Megan Rapinoe, Dünya Kupası sırasında Eight by Eight dergisi muhabirinin “Kazanırsanız Beyaz Saray’a gitmek konusunda heyecanlı mısınız?” sorusuna, dublaj Türkçesiyle çevirirsek “Hayır, lanet olası Beyaz Saray’a gitmeyeceğim” (I’m not going to the f...n White House) diye cevap verdi. İki hafta önceki bu tokat gibi laf, bugün Hollanda’yla ABD arasında final maçı oynanacak şampiyonanın en sıcak fenomenine dönüştü.
Rapinoe’nun gitmeyeceğini açıklamasından sonra “Zaten davet edileceğimizi de sanmıyorum” demesi üzerine, Donald Trump’tan yanıt gecikmedi. “Megan konuşmadan önce kazansın. Git işi bitir!” gibi bol ‘caps lock’lu saldırıya geçti: “Ülkemize, Beyaz Saray’a, bayrağımıza saygısızlık edemez. Hem de onun ve takım için yaptıklarımızdan sonra. Üniformandaki bayrakla gurur duy!”
Rapinoe, hemen ertesinde Fransa’yla oynadıkları çeyrek final maçında iki muhteşem gol ve ikonik bir sevinç pozuyla Başkan’a cevap verdi. Kollarını açarak seyirciyi selamladığı gurur, asalet, başkaldırı, hatta espri, alay dolu bu poz için spor yazarı Bill Simmons, “Son 10 yılın en etkileyici spor fotoğraflarından” yorumunu yaptı.
Enerji içeceği markası Body Armor’ın, Trump’ın tweet’lerinden altı gün sonra, yarı final öncesi yayımladığı reklamda Megan’ın görüntüsünün üzerinden şu sözler geçiyordu:
“30’lu yaşlarında, mor saçlı, korkusuzca başına buyruk, gol atan, gitar çalan, sözünü sakınmayan, güzel, iyi ve biz olan her şeyi temsil eden amansız bir rakip gibisi yok. İşte Amerika bu. Teşekkürler Megan.”
Finale kadar gitgide tırmanan bu tartışmanın ortasında Rapinoe bir anda Amerika’nın en sevilen ve en nefret edilen futbol yıldızına dönüştü.
Demek Başkan kız arkadaşımdan nefret ediyor Megan, altı kardeşiyle Redding, Kaliforniya’nın kırsalında büyüdü. İkiz kardeşi Rachel’la kümesten yumurta, sahilden kerevit topladığı, annesinin ıslığı çayırlarda çınlayana kadar açık havada koşturduğu bir çocukluğu oldu.
Futbol yolculuğu da, alışılagelmiş rotadan farklıydı. “Genellikle önce kulüpte, sonra Olimpik Geliştirme’de, sonra Milli Takım’da oynarsınız. Ben eyalet takımında da, kulüpte de fazla oynamadım. İkisi de eve dört saat uzaklıktaydı. Evin önünde Rachel’la oynamayı tercih ettim” diye anlatıyor.
Portland Üniversitesi’nde okurken Portland Pilots’ta oynadığı yıllar (2005-2008), yalnızca kariyeri için değil, kişisel tarihi için de önemliydi. Lezbiyen olduğunu ilk kez burada ikiz kardeşi Rachel’a söyledi. İlk ‘açık’ ilişkisini o yıllarda yaşadı.
Bugün Seattle Reign’in kaptanlığını yapan Rapinoe, WNBA (Ulusal Kadın Basketbol Ligi) şampiyonu Seattle Storm’un yıldızı Sue Bird’le beraber. 2016’dan beri Seattle spor âleminin en güçlü çifti sayılıyorlar.
Bird, geçenlerde Donald Trump’ın sevgilisi hakkındaki sözleri üzerine, kısa sürede viral olan bir yazı yazdı. ‘Demek Başkan kız arkadaşımdan nefret ediyor’ başlıklı makale, Rapinoe’nun müdanasız duruşunu, savunduğu politik değerlere tutkulu bağını ve Amerikan Başkanı filan tanımayan burnunun dikine gitme damarını, bir sevgilinin gözünden ortaya koyuyordu: “Megan ne isterse kendi zamanında, kendi hızında, kendi ritminde yapar ve bunun için kesinlikle KİMSEDEN özür dilemez.”
Trump vakası Rapinoe’nun ilk vukuatı değil. 2016’da NFL (Ulusal Futbol Ligi) yıldızı Colin Kaepernick’e destek vererek, maç öncesi milli marş sırasında diz çöküp siyahlara yönelik polis şiddetini protesto etti. Donald Trump o dönem de Kaepernick’i vatansever olmamakla, bayrağa saygısızlıkla, yediği kaba pislemekle suçluyordu. Protestolar, federasyonun marş sırasında ayakta durma zorunluluğu maddesini oyuncuların kontratına eklemesiyle sonuçlandı. Fakat Rapinoe yine tavrından vazgeçmeyip, takım arkadaşları ulusal marş ‘The Star-Spangled Banner’a eşlik ederken sessiz kaldı.
Uzun bir süredir kadın oyuncular için eşit ücret talebinden LGBTIQ ve göçmen haklarına kadar birçok konuda tutkuyla fikrini söyleyen, şöhretini marjinalize azınlıkların sesi olmak için kullanmayı seçen Rapinoe, elbette herkesin kahramanı değil. Özellikle Trump atışması sonrası muhafazakâr/beyaz/erkek Amerika’nın ‘persona non grata’sı (istenmeyen kişi) haline geldi. Fox News, Milli Takım eşkaptanından bir lezbiyen canavar, vatan haini yarattı.
Twitter’da milliyetçiliğiyle övünenler bir anda “Finalde Amerika’nın kaybetmesini her şeyden çok istiyorum!” derken buldular kendilerini.
Rapinoe’ya sonsuz homofobik saldırılar “Testosteron seviyesini ölçün”, “Bu erkekten bozma takımdan atılsın”, “Bu türün hepsi midemi bulandırıyor” şiddetinde devam ediyor.
Rapinoe ve basketbolcu sevgilisi Sue Bird, 2016’dan beri Seattle spor âleminin en güçlü çifti sayılıyor.Neslimizin Muhammed Ali’siBu sırada olan bitenin dikkatini dağıtmasına değil, onu daha çok hırslandırmasına uğraşan Rapinoe, ABD’yi ne kadar sevdiğinden, vatanseverliğin ne demek olduğundan şüphe duymuyor. “Bence derinden, özellikle, şahsıma münhasır bir şekilde Amerikalıyım” diye cevap veriyor. Profesyonel sporlarla uğraşan kadınların tüm varlığının neredeyse kendi başına bir protesto olduğunu, içinde yaşadığımız cinsiyetçi toplumla mücadeleden başka bir yol görmediğini söylüyor.
The Atlantic yazarı Franklin Foer, onun özgüveninden, cesaretinden, kimseye eyvallahı olmayan duruşundan ve içtenliğinden bahsederken, “Rapinoe bizim neslimizin Muhammed Ali’sidir” diyor.
Aslında o, Trump devrinde çakan bir kıvılcım değil sadece. Amerika’da kadın futbolcular, futbolun sadece futbol olmadığı devrimci geleneklerden geliyor. Oyunun hiçbir zaman sahada bitmediği, maç dışındaki mücadelenin her zaman takım arasında en güçlü bağı yarattığı bir gelenek bu. Erkek oyuncularla eşit ücret talebi de bunun uzantısı.
Rapinoe’nun “Gay’ler olmadan bu oyun kazanılmaz” diyerek gururla bahsettiği Abby Wam-
bach gibi kadınlar ona yolu açtı. Her zaman sözünü sakınmayan, güçlü kadınların önyargılarla savaşma oyunuydu bu.
Bugün Fransa maçındaki dünyayı kucaklayan pozuyla Rapinoe, bu mücadelede neler kazanıldığını da gösteren muazzam bir fotoğraf veriyor.
Megan’ı aratmayan Alex Yarı final maçında oynamasa da forvet
Alex Morgan, Rapinoe’nun ‘cool’ duruşunu aratmadı. Takıma finali getiren golü attıktan sonra serçeparmağını kaldırarak çay içme hareketi yapması İngilizleri epey kızdırdı. Basın toplantısında “Megan’ın yokluğunda işleri enteresan tutmaya çalıştım. En iyi sevinç gösterisi onun tabii, ben de biraz üstüne ekleyeyim dedim” diye açıkladı. Rapinoe ise takım arkadaşını eleştirenlere, mealen “Hı hı” demekle yetindi.
Bugün oynanacak final maçı öncesi tüm gözler onun üstünde. Elbette daha yeni, 4 Temmuz’da bağımsızlığını kutlayan ABD tüm vatanperver coşkusuyla Hollanda maçının sonucunu bekliyor. Takımın DNA’sına kazılı güç ve hıza dayalı futbolun üstüne, Rapinoe’nun yaratıcı pasları, akıcı hareketleri, zeki çalımları, cin fikirleri eklenecek.
Ama en önemlisi, bugün Amerika, vatanseverliği yeni bir gözlükle görmek zorunda kalacak. Bunlar belki Sue Bird’ün dediği gibi ‘Megan gözlükleri’. İster onun gözlüğüyle, ister diğer uçtan bakılsın, Megan’ın dediği yere gelindi bile: Amerika’nın kendisini, pek çok insanı rahatsız edecek bir yerden görmesini sağlamak.
Maçın sonucu ne olursa olsun, bu lavanta saçlı kadın tarih yazıyor. Ve evet, Beyaz Saray’a gitmeye de hiç niyeti yok!
Forvet Alex Morgan, çay içme hareketinin İngilizleri kızdırması üzerine bir açıklama yaptı: “Spor dünyasında kadınlara yönelik çifte standart oldugunu hissediyorum. Sanki... Kutlayabiliriz ama abartmadan ya da belli kalıplar içinde.”
Hollanda-ABD
ilk kez karşılaşıyor
Bu akşam Türkiye saatiyle 18.00’de Lyon’da oynanacak ve TRT Spor’da yayımlanacak Dünya Kupası finali, dostluk maçları dışında karşı karşıya gelmemiş iki ülke için bir ilk. Kupaya 13-0’lık Tayland galibiyetiyle başlayan ABD, en büyük favori. Ama Hollanda da şampiyonanın en zor grubundan çıkıp İtalya ve Japonya’yı eleyen Avrupa şampiyonu. Hollanda’da Lieke Martens, ABD’de Megan Rapinoe ufak sakatlıklar geçirmelerine rağmen finalde oynayacaklar.