Güncelleme Tarihi:
Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra dünyadaki en büyük depremlerin meydana geldiği Japonya’yı daha çok merak etmeye başladık. “Kobe depremi (Büyük Hanşin depremi olarak da biliniyor) gibi Kahramanmaraş depremleri de ülkemiz için milat olsun” diyenler oldu. Japonya’da 1995’te yaşanan, 7,2 büyüklüğündeki Kobe depremi sonrasında, yapıların ahşap ve birbirlerine yakın olması nedeniyle büyük bir yangın da çıktı. 1,5 milyon nüfuslu kentte 6 binin üzerinde insan hayatını kaybetti. Bunun üzerine Bina Standardı Kanunu yenilendi, her yeni araştırmayla kanun güncelleniyor. Japonya deprem sorununu gerçekten çözdü mü; uzmanlara sorduk.
‘Her mimarın imza yetkisi yok, her isteyen bina yapamıyor’
Seda Şendir Torisu, inşaat mühendisi
* 1995’teki Kobe depremiyle beraber bölgede bir de yangın çıktı. Yapılar birbirine çok yakın ve ahşaptı. Yangın bir binadan diğerine atladı. Vefat edenlerin yüzde 80’i binaların yıkılmasından, yüzde 20’si yangın nedeniyle hayatını kaybetti.
* 2000’de Bina Standardı Kanunu yenilendi, 95’teki hasarlara bakıp özellikle ahşap yapılarda bir düzenlemeye gittiler. Betonarme yapılardaki hasarsa 1981 öncesi yönetmelikle yapılanlardaydı. 95’te yapıların güçlendirilmesine dair yasayı da yürürlüğe koydular. O depremde otoban yıkılmıştı, otoban tasarımıyla ilgili bölümler de yenilendi. Sıvılaşma nedenli hasarları gözlemleyip
bu konuyla ilgili eklemeler yapıldı, yani pek çok kanuni zorunluluk getirildi. Genel bir ahlak var ama cezaların caydırıcı etkisiyle
daha da temkinli davranıyorlar. Yine de Japonya deprem meselesini tam olarak çözdü diyemeyiz. Araştırmalar sürüyor ve görülüyor ki daha iyileştirilecek yönler var.
* Mart 2011’deki 9,0 büyüklüğündeki Tohoku depremiyle bağlantılı olarak ‘megaquake’ denen bir deprem daha bekleniyor. Üstelik daha geniş bir alanı etkileyeceğini öngörüyorlar. 2021’de yayımlanan simülasyon sonuçlarına göre “En kötü ihtimalle
can kaybı 199 bin kişi olabilir” deniyor.
Sadece Tokyo’da 2012’deki rapora göre yaşam kaybı 9 bin 641 kişi olarak hesaplanmış,
304 bin binanın hasar alacağı ortaya konmuş. Bu çalışma 2022’de tekrarlanmış; bu defa tahmin ettikleri ölüm sayısı 6 bin 148 kişi. Bunu da depreme dayanıklı yapı stokunun 10 sene içerisinde yüzde 81’den yüzde 92’ye çıkmasına bağlamışlar.
Ayda bir tatbikat
* Deprem müzesi var; öğrencilere fay nedir, nasıl hareket eder; gösteriyorlar. Küçük kızım 4 yaşında, yuvada ayda bir tatbikat yapıyor, afetlerde ne şekilde hareket edilecek öğreniyorlar. Herkes toplanma alanının neresi olduğunu biliyor. Ayrıca gezici araçlar var, içine giriyorsunuz, deprem simülasyonu yapıp sizi 95’teki Kobe depremindeki gibi sarsıyorlar. ‘Ne yapacağım’ diye düşünmenizi sağlayıp bilinçlendiriyorlar sizi. Ülkede 1 Eylül Afetlere Karşı Korunma Günü; sergiler, tatbikatlar, seminerler yapıyorlar.
* Japonların deprem bilinci bize göre çok yüksek. ‘Hayatın bir parçası’ gözüyle bakıyorlar, içinde bulundukları yapıya güveniyorlar çünkü... Ofisim Tokyo’da, her depremde sıçrıyorum, bakıyorum onlar işlerine devam ediyor; onlar bana, ben onlara şaşırıyorum. Burada insanlar yaşadıkları yerin özelliklerini ve geçmiş felaketleri biliyor, afet haritasını kontrol ediyor. Her bölgenin bir afet haritası var. Belediyeler evlere afet haritasını ve afet olunca neler yapmamız gerektiğini anlattıkları evraklar gönderiyor. Evimizin olduğu Kanagawa’da mesela, toprak kayması sorunu var. Ağır yağış sonrası çocukları “O bölgeden yürüyüp geçmesinler” diye tembihliyorum.
‘Mimar hapse girdi’
*Japon kanunlarına göre insanların yaşayacağı bir binanın projelendirilmesi ve deprem performansının belirlenmesi için gereken hesaplamaları sadece ‘kençikuşi’ adlı mimarlar yapabiliyor. ‘Kençikuşi’ hem tasarımı hem tüm diğer hesaplamaları yapan, imza yetkisi olan, en yetkin düzeydeki uzmanlara deniyor. ‘Kençikuşi’ olmak kolay değil, devletin açtığı sınavı geçmek gerekiyor. Burada üniversiteyi bitiren bir mimar bir işe girebilir ama sorumlu olarak imza atamaz. O imza için ‘kençikuşi’ olması şart. Geçen sene bu sınava girenlerin sadece yüzde 33’ü geçmiş. Yani bu ülkede herkesin imza yetkisi yok, her isteyen bina yapamıyor. Şu anda Türkiye’de 20 senelik mühendisle yeni mezun bir mühendis aynı imza yetkisine sahipse bu çok garip!
*Türkiye’deki depremde yıkılan hastaneler vardı. Kanuna göre ülkemizdeki hastaneler, konutlara göre dayanım gücü 1.5 kat fazla olması gereken yapılar; afetten etkilense bile kullanımına devam edebilecek durumda olmalılar. Japonya’da konut dayanıklılığı 1, okul ve hastaneler 1.25 birim! Görüyorsunuz, bizim standardımız bu konuda daha yüksek. Ama bizde uygulamada bir sorun, kontrolsüzlük var. Japonya’da 2005’te ‘Aneha skandalı’ diye geçen bir olay oldu. Hidetsugu Aneha adlı bir mimarın -ki bu kişi kençikuşi- aralarında konutlar da olan
100 kadar binanın yapımı sırasında usulsüzlük yaptığı belirlendi. Yaptığı binaları yıktılar, kendisi ve sürece dahil olan 7 kişi hapse girdi. Kanuna kontrole ilişkin ek maddeler eklendi. Bunların caydırıcı bir etkisi oluyor mutlaka.
‘Emir beklemiyorlar’
*95’teki Kobe depreminde yollar hasar gördüğü için dışarıdan itfaiye desteği gecikmiş ve su boru hatları zarar gördüğü için yangınların söndürülmesi iki günü bulmuş. Burada ordu yok, Öz Savunma Kuvvetleri var. O dönemde validen gelen ricayla devreye giriyormuş ve bu gecikince ana ekiplerin varması 12 saati bulmuş. O yüzden Öz Savunma Kuvvetleri’nin kendi kendine devreye girmesi için bir prosedür hazırlandı. Japon deprem şiddet indeksine göre 5 ve üzeri bir deprem olduğunda “Bize yardım gönderin” denmesini beklemeden helikopterle çevreyi tarıyorlar. Yıkılan yer varsa ilgili ekipleri oraya yönlendiriyorlar. Yani tepeden gelecek emri beklemiyorlar. Afet yönetimi tam da budur, durumu ivedilikle değerlendirip ilgili ekipleri harekete geçirmektir!
*Deprem araştırmaları aralıksız sürüyor. Yine ‘megaquake’ için örnekler vereceğim. Kushimoto Belediyesi yaptırdığı simülasyonda gördü ki tsunami belediye binasının çatısına kadar gelecek; binayı daha yüksek bir yere naklettiler. Afet tahliye yollarının da yetersiz olduğu ortaya çıktı; vakit kaybetmeden 200’den fazla ek yol, ayrıca tepelere yüksek platformlar yaptılar. Osaka için yapılan çalışmadaysa şehrin 1/3’ünü su basacağını ve insanları tahliye etmelerinin zorlaşacağını görmüşler. Ayrıca afet tahliye yollarının yetersiz olduğu görülmüş. Tatbikat yaparak da aynı sonuca ulaşmışlar ve şimdi bu sorunun çözümü için çalışıyorlar.
*Kanagawa’da büyük bir çevre yolu daha yapılıyor ki ara yollarda sorun olursa ulaşım kolaylaşsın. Ayrıca 2011’deki Tokohu depremiyle birlikte oluşan tsunami nedeniyle insanlara yardım ulaşamayınca, helikopter alanlarının yetersiz olduğu görülmüştü. Yüksek yerlere helikopter pistleri yapıldı.
Bir yandan da deprem erken uyarı sisteminin geliştirilmesi için çalışmalar sürüyor.
*Son depremde Japonya’dan Türkiye’ye gönderilen yardım ekibi dakika dakika nerede, ne yaptıklarını raporlamış. Emin olun, bundan ders alıp kendileri aynı durumda kalsa ne şekilde çözüm üretirler ona bakacaklardır hemen. Japonya’nın sihirli bir değneği yok aslında. Ülkeyi daha güvenli hale getirmek için çalışmalar aralıksız yürütülüyor ve hemen harekete geçiliyor. Bilimi kullanıyorlar. Ülkemizdeki yıkımların önüne geçmek için bu işi sadece işinin erbabı insanlar yapmalı. Bizim yönetmeliğimizde eksik yok. Ama gördük, kumdan kale gibi döküldü binalar. Hele yıkılan hastaneler buradaki hiçbir Japon’a açıklayabileceğim bir konu değil. Ofisteki Japon arkadaşlarımla bu konuları konuşurken utanıyorum.
‘Japonlara imar affını anlatamam, anlamazlar’
Yoshinori Moriwaki, yüksek inşaat mühendisi, Japonya Yurtdışı İnşaat Şirketleri Derneği Türkiye Genel Sekreteri
*Hem Kobe hem de Mart 2011’de 9,0 şiddetindeki Tohoku depremi ve tsunamisinden sonra önlemler arttırıldı. Depremden kaçamıyoruz. Ama Japonya’da yıkımı önlemek, azaltmak için pek çok çalışma yapılıyor. Japonya’da kaçak bina yok. Türkiye’deki sorun, kaçak binanın çok olması. Bunu düzeltmek mümkün oysa...
*Türkiye’de kentsel dönüşüm denince akla hemen yıkıp yeniden yapmak geliyor oysa güçlendirmeyle halledilebilir, üstelik daha hızlı ve ucuz bir işlemdir. Japonya’da güçlendirme sık yapılıyor.
*Türkiye’de ‘imar barışı’ diye bir şey var! Bakın, ben bunu Japonya’daki insanlara anlatamam, anlamazlar. Kaçak binalar, eksik binalardır; uygulama hataları vardır. Bunlarda oturulmasına izin verilemez. İnsanları öldüren bu uygulamaya neden izin veriliyor? Bu tartışılacak bir konu değil! 32 yıldır Türkiye’de yaşıyorum, bitişik binalar görüyorum. Bu çok tehlikeli! Türkiye’de insanlar binalar birbirlerini destekliyor diye düşünüyor ama birinde sorun olduğunda diğerine de zarar veriyor.
‘Hoca sözlerine ara vermeden derse devam etti’
Asude Yağmur, 35, aşçı
*2010-2011 eğitim yılını Japonya’nın Yokohama kentinde okudum. Evim ve işimse Tokyo’daydı. 99 depremini yaşamış biri olarak Japonya’da birçok depreme yakalanmak ülkeme ve depremlere bakış açımı değiştirdi. 9,0 büyüklüğündeki Tohoku depremi ben sömestir tatili için Türkiye’deyken yaşandı. Japonya’ya geri gittiğimde hayatın eskisi gibi devam ettiğini gördüm. Devlet yüzde 20 elektrik tasarrufunu şart koşmuştu, o kadar.
*Tokyo’da yaşadığım ilk 6 üzeri depremde çok katlı bir kırtasiyedeydim. Hep olduğu gibi yine depremden birkaç saniye önce anons yapıldı. Ben masanın altına mı gireceğiz, binayı mı boşaltacağız anlamaya çalışırken insanlar alışverişlerine devam ediyordu. Halüsinasyon görüyor ya da dramatik davranıyor gibi hissetmiştim. Kaldı ki raftan bir kalem yere düşmedi. Sonradan öğrendim ki bu deprem Düzce depreminden büyüktü.
*Tohoku depreminin artçılarından ikisi 7’nin üzerindeydi. Birinde 15, diğerinde 2 katlı bir binadaydım. Yanımda Japon arkadaşlarım vardı, tabii ki bir tek ben korktum, “Bu şiddetteki depremde benim şehrimde 18 bin kişi ölüyor” dememeyi öğrenmiştim. Yine de anneme mesaj attım duyarsa endişelenmesin diye. Başka büyük bir deprem sınıfta, ders sırasında olmuştu, hocanın sözlerine ara dahi vermediğini dehşetle izlediğimi hatırlıyorum.
*Ben oradayken hiç deprem tatbikatı yapmadık. Sonra öğrendim ki o yaşa kalmıyormuş o işler. Çocukken tüm tatbikatlar, planlar defalarca tekrarlandığı, ne zaman gerçekten endişelenmeleri gerektiği öğretildiği için üniversitede artık bunlara gerek kalmıyormuş.
* Japonya’dan döndükten sonra ne zaman bir deprem olsa öfkeden diğer duygulara yerim kalmıyor. Keşke benim için deprem alınyazısı olarak kalsaydı, keşke hiç bilmeseydim benim hayatımı ikiye bölen depremin dünyanın bir başka yerinde haber değeri bile olmayabileceğini...