Güncelleme Tarihi:
Altı kez Grammy Ödülü’ne aday gösterildi. 2020’de pandemi devam ederken Milano Katedrali’nde sergilediği performansı YouTube’da 2,8 milyondan fazla kişi izledi. İtalya Cumhuriyeti Büyük Şövalyesi unvanıyla onurlandırıldı. 65 yaşındaki ünlü tenor Andrea Bocelli hayatı boyunca birçok başarıya imza attı. Sesiyle büyüledi, iyileştirdi, milyonların kalbini fethetti. Kariyerinin 30’uncu yılında, 8 Haziran Cumartesi akşamı Dolmabahçe stadyumunda vereceği konser öncesi kendisine hayata, müziğe, aşka, şöhrete ve aileye dair sorularımızı yönelttik.
- Gelmiş geçmiş en iyi opera şarkıcılarından birisiniz. Operanın hayatınızdaki yeri nedir?
Böyle bir unvanla övünüp övünemeyeceğim ve gelecek nesillerin beni ‘en büyük şarkıcılardan biri’ olarak hatırlayıp hatırlamayacağı konusunda şüphelerim var. Aksine, işini seven ve ona ciddiyet ve entelektüel dürüstlükle yaklaşmaya çalışan iyi bir insan olarak hatırlanmayı umuyorum. Pop müziğe ‘ödünç’ verilmiş olsam da bir opera şarkıcısı olarak kalmaya devam ediyorum, geçmişim bir tenorun geçmişidir. Çocukluğumdan beri opera repertuvarının hevesli bir takipçisi ve meraklısıydım, hayranı olduğum sanatçıların -Franco Corelli, Tito Schipa, Enrico Caruso, Beniamino Gigli, Luciano Pavarotti, Placido Domingo- seslerini ayırt edebilir ve plaklarını adeta kapışırdım. Opera yani tanımlamaktan hoşlandığım şekliyle ‘müzik cenneti’ en büyük aşkım oldu ve olmaya devam ediyor.
- Milyonların sevgisiyle yaşamak nasıl bir duygu?
Bunu muazzam bir ayrıcalık olarak yaşıyorum. Sesim bana hediye olarak verilmiş bir yetenek; eğer tınısı hoş geliyorsa ve farklı bulunuyorsa bunda kesinlikle benim bir emeğim yok. Sanırım Tanrı hissettiklerimi ifade etmemi sağlayan bir enstrüman bahşetti.
- Bu sevgiyle ortaya çıkan enerji size nasıl bir güç veriyor?
Beni her yerde büyük bir sevgiyle ve bu kadar uzun süre takip eden bir dinleyici kitlesinin olması, bu yaşımda hâlâ okyanusları aşıp yeniden sahneye çıkma gücünü ve enerjisini bulmamın başlıca nedeni. Beni takdir edenlerle doğrudan bir ilişki sürdürmeyi gerekli buluyorum. Onlara teşekkür etmenin en iyi yoluysa bunu canlı performanslar aracılığıyla yüz yüze yapmak. Konserleri, bir araya gelmenin ve müziğin hissettirdiği o muhteşem duyguları paylaşmanın verdiği hazla hayat bulan, yenileyici bir karşılaşma anı olarak görüyorum.
‘Sorunlar gelir, gider ve iyilik kötülükten daha güçlüdür. Aşk, tüm biçimleriyle benim ilham kaynağımdır.’
- Mesleğinizi aşkla yaptığınız çok belli. Aşk nasıl bir duygu?
Aşk ateştir, dünyanın dinamiğidir. Onsuz hayatın hiçbir anlamı olmazdı. Ben, varoluşumu tamamen aşkın gücüne ve dolayısıyla hayata, ki bu en güzel ve en büyük hediyedir, şarkı söyleyerek, saygı göstererek planladım. Anbean, büyük bir yoğunlukla, cesaretle ve her şeyden önce iyimserlikle yaşanmaya değer bir hayat her zaman kazanır. Çünkü sorunlar gelir, gider ve iyilik kötülükten daha güçlüdür. Aşk, tüm biçimleriyle, benim ilham kaynağımdır.
- Geçen aylarda burada özel bir geceye katıldınız ama en son 10 yıl önce İstanbul’da konser verdiniz. Sizi çok özlemiş bir seyircinin karşısına çıkacaksınız...
Mutlu ve heyecanlı hissediyorum. Türk seyircisiyle ilgili çok güzel anılarım var; cömert, katılımcı, dikkatli ve canlı. Türkiye misafirperver ve dost bir ülke, İstanbul ise dünyanın en yoğun tarih ve güzellik mekânlarından biri. Bu nedenle geri dönmek ve bana daha önce böylesine iyi niyet ve uyum gösteren, beni hayrete düşüren ve derinden etkileyen o harika izleyicilerle buluşmak için sabırsızlanıyorum.
- Konsere Türkiye’den, yurtdışından hayranlarınız katılacak. Bizi neler bekliyor?
Konser kariyerimin 30’uncu yıldönümüne denk geldiği ve bir tür özeti olması amaçlandığı için daha da zengin. İlk bölüm tanınmış, sevilen opera eserlerine, ikinci bölümse popüler şarkılara odaklanıyor. 30 yıllık kariyerin (ve duyguların ve -umarım çokça- güzelliğin) harika bir konsere dönüşeceği bir akşamda dinleyicilerimle buluşmaktan mutluluk duyuyorum.
DÜNYANIN ‘EVDE’ OLMASINDAN HOŞLANIRIM
- Çocuklarınızın müzikle arası nasıl?
Üç çocuğum da ‘ekmek ve müzikle’ büyüdü. En büyük oğlum Amos konservatuvarda okudu ama uzay mühendisi. Kızım Virginia çok yetenekli olmasına rağmen hâlâ bir çocuk. Matteo ise babasının izinden gitmek istedi ve şimdi profesyonel şarkıcı, bir ‘meslektaş’. Veronica (eşi) ile ben onun ilk hayranlarıyız. Son zamanlarda ABD ve Güney Amerika’da, oğlumun özellikle gençler arasında uyandırdığı coşkuyu kendi gözlerimle görebildim. Ama aynı zamanda Avrupa’da da yolunu çiziyor. Çocuklarıma her zaman inandığım değerleri öğütle değil, örnek olarak aktarmaya çalıştım. Elbette Matteo sanatçı olma arzusunu dile getirdiğinde, gösteri dünyasının ne kadar karmaşık ve bazen de geçici olduğuna işaret ederek onu uyardım. Ancak seçiminden dolayı mutluyum; çünkü müzikte kendi yolunu bulduğunun farkındayım.
- Bocelli ailesini birbirine bağlayan değerler nelerdir? Aile olarak nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Biz, iyi ya da kötü, tamamen normal bir aileyiz. Ancak hepimiz bu birliğe, bu aşk projesine, yani toplumun yapıtaşı olarak gördüğüm aileye inanıyoruz; uyumun, karşılıklı saygının, paylaşımın olduğu ayrıcalıklı bir yer... Bağlılık, azim, hayatı iyimserlikle karşılama kararlılığı ve adanmış bir kalp, üreten bir ailenin bulaşıcı gücüdür. Bocelli’nin evinde çalışıyoruz, didiniyoruz, gülüyoruz, şakalaşıyoruz, tartışıyoruz, müzik yapıyoruz. 30 yıldır bavulum hazır yaşamama rağmen evden nadiren çıkarım. Karmaşayı ve sosyal ortamları sevmem: Aksine, ‘dünyanın evde’ olmasını severim. Ve evde, aile içinde, akrabalar ve arkadaşlar için sık sık büyük masalarda akşam ve öğle yemekleri düzenleriz.
‘KONSERDEN ÖNCE ELLERİM HÂLÂ BİRAZ TİTRİYOR’
- Sayısız ödül, milyonlar satan plaklar, konserler... Başarı size ne ifade ediyor?
Sayılara ya da sıralamalara hiçbir zaman çok fazla önem vermedim. Züppelikten ya da kibirden değil; tam tersine başarının bugün gelip yarın beni terk edebileceğini çok iyi bildiğimden. Şöhret asla kazanç değildir. Takdir edilmenin bir tatmin kaynağı olduğu yadsınamaz ancak ünlü olmak kendi başına bir nitelik değildir. Ünlü olmadan da çok değerli bir insan olmanın pek çok yolu vardır. Şöhret, gerçek insani derinliği elde etmek için bir engeldir. Çünkü gerçeklikle bağlantıyı kaybetmek daha kolaydır. Ve kişi ayaklarını yere sağlam basmadığı sürece kendini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır.
- Şarkı söylemenin ötesinde insanların hayatına dokunuyorsunuz. Zaman zaman bu sorumluluğun ağır geldiği oluyor mu?
Her kadın, her erkek bir yetenekle, Tanrı’dan gelen bir tasarımın meyvesi olan bir armağanla doğar. Bu yeteneği geliştirmek ya da yok etmek vicdanımıza, özgür irademize kalmış. Şahsen ben onu onurlandırmaya çalıştım; enstrümanımı (sesimi) sevgi, iyimserlik, kardeşlik gibi değerleri paylaşmak için kullandım. Her sanatçının toplumda büyük sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Bu üzerimde bir yük oluşturmuyor, şu da bir gerçek ki takdir ve itibar arttıkça halkın beklentileri de artıyor ve dolayısıyla benim de bu beklentileri karşılama ihtiyacım artıyor. Bu yüzden her konserden önce ellerim hâlâ biraz titriyor!