Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir... Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

Güncelleme Tarihi:

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar
Oluşturulma Tarihi: Kasım 28, 2021 07:00

Gençlik ve Spor Bakanlığı, 2019’u ‘Gönüllülük Yılı’ ilan etmişti. Bu kapsamda üniversitelerde seçmeli ‘Gönüllülük’ dersi açıldı. Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu da örnek olmak adına bu dersi kendisi anlatmaya karar verdi. Ankara’daki Medipol Üniversitesi’nde derse katılıp Kasapoğlu’ndan gönüllülüğü dinledik. Sonra da 45 yaşındaki bu genç bakana hayatıyla, hobileriyle ilgili merak ettiklerimizi sorduk...

Haberin Devamı

Olimpiyat Oyunları sona erip Türkiye madalya sayısındaki rekorunu geliştirdikten sonra Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu ile bir söyleşi yapmak istemiştik. Ancak Paralimpik Oyunları’ndaki sporcularımıza destek olmak için ikinci defa Tokyo’ya gidince ve döndüğünde de yoğun programı nedeniyle bir türlü bir araya gelememiştik. Söyleşi için bizi aradıklarındaysa Olimpiyatların üzerinden çok geçmişti, ancak bu sohbetlerde Kasapoğlu’nun Ankara’da gönüllülük dersleri verdiğini, ayrıca lezzet dünyasını yakından takip ettiğini öğrendik. Gönüllülük dersi nedir, nasıl hocalık yapıyor diye merak ettik, bir dersine katılmak için Ankara’ya gittik.

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

Haberin Devamı

Ben Ankara’ya erken saatlerde varınca Bakan Kasapoğlu’yla sabah evinin kapısında buluştuk. Kotu, balıkçı yaka lacivert kazağı, yeşil ceketi ve Oxford tipi botlarıyla özel sektörün ‘free-friday’ (serbest cuma) anlayışını kamu hizmetine taşır gibiydi. (Ama tabii makamında bir takım elbisesi varmış. Resmi ziyaretlerde hemen üzerini değiştiriyor.) Bizi çok sıcak karşıladı. Makam arabasına binip yola koyulduk.

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

 

UZAKDOĞU ‘HAVASI’

Kasapoğlu, bakanlığa girer girmez çalışanlarındaki telaş gözle görülmeyi bırakın neredeyse dokunulacak kadar somut bir hal alıyor. Normaldir... Makamına doğru yürürken geçtiğimiz koridor ahşap kaplama detayları ve bir kenardaki tütsüyle ‘Uzakdoğu’daymış gibi hissettiriyor. “Uzakdoğu’yu makamınıza taşımışsınız” diye şaka yapıyorum, gülümseyip “Severim” diyor.

Derse kadar vaktimiz olunca günlük, rutin toplantısına da girdim. TV’de TRT Müzik açık, ‘Ezgiler’ programı devam ediyor, ‘Ben O Yâre Küskünüm’ çalıyor. Toplantıdan sonra Gençlik Radyosu’nda kısa bir Instagram canlı yayını yaptı. Gençlerle doğrudan iletişim kurmayı seviyor. Sosyal medyanın imkânlarını sıklıkla kullanmasından da, ders vermeye ‘gönüllü’ olmasından da belli. Yayının sonunda da gençlere bir şiir armağan etti. Yakında kaybettiğimiz Sezai Karakoç’tan ‘Mona Roza’…

Haberin Devamı

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

Canlı yayından sonra biraz müsaade istedi. Birkaç özel görüşmesi var. Öğle yemeği için sözleştik. Daha önce Cedi Osman’a ısmarladığı için benim aklımda da kokoreç var ama “Yeter, kokoreçle özdeşleştik. Benim sana başka bir sürprizim var” dedi. Yemek zamanı gelince öğrendim ki o sürpriz Boğaziçi Esnaf Lokantası… Hani yazarımız Vedat Milor’un da o çok beğendiği mekân… Renk renk, çeşit çeşit yemeklerin dizildiği vitrine bakarken seçim yapmak zor. Ben kopya çektim, Bakan Kasapoğlu gibi önce bir paça çorbası… Sonra da mekânın spesiyali Ankara tava. Kendisi ana yemek için kuzu kızartma sipariş etti.

Haberin Devamı

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

Masada yemekleri beklerken gündemimiz tabiiki lezzet durakları. “Esnaf lokantalarını tercih ederim” diyor, sokak lezzetlerinden vazgeçemiyor. Söz konusu tatlı olunca tercihi şerbetlilerden yana. Ama Boğaziçi’nin porsiyonları o kadar büyük ki! O gün tatlıya yerimiz kalmıyor.

Dersten önce Gölbaşı’ndaki Gençlik Merkezi’ne uğramamız gerekti. Bakan’ı bekleyen öğrenciler var. Akdeniz Üniversitesi kampüsünde bu yaz gerçekleştirilen bir aylık Limitless Makers kampına katılan lise öğrencileri… Türkiye’nin en parlak öğrencileri seçilmiş. Bu ara buluşma da yeni kamp döneminin planlanması için. Öğrenciler karar verecek…

Haberin Devamı

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

Sırada merakla beklediğim Medipol Üniversitesi var. Bakan Kasapoğlu bu dönem üniversite birinci sınıf öğrencilerine ‘gönüllülük’ dersi veriyor. Bakanlık 2019’u ‘Gönüllülük Yılı’ ilan ettikten sonra bu alanda çalışmalar yoğunlaşmış. Bakan Kasapoğlu “Gönüllülük kültürünü üniversiteli gençler arasında yaygınlaştırabilmek amacıyla YÖK ile üniversitelerde seçmeli gönüllülük dersi verilebilmesi için protokol imzaladık. Verdiğimiz önemi ortaya koyabilmek için de dersleri ben vermeye başladım” diyor. Dersin dört haftası teori, sekiz haftası saha çalışması. Bu dört haftanın sadece birine katılamamış Bakan Kasapoğlu. Çok iyi bir yüzde. İlgi oldukça dersleri sürdürmeyi planlıyor. Öğrenciler de ondan ders almaktan memnun. Sınıf ağzına kadar dolu, 55 öğrenci var. “Bakan Bey” diye değil, “Hocam” diye sesleniyorlar. Bakan Kasapoğlu gönüllülüğün önemini, dezavantajlı grupları anlatıyor, örnekler veriyor. Her öğrencinin mutlaka bir gönüllülük projesinde yer alması gerekiyor. Nedenini Bakan açıklıyor: “İnsanlar da ülkeler gibidir. Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar.”

Haberin Devamı

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

‘BİR MADALYANIN YAŞATTIĞI GURUR VE SEVİNÇ BAMBAŞKA’

2021’in yavaş yavaş sonuna geliyoruz. Muhasebe yapma zamanıdır ya… Sizin için nasıl bir yıldı? Yıllar sonra geriye dönüp baktığınızda 2021’i ‘pandemi yılı’ olarak mı hatırlayacaksınız, yoksa ‘madalya yılı’ olarak mı?

Pandemi son iki yılda dünyanın bir gerçeği. Ama biz bu şartlar içinde elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ettik hep. Pandemi gölgesindeki Olimpiyat Oyunları’na şahit olduk. Ancak sporcularımızın performansı, yaşadığımız heyecan o havayı dağıttı. Tarihimizdeki en fazla madalyayı aldığımız Olimpiyat Oyunları’na şahit olmak, o heyecanı yaşamak 2021’i başarılarla, sporla dolu dolu bir yıl olarak hatırlatacak.

Olimpiyat Oyunları’nın ardından Paralimpik Oyunlar başladı. Uzun süre Tokyo’da kaldınız… Sonra da yoğun siyaset gündemi… Ancak bir araya gelebildik. Tokyo günleriniz nasıl geçti?

Çok karışık duygularla geçti. Sevinç, heyecan, yorgunluk, gurur… Yaklaşık bir ay kaldım… Tabii oradayken Türkiye’deki işlerle de ilgilendik. Zaman farkı büyük… Tokyo’da gece olurken burada gün başlıyor. Üç-dört saatlik uykuyla bir müsabakadan diğerine koştuk. Hatta sosyal medyada öyle bir videomu da yayımlamış bizim arkadaşlar. Finale yetişmek isterken yanlış yere koşmuşuz. Olimpiyatlarda salonlar arasında toplam 121 km yürümüşüm. Madalya vermediler ama ben de bayağı spor yapmışım.

Bir ay kısa bir zaman değil. Yeme-içme, hayat tarzı gibi meselelerdeki farklılıklar sizi zorladı mı?

Benim Uzakdoğu mutfağıyla aram iyidir. Yabancı mutfaklarla bir sorunum yok. Hatta farklı yemek kültürlerini severim.

En büyük sevinciniz hangisiydi?

İlk altın madalyamız okçuluk branşından geldi, Mete Gazoz. İkincisi Busenaz Sürmeneli… Her biri ayrı bir sevinçti. Tabii kıl payı kaçan madalyalar da oldu. Üzüldüğümüz maçlar da oldu. Örneğin voleybol takımımız. Çok iyi performans gösterdiler. Son ana kadar ümidimiz devam etti ama Güney Kore maçına çok üzüldük. Kazanabileceğimiz bir maçtı. Boşa giden bir şey yok ama üzüntü oluyor. Aynı gün başka bir müsabakaya giderken de umutlarınız yeşeriyor. Her an yeni bir umutla yola koyuluyorsunuz. Bu aslında sporun gücü, hayatın kendisi gibi biraz... 

Ben Naim Süleymanoğlu’nun rekor üzerine rekor kırdığı yıllarda küçük bir çocuktum. 1988 Seul Olimpiyatları sırasında daha 2 yaşındaydım. Yürütecimin kırılan iki tekerini halter gibi kaldırıp Süleymanoğlu’nu taklit ediyormuşum. Sporun böyle bir etkisi var. Olimpiyatlar benim için hep bir hayaldi, sporcu olarak değil tabii ama 2012’de gazeteci olarak Londra’ya gitme, o havayı soluma imkânı yakaladım. Siz sporcu olma hayali kurar mıydınız? Tokyo’da ‘Keşke buraya sporcu olarak gelseydim’ dediniz mi?

Sporcu olmanın duygusu çok farklıdır, buna eminim. Tüm bir milleti temsil ediyorsunuz. Yaşattığınız heyecan, mutluluk çok farklı bir tatmin duygusu yaratıyordur. Ancak bir bakan olarak sporcularınızla birlikte olmak, onları oraya taşımak, her birine emek vermek de başlı başına bir mutluluk bence. Başarılara şahit olmak da bu mutluluğu arttırıyor. Çocukluğumuzda hepimiz sporcu olmak istedik tabii. Televizyonda izliyorsunuz, gazetelerde okuyorsunuz; onları bir kahraman gibi görüyorsunuz. Ama hayat bize spora farklı bir alanda hizmet etme şansı verdi. Bundan da çok memnunum.

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

Tatmin duygusu yarattı mı başarılar?

Sevinci olduğu kadar hüznü de paylaşabilmek çok önemli. Bu, sadece o an için değil, sporcuların önündeki serüveni de etkisi altına alan bir destek. Pek çok sporcumuz çok genç. Onları gelecek için motive etmek, yalnız olmadıklarını hissettirmek inanıyorum ki bir Gençlik ve Spor Bakanı olarak önemli bir görevimiz. Unutulmaz günlerdi. Pandemi nedeniyle çok sınırlı sayıda seyirci vardı. Biz salondaki varlığımızı, desteğimizi hissettirebiliyorduk; yeri gelince göz teması kurarak, alkışlayarak ya da tezahürat ederek… Heyecanı paylaşmak, bir nebze dahi katkı verebilmek büyük bir gurur. Çünkü bir madalyanın milletimize yaşattığı gurur ve sevinç bambaşka.

 

‘MÜKEMMEL İZİN GÜNÜ, ERTELENEN İŞLERİ TAMAMLADIĞIM GÜNDÜR’

Tüm günü sizinle geçirince şunu hissettim: Bakanlık, bürokraside rock star’lık gibi bir mevki... Herkes sizinle konuşmak, fotoğraf çektirmek, taleplerini iletmek istiyor. Küçük bir ilgi parçası için uzun süre bekliyorlar...

Bulunduğumuz konum, hizmet konumu. Dolayısıyla insanların farklı konularda fikirleri ve talepleri oluyor; bunları birinci ağızdan dile getirmek isteyebiliyorlar. Ben doğrudan iletişimden yanayım hep. Mesleğimiz bunu gerektiriyor.

Peki, sizin için mükemmel bir izin günü nasıldır?

Mükemmel bir izin günü, planladığım, ertelediğim çalışmalarımı tamamladığım, aileme ve dostlarıma zaman ayırabildiğim gündür.

Yine ‘çalışma’ dediniz...

Tabii. Okumam gerekenlere zaman ayırabildiğim, ertelenen görüşmeleri yapabildiğim gündür. Öncelikle bu beni iyi hissettirir. Sonrasında ailemle zaman geçirirsem de bu iyi hissiyat katlanır.

“Bir pazar günü uyanıp, mutfağa girip çocukların kahvaltısını, yumurtasını hazırladığım gün” gibi bir cevap alamadım sizden...

Bunu her pazar yapabilmeyi çok isterdim ama şu anki tempoda mümkün olamıyor. Arada fırsat buldukça yapıyorum tabii.

Deşarj olma yönteminiz nedir?

Spor yapmaya çalışıyorum. Yüzmek beni rahatlatır. Evde çocuklarla bir araya gelmek de, arkadaşlarımla bir araya gelmek de... Ama çocuklarımla zaman geçirmenin gerçekten bu yoğun tempoda çok ayrı bir rahatlatıcı etkisi var. Özellikle ufaklığın (Ali Selman), 2 yaşında, beni gördüğünde “Baba geldi” diyerek bana koştuğu an ne yorgunluğum kalıyor, ne stresim...

Diyelim ki evde TV başındasınız. Bir kanalda tartışma programı, diğerinde tenis maçı. Hangisini seçersiniz?

Tartışmanın konusuna bağlı...

Ülke gündemi diyelim...

Bütün günümüz ülke gündemiyle geçtiği için imkân varsa tenis maçını izlerim ama…

“Seyretmek isterim ama seyredemeyebilirim” olarak tercüme ediyorum bu cevabı...

Evet.

Diyelim ki buna ayıracak yeterli zamanınız var, dünyadaki hangi spor mücadelesini izlemek istersiniz?

Wimbledon finalini izlemek isterdim. NBA finalini de... Bu sene NBA’de mücadele eden sporcularımızı ziyaret etmek istiyorum. Bakalım onların takımlarından biri final oynarsa, bir taşla iki kuş vurmuş oluruz. 

‘AMERİKA’DA RAP DİNLERDİM, ŞİMDİ DİNLEYEMİYORUM’  

Türk sanat müziği mi yoksa halk müziği mi?

Sanat müziği.

Rock mı rap mi?

Rock.

Rap çılgınlığı size ulaşmadı mı? Ne zaman baksak en çok dinlenenler listesinde rap şarkılar var çünkü...

Amerika’dayken dinliyordum ama o sırada daha gençtim tabii. Yaşla insanın müzik zevkleri de değişebiliyor.

YouTube mu yoksa Instagram mı?

İkisinin yeri ayrı bence. ‘Her ikisi de’ diyeceğim.

‘ÇOK GÜZEL YOĞURT MAYALARIM’

Mutfağa girer misiniz?

Son zamanlarda daha az fırsat bulabiliyorum ama eskiden çok girerdim. Çok da severim. Gastronomi bir ülkenin en önemli değerlerinden biri. Hem yemeyi hem de yapmayı çok severim. Elim de lezzetlidir.

Bir spesiyaliniz var mı?

Çok güzel yoğurt mayalarım. Fırında balık konusunda da iyiyim. Kolay bir yemek gibi görünür ama makarna konusunda da kendime güvenirim. Önemli olan, kolay gibi görüneni basit malzemeyle lezzetli yapmaktır zaten.

Şunu size sormam lazım. Ankaralılar hep şunu söyler: “Türkiye’nin en iyi balıkları Ankara’dadır.” Siz İstanbullusunuz. Bu önerme hakkında ne düşünüyorsunuz, Ankara’yı övmek için mi bunu söylüyorlar?

Bence doğru. Ankara’daki balıkçılar rekabetçidir, bir İstanbullu olarak bunu itiraf etmem gerek. İstanbul’da yoğun bir sirkülasyon var mesela. Bir mekâna hayatında bir kere giden çok insan var. Ama Ankara daha kapalı bir yer, müşteriniz belli. Ayakta kalmak için hep daha iyisini yapmak zorundasınız. Bu da bir sebep bence.

En iyilerini önce buraya mı yolluyorlar? Balıkçıların da mı bir protokol listesi var?

Ankara merkez olduğu için... Zonguldak, Sinop, Samsun, Trabzon... Hepsine yakınız.

Bakan Kasapoğlu: İnsanlar da ülkeler gibidir...  Tek başlarına değil, birlikteyken daha güçlü olurlar

‘DENEMELERİM, ŞİİRLERİM VAR, YAZMAK İNSANI RAHATLATIYOR’

Doğum gününde gençlere, öğrencilere kitap hediye ediyorsunuz. Seçkiyi siz mi yaparsınız?

Bakanlık olarak ciddi bir kültür hamlesi gerçekleştirdik. Çok farklı yayınları bakanlık olarak alıp basıyoruz. Bize göre en güzel hediye de kitaptır. Bu, bizim motto’muz. Şiir, öykü, deneme, biyografi... Elimizde pek çok yayın var. İlgi alanlarına göre gençler için seçmeye çalışıyorum. Tabii bir yayın kurulumuz var, onlar yayın için seçkiyi hazırlıyor.

Bir gencin mutlaka okuması gereken kitap hangisi sizce? Olmazsa olmaz yani...

En çok dağıttığım kitaplardan biri... Merhum Ali Fuad Başgil’in ‘Gençlerle Başbaşa’ kitabı. İnce bir eserdir. İlk kez ortaokulda okumuştum. Hâlâ da yanımdadır. Talep ederlerse isteyen gençlere de göndeririz. Bunu yazalım. Ve tabii ki klasikler... Onlarla ilgili de ciddi bir hamlemiz var bakanlık olarak. Kitap bence dijital çağda yanında olmamız gereken bir gelenek. Matbuatı desteklemek zorundayız. Bu sayede yarınlarımız daha güçlü olur. Yazı insanları da desteklenmeli. Böyle bir sorumluluğumuz var bizim.

Siz yazar mısınız?

Denemelerim var, şiirlerim var. Yazmak insanı rahatlatıyor. Kalem ve kâğıt insan için çok önemli. Gençlerimize tavsiyemdir, her işimizi bilgisayarla yapıyoruz evet ama elimize kalemi alıp kâğıda yazma zevki de başka. Onu ihmal etmesinler.

Hangi tarzda kendinizi daha iyi ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz?

Özellikle deneme... Şiir de öyle. Şiiri yazıp bir kenara koyuyorsunuz, daha sonra okuduğunuz zaman bambaşka duygular hissediyorsunuz. Tekrar baktığınızda o zamana götürüyor sizi. O zamanı ölümsüz kılıyor. Şiirin bu yönünü çok seviyorum zaten.

BAKAN’IN LEZZET DURAKLARI

- Mutlu Lokantası (Ankara)

- Sade Beş Denizler (İstanbul)

- Düveroğlu (Ankara)

- Hamsi (Ankara)

- Akın Usta (İzmir)

- İmren Lokantası (İstanbul)

- Fauna (İstanbul)

- 7 Mehmet (Antalya)

- Metanet Lokantası (Gaziantep)

- Köfteci Arnavut (İstanbul)

- Urfalı Hacı Usta (İstanbul)

 

BAKMADAN GEÇME!