Güncelleme Tarihi:
‘Aile Arasında’ 5 milyon izleyiciyi geçti. Yeni filminiz ‘Sofra Sırları’ haftaya vizyona giriyor. Diziniz ‘Avlu’ yakında ekranda. Diğer filminiz ‘Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok’ sırada... Bu kadar farklı karakterleri canlandırırken arada devreler karışmıyor mu?
- Hayat onu sıraya sokuyor, ben de o sırayı takip etmeye çalışıyorum. Hayatımın güzel meyveler topladığım bir dönemindeyim.
Bir filmde komik bir pavyon şarkıcısı, diğer filmde seri katil... Sizi canlandırdığınız karakterlere bakarak çözmek zor. Hadi biraz kendinizi anlatın...
- Çözemeyin beni zaten! Halil Cibran bir aforizmasında der ki: “Bizi anlayanlar bizden bir şeyleri tutsak ederler.” Bu yüzden herkes ne görüyorsa ve gördüğünden ne alıyorsa ben oyum.
Maskülen bir havanız var...
- Arnavut damarım var canım benim! Bak alnımda, biraz sinirlenince çıkıyor. Göç sırasında atalarım neyle karşılaştılarsa artık... Ben de sanki o göçteymişim gibi, birden sinirim zıplayabiliyor.
Neler sizi kızdırıp çıkarır o damarı?
- Klasik ama yalan!
Hâlâ en çok annemle çatışıyorum
Hayat hikâyeniz bir film olsa türü ve adı ne olurdu?
- Fantastik olurdu. Adı da; ‘Benim Fantezim’ (gülüyor).
Rol yapma kabiliyetiniz tartışılmaz. Peki hayatın size biçtiği rol hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Hayat beni benden daha iyi tanıyor. Beni tatlı tatlı, küçük küçük zorluyor. Adım attıkça yeni bir değişim daha getiriyor. Kendisiyle güzel bir sohbetimiz var.
Peki kendinizde uzlaşamadığınız neler var?
- Kadınların anneleriyle olan ilişkileri değişiktir. Annem hayatımda çok önemli bir figür. Hâlâ en çok çatıştığım, belki en çok üzdüğüm insan o; öyle anlarda kendime kızıyorum.
Felsefeyi çok seviyormuşsunuz. İlk felsefi cümlenizi çok küçük yaşta kurmuşsunuz. Doğru mu?
- Evet. 1.5 yaşımdayken anneme, “Bu kadar anlaşmamız yeterli mi olacak, yoksa yetmez mi olacak” demişim. O da bakmış bu laf içinde felsefe barındırıyor, not almış (gülüyor).
Kimse bu kadını bir katil olarak görmüyor
Hep iyi yönetmenlerin filmlerinde rol alıyorsunuz. Sizce nasıl bir boşluğu dolduruyorsunuz?
- Ben bir hikâye anlatıcısıyım. Hangi rolü oynayacağımı seçerken o eserin cümlesi, kendime ve izleyene ne söylediğim önemli oluyor.
Yeni filminiz ‘Sofra Sırları’nın cümlesi ne?
- Çok titizlikle yazılmış bir kadın hikâyesi. Ümit Ünal çok önemli filmlere imza atmış bir senarist ve yönetmen. Bu filmde de gizemli kadın dünyasını bir oya gibi işlemiş. İlk okuduğum an senaryo beni içine aldı ve karakterin dönüşümü beni çok heyecanlandırdı. Bu film aslında bir kadının kendini bulma hikâyesi. İnsan belki bilinmezlikten korkuyor ve adım atamıyor. Oysa bilinmezlikte yeni olan, onu hayat amacına ulaştıran ve özgür kılan önemli bir bilgi olabiliyor. Bu kadın da kendi içindeki bilgisine ulaşıyor.
Ve öldürmeye başlıyor...
- Aslında bazen bir şey yapmayarak olayı akışına bırakıyor, bazen de eyleme geçiyor. Yine de film bittikten sonra seyirci ölen hiç kimseye üzülmeyecek ve bu kadını bir katil olarak görmeyecek. Çünkü filmin kendi içinde metaforik bir anlatımı var; kadın aslında bazı bağımlılıklarını yok ediyor. Sonra da özgürleşiyor, gerçekten yaşaması gereken kişi olup gücü eline alıyor
Bir katili canlandırmak için nasıl bir metot izlediniz?
- Bir katili gözlemlemedim ama zaten fark etmeden birçok yerde bir şeylerin ölümüne sebep ya da tanık olmuyor muyuz?
Bir hayatım var, onu da kurban edemem diye düşündüm
Bu sezon canlandırdığınız karakterlerin hepsinin bir özgürleşme hikâyesi var. Özgürlük kavramı size ne ifade ediyor?
- Dünyaya geldiğimiz andan itibaren özgürlük hissi bizi peşinden sürüklüyor. Ve aslında doğduğumuz andan itibaren büyük bir hapishanenin içindeyiz. Çünkü ne olursa olsun beş duyuyla sınırlıyız ama aslında beş duyudan ibaret değiliz. Bu sebeple yüzde yüz özgürlük yaşanabilecek bir yer, bir ülke olduğunu düşünmüyorum. İnsan öldüğünde tam anlamıyla özgür oluyor. Tek çare sanırım kendimize dünya üstü bir özgürlük teklif etmemiz. Mesela yeni dizimiz ‘Avlu’da da aslında onu görüyoruz; bir hapishanede bile daha özgür olabilirsin.
Sizin bir özgürleşme hikâyeniz var mı?
- Altı yıl önce yaşadım bunu. İşimi büyük bir şevkle yaptım. Bir zaman sonra kendi kendime sordum, “Onu oyna, bunu oyna... Eee nereye kadar”... ‘Sahneye çıkıp kendimi göstermeliyim’ hali zamanla yavan gelmeye başladı; “Eğer bu bir bağımlılıksa istemiyorum” dedim. Gerçekten bu durum oyunculuğu bırakma düşüncesine kadar vardı. Bir hayatım var, onu da kurban edemem diye düşündüm. Sonra babam, “Sen yeni bir bilgi arıyorsun ama bu yetenek sana ait değil, bu sana paylaşman için verilmiş” dedi. Sonra hikâyeleri daha da dikkatli seçtim. Yaptığım işle hayatım arasında bir işbirliği oluşmaya başladı. Bu da beni özgür kıldı. Ben aradan çıktım, anlatmak istenen hikâyeler önplanda yerini aldı.
Şimdi hayatta neyin peşindesiniz?
- Bilginin peşindeyim, hep de öyle oldum.
Benim suratım bir maske, bir plastik...
Bir rolde çok seksi bir kadınken başka bir rolde erkeksi oluyorsunuz. Güzellik kavramıyla aranız nasıl?
- Benim suratım bir maske, bir plastik... Zaten dayatılan güzellik anlayışı da bana çok çirkin geliyor.
Nasıl yani?
- Herkesin bir prototip olduğu güzellik anlayışı çok çirkin. Çünkü güzellik bir estetiktir. Onun içinde bilgisi vardır. Bence bir insanı karizmatik kılan şey, iç enerjisi. Gözleri, bakışı... Onlar hiç değişmez.
Sizi 20 yıl sonra estetikler yaptırmış şekilde görmeyiz o zaman?
- Aa bilmem ki Hakan (gülüyor)! Büyük estetik operasyonlar yaptıracağımı düşünmüyorum çünkü tek bir karaktere kendimi hapsetmek istemiyorum.
İşler yolunda, peki ya aşk?
- Güzel, her şey yolunda.
Verebileceğiniz en iyi aşk tavsiyesi nedir?
- Dinlemek, en önemlisi o...
Aşk için yaptığınız en çılgınca şey?
- Konservatuvara girmek için evde açlık grevi yapmıştım. Müthiş bir aşktı o benim için.
Yani sizde aşk sadece karşı cinse duyulmuyor mu?
- Aşk iki şey arasına sokulamayacak kadar güçlü bir duygu. Bu yüzden çok şükür, hep âşığım.
Kadın, kendini keşfetme yolunda önemli bir uyanışta
Projeleriniz genelde kadın odaklı işler.... Bu seçiminizin özel bir sebebi var mı?
- Dünyaya kadın olarak geldim. Herhalde Allah bir şey kastetmiştir yoksa erkek olarak gelmemi isterdi.
Kadın hareketinin bugününü nasıl yorumluyorsunuz?
- Kadın kendini keşfetme yolunda önemli bir uyanışta. Aslında bu binlerce yıl öncesine dayanıyor. Bütün toplumlar anaerkil toplumdan ataerkil topluma belli bir noktada geçti. Çünkü kadının gücünden korkuldu ve kadın dünyada müthiş bir baskı altına girdi. Şimdi kadının zaptedilmez gücünü fark ettiği bir uyanış var.
Yine de günümüzde kadın olmak zor mu?
- Bilmem. Aksi olmadığım için, içinde olduğum şeye zor demek istemiyorum.
Beren Saat’in Özgecan Aslan cinayeti üzerine maruz kaldığı tacizleri anlattığı yazı çok ilgi görmüştü. “Yalnız değilmişiz; şöhretli, varlıklı, güzel kadınlar da böyle sorunlar yaşayabiliyormuş” dedi kadınlar. Böyle şeyleri daha çok anlatmalı mı?
- Paylaşmak isteyen paylaşır, istemeyen paylaşmaz. Belki de sadece kendine itiraf edersin.
Sizin kariyer yolculuğunuz bu anlamda tozpembe miydi yoksa zorluklarla karşılaştınız mı?
- Hiçbir şey tozpembe değildi. Tabii ki ben de zorluklarla karşılaştım. Doğduğum andan itibaren bir birey olup hissettiğim şeyleri hep paylaştığım bir ortamın içinde büyüdüğüm için çok şanslıyım. O yüzden bu tip şeylere ilk tepki olarak korkma ya susma gibi bir refleks göstermedim. Bu durumu yaşatanlar cevaplarını o an aldı.
Yakında başlayacak ‘Avlu’ (Star) dizisinde hapishaneye pandoranın kutusu geliyor ve açılıyor. Canlandırdığım Deniz karakteri hapishaneye giriyor, müebbet hapis, bir şekilde çıkamıyor. İçerde kaldığı sürede kendini bulmaya başlıyor. Orada da bir dönüşüm hikayesi izleyeceğiz. Role hazırlanırken içimde tuttuğum bir şeyi çıkartıp parlatmaya başladım.