Güncelleme Tarihi:
Çok dakikler. Tam söyleşi saatinde hazırlar. Zaten bu, Emel Göksu’nun kızına da aşıladığı en önemli prensiplerinden biri... Emel Hanım’ın ilk gazete söyleşisiymiş. Söyleşi fobisi olduğunu bizzat dile getiriyor. Ama yanında kızı olunca o da tatlı tatlı anlatmaya başlıyor. Karşımda anne-kız değil de çok yakın iki arkadaş varmış gibi hissediyorum...
FOTOĞRAFLAR: Muhsin AKGÜN/MASTÜDYO
◊ Anneler Günü için özel bir planınız var mı?
Fadik Sevin Atasoy: Annem oy vermek için Ankara’da olacak. Ama ertesi gün onun ya da benim set karavanımda gizlice buluşabiliriz (gülüyor).
◊ Hediye aldın mı?
Fadik Sevin Atasoy: Annem takı seviyor. Bu sefer ona küpe aldım.
◊ Siz ne kadar anne-kız, ne kadar arkadaşsınız?
Emel Göksu: Çok arkadaşız.
Her şeyini anlatır. Küçükken de böyleydi. Okuldan gelirdi, ‘otobüste şu oldu, sınıfta bu oldu’ diye başlardı anlatmaya. Bir de çok basit bir şeyde bile komediyi yakalardı, zevkle dinlerdim. İş hayatı başlayınca önce Antalya’ya gitti, sonra bir süre Amerika’da yaşadı. Çok özlemiştim eski günlerimizi; hep gelsin ve bana bir şeyler anlatsın diye beklerdim.
Fadik Sevin Atasoy: Annem hayran olduğum bir kadındı. Çocukken hatırlıyorum da kostümler giyer, şarkılar söylerdi. Bana özel tiyatrolar yapardı. Ankara, Bahçelievler’de oturuyorduk. Arka bahçeyi tiyatro sahnesine çevirmişti. Perdeleri iple gererek boş alanı sahne haline getirirdi. Mahallenin çocuklarını toplar, ‘sen bu roldesin, sen şu roldesin’ diye pencereden reji yapardı. Hayatımda
bana verilmiş en büyük hediye annem. Babam (Sönmez Atasoy) da öyle... Biz oyuncakla değil, karşılıklı oyunlar oynardık hep. Ve arkadaştık. Hâlâ öyledir. Kardeşim de Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde başbalet. Şimdi annem onun çocuklarına drama dersleri veriyor.
◊ Birbirinizden neler öğrendiniz?
Emel Göksu: Ben asosyalim, sosyal olsun diye çok gayret ettim.
Fadik Sevin Atasoy: Biraz ölçüyü kaçırmışsın anne sanırım.
Emel Göksu: Ama ben de senden sosyal olmayı öğrendim. Bir de pozitif düşünmeyi...
Fadik Sevin Atasoy: Disiplin, etik, ahlak, hak yememek ve düsturu öğrendim.
Emel Göksu: Randevularına zamanında gitmeyi de öğrettim.
Fadik Sevin Atasoy: Sorma... Bazen arkadaşlarım “Sen Rusya’da falan mı yetiştin, bu ne disiplin” diye dalga geçiyorlar.
◊ Nasıl bir annedir Emel Hanım?
Fadik Sevin Atasoy: Annem çok iyi yemek yapar. Ben veganım, içliköftenin bile veganını yapıyor. Çalışma saatlerimiz aynı yoğunlukta ama o hâlâ beni besleme peşinde. Kalp kırıklıklarımı, aşk acılarımı falan direkt anneme anlatırım. Hatta geçen aradım “Anneciğim çok acı çekiyorum” dedim. Geldi, saçımı okşadı, ağladım. Olayları masaya yatırdık. Senaryo çözer gibi karakter analizi yaptık. Sözcüklerden yola çıkarak hemfikir olduk. Ertesi gün erkek arkadaşımdan ayrıldım. Tabii bunların yanı sıra sanatçı bir anne; resim, heykel, sinema hakkında da konuşuyoruz. Birbirimize filmler öneririz. Birlikte rollere de çalışırız.
◊ Fadik nasıl bir kız?
Emel Göksu: Fadik kendine has bir kız. Çok hiperaktif bir çocuktu, kabına sığmazdı. Onu zaten tiyatroda büyüttüm, yani biz oynarken o sandalyede, kulisteydi. Mikrofonu alır, bütün oyuncuların taklidini yapardı.
O yüzden çok sosyal oldu. Derslerini güzel çalışırdı, hiç üzmezdi.
◊ Fadik 12 sene Los Angeles’ta yaşadın. Çok gezerdin. Hatta meşhur bavulun falan vardı. Mesafeler sizi nasıl etkiledi?
Emel Göksu: 10 yıl ayrı kaldık. Benim uçak fobim vardı. Lisedeyken Ankara’da bir uçak çarpışmasına şahit oldum. Binemedim bir daha uçağa. Fadik oyununun prömiyerine davet etti. Evlat sevgisi ve tiyatro aşkıyla bindim uçağa, gittim. Ama sorma, ne zordu. Ve fobim gitti. Röportaj fobim de vardı, biliyor musun? Bugün onu da yeniyorum.
◊ Bence fobisi olan birine göre gayet iyi gidiyorsunuz... Peki, Fadik’i evlendirmek gibi hayalleriniz var mı?
Emel Göksu: İlla evlen, evlenmelisin gibi baskı yapmadım, flörtlerine karışmadım. Hatta hepsiyle tanıştım. “Doğru insanı bulunca evlen” demişimdir.
Emel Göksu: Seyirciyle karşılaşırsak ceza kesilirdi
◊ Anne ve baban sen 6 yaşındayken ayrılıyor...
Fadik Sevin Atasoy: Evet, ben annemle kaldım, annem büyüttü beni. Sonra ikinci babam oldu, ondan da bir erkek kardeşim var. Biyolojik babam (Sönmez Atasoy) İzmir’de yaşıyordu, şehirlerimiz farklıydı ama görüştük.
◊ Kızınızla birlikte baş başa geçen
ilk yıllar zor muydu?
Emel Göksu: Zordu tabii ama evlat sevgisi bambaşka bir enerji veriyor. Onun mutluluğu için çabalamak, zorlukları kolaylaştırıyor. Bir de ben mesleğimi çok severim. Meslek aşkı, mesleğimi yapmak beni hayatta tutuyordu.
◊ Anne ve baba oyuncu olunca insanın başka mesleği yapma şansı olmuyor mu?
Fadik Sevin Atasoy: Aslında annesi oyuncu olan birçok arkadaşımın çocukları oyunculuk yapmak istemedi.
Emel Göksu: Ben de diplomat olmasını istemiştim.
Fadik Sevin Atasoy: Ama ben tur-
nelerde büyüdüm. Hakikaten kanıma girmiş. Annem için İtalyan dili bölümünü kazandım, okurken bir gün “Ben dayanamıyorum, konservatuvara gireceğim” dedim. Beni ilk çalıştıran da annem oldu.
Emel Göksu: Fadik tiyatro turnelerinde büyüdü. Minnacıktı, hatta oralarda hastalanırdı, ne yapacağız diye düşünürdük. Çok zor bir dönemdi. O sebeple başta tiyatro yapmasını istemedim ama bir yandan da çocuk yaşta aslında yönlendirmişim.
Fadik Sevin Atasoy: Evet, 4 yaşında ilk kez sahneye çıkardı. TRT çocuk kulübüne soktu, seslendirme yaptırdı, devlet tiyatrosunda çalıştım. Okula girmeden önce de hem okuyor hem de çalışıyordum.
◊ Bu mesleğe başlayınca anne ve babasından torpilli gibi önyargılarla karşılaşmaktan korktun mu?
Fadik Sevin Atasoy: Hayır, annem ve babam devlet tiyatrosu oyuncusu, senelerce tiyatro yaptılar. Ailede ilk popüler olan, sinema filmi ve dizilerle popüler çağa ilk adım atan bendim. Annem de babam da “İstanbul kurtlar sofrası, sen orada yapamazsın, sanatçı olarak büyüdün, esnaf bir sektörün içinde olamazsın” dediler. Onlara inat “Olurum” diye gittim İstanbul’a. Annem bendeki azmi görünce maddi, manevi destek vererek beni korudu. TRT’de yıllar önce ‘Bizim Evin Halleri’nde 20-30 bölüm birlikte oynadık. Ama o zaman bile anne-kız olduğumuzu vurgulamadık. Şimdi bile bilmiyor sektör annemin kim olduğunu.
◊ Neden? Bunu mu tercih ettiniz?
Emel Göksu: Evet, anne-kız olduğumuzu özellikle gizledik. Tiyatroda bir seyirci, bir de sanatçı kapısı vardır. Bize “Seyirciyle karşılaşmayın. O büyüyü bozmayın” diye öğrettiler. Hatta seyirciyle karşılaşırsak ceza kesilirdi. Belki de o yüzden ben de özel hayatımızı vurgulamaktan hep kaçtım.
Fadik Sevin Atasoy: Aşkımızı magazinlerden sakladık (gülüyor). Yakaladın bizi...
◊ Eskiden bahsettiğiniz gibi kurallar varmış. Bugün bir diziyi izlerken dizi oyuncusunu reklamlarda da görebiliyoruz. Bunu ne kadar doğru buluyorsunuz?
Emel Göksu: Çağ bunu gerektiriyor, ben biraz herhalde geride kaldım.
Fadik Sevin Atasoy: Postmodern bir dönem.
Fadik Sevin Atasoy: Karşında hiç dokunulmamış iki surat var
◊ Siz yıllarınızı tiyatroya vermişsiniz. Ekranda tiyatro çıkışlı oyuncular yerine daha popüler, güzel kadın ve erkekleri görmek kalp kırıcı bir şey mi?
Emel Göksu: Görünüşte kalp kırıcı ama bir yandan da düşünüyorum; tamamen biz tiyatrocular oynasak reytingler ne olur?
Fadik Sevin Atasoy: Ben burada anneciğim senden ayrılıyorum, Amerika’ya baktığınızda böyle bir model yok. Gerçekten oyuncu olmanız gerekiyor. Mankenlik geçmişi olsa bile oyunculukta kendini ispat etmiş olmalı o kişi. Sadece güzel olduğu için başrole konulan hiçbir kadın ya da erkek oyuncu yok.
◊ Ekranın popüler isimlerinin tiyatronun popüler olmasıyla sahneye de geçmelerine ne diyorsunuz?
Fadik Sevin Atasoy: Orası er meydanı, çıkıp oynayabiliyorsa helal olsun. Zaten oynayamayan da kaybolup gidiyor.
◊ Ekranda bol botokslu oyuncular var. Siz yaptırıyor musunuz bir şeyler?
Fadik Sevin Atasoy: Karşında hiç dokunulmamış iki surat var.
Emel Göksu: Ben onları öyle görünce üzülüyorum. Hatta bazen dizide canlandırdığım karakter gibi ‘Alzheimer mı
oldum acaba’ diyorum. Çünkü bir gün dizide gördüğüm kız, ertesi gün iki tane olmuş gibi. Ayırt edemiyorum.
Fadik Sevin Atasoy: Bu, çağın özellikle kadınlar üzerindeki büyük bir baskısı. Maalesef kadınlarımız kendi fiziksel bedenine yatırım yapmaktan, ruhlarını, karakterlerini erteler oldular ve mutsuzlaştılar. Marka çanta almakla yüzüne botoks yaptırmak aynı güç ve değer yargısına dönüştü. Ama oyuncu için bu dezavantaj. Çünkü yaş aldıkça insanın karakteri daha gerçek, daha inandırıcı oluyor.
Fadik Sevin Atasoy: Bütün aile oynayacağız
◊ Sizin hayatınızı Kartal Tibet değiştirmiş galiba...
Emel Göksu: Evet, lisedeyken mahallede tiyatro yapardım. Ankara’da ‘Meydan Sahnesi’ vardı, küçük oda tiyatrosu gibi bir yerdi. Ablam beni orada kursa yazdırdı. Bir gün kurs sonunda Kartal Bey, Ahmet Kutsi Tecer’in ‘Pazar Gezintisi’ diye bir oyununda oynamamı teklif etti. Para kazanacağım profesyonel bir iş diye havalara uçtum. Ve sektöre girdim.
◊ Senin hayatını öyle değiştiren biri oldu mu?
Fadik Sevin Atasoy: Annem. Daha bana 6 aylık hamileyken sahneye çıkmış, ‘Mutluluk’ oyununda. Ve altı aylıkken annemin karnında sahnedeymişim. Sonra gözümü açtım, 4 yaşında sahneye çıkardılar, babamın rejisini yaptığı ‘Teneke’ oyununda oynamaya başladım. Yani hayatımı değiştiren, böyle bir ailenin içine doğmuş olmam.
◊ Seçme şansınız olsa anne-kız olarak birbirinizi mi seçerdiniz?
Fadik Sevin Atasoy: Seçerim, ama bu sefer o benim kızım olsun.
Emel Göksu: Şu anda öyle olduk galiba zaten.
◊ Birbirinizden aldığınız en büyük tavsiye nedir?
Emel Göksu: Doğru, dürüst
insan olsun, mutlu olsun, etiği olsun... Sevdiği mesleği yapsın.
Fadik Sevin Atasoy: Ben
önce kendini düşünsün diyorum.
◊ Birlikte hayalleriniz var mı?
Fadik Sevin Atasoy: Bir senaryo yazdım. Dijitalde annemle oynayacağız, hatta kardeşim, çocukları falan bütün aile...
◊ Karşılıklı oynamak nasıl oluyor?
Fadik Sevin Atasoy: Zor değil ama komik. Annem bazen kendi oynadığını unutup kaşını düzelt falan diyebiliyor
(gülüyor).
Adını sahnede koydular
◊ Fadik ismini size kim koymuş?
Fadik Sevin Atasoy: Babam ‘Fadik Kız’ diye bir oyun yazmış. Annem Ankara’da, ailesinin yanında, doğum yapmak için... Babam İzmir Devlet Tiyatrosu’nda, oyunun prömiyerinde. Kızı oldu diye haber veriyorlar. Babam sahnede, aktör arkadaşı kulağına oynarken fısıldıyor, o da “Fadik koysunlar adını” diyor. Ve Ankara’ya telefonla haber veriyorlar.