“Allah’ım n’olur yağsın artık şu yağmur” BAŞTAN BAŞA YANAN KITA

Güncelleme Tarihi:

“Allah’ım n’olur yağsın artık şu yağmur” BAŞTAN BAŞA YANAN KITA
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2020 08:00

Bilanço muazzam boyutlarda. Havaya salınan karbon gazının emilimi için en az 100 yıl gerektiğini söylüyor uzmanlar. Koala nüfusunun şimdiden üçte biri yok olmuş durumda. Yangınlarda telef olan hayvan sayısının yarım milyar olduğu açıklandı.

Haberin Devamı

2019’un çılgın gibi yoğun geçen son çeyreğinden sonra çocukluk hayallerimden birini gerçekleştirmek üzere en yakın arkadaşlarımdan biriyle Sydney’e doğru yola çıktım.
Bizden saatler önce devasa kutlamalarla yeni yıla giren, biz karakışa gömülmüşken yaz sıcağında bize nispet yapan, dünyanın öbür ucundaki bu büyülü şehri görmek istedik. Klişe bir benzetme olacak belki ama gerçekten de küçük bir çocuğun oyuncağını bekler gibi beklediğim bir tatildi.
Yola çıkmamızdan birkaç gün önce oradaki arkadaşlarımızdan gelen fotoğraflarla dehşete düştük. Sydney’in de bulunduğu Yeni Güney Galler Eyaleti ve güney bölgeler cayır cayır yanıyordu. Kaliforniya ve Amazon Ormanları’nda gördüğümüz manzaranın da çok ötesindeydi yaşananlar.
Gelen fotoğraflarda dumanlar bütün Sidney’i kaplamış, bazı bölgelerde olağanüstü hal ilan edilmişti. Çok önceden planladığımız ve tüm ödemelerini yaptığımız bir seyahat olduğundan, biz gidene kadar yangının kontrol altına alınacağını umduk; enerjimizi düşürmeden yola çıktık.

“Allah’ım n’olur yağsın artık şu yağmur” BAŞTAN BAŞA YANAN KITA

Yangınlar sürerken Hawaii’de tatile giden başbakan
Uzun bir yolculuktan sonra bol isli bir akşamüstünde şehre vardık. Yılbaşı gecesi havai fişekleri nereden izleyelim diye düşünürken kutlamaların iptal edilip edilmeyeceği üzerine tartışmalar çıkmıştı sosyal medyada. Çünkü yangın şiddetini artırıyor, yangınlar çıktığında ailesiyle Hawaii’ye tatile giden başbakan kıyasıya eleştiriliyordu.
Sonuç itibariyle Sydney şehrinin en büyük gelir kalemlerinden biri yılbaşı turizmi olduğundan eyalet yönetimi kutlamaların iptal edilmeyeceğini açıkladı.
Biz turistler olayın çok farkında değilsek de Avustralyalıların endişesi yüzlerinden anlaşılıyordu. Haber kanallarında yangından başka bir konu işlenmiyor, sürekli kurtulmaya çalışan, ölen hayvanların görüntüleri veriliyordu. Bir yanda hayvanat bahçelerini gezip zürafaların, koalaların, fillerin fotoğraflarını çeken bizler... Bir yanda da yok olan yüzbinlerce hayvana ağıt yakan Avustralyalılar...
Yılbaşı gecesi havai fişek gösterileri yapıldı. Avustralyalıların söylediğine göre bu seneki kutlamalarda havai fişek miktarı yangınlar nedeniyle iyice azaltılmış. Yine de kutlamaların havai fişekle yapılması çevreciler ve yerel halkın bir bölümü tarafından tepkiyle karşılandı.
Halkın tepkisinin en büyük nedenlerinden biri de Liberal Parti’den Başbakan Morrison’ın küresel ısınma ve iklim değişikliği tehlikesini reddeden açıklama ve politikaları. Morrison sıkı bir fosil yakıt savunucusu ve ülke ekonomisinde önemli yeri olan kömür madenciliğinin beşiği Queensland’den aldığı oylarla seçimi sürpriz bir şekilde kazanmış.
Ama Morrison’a seçimi kazandıran bu tutum, uluslararası arenada destek görmüyor çünkü Avustralya karbon salınımı azaltımı konusunda BM’ye verdiği sözlerin çok gerisinde. Morrison bir yandan bu tavrıyla, bir yandan da sosyal medyada hükümetinin yangında nasıl iyi iş çıkardığını gösteren videolarla reklam yaptığı için sert bir biçimde eleştiriliyor. Ziyaret ettiği yerlerde halk elini sıkmaktan, onunla konuşmaktan imtina ediyor.
Radyoda duydukları yüzünden ağlayan
kadın şoför
Sidney’i çok sevince tatilimi uzattım, arkadaşım döndükten sonra birkaç gün daha kaldım. Arkadaşımın gittiğinin ertesi günü birden güneş açınca ben de kendimi plaja atıp arkadaşıma nispet mesajları yolladım. Tam hayalimdeki gibi bir günün akşamında, eve gitmek için Uber çağırdım. Kadın şoför radyoda haberleri açtı. Spiker yangının daha da kötüye gittiğini ve dumanların Yeni Zelanda’ya kadar ulaştığını söyleyince gözyaşlarını tutamadı. “Allahım n’olur yağsın artık şu yağmur” diye haykırdı desem abartmış olmam.
Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemedim. Bronzlaşmış yüzümden, üstümdeki kumlardan utandım resmen... Rüzgârların etkisiyle itfaiye müdahalesinin söndürebileceğinden çok daha kötüye gitmişti durum. “Orada mı oturuyorsunuz ya da aileniz falan mı orada” diye sordum. “Hayır, hiç tanıdığım yok, ağaçlarımız, koalalarımız, kangurularımız telef oluyor her gün, hiçbir şey gelmiyor elimizden, bu berbat bir his, ne yapacağız bilmiyorum” diye karşılık verdi.
O kadar çaresizdik ki o arabanın içinde... Ve o kadar aynıydı ki durduğumuz yer, konuştuğumuz dil, duyduğumuz kaygı ve çaresizlik hissi. Gerçekten ne yapacağız diye sordum kendime yalnız kalınca. Bir yanda Türkiye’den “Kangru eti yedin mi orada?” diye gelen sorular, bir yanda yollara fırlayıp su ve yiyecek için insanların yollarını kesen kanguru, koala görüntüleri. Bir yanda “Oh neyse ki bugün güneşlendim” diyen turist, bir yanda “Allahım ne zaman yağmur yağacak” diye ağlayan yerel insanlar...
Felaketin bilançosu maalesef muazzam boyutlarda. Havaya salınan karbon gazının emilimi için en az 100 yıl gerektiğini söylüyor uzmanlar. Koala nüfusunun şimdiden üçte biri yok olmuş durumda. Yangınlarda telef olan hayvan sayısı yarım milyar. Yanan alanın toplamı, Kaliforniya’dakinin üç, Amazon’dakinin tam 10 katı.
“Allah’ım n’olur yağsın artık şu yağmur” BAŞTAN BAŞA YANAN KITA

İçlerine çekecek oksijen bulamadıklarında çocuklarımızın yüzüne
nasıl bakacağız?
Evet, ne yapacağız gerçekten? Daha ne kadar bu iklim değişikliği meselesini göz ardı etmeye devam edeceğiz? Avustralya’da gerçekleşen bir felaketin etkilerini yakın zamanda yanı başımızda göreceğimiz gerçeğini ne zaman idrak edeceğiz? Daha ne kadar plastik fetişiyle doğaya ihanet edeceğiz? Şehirlerimizi yeşillendirmeye ne zaman başlayacağız? Hayvan hakları yasasını ne zaman çıkaracağız? Haydi kendimizden geçtik diyelim, gözümüzden bile sakındığımız çocuklarımız, yarın öbür gün içlerine çekecek oksijen bulamadığında yüzlerine nasıl bakacağız? Bu doğanın Türkiye’nin, Avustralya’nın, Kaliforniya’nın değil, hepimizin doğası olduğunu kafamıza ne zaman yerleştireceğiz?
Artık gerçekten hepimizin silkinip kendine gelmesi lazım. Doğal hayata ve tabiata verdiğimiz tahribatı onarmak için var gücümüzle çalışmak, bireysel olarak alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız. Çünkü başka dünya yok. Sizi bilmem ama benim Mars’a taşınacak ne maddi gücüm var ne de psikolojim buna hazır. Ve bu dünyada yaşamaya kararlıyım.
Geleceğimiz adına ne büyük kayıp!
Hepimizin yapacağı çok şey var. Ben ilk etapta 22 Ocak akşamı Zorlu PSM’de gerçekleşecek gösterimin her biletinin yüzde 20’sini Avustralya’daki vahşi hayat kurtarma fonuna aktarmaya karar verdim. Keşke daha fazlasını yapabilsem, keşke kurtarmaya gerek kalmasa kimseyi... 15 gün boyunca birbirinden güzel anılar biriktirdim, takipçilerimle buluştum, hikâyelerini
dinledim, opera binasının müdürünün bir Türk olduğunu keşfettim. Ben hayatıma çok
güzel insanlar kattım ama o süre zarfında hepimizin hayatından 500 milyon hayvan çıktı.
Milyonlarca hektar kül oldu. Dünyanın ekolojik dengesi ve geleceğimiz adına ne büyük kayıp! 

Haberin Devamı

 
   



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!