Güncelleme Tarihi:
Mutlaka duymuşsunuzdur; “Bir toplumun medeniyet düzeyi kaldırımlarının yüksekliğinden belli olur” derler. Birkaç ay önce bir yazımda “Kendimi en güçsüz hissettiğim yer Mecidiyeköy Meydanı” yazmıştım. Oradaki viyadüğün altında gerçekten de kendimi çok güçsüz hissediyordum. Tam bir keşmekeşti! Direkler, panolar, berbat kaldırımlar... İnanılmaz gürültü de cabası! O viyadüğün altında gürültü de coşuyordu.
Aynı noktaya geçen gün tekrar gittim. Gözlerime inanamadım! “Burası Mecidiyeköy Meydanı olamaz” diye geçti içimden. Kaldırımlar alçalmış, herkesin çıkabileceği bir seviyeye gelmiş. Reklam panoları kaldırılmış, aydınlatmalar yenilenmiş, hatta alan yeşillendirilip oturma ve dinlenme bölümleri yapılmış. İnanamadım, söylesem siz de inanmazsınız ama telefonunuzu bile şarj edebiliyorsunuz artık bu meydanda. Biraz soğuk bir gündü ama güzel bir öğleden sonra geçirdim. Oturup gelen geçenleri dinledim. İnsanların şaşkınlığını hissedebiliyordum. Selfie’ler çekiliyor, tweet’ler atılıyordu.
Dahası da var... Meydanda artık bir sanat müzesi de mevcut. Bir kütüphane, bir de kitap ödünç alıp okuduktan sonra değiştirebileceğiniz bir kitaplık... İsterseniz hemen yakınlardaki büfeden çayınızı ya da kahvenizi alıp kitabınızı okuyabilirsiniz yani. Birkaç ay önce kaostan, keşmekeşten başka bir şey olmayan meydanda artık sanattan, kitaptan konuşuyoruz. Hatta klasik müzik bile dinleyebiliyorsunuz. ‘Bu kadar güzel olabilecekken bize neden o kaosu yaşattınız’ diye düşünmeden edemiyor insan. Elbette yine ufak tefek eksiklikler var ama en azından artık kendimi güçsüz hissetmiyorum bu meydanda. Sadece benim gibi görmeyenler için değil, ortopedik engelli arkadaşlarımız için de düzenlemeler yapılmış. Tekerlekli sandalyeler için sınırsız bir erişim imkânı sağlanmış. Ama İstanbul’daki tek bir meydanın tam erişilebilir olması yeterli mi? Tabii ki değil. Bu şehirde buna benzer birçok yer var. Ve bu meydanlara çıkan yolların da tam erişilebilir olması gerekiyor. Madem başladık, devamını da getirelim.
SARI ÇİZGİ TARTIŞMASI
Bu güzel gelişmelerin ardından yine biz, görme engellilerin büyük sorunlarından birinden bahsedeceğim; bindiğimiz dalı kestiğimiz noktalardan biri... Yılan hikâyesine dönen sarı çizgiler... Bizim ‘kılavuz yol’ olarak adlandırdığımız bu çizgiler aslında kendi aramızda da tartışma konusu. Bir kısım “Bizi bir çizgiye mi mahkûm ediyorsunuz” diye soruyor. Bir kısım da “Bu çizgiler yolumuzu aydınlatıyor” diyor. Yetkililer de arada kaldı! Sadece kaldırımların bitiş ve başlangıcında kabartmalı döşemeler yapılıyor artık. Benim fikrim bu çizgilerin kalmasından yanaydı. Çizgiler kalırdı, istemeyen görme engelliler kullanmazdı. Birbirimizi ilgilendiren konularda girişimde bulunurken bir kez daha düşünmeliyiz.