Güncelleme Tarihi:
Bir yandan ikinci yılına giren Rusya’nın Ukrayna’yı işgali... Diğer yandan tırmanan Çin-Tayvan gerilimi... Gazze’de yaşananlar... Teksas ile ABD federal hükümetinin sürtüşmesi... NATO Askeri Komite Başkanı Oramiral Rob Bauer’in “Savaş dahil her an her şeyin olabileceği bir döneme hazır olun” çağrısı... Komplo teorilerine düşkün olanlar pandeminin başladığı günden bu yana ‘iple çektikleri’ zamanları yaşıyorlar! Ancak ‘paranoyak
olmak takip edilmediğimiz anlamına gelmez’ denir ya, belki de ‘3. Dünya Savaşı’ ihtimalinden de çok uzakta değilizdir.
Aklıma takılan soruları sormak için İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Yaşar Hacısalihoğlu’na ulaşınca “1. Dünya Savaşı’nın aslında bitmediğini yıllardır yazar, söylerim” diye başladı söze. “Dünya o savaş atmosferinden ve ortamından hiç uzaklaşmadı. Ukrayna, Gazze meselelerini ‘3. Dünya Savaşı’ olarak tarif etmek isterseniz bile hiçbir şekilde yanlış olmaz. Ancak bana göre 1. Dünya Savaşı’na sadece ara verilmiştir. Açtığı parantezin içine ikincisini sığdırmıştır. 50 yıllık da bir ara dönem vardır ve adına Soğuk Savaş denmiştir” diye de devam etti. Bu, ilk dünya savaşını yaratan şartların bir şekilde devam ettiğinin özeti. Ve tabii ki bunlara unutulanlar, sumen altı edilenler de ekleniyor. Hacısalihoğlu “Bugün ‘küresel çatı’ olarak kabul ettiğimiz Birleşmiş Milletler’in hiçbir ihtiyacı karşılamadığını, mazlumların sorununu çözmekten uzak kaldığını görüyoruz” diyor. Kendisine göre Soğuk Savaş bitince ve o ideolojik perde ortadan kalkınca buzdolabında dondurulmuş mikroçelişkiler tekrar ortaya çıktı.
Emekli büyükelçi Uluç Özülker ise Soğuk Savaş’ın ardından ortaya çıkan sorunların pandeminin getirdiği ekonomik yükle birlikte arttığı görüşünde: “Pandemi sonrasında ortaya çıkan ekonomik sorunlarla mücadele edebilmek için herkes birbirinin ayağına basıyor. Her şey ekonomiye bağlı. Bu durum dünyayı bir kaosa soktu. Üstelik 20’nci yüzyılın kurumsal yapısı, içinde bulunduğumuz yılların teknolojik gelişmelerini kaldıracak kapasitede değildir.”
Geçen yüzyılın kurumsal yapısından kastın ne olduğunuda açıklamak gerekir. Bu kurumlardan biri Birleşmiş Milletler, diğeriyse NATO... Hacısalihoğlu, NATO’nun Soğuk Savaş’ın ardından düşmansız kalmasının da kurumsal bir kriz yarattığı görüşünde. “Sonuç itibariyle Rusya ve Çin bu paktın karşısındaki güç oldu” diyor ve NATO’nun Ukrayna Savaşı’nda kışkırtıcı bir tavır sergilediğini iddia ediyor: “Şunu çok iyi bilmek lazım: O bölge Rusya için bir sinir ucudur. Öteden beri Rusya, Ukrayna’yı bir parçası sayar. Hatta parçalayarak batı tarafını Batı’ya, doğu tarafını tamamen kendisine almak gibi tezi vardır.
1. Dünya Savaşı bir paylaşım savaşıydı. Sahte sınırlar üretip dünyanın önemli jeopolitik sinir uçlarını açıkta bıraktı. Rusya’nın tarihi tezlerle işgale kalkışmasıysa ABD tarafından NATO’nun genişlemesi için bir fırsat olarak görüldü.”
Bu noktada Uluç Özülker’e kulak verelim: “ABD’nin çevreleme politikası sadece Ukrayna’da değil, Uzakdoğu’da da sürüyor. Tayvan, Japonya, Güney Kore, Avustralya ile Çin’i çevrelemiş durumda. Tüm bunlar hesaba katıldığında Biden’ın politikası bir savaş politikasıdır. ‘3. Dünya Savaşı’ çoktan başlamıştır. Vekâlet savaşlarıyla dünyanın her tarafında yaşanıyor.”
Görüşlerine başvurduğum iki isim de savaşın çoktan başladığı inancında ama bildiğimiz anlamda, konvansiyonel bir savaşın yakın bir tarihte yaşanmayacağını söylüyorlar. Hacısalihoğlu “Buna zaten gerek de yoktur çünkü mücadelelerini farklı alanlarda zaten devam ettiriyorlar” diyor, Özülker ise nükleer savaş başlıklarının Soğuk Savaş’ta olduğu gibi dünyayı bir ‘dehşet dengesi’nde tuttuğunu belirterek “Böyle bir savaşa girmek dünyanın yok olması anlamındadır”.