Güncelleme Tarihi:
İlk kez yıllar önce Fatih’te izlemiştim Afrika Kupası’nı... O zaman dört ya da altı takım top koşturuyor, genç futbolcular hünerlerini sergilemeye çalışıyordu. İzleyicisi ise yok denecek kadar azdı.
Bu yıl ise kupa daha da gelişmişti. Katılan ülke sayısı 16’ya çıktı, tribünler doldu. Tabii Afrikalı izleyiciler ve de birkaç meraklı Türkle...
Yer, Kâğıthane’deki Hasbahçe Stadı. Suni çimde oynanan kupanın halısaha sponsoru ise Kağıthane Belediyesi. Kupanın ana sponsorluğu bile sayılabilir bu destek. Çünkü oyuncu başına ödenen 20-30 TL’lik halı sahası parası bile büyük sorun. ‘Top toplayan’ Kâğıthaneli çocuklara ödenen 5 TL’lik parayı bile organizasyonu yapan komite cebinden ödüyor. Maddi açıdan durum bu kadar vahim yani...
Sahanın bir tarafı büyük bir lunapark. Diğer tarafı ise yoğun mangal yapılan Hasbahçe Mesire Alanı. Futbolcular maç öncesi mesire alanında ısınıyor. Bazı takımlar dua ediyor, bazı takımlarsa yerel şarkılarını söyleyip dans ederek motivasyonunu sağlıyor. Meraklı Türk vatandaşların bakışları altında...
Soyunma odaları yine belediyeye ait, sahanın dışındaki bir bina. Tribünlere girenlerin ilk sorusu genelde bana geliyor: “Abi burada ne oluyor?” Çünkü çekirdek satan Mehmet ve pilavcı Salih Abi’yi saymazsak benim dışımda fazla beyaz yok. Durumu anlayanlar biraz maça bakıp eğlencesine geri dönüyor.
Stresin nedeni farklı
Maça çıkan oyuncuların yüzlerindeki tedirginlik hemen belli oluyor. Ancak bu maçın yarattığı gerginlik değil. Kendini gösterebilme stresi. ‘Mali’ takımından Abu Bekir, tellere dayanmış, kendilerinden önceki maçı izliyor. Kütahya’nın Gediz Spor takımında oynadığını anlatarak, “Yaklaşık iki yıldır Türkiye’deyim. Amacımız daha üst sıralarda takımlarda oynamak. İnşallah olur” diyor.
Kamerunlu David Eddy Leonel, buradaki amacın kupa almaktan çok kabiliyetlerini göstermek olduğunu anlatıyor. Türkiye’deki bazı takımlarda oynadıysa da henüz eline bir para geçmemiş. Hayali önümüzdeki yıl para kazanabileceği bir takımda oynamak. Türkiye’yi çok sevdiğini söylüyor. Sebebini ise şöyle açıklıyor: “Burada her şey var. İnsanlar çok güler yüzlü. Temiz. Ayrıca para kazanabiliyoruz. Buradan sonra Avrupa’ya gideceğim. Lisansım var, sonrasında da İngiltere’ye gideceğim.”
İlk hedef BAL ama...
Seyşeller Afrika’nın doğusundaki bir ada ülkesi. Toplam nüfusu 71 bin. Yani nüfusu Çatalca’dan bile az. Bu yönüyle Afrika Kupası’nın en ilginç takımlarından. Ancak takımda Seyşeller’de doğup büyümüş sadece iki futbolcu bulabildim. Turnuvanın kurallarından biri; ülkeler birbirlerinden futbolcu alabiliyor. O yüzden aslından Seyşeller takımı tam karma bir takımdı. Çoğu oyuncusu da Nijerya’dan.
Seyşeller’de doğup büyümüş Oluva Kehiude, bir yıl önce Türkiye’ye gelmiş. Şirintepespor’da oynuyor. Onun hayallerinde ise ‘Bölgesel Amatör Ligi’ (BAL) süslüyor. BAL, zaten neredeyse tüm Afrikalı futbolcuların ilk hedefi. Çünkü bu ligde kendine yer bulabilen, en azından Türkiye’de tutunabilecek kadar para kazanabilir. Ancak Türkiye Futbol Federasyonu’nun geçen yıl aldığı karar çoğunu üzdü. BAL’da yabancı oynatma hakkı kaldırıldı. Karar henüz resmiyet kazanmasa da kulüplere bu konuda “hazırlıklı olun” dendi.
Hakemlerin de hayali
Hakemlerin çoğu Türk. Tek siyahi ise Gine’den Türkiye’ye yeni gelen Keita Amara. Keita, kendi ülkesinde 2. ligde maç yöneten profesyonel bir hakem. Henüz 24 yaşında. Gine’de kalsa önümüzdeki yıl 1. lig maçlarına çıkmaya başlayacaktı. Ancak hayallerini gerçekleştirmek için Türkiye’ye gelmeye karar verdi. Keita’nın hedefinde aslında Avrupa var. Sebebini ise şu sözlerle açıklıyor: “Avrupa’da hakem olabilirsen büyük hakem olabilirsin.”
Kupanın diğer bir orta hakemi ise cinsel tercihleri nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu tarafından hakemliğine son verilen Halil İbrahim Dinçdağ. 2009’dan bu yana hakemlik yapan Dinçdağ, Afrika Kupası’nda ilk kez görev aldığını söyleyerek, “Beni aradıklarında çok mutlu oldum. Türkiye’de yaşayan Afrikalılara biraz olsun destek olmak, onların kendilerini bir platformda gösterme çabalarına bir nebze olsun katkıda bulunmak benim için büyük mutluluk” diyor.
Bir dayanışma başlattık
Organizasyonun komite üyesi ise Kamerun Futbol Federasyonu’ndan ve profesyonel futbol koçu olan Jean Cloude Effa Aessi. İlginç şapkası ile herkesin sempatisini kazanan Aessi, kupanın amacını şöyle özetlüyor: “Bu turnuvayla genç futbolcuları bir araya getiriyoruz. Burada dayanışma var. Bu, Türkiye’deki en büyük organizasyonumuz. Belki 50 yıl sürecek bir şey başlattık. Her sene devam ediyoruz.”
Aessi’nin önemli görevlerinden biri, oynayan her futbolcunun lisansını tek tek kontrol etmek. Lisansla futbolcu tutuyor mu diye fotoğraflardan kontrol ediyor, başkasının yerine oynamayı böylece önlemiş oluyor.
Afrika’nın özeti tribünler
Tribünler 54 ülkeli Afrika Kıtası’nın bir özeti gibi. Ya da Türkiye’deki Afrika’nın... Birçok Afrika ülkesinden izleyici var. Hepsinin orada olma amacı da farklı. Örneğin Nijeryalı Vivian Adannaya Okorie. İstanbul Şehir Üniversitesi’nde Siyasi Bilimler ve Uluslararası İlişkiler okuyan Vivian’ın erkek arkadaşı Nijerya takımında. İlk 11’de kendine yer bulamasa da Vivian onu izlemek için tribünlerde bekliyor. Daha önce üniversite okumak için başka bir ülkeye gitse de Vivian, İstanbul’da eğitimini tamamlamaya karar vermiş. Kendisi için Türkiye’nin çok özgür bir ortam olduğunu anlatıyor. Okulu bitince de ülkesine dönmeyi düşünüyor.
Prim açıklandı: Tüm takıma 1000 TL
Burkina Fasolu İbrahim Traore, ülkesinin maçını tribünlerde izliyordu. Şu anda BAL’da oynuyor. Kulübü Sultangazi Spor. Yani profesyonel futbolculuğa ilk adımı atmış. Normalde Afrika Kupası’nda kendi ülkesi adına da top oynayabilir. Ancak tercih etmediğini söyledi: “Başkaları oynasın. Ben daha önce oynadım. Şimdi bir kulüpte oynuyorum. Başkasının hakkını yemem istemiyorum.” Traore aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi’nin de futbol takımında oynuyor. Takımının kaptanı. Üniversitelerarası yapılan şampiyonada Türkiye birincisi olmuşlar. 11 gol atarak gol kralı ünvanını da almış. İspanya’ya giderek Türkiye’yi temsil edecekler. BAL’da yabancı futbolcu oynatılmama kararını o da duymuş. “Umutlarımız biter” dediği bu karar ile ilgili de çok üzgün olduğunu anlattı. Traore, kendi ülkesinin oynadığı maçın devre arasında takımın yanına gitti. Burada takıma kazanmaları halinde 1000 TL’lik prim vereceğini açıkladı. Olayı pek bilmediğimden “Her bir oyuncuya mı” diye sordum. Güldü: “Abi o kadar primi bize vermiyorlar. Tüm takıma...” diyerek cevapladı...
Tribünlerdeki ‘yetenek avcıları’
Maçları genelde ‘Yetenek Avcısı’ anlamına gelen ‘Scout’lar izliyor. Akıllı telefonlardaki ‘Scoutium’ aplikasyonu futbolcular için birer karne görevi görüyor. Uzman ‘scout’lar yetenekli futbolcular için yorumlarda bulunuyor, puanlama yapıyor. Turnuva boyunca gördüğüm ‘scout’ların çoğu üniversite öğrencisiydi. Tıpkı Mert Yüksek gibi... Grup maçlarında konuştuğum Yüksek, futbolu çok sevdiğini, bu tarz turnuvaların neredeyse tamamına gittiğini belirterek, yetenekli gördüğü futbolcular için yorumlar yazdığını söyledi. Yüksel, kulüp yöneticilerinin tek tek maçlara giderek futbolcu izlemektense artık bu programlar aracılığıyla futbolcu bulduklarını söyledi.
Her şeyi başlatan Ganalı Julius
Afrika Kupası’nın hikâyesi 2005’e uzanıyor. Bu organizyonu başlatan Ganalı Julius Kugor. Türkiye’de Afrikalılar Topluluğu Derneği’ni kurarak Afrika Kupası’nı 2005’te
başlatan Kugor, ilk bata
sadce Gana, Sudan, Somali, Etiyopya, Tanzanya ve
Nijerya’nın olduğunu
söylerek şunları anlattı:
“2004’te buraya geldim. Gördüm ki Türkiye’de çok Afrikalı futbolcu var. Ama takım yok. İyi oyuncular var ama tesis yok. Bir Afrika turnuvası yapmaya karar verdik. Türkiye’deki tüm Afrika komitelerine davetiyeler gönderdik, toplantılar yapıp düşüncemizi açıkladık. Sonra Türk futbolcularının menajerlerini çağırma kararı aldık. Onlar izledi ve iyi oyuncu olarak gördüklerini takımlara aldılar. Bu turnuva Afrikalı gerçlere çok fayda sağlıyor. Özellikle final maçlarını menajerler izlemeye geliyor. Bu yıl Bulgaristan ve Azerbaycan’dan da gelecekler var. Buradaki oyuncuların bu ülkelere gitme durumları da var. Çünkü özellikle BAL’da Türkiye’de artık yabancı oyuncu hakkı kaldırıldı. Ne yapacağız bilmiyoruz.”