Güncelleme Tarihi:
Kahramanmaraş depremlerinin ardından birçok kişi yaşadığı travmanın da etkisiyle stres bozukluğu yaşıyor. Konunun uzmanları Steven M. Southwick ile Dennis S. Charney, İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Psikolojik Dayanıklılık’ adlı kitapta bu rahatsızlıkla ilgili şu bilgileri veriyor: “Stres bozukluğu yaşayan kişiler başlarına gelen travmatik bir olayı; üzücü ve bunaltıcı anılar, kâbuslar ve geçmişe dönük yani travmatik olay şu anda tekrar yaşanıyormuş gibi davranmak ve hissetmek şeklinde tekrar tekrar deneyimler. Ve birçoğu olayı hatırladıklarında psikolojik açıdan gerilir ve fizyolojik olarak tetiklenir.” Southwick ve Charney’ye göre stres bozukluğunda kişi yaşadığı travmayı hatırlatan insanlardan, yerlerden, davranışlardan, konuşmalardan, duygu ve düşüncelerden kaçmaya meylediyor. İki uzman kitapta suçluluk duygusuna da dikkat çekiyor: “Kendileri hayatta kaldıkları için suçluluk hissederler ve söz konusu olayı önlemek veya
o esnada başkalarına yardım etmek için -müdahale etmenin imkânsız olduğu hallerde bile- daha fazlasını yapabilecekleri
veya yapmaları gerektiği düşüncesine saplanıp kalırlar.” Biz de travma sonrası stres bozukluğunun ayrıntılarını uzman klinik psikolog Reyhan Algül’le konuştuk. Psikolog Oya Çanak da bu rahatsızlığın çocuklar üzerindeki etkilerini anlattı.
‘Sinir sistemimiz ve beynimiz alarm halindedir’
Reyhan Algül, uzman klinik psikolog
◊ Herkes travmayı aynı şekilde deneyimlemez. Bir olayın travmatik etki yaratması travmanın niteliği kadar kişinin baş etme gücüne, psikoloijk dayanıklılığına ve olayları değerlendirme şekline bağlıdır. Ayrıca kişilik özellikleri, ailede depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlar öyküsünün olması da travma riskini arttırır.
◊ Travma sonrasında duygusal iyileşme sürecini hızlandırmak ve travma sonrası stres bozukluğunun gelişmemesini sağlamak her zaman kolay değildir. Sinir sistemimiz ve beynimiz bir travma yaşadıktan sonra bizi hayatta tutabilmek için sürekli alarm halinde olacaktır.
◊ Stres bozukluğu, travmatik yaşantıdan altı ay gibi uzun bir süre sonra ortaya çıkabilir. Bunlara ‘gecikmeli başlangıçlı’ adı verilir.
◊ Travma sonrası stres bozukluğu genelde tek başına görülmez. Sıklıkla depresyon, anksiyete, fobiler, kendine zarar verme davranışları, bağımlılıklar ve geçmeyen fiziksel semptomlar da bu tabloya eşlik eder.
◊ Travmatik bir olay kişileri farklı etkileyebileceği için kişinin ihtiyaçlarına uygun olan tedavi planının hazırlanması gerekiyor. Psikoterapiler ve gerekiyorsa ilaç tedavisine başvurulmalı. Psikoterapi türlerinden bilişsel-davranışçı terapi, EMDR (göz hareketleriyle duyarsızlaştırma), grup terapileri ve beden odaklı yöntemler iyi sonuç verebiliyor.
Stres bozukluğu yaşıyorsanız...
◊ Düzenli beslenme, yeterli uyku gibi kişisel bakımınızı ihmal etmeyin.
◊ Duygularınızı bastırmayın ya da yok saymayın. Acınızı ve yasınızı yaşamak için kendinize izin verin.
◊ Gün içinde kendinize sakin ve sessiz kalabilecek bir zaman ayırın.
◊ Tüm olayların kontrolünün elinizde olamayacağını kendinize hatırlatın.
◊ Yaşama katılmak, sizi mutlu eden şeylerle uğraşmak stresin etkisini hafifletebilir.
◊ Sosyal desteğiniz olan kişilerle konuşun, kendinizi yalnızlaştırmayın. Gerekiyorsa psikolojik destek almayı düşünün.
◊ Kendinizi, mağdur yerine kurtulan olarak tanımlayın. Sağ kalan olma suçluluğunun sizi duygusal olarak felç etmesine izin vermeyin.
◊ Rutinlerinize dönmeye çalışın.
◊ Bedeni hareket ettirin. Özellikle esneme, gerinme hareketleri yapın.
◊ Günlük tutmak veya hislerinizi yazmak her zaman stres konusunda yardımcıdır.
◊ Alkol, madde kullanımıyla kendinizi yatıştırmaya çalışmayın.
‘Çocukta uyku, beslenme ve dışkılama döngüsünü etkiler’
Oya Çanak, psikolog
◊ Travma deneyimi sonrasında çocuklar ayrılıklara karşı büyük bir direnç gösterebilir. Günlük yaşamda başa çıkabileceğinden daha fazla kaygı, korku, öfke, çaresizlik veya dehşet duygusuna kapılabilir. Bu durumla başa çıkabilmek için ağlama, kaçınma, donma tepkisi gösterebilir. Travma anı çocuklarda kopma, hissizlik, hareketsizlik, kapanma yaratabilir. Travma sonrası stres bozukluğu uyku, beslenme ve dışkılama döngüsünü de etkiler.
◊ Çocuğun duygularını sansürsüz ifade etmesine izin verilmeli, ifade ettiğinin aksine, bir şey yokmuşçasına cümleler kurmaktan kaçınılmalı. Aksi takdirde çocuk altına kaçırma, tuvaletini uzun süre tutma, bedenine zarar verme, aşırı tırnak yeme ve uykusuzluk gibi durumları uzun süreli ve yoğun deneyimleyebilir. Aşırı uyuma isteği ya da iştah kaybı görülebilir.
◊ “Korkacak bir şey yok. Şükretmeliyiz. Yaşıyorsun bak ne mutlu” gibi ifadeler çocuğun anlaşılmamasına ve travmatik deneyimi paylaşmadan kendine ket vurmasına neden olur. Çocuğa mümkün olduğunca uzun süreli, güvende hissedebileceği bir düzen sunulmalıdır.
◊ Psikososyal destek sonrasında çocuğun oyun oynamasına fırsat vermek, bu sırada travmaya dair tepkilerini yorumlamadan yansıtmak faydalı olur. “Çok zorlandığını ve Lego’ları çok sağlam takmaya çalıştığını görüyorum” gibi ifadelerle çocuğun olanları anlama mücadelesine oyun alanında tanık olmak çocuğa iyi gelebilir.