Güncelleme Tarihi:
-- Sevgili İstanbul; artık taşı, toprağı, havası, suyu, insanı (ki insanları hep altındı) altın olma sırası İzmir’de. Bir kere bu şehirde rekabet yok. Sen mi büyüksün, ben mi büyüğüm? Yok efendim seni ‘yenmelere’, yemelere geldim falan... Bunlar İzmir’de hep Türk filmi, hep arabesk.
-- Topuklu efeler... Güzelliği biliyoruz, geçiniz. İzmir’in kadınlarına başka şeylerle geliniz. Mesela zekâyla, yetenekle, yaratıcılıkla, iletişimle, girişimle... İzmir’in taşı toprağı altınsa nedeni topuklu efeleri, altın kadınları. Çünkü onlar hayatın her yerindeler, kanaat önderiler. Şimdi de İzmir’in Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli’nin liderliğinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadına şiddete hayır demek için İzmir’i turuncuya boyama derdindeler.
-- Bunu bilin: Göztepe, Karşıyaka’nın sözde ezeli ama özde kardeş rakibi. Sokak arası butikleri, sahil önü kafeleri, uzun sahil yürüyüşleri tadından yenmeyeni. Balçova, Narlıdere, Güzelbahçe, İnciraltı... Bir solukta keşfetmeli. Pazarları Kent Ormanı’nda neşelenmeli, kahvaltının ardından balık sofralarında şenlenmeli. Bayraklı, Çiğli...
-- Konak-Alsancak 7’den 70’e herkesin sevgilisi, bitti derken yeniden başlayanı. Buca’nın Levantenlerden miras köşklerini mutlaka keşfetmeli, Gölet’te keyiflenmeli. Sonra içimizdeki Ege kasabası Urla... Şehre mesafesi 20 dakika. 20 dakika mesafe, köprü trafiğinden sonra İstanbulluya ışık hızında. Mevsim güzeli Çeşme, Foça, Sığacık... Seçin, seçin yerleşin.
-- Bostanlı’sı, Mavişehir’i leb-i deryası. Karşıyaka Çarşısı’nda mutlaka turlanası. Bornova, gençlerin ve her daim 18’liklerin gözbebeği. Küçükpark sadece Bornovalı gençlerin değil tüm Egeli gençlerin vazgeçilmezi. Yeşilova Höyüğü’nde İzmir’in tarihine yolculuk yapmalı; Çiçekliköy, Yakaköy, Homeros Vadisi’nde günübirlik takılmalı, Levanten köşklerine hayranlık yapmalı.
71 bin 307 - 2015-16 döneminde İstanbul’un aldığı göç ile verdiği göç arasındaki negatif fark
122 bin 668 - TÜİK verilerine göre 2016’da İzmir’e göç edenlerin sayısı
16 bin - İzmir’e İstanbul’dan göç edenlerin sayısı
-- Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’le ilk göz göze geldiği Belkahve’yi liste başı yapmalı. Ata Anı Evi’nde hem duygulanmalı hem nostalji tadılmalı. Bornova’nın Türk futbolunun baba evi olduğunu da unutmamalı. Türkiye’de ilk futbolun Bornova’da oynandığı bilgisini eşe, dosta satmalı; caka yapmalı. Ayrıca tüm özel okullar, inşaat firmaları artık Karşıyakalı, Bornovalı. Kesin bilgi İstanbullular! Kulaktan kulağa yaymalı...
Oturmaya mı geldik?
-- “İzmir’de hareket yok; festival, konser, etkinlik yok!” Bunlar hep çekemeyenlerin uydurması. Caz, ot, enginar, çiçek, bisiklet, kukla, boyoz festivalleri... Şevketi, cibezi, rezenesi, radikası, sarmaşığı, ısırganı, gelinciği, deniz börülcesi... Bahçeden babası çıksa yiyenleri. Kumrusu, boyozu, gevreği, lokması, söğüşü, midyesi, darısı, sübyesi, buzlu bademi... 10 numara 5 yıldız mezeleri, balık sofralarında dost muhabbetleri...
-- Gelin, yine gelin. Hatta gelin, gitmeyin. Ama unutmayın, burası İzmir: Özgür, özgün... Asfalyalarımızı attırmayın, İzmir’i İstanbullaştırmayın!
Pılısını pırtısını toplayıp İzmir’e gidenlerin hikâyelerini ve yeni hayatlarını kendi ağızlarından dinliyoruz. Peki bu göçe yerel otoriteler nasıl bakıyor?
İstanbullu olduğumu yürüyüşümden hemen anladılar (Hatem Vural)
Kurumsal iletişim ve basın danışmanlığı yapıyorum. 29 yıldır yaşadığım İstanbul’dan bir sene önce ayrıldım. Denize girmek için tatile çıkmayı beklemeden, yaşadığım yerde iş çıkışı ya da iş arası yüzebilmek muhteşem bir ayrıcalık. İstanbul’da her gün trafikte üç-dört saat gitmek olağan karşılanıyor. İlk taşındığımda mahalleden biri “İstanbul’dan mı geldiniz” diye sordu. Sonra “Belli” dedi; “Siz İstanbullular hep bir yere yetişecek gibi yürüyorsunuz...” Taşındıktan sonra kendimi yeniden nefes alıyor ve yaşıyor hissettim. Ağaçlarla iç içeyim, meyvelerin zamanlarının olduğunu hatırladım.
Burada insanlar gülüyor (Sevgi Karataş Emre)
İstanbul’da doğdum, doğduğum evde büyüdüm. Bırakın şehir değiştirmeyi, sokak değiştirmemiş bir ailede büyüdüm. İki aydır İzmir Güzelbahçe’deyim. İki çocukla barınma hariç 3 bin liraya mis gibi geçinebiliyorsunuz. Evde düzenli yemek pişebildiğim için mutfaktaki bereketi görüyoruz. Bir sene sonraki hedefimiz, kendi bahçemizi ekip biçmek. İnsanlar burada gülüyor yahu. İlk geldiğimde “Özellikle kız çocuğu yetiştirilecek yer” demiştim, hâlâ aynı fikirdeyim.
Artık gelenler gençler (Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş)
Sadece İstanbul değil, Türkiye’nin dört bir yanından göç alıyoruz. İzmir’in nüfusu 4 milyonu aştı. Geçmişte İzmir emekliler kenti olarak görülürdü. Kamu görevlileri son görevlerini İzmir’de yapıp ardından kentimize yerleşirdi. Ama şimdi gençler geliyor. En verimli yıllarında çalışmak için... Bu göçü sadece maaşlara, fiyatların daha ucuz olmasına bağlamayın. İnsanlar daha huzurlu, çocuklarını daha güvenle yetiştirecekleri için geliyorlar.
Aklın yolu İzmir (Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu)
Beyaz yakalıların İzmir’de yaşama arzusunun giderek kamçılanması, kimse için sürpriz değil. Aklın yolu İzmir. Çünkü buranın önemli bir özelliği özgürlüğü ve paylaşımı doyasıya yaşayan bir kent olması. Başka kentlerden göçle gelen insanlar sadece bir kaç yıl içinde “İzmirliyim” demeye başlar. Çünkü İzmir ötekileştirmez. Atatürk ilkelerine de son derece bağlı bir kent. Bu da önemli bir faktör.
İstanbul’dan gelenler beş dakika sonra kalp krizi geçirecek gibi (Tolga Çatalbaş)
48 yaşındayım, eski reklamcıyım. İstanbul artık yaşanmaz halde, ben de 25 yılın ardından İzmir’e yerleştim. Geçim daha kolay. İnsanlar daha ılımlı. Geç kalma korkusu ve stresi yok, günde bir işten fazla yapılabiliyor. İstanbul’da işten eve gelirsiniz, burada iş çıkışı Kordon’a veya oturduğun semtte bir yere çıkılabiliyor. Kafanızı çevirdiğiniz her yerde oturmuş çançan muhabbet eden insanlara rastlıyorsunuz. Artık İstanbul’dan gelen arkadaşlarımdaki gerginliği hemen hissediyorum, beş dakika sonra kalp krizi geçirecekmiş gibiler. İstanbul’da insan, cebinde para olsa bile köle gibi. Kalabalık, stres, insanların suratından akan huzursuzluk artık benim için çekilmez hale gelmişti. Burada sanki insan daha kendi gibi olabiliyor.
İZMİR’DE FARK YARATAN 3 BAŞKAN
Bornova’nın makam masasına kafa tutan başkanı Olgun Atila
Bizden, içimizden, Bornova’nın kalbinden. Makama gelir gelmez, ilk ilk işi makam odasını küçültmüş, makam masasıyla vedalaşmış. Odada sadece koltuklar kalmış. Memur, vatandaş, belediyeye gelen, giden herkes bu işe hayran. Olgun Atila makamlar ötesi başkan.
Karşıyaka’nın kıpır kıpır başkanı H. Mutlu Akpınar
Yürüyüş ekibiyle her sabah yollarda. Makam arabası yok, makama giden yolda motosiklet koltuğunda. Takım elbise out, deri ceket in. Bu tarz başkanın. Bateri çalıyor, kitap yazıyor, kalbi 35.5 atıyor. Karşıyakalıların kalbini fena çalıyor.
Ahmet Piriştina’nın Buca’ya hediyesi Levent Piriştina
Güleryüzlü, güzel sözü, gerçek bir beyefendi. Hani “Gönül kapısı açık” derler ya, Levent Piriştina’nın gönlü de makamı da öyle. “Makam kapısı yok” desek yeri. O kapı asla kapanmıyor; herkese, her kalbe ardına kadar açık kalıyor.