Güncelleme Tarihi:
Bana bir şey olmayacağını düşünüyor, sadece başkalarına bulaştırmaktan korkuyordum
T.H. bir aile hekimi. Ailesini aylardır göremiyordu, nisanda yanlarına gitme planı yapmıştı. Koronaya yakalandığı için şimdi işe bile gidemiyor.
-Görevimin başındaydım. Nereden, kimden kaptığımı bilemiyorum. Birkaç gün önce cerrahi maskeyle pazara gitmiştim, orada olabilir. Cep telefonundan da şüpheleniyorum.
-Yaşım itibariyle bana bir şey olmayacağını düşünüyor, sadece başkalarına bulaştırmaktan korkuyordum. “Falanca amcayı muayene ettim. Ya ona bulaştıysa” diye düşünmekten uykumun kaçtığı çok oldu. Kolayca öfkelenmem ve artan kaygılarım için çevrimiçi olarak psikolojik destek aldım, üstesinden gelmemde çok yardımcı oldu. COVID-19 teşhisi konunca da ne öfkem kaldı ne de kaygım. Belirsizlik kalkınca rahatladım.
-Bu süreçte yaşadığım en büyük zorluk kedimin böbrek rahatsızlığının ilerlemesi oldu. COVID-19 pozitif olduğum için veterinere götüremedim, hiçbiri de eve gelmek istemedi. Sonunda biri kabul etti. Umarım tedavi için geç kalınmamıştır.
-Başlangıçta malzeme eksiğimiz oldu. Sonra biraz bakanlık yolladı, biraz da kendimiz temin ettik. Gergin günler geçiriyoruz. Doktor arkadaşlarla ufak sebeplerden tartışmalar çıkabiliyor ama gerginliğimizin farkına varıp birbirimizden özür diliyoruz.
-Evinde yaşlı aile bireyleri olan bir personelimiz başlarda hastanede uyuyordu. Sağlık Bakanlığı ona konaklayacak yer ayarladı. Doktorların apartmanda istenmediği oluyor, doğru. Ama Tokat’ta çalışan bir doktor arkadaşımdan ev sahibi iki aydır kira almamış, “Şu anda böyle şeyleri düşünme” demiş. Böyle örnekler de yaşanıyor.
Evimde bir bardak çay içmenin
hayali bile beni heyecanlandırıyor
H.E. özel bir hastanede radyoloji teknikeri. Korona tanısı için akciğer tomografisi ve röntgeni çekiyor.
-Evde üç hafta önce ameliyat olmuş 81 yaşında dedem, babaannem, babam, annem ve kız kardeşim var. Bir hafta hastanede kaldım, şimdi bir otelde konaklıyorum. Hafta sonu kirlilerimi eve götürüp temiz eşyalarımı alacağım. Maskemle evimde bir bardak çay içebilmenin hayali bile beni heyecanlandırıyor.
-Hastanede birbirine kırgın olanlar bile şu an konuşuyor. Meslektaşlarımızda pozitif vaka duyulduğunda, aynı bölümde olmasak bile çöküyoruz.
-Başlarda malzeme eksiğimiz vardı. Paramızla maske almak istedik. Maske kalmadığı, filtreli maskenin 80 lira olduğu söylendi. Şu an durum daha iyi. Maske sıkıntısı yaşadığımız ilk dönemlerde, bir ev hanımı dikip iletmek istediğini ama ne tür kumaş gerektiğini bilmediğini yazdı. Bir grup ücretsiz siperlik kampanyasında destek oldu. Gene büyük bir holding evlerimize yardım kumanyası yolladı. Bunları ölsem unutamam.
Hastaneye götürmemiz gerektiğini
söyleyince yumruklamaya başladı
K.M. ambulans servisinde çalışıyor. Şu anda onlarca kişinin karantinaya alındığı bir yurtta görevli. Kısa bir süre önce bir hastanın saldırısına uğradı; “Bizi diğer vatandaşlar kurtardı” diyor.
-Ateş ve öksürük şikâyetiyle 112’yi arayan bir hasta, onu hastaneye götürmemiz gerektiğini söyleyince beni yumruklamaya başladı. Sağlıkta şiddet yasasının kabul edilmesine çok sevindim çünkü o olay, benim için bardağı taşıran son damlaydı. Bu stres, hata payımızı da artırıyordu.
-Kız kardeşim hemşire ve COVID-19 pozitif hastalarının yattığı serviste çalışıyor. Dört kişilik ailemiz üçe bölünmüş durumda. İzin günümde bile kardeşimi arıyorum, birbirimizi rahatlatmaya çalışıyoruz. Nöbetlerimden “Bugün de ölmedim” diye sevinerek çıkıyorum.
-Geçenlerde şehir dışına hasta sevk edeceğiz. Yabancı uyruklu bir kadın. Beyin kanaması geçirmiş. Düştü dediler ama şiddet görmüştü. Türkçesi çat pat. Başında yedi yaşındaki oğlu... Salgından dolayı ambulansa refakatçi almıyoruz. Çocuk, “Ben taksiyle geleyim” dedi ama şehir dışına gideceğinden haberi yok. Halini düşününce... Başka bir ülkedesin, yedi yaşındasın, annenin başında olmalısın... Çok üzülmüştüm, çocuğu da ambulansa aldık. Umarım o kadın iyileşmiştir.
-112 Çağrı Merkezi’ni arayıp “Sizlere teşekkür etmek için aradım” diyen vatandaşlarımız da var. Yanımızda hissettiren herkese teşekkür ederim.
Apartman yöneticim aradı, “Rahatsız olan sakinlerimiz olabilir” dedi
A.B. yoğum bakım bölümünde çalışıyor. Salgından önce kendisi gibi doktor olan ve evlilik hazırlıkları yaptığı kız arkadaşıyla birlikte yaşıyordu. Şimdilerde, hastane dışında sadece evindeki iki kedisiyle zaman geçiriyor.
-Koronavirüsü duyduğumuzda askerdeydim. Döndüğümde bir salgınla karşılaşacağımı biliyordum ama hiç önlem alınmamıştı. Nereyi yoğun bakım yapacağız, hangi cihazları kullanacağız, kimler yoğun bakımda çalışacak gibi çok önemli soruları, salgın Türkiye’ye geldikten sonra konuştuk. Planlamayı daha erkenden yapmalıydık.
-Apartman yöneticim aradı, “Size otel ayarlamadılar mı” diye sordu. “Neden soruyorsunuz” dedim, “Rahatsız olan sakinlerimiz olabilir” dedi. Sağlıkçıları apartmanda, sitede, otelde istemeyen insanlar önceden de vardı. Biz onları korumak için çalışıyoruz ama apartmanımıza girdiğimizde psikolojik şiddete maruz kalıyoruz.
-Geçenlerde Suriyeli bir anne-oğulu yoğun bakıma aldık. Anne maalesef vefat etti. Oğlu henüz bilmiyor. Daha tam kendine gelmeden yeni bir stres daha eklenmemeli.
Korona öyle bir mesele ki size
lanetlenmişsiniz gibi bakanlar oluyor
Ö.A.’nın hem kız kardeşi hem de kızkardeşinin eşi sağlık çalışanı. İkisi de COVID-19 pozitif. Tedavileri evde yapılıyor. 1 ve 6 yaşında iki çocuklarına Ö.A. ve ailesi bakıyor.
-Bir bebeğe birkaç saatliğine bakmak zevkli ama zorunlu bakma ve bunun haftalarca olması başka bir şey. Dört kişi baş edemiyoruz. Tüm zamanınızı ve çalışma şeklinizi ona göre düzenlemek zorundasınız. Annelerin görünmez emeğini anlama açısından çok önemli.
-Korona öyle bir mesele ki size lanetlenmiş gibi bakan, davranan insanlar oluyor. Sanki telefondan bulaşırmış gibi konuşmaktan bile çekinenler oluyor.