Güncelleme Tarihi:
6 Şubat Pazartesi günü sabaha karşı Kahramanmaraş depreminin haberini aldığımız andan itibaren tıpkı yıkılan şehirler, binalar gibi deyim yerindeyse biz de yıkıldık. Üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına rağmen hepimiz için tanıdık bir acıydı bu yaşadığımız. 1999’da Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kırılmasıyla meydana gelen 7,4’lük deprem, Marmara Bölgesi’nde birçok şehri etkilemiş, canımızı çok yakmıştı. 17 Ağustos gecesi depreme İstanbul’da, uykusunda yakalananlardanım, evimiz hasar almamıştı. Henüz 7 yaşımdaydım, ne yaşadığımıza dair en ufak bir fikrim yoktu. Sokakta geçirdiğimiz gecenin ardından yazlık evimize giderken yol üzerinde dümdüz olmuş binaları görünce yaşadığımızın bir felaket olduğunu idrak etmeye başlamıştım. Neyse ki henüz 5 aylık kardeşim ve oyuncak bebeklerim yanımdaydı... Bugün hissettiğimiz acı tanıdık ama sarsıntının bilançosu hem daha ağır oldu hem de bildiklerimizi bize sil baştan yaşattı... Bu büyük felaketi 17 Ağustos Depremi’ni yaşayanlara sorduk, yaralarımızı nasıl saracağımızı anlattılar...
‘Yaşadıklarınızı ve izlerini silemiyorsunuz ama tekrar gülüyorsunuz’
Şeyma Alma Kılıç, 30, diyetisyen
*1999 depreminde Sakarya’daydım, yaklaşık 10 saatin sonunda enkaz altından kurtarıldım. Aylarca süren hastane sürecinden sonra normal hayata başlayabildim ancak hâlâ izlerini taşıyorum.
*Birçok arkadaşım, akrabalarım ve tanıdıklarım hayatını kaybetti. O zamanlar 7-8 yaşlarında olduğum için süreci anlamam biraz daha zor olmuştu. İlerleyen zamanlarda okula gitmeye başladım; yeni arkadaşlar edinmek, kendimi
farklı konularla meşgul etmek çok iyi gelmişti.
*Yeni eşyalar, yeni ev, yeni kıyafetler, hiçbiri o dönemde önemli olmuyor. Ancak hem fiziksel hem de psikolojik sağlığımızı ihmal etmememiz gerekiyordu. Yaşadığınız felaketten çok uzun bir zaman sonra tekrar hayatın akışında ilerlemeye başlıyorsunuz. Yaşadıklarınızı ve izlerini silemiyorsunuz
ama tekrar gülüyorsunuz. Tekrar yemek yiyor, okula gidiyor veya iş buluyor, yeni bir eve taşınıyorsunuz…
*Depremi yaşayan birinin kesinlikle ilerleyen zamanlarda yapması gereken önemli şeylerden biri; yüksek katlı olmayan ve sağlam bir eve taşınmak olmalı. Psikolojik destek almak çok önemli. O anı belki hafızanızdan silemezsiniz ama ilerlemenizi de engellememeli. Bu süreci paylaşmak da önemli.
*Genel olarak bu süreci yaşamayan kişilerin sizi anlamayacağını düşünüyorsunuz. Hatta destek aldığınız psikoloğun, psikiyatrın bile sizi anlamayacağını düşünebilirsiniz. Veya o dönemde hayata karşı bir kırgınlığınız ya da ‘Yaşamayan anlayamaz’ gibi bir düşünceniz olabilir ama orada yaşanan travmayı insanın kendi başına atlatması çok mümkün olmuyor.
‘O korku üzerimizde kaldı... Mutlaka psikolojik destek alınmalı’
Deniz Çakır, 47, sigortacı
*Depreme İzmit Körfez’de yakalandık. Eşim hâlâ en ufak bir sarsıntıda yastığı kafasına geçiriyor, sıkıntılı bir süreç…
*Hamileydim o dönem, yazlıkta kaldık. Binamız yıkılmadı ama o korku, o yıkılanların görüntüleri, komşularımız gözümüzün önünden gitmiyor.
*TÜPRAŞ yandığı için insanlar dağa çıktı o zaman… Biz de yazlıkta pek çok komşumuzu ağırlamıştık.
*En önemlisi psikolojik destek. Uzmanlardan destek alınmalı. Çevremde bunu çok görüyorum; basit bir sallantıda hemen o anı yaşıyoruz. Üzerimizde kaldı. O dönem destek alınmadı ve bu korku bütün depremi yaşayanlarda kaldı… Bizim bugün televizyondaki kurtarma çalışmalarını izlerken hissettiklerimiz daha başka. Aynı şeyleri yaşıyor gibiyiz. Psikolojik destek çok çok önemli.
‘Hep tetikteyim; şarj aleti yanımda, çorabım hazır’
Betül Bektaş, 34, Hürriyet Gazetesi Reklam Direktörü
*Yalova’da yaşadım depremi, 10 yaşımdaydım. Ablam ranzanın üst katında yatıyordu. Depremin şiddetiyle karşı çaprazdaki dolaba doğru fırladı, yere düştü, kolu çatladı. Daha şiddetli yaşadığı için benden daha çok etkilendi. Uçak geçtiğinde, deprem mi oluyor diye telaşlanırdı.
*O zaman deprem sonrası daha koordineydi. İkinci günden çadırlar kurulmaya başlamıştı. Suyumuzu falan çok güzel tedarik ettiğimizi hatırlıyorum. Şu anki depremde çok büyük bir koordinasyonsuzluk var bence.
*Çadırda kaldığımız süreçte tuvalet en büyük sorundu. İnsanları tuvalet ihtiyacını giderirken görüyorsun, bu bile etkiliyor. Halılara sarılmış, ayakları dışarda cansız bedenler, kepçeye takılmış kollar, bacaklar... 10 yaşında bir çocuk için çok travmatik şeylerdi bunlar.
*Çadırda 45 gün kaldık. Okullar açılacak duruma gelince herkes evlere geçmeye başladı. Biz bir süre direndik ama artçılar oluyordu. O bitse bile oradan gitmedikçe iyileşemeyeceğimizi fark ettik. Taşınmaya karar verdik. 4’üncü derece deprem bölgelerine baktık, alakasız bir şekilde Trabzon’a taşındık. Şehir değiştirmek yaramızı çok daha hızlı sarmamıza yardımcı oldu. Birçok arkadaşımın öldüğünü duymuştum okulların açılacağı dönem. O okulda okumaya devam etmiş olsaydım çok etkilenirdim.
*Bende takıntı gibi bir şey gelişti o zamandan beri; yazın bile olsa dışarı çıkmaya uygun olmayan bir kıyafetle asla yatmam. Hep tetikteyim. Şarj aleti yanımda. Kışsa eğer, çorabım hazır. Duşa girdiğimde havlum direkt alabileceğim şekilde asılı...
‘Hayatınızın düzene girmesi zaman alacak ama girecek’
Asude Yağmur, 35, aşçı
*13 yaşımdaydım, İzmit Körfez Mahallesi’nde yaşadığım depremde binamız yıkılmadı ancak çok zarar gördü. Çocuk aklımla olayın büyüklüğünü algılamam çok uzun sürdü, ki bence bu bir avantaj sayılabilir. O zaman çocuk olduğum için şimdi çocukları olan arkadaşlarıma şunu söylüyorum; evet etkilendik, ama bir noktadan sonra askerlik anısına döndü anlattıklarımız. Tekrarlamak bence çok faydalı, konuşmak, anlatmak... Tekrarlana tekrarlana yaşananlar önemini yitiriyor çocuklar için. Sanırım yetişkinler için de bu böyle. Depremzede arkadaşlarınız varsa, onların anılarını taze tutarım diye korkmayın, bilakis siz onları konuşturunca yalnız hissetmiyorlar ve olanlar biraz daha normalleşiyor.
*Zaman alacak hayatınızın yeniden düzene girmesi ama girecek, önemli olan da bu değil mi? Muhtemelen bir sene sonra birçok şey oturmuş olacak. Canını kaybedenler geri gelmiyor, onların acısını yaşayanların acısı da silinmiyor. Ancak mal mülk hepsi geri geliyor. Devlet teşvikleri, ev alımında yapılan kolaylıklar, gelen eşya yardımları... Hepsi hayatınızı kolaylaştıracak. ‘Ben o evi bir daha nasıl yaparım’ diye düşünmeyin, öncekinden kolay olacak şimdi gelmekte olan yardımlarla...
*Şehirler yeniden kurulur, hep birlikte kurarız, siz endişelenmeyin. Canınıza iyi bakın, sağlıklı olduğunuzdan emin olun ve biraz kendinizi ön plana alın. Bırakın sizin için empatiyi biz yapalım.
‘Kötü günlerin geçeceğine inanmalısınız’
Serena Karamızrak, 37, iletişim danışmanı
*17 Ağustos depremini 13 yaşımdayken Çınarcık’ta yaşadım. Ben şanslıydım çünkü uykumda pek fazla bir şey hissetmedim. Ama ablam o 45 saniye süren depremin her anını yaşadığı için günlerce eve giremedi. 5 gün boyunca arabada ve sokakta yattık. İlk iki gün telefonlar çalışmıyordu, herhangi bir yardım da gelmedi.
*Halk imece usulü yemek, erzak ve bunun gibi ihtiyaçlar için birbirine yardım etti. Üçüncü gün yardımlar ulaşmaya başlamıştı. Çınarcık’ın Taşliman ve Kumluk tarafları tamamen yıkılmıştı. Biz şanslıydık, tam orta taraftaydık ve evimizde tek bir çatlak yoktu. Bu da ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ün bir kanıtıydı. Çocuk aklımla hatırladığım kadarıyla çöken binaların betonlarından deniz kabuklarının çıktığını duymuştum. Eksik malzeme kullanmışlar ve binalar çökmüştü.
*5 günün sonunda İstanbul’daki evimize dönerken Yalova’daki yıkık binaları görüp çok etkilendiğimi hâlâ hatırlıyorum.
*Çok çok önemli, mutlaka psikolojik destek alınmalı. Özellikle küçük yaşta bu kötü deneyimi yaşayanlar ilerideki hayatları için mutlaka psikolojik destek almalılar. Bu kötü günleri geride bırakmak için depremi yaşadığınız yerden uzaklaşmak size iyi gelecektir. Mümkünse yeni bir şehir ve yeni bir çevre bazı şeylerin üstesinden gelmenizde kolaylık sağlayacaktır.
*Yeni bir ev, yeni bir iş, yeni bir ortam sizi bu yeni hayat için motive eder. Maddi olarak kazanç elde etmeye başladığınızda yeni ev, yeni eşya bu işin en kolay kısmı olacak. Sağlığınızı ihmal etmeyin. Moralinizi yüksek tutmaya çalışın. Evet, şu an bir kâbustaymış gibi hissediyor olabilirsiniz ama bu kötü günlerin de geçeceğine inanmalısınız. Size yardım etmek isteyen binlerce insan var ve bu kötü günleri el ele, hep birlikte atlatacağımıza inanmalısınız.
‘Çadır dostlukları, birbirine kenetlenme...’
Biricik Kahraman Yazar, 36, makine mühendisi
*Yolun sonunda ışık var. Ben zannetmiştim ki hep dışarıda yaşayacağız, okula gidemeyeceğiz, eskisi gibi rutinlerimiz olmayacak, enkaz asla kalkmayacak. Ama çok kısa sürede, adım adım eskiye döndük.
* Tanıdık tanımadık herkesle konuştuğumuzu hatırlıyorum; çadır dostlukları, birbirine kenetlenme… Moralinizi yüksek tutmak, size iyi gelen olumlamalarla gücünüzün varlığını hissetmek çok kıymetli. Yalnız değilsiniz, çok acı ama bunu ilk yaşayan siz değilsiniz, son da
olmayacaksınız. Önemli olan süreci nasıl yönetmeniz gerektiğine odaklanmanız.
*Tanıyıp gördüğün her kişi için şükrediyorsun. Onlarla hareket ediyorsun. Bir süre birlikte neler yapabileceğinize odaklanıyorsun. Sonra yavaş yavaş eski rutinine dönmeye başlıyorsun. Çadırdan arabaya, arabadan prefabrikte kalmaya, sonra da güvenli hissettiğin evlere yerleşiyorsun.
*Yeni ev, eşya kısmını dert etmeyin. Hepsi yerine gelecek. Kolay olmayacak, belki zaman alacak ama sen zaten rahat nefes alabildiğin, sevdiklerinle beraber olabilmenin şükrünü iliklerine kadar hissettiğin için üç tabak,
üç çatal-kaşık, üç yorgan, yastıkla da yaşamanın mümkün olduğunu görüyorsun.
‘Depremde yaşadıklarını tekrar tekrar konuşmak iyi geliyor’
Arife Yağmur, 62, öğretmen
*Depremde İzmit’teydim. İlk günlerde kalbimi bir umutsuzluk ağı sarmıştı, artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz diyordum. Eskiden olduğu gibi gülüp eğlenemeyiz, hiçbir şeyden keyif alamayız... Yeni bir giysi, eşya almak istemeyiz sanıyordum. Ama bunları düşünürken zamanın en iyi ilaç olduğunu hesaba katmamıştım. Her doğan günün yeni bir umut olduğuna ve yeni kapılar açacağına inanmak gerek.
*Deprem veya benzeri bir felaketten sonra bunları düşünmenin normal olduğunu, herkesin benzer duygular taşıdığını gördüm. Sonra çocuklarımı nasıl güvende tutabilirim diye düşündüm. Her şey düzelinceye kadar daha iyi ve sağlıklı bir yerde yaşamlarını sağlamanın daha iyi bir karar olduğunu düşünerek başka şehirde yaşayan büyüklerimizin yanına götürüp yerleştirdim. Çocuklardan ayrı olmak elbette çok zordu ama onların sağlıklı, huzurlu ve sıcak bir ortamda olmaları insanı çok rahatlatan bir durumdu. Yani her şeye iyi ve olumlu tarafını görecek şekilde bakıp o yönü geliştirmek hem size
hem çevrenize çok iyi geliyor.
*Bir de o dönemde herkesin -ben de buna dahilim- depremle ilgili yaşadıklarını çevresindekilerle tekrar tekrar konuştuğunu hatırlıyorum.
Bu insana çok iyi geliyor. Bir çeşit terapi gibi... O anda neler yaşadığını anlatmak, benzetmeler yapmak, başkalarının anlattıklarını dinlemek, bu hikâyelerin içindeki komikliklere hep birlikte gülmek insanı çok rahatlatıyor.
‘Çok büyük acı var, bu acıya saygı duymamız gerekiyor’
Ufuk Koçak, 47, yaşam koçu ve davranış bilimleri uzmanı, ‘Sınırsız’ kitabının yazarı
*17 Ağustos Gölcük depreminden sonra iki bacağımı kaybettim. Bana çorap getirdiler. Elbette ki insanlar iyi niyetliydi. Ama işte yardımı doğru şekilde yapmak gerekiyor. Çok dikkatli olunmalı.
* İnsanlar başta o anın üzüntüsüyle bir şeyler yapmak istiyor fakat maalesef sonra çekilmeye başlıyorlar. Afetten zarar görenler de yalnız kalıyor.
*Psikolojik destek çok önemli fakat neşe verelim, güler yüzlü olalım diye oraya gitmek
doğru değil. Çok büyük bir acı var. Bu acıya öncelikle saygı duymamız gerekiyor. Belki ufak bir tebessüm olabilir yüzümüzde, pozitif bir enerji…
‘Orası zamanın durduğu yer’
*Bir de şu var; birazcık psikolojimi toparlayıp “Hadi oğlum, hayata yeniden başlayacaksın” dediğimde hastaneye geçmiş olsuna gelenler çok doğal ve insani bir şekilde acılarını dile getirmek istediler. Bu beni her seferinde biraz daha aşağıya çekti.
*Enkazı anlatmak çok zor, orası zamanın durduğu yer. Çaresizliğin beden bulmuş halini yaşıyorsunuz. Kıpırdayamıyorsunuz, üzerinizde devasa betonlar var. Nefes alıp vermenizi düzenlemeniz, sakinliğinizi korumanız gerekiyor.
*Kendi kendime “Her şeye rağmen hayat devam ediyorsa yaşayacaksın” dedim. 22 yaşımda yeniden yürümeyi öğrendim. Diğer insanlara da örnek olmalıyım diye düşündüm. İki kez dünya serbest dalış rekoru kırdım. Bir enkazdan nefes alıp verebilmek için çıkan bir insanı düşünün.
Bu insanın nefesini tutup yerin metrelerce altına girmesi çok zor bir disiplindir…
‘Uzun süre yüksek binalara girmeye çekindim’
Tülin Ayaz, 55, emekli İngilizce öğretmeni
*Deprem anında her şey yerle bir oldu. Kızım Gamze’yi gardırobun altından çekerek aldık. Biz şanslıydık, apartman çok sağlamdı.
*Depremde yara almamamıza rağmen psikolojik olarak çok etkilendik. Uzun süre yüksek binalara girmeye çekindim. Yüksek sesten çok etkilendim.
*Her gün görüştüğümüz komşularımızın enkaz altında kalması beni çok üzmüştü. Rüyalarıma girdiğini, onları kurtarmaya çalıştığımı hatırlıyorum.
*Başka bir şehre gitme imkânı olanlar hemen gitti. Biz tek katlı bir eve taşındık.
‘Doğanın kanunu bu, ileriye bakmak zorundayız’
Aysel Çiçek, 44
*19 yaşımdaydım. Bir yakınımızın Çınarcık’taki evinde misafirdim. Deprem olunca deniz kıyısına koştuk. Bir yandan “Tsunami olacak” diyorlar ama akli melekelerimiz durmuş olduğundan kıpırdayamıyorduk. Yanında olduğum ailenin çocukları gelip bizi aldı. Yolda durumun vahametini görünce korkum başka bir boyuta taşındı. Bu duyguyla başa çıkmam yıllar sürdü. İlk zamanlar her şey anlamsız; öleceksek neden yemek yiyoruz gibi duygulara kapıldım… Bu psikolojiyi kimse bilmediği için yalnızlaşıyorsunuz.
*Hâlâ ani seslerden çok korkarım. Terapiye başladım; zaman zaman iyileşmiş hissetsem de böyle felaketlerde hemen su yüzüne çıkıyor. Şu an psikolojik desteğe daha kolay ulaşılabiliyor. Yaralar hızlı sarılabiliyor. Bunu bilmek insana umut ışığı oluyor. Doğanın kanunu bu, ileriye bakmak zorundasınız.
‘Geri dönüp birilerine yardım edebilirsin’
Meliha Özdoğan, 55, öğretmen
*Ev, eşya önceliğiniz olmasın. Hayatta olmanız devam edebileceğinizi gösterir. Ruhunuzu, bedeninizi ve sevdiklerinizi iyileştirmeye çalışın. Ne kadar hızlı toparlanırsanız o kadar iyi olur. Geri dönüp yaşadığın yerde birilerine yardımcı olabilirsin; kimsesiz kalanlara, sakat kalanlara, sevgiye ihtiyacı olan bebeklere ve çocuklara... Onlarla iyileşebilirsin. Bunları yapabilirsin ama yine de çok zor…
‘99 depremine görev başında yakalandım, Kahramanmaraş’ta neyle karşılaşacağımı biliyordum’
Alkan Özdemir, 47, arama kurtarma itfaiye amiri
* Ben depremi itfaiyede görev başındayken yaşadım. Binayı hızlıca tahliye ettik. Sonra bir anonsla Gölcük’te 7 katlı bir binanın çöktüğünü duyduk, oraya arama kurtarma çalışmasına gittik. 7 yaşında bir kız çocuğunu çıkardık. Kahramanmaraş’a gittiğimde nasıl bir manzarayla karşılaşacağımı az çok tahmin ediyordum; depremin şiddetine ve önceden yaşadığım deneyimime dayanarak...
* Yolda hiçbir şekilde sosyal medyaya veya diğer haber kaynaklarına bakmadım, bunu istemedim, amacım oraya psikolojik olarak sağlam bir şekilde gitmekti. Çünkü olaya anında sağlıklı müdahale etmek zorundaydık. 1999’daki depremde bizi etkileyen her şeyi çok iyi biliyorum, bu yüzden duygusal açıdan beni etkileyecek görüntüleri görmek istemedim.
* Olay yerine vardığınızda zaten bakış açınız çok değişiyor. Televizyondan izlediğiniz veya sosyal medyadan takip ettiğiniz gibi bir psikolojisi yok sahanın. 1999’da Gölcük’te yaşadığımız depremden çok şey öğrendik, bu sefer çok daha bilinçli ve ne yapmamız gerektiğini bilerek müdahale ettik. Acı çok büyük ama oradakileri kurtarıp yaşatmaya kenetlendik.