve sık sık birbirleriyle konuşan insanlar; dil, duygu ve hayata bakış açısından ortak alanlar geliştiriyor.
‘Çevremizdeki insanların çeşitliliği beynimizi besliyor’
Nöroloji uzmanı Dr. Sevda Sarıkaya
- Karı-koca, sevgililer, aile ve yakın arkadaşlarda ‘beyin ikizliği’ durumunda önemli olan, birlikte geçirilen süre ve paylaşımların yoğunluğu. Etkileşimde olduğunuz kişiyle, beyin dalgaları bir süre sonra senkronize oluyor, düşünce biçimleri benzerlikler taşımaya başlıyor. Öyle ki bir çalışmaya göre eşinizin zekâsının yüksekliği sizin zekânızı da pozitif yönde etkiliyor.
‘Vakit geçirme kararında yaşam alışkanlıkları önemli’
Uzman psikolog Sena Sivri
- Beraber geçirilen vakit arttıkça, yaşama dair alınan kararların, ortak yaşam alanlarının oluştuğu ilişki biçimlerinde ‘beyin ikizliği’ olarak tanımlanan durumun daha yoğun gözlemlendiğini söyleyebiliriz. Evlilik, sevgililik, ev arkadaşlığı, çok sık görüşen yakın arkadaşlar, çok paylaşımda bulunan aile üyeleri gibi...
- Birlikte vakit geçirmeyi seçtiğimiz insanlar en başta zaten kendimize benzettiğimiz, uyum hissettiğimiz bireylerdir. Bunu seçerken önce belirli ortak özellikler, zevkler, alışkanlıkları dikkate alıyoruz. Aynı anda tanıştığımız beş kişiden biriyle arkadaş olmamızın, onunla daha çok vakit geçirmemizin altında yatan, o kişinin karakter özellikleri kadar yaşam alışkanlıkları, zevkleri ve yapmaktan hoşlandığı şeyler.
- Zamanla bu ortaklıkların üzerine yenilerini inşa ediyoruz. İletişim ve bağ arttıkça birbirimizin fikirlerini benimsiyor, birbirimizden etkilenip benzer reaksiyonlar vermeye başlıyoruz. Yeni ortak zevkler, yerler, alışkanlıklar ediniyoruz. Bu da zaman içerisinde iki kişinin birbirine benzer hale gelmesini sağlıyor.
‘Boyun eğmekle aynı değil’
- İletişim düzenli hale geldikten sonra benzer alışkanlıklar ortak eylemlere dönüşmeye başlıyor
(rutin haline getirilen mekânlar, ortak alışkanlıklar gibi),
bu da benzerliği en çok etkileyen faktörlerden biri.
- Tabii insanlar doğdukları andan öldükleri ana kadar gelişip, değişip dönüşmeye devam ederler. Aile, eğitim, sosyokültürel çevre, medya, pozitif ve negatif yaşam tecrübeleri gibi birçok faktör bunda etkilidir. Zamanımızın çoğunu bir arada geçirmeyi tercih ettiğimiz bireyler de bu değişim dönüşüm sürecinin bir parçası olur. Yaptıkları yorumlar, verdikleri öneriler, yeni alışkanlıklar ve rutinler gibi birçok faktörle aradaki benzerlikler zaman içerisinde artar.
- Bununla birlikte aile, arkadaşlık, partnerlik fark etmez, bir tarafın kişilik yapısının baskın, manipülatör, benmerkezci olduğu bazı ilişki dinamiklerinde karşı tarafın onun istek ve kurallarına göre yaşadığını gözlemleriz. Burada uyumlanan tarafın yapısının da boyun eğici olduğunu görürüz. Elbette burada benzerlikten, ‘beyin ikizliği’nden bahsetmek mümkün değildir.
‘Âşık olduğumuzda birbirimize benzemeye başlıyoruz’
Nöroloji uzmanı Prof. Dr. Derya Uludüz
-İki kişi arasında iletişim söz konusu olduğunda, beyin bu iletişime göre karşısındaki hakkında kararlar alıyor;
o kişiye inanacak mı, güvenecek mi, sevecek mi… Buna karar verirken de belirli sinyaller yayıyor. Beyin karşısındakine uyum sağlama kararı verirken yaşanmışlıklar, ortak zevkler çok fazla rol oynuyor. Bunlar fazlaysa beyin dalgaları birbirine benzemeye başlıyor. İki kişi aynı ortak paylaşımlardan zevk alabiliyorlar.
- Bir diğer beyin mucizesiyse plastisite dediğimiz beynin esnekliğidir. 21 gün gibi bir süre esneklik için çok önemli,
21 gün boyunca aynı ortak paydada paylaşımlar yapan iki kişinin beyni bu süre sonunda dil, duygu ve hayata bakış açısından ortak kalıplar geliştiriyor.
- Birbirleriyle sık vakit geçiren kişilerde beyin ikizliği durumu söz konusudur. Ancak burada duyguların rolü de oldukça fazla. Yani siz dopamin, serotonin ve oksitosin gibi hormonların yükseldiği bir ilişkideyseniz beyin ikizliği çok daha ön plana çıkıyor.
- Çocukluk döneminde en çok oksitosin bizi uyarıyor, anne-babaya sevgi, bağlılık sağlıyor. Bu bağlılık ve sevgiyle onlar gibi düşünmeye, davranmaya başlayabiliyoruz. Bu, ileride arkadaş, sevgili, eş seçimlerinde de temeli oluşturuyor. Bu açıdan ebeveynlerin çocuklara iyi birer örnek olması ve sevgi içinde büyütmesi çok önemli.
-Gençlik döneminde dopamin yani haz hormonu daha baskın ve burada arkadaşlar devreye giriyor. Dostlarla zaman geçirdikçe, bir süre sonra onlar gibi düşünmeye, konuşmaya, hissetmeye başlıyoruz. Âşık olduğumuzda birbirimize benzemeye başlıyoruz. Hatta bazen birbirini seven insanlar arasında empatiden bahsedilir. ‘Ben tam bunu yapalım diye düşünüyordum, sen yaptın’ ya da ‘Tam seni düşünüyordum, aradın’ gibi… Aslında burada da bir nevi beyin ikizliği söz konusu.
- Beyin ikizliğini, iki kişinin birbirine evrilme süreci gibi düşünebilirsiniz. Yani çiftlerden daha baskın olanın karakterine göre şekillenmiyor. Deneyimlerimiz, travmalarımız ve zevklerimiz burada rol oynuyor.
Sizin yaşanmışlığınızın üzerine, karşınızdaki kişide beğendiğiniz tarafları kendinize angaje edebiliyorsunuz. Bunu yapabilmeniz için beyninizin bunu kabul etmesi gerekiyor. Aynı şekilde karşınızdaki için de öyle...
-İlginç olan, zihninize ya da duygusal olarak size uygun gelmeyen hiçbir şeyi beyniniz algılamıyor ve uyum sağlamıyor. Mutlaka bir yerde yakınlık hissetmelisiniz. Tabii burada uyumlu kişilik yapısına sahip olmak bir rol oynayabilir ama yine de beyninizin bu duruma adapte olması gerekir. Aksi halde bu ‘zihin ikizliği’ değil, birbirine uyum çabasıdır.
Ve bu da bir süre sonra zaten ikili ilişkilerde sorun yaratır.