Güncelleme Tarihi:
Türk, Rus ve Japon biliminsanlarından oluşan bir ekip, Türkiye’de keşfetti.
2) Gezegen keşfetmek de nereden çıktı?
Bir grup Japon biliminsanı 2007’de, o dönem TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi müdürlüğünü yapan Prof. Dr. Zeki Aslan’a Türkiye’yle ortak bir araştırma yapmak istediklerini iletti. Bu gözlemevi çok hassas gözlemlerin yapılabildiği ender yerlerden biri olduğu için bu teklifle geldiler. Zeki Hoca öneriye sıcak baktı ve ülkedeki astronomlara çağrıda bulundu. Ben doktora öğrencisiydim. Danışmanlığımı yürüten Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri’nden Prof. Dr. Selim Osman Selam ve Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden Prof. Dr. Varol Keskin çağrıya olumlu yanıt verdi. Sonra ben dahil oldum. Keşifte kullandığımız teleskop Türk-Rus ortak teleskobu olduğu için Rus meslektaşlarımız da katıldı. Yani Türkler dışında ekipte; Rusya Kazan Üniversitesi’nden Prof. Dr. İlfan Bikmaev, Japonya Tokyo Teknoloji Enstitüsü’nden Doç. Dr. Bune’i Sato ve Okayama Astrofizik Gözlemevi’nden Doç. Dr. Hideyuki Izumiura ile Prof.Dr. Eiji Kambe vardı.
3) Gezegen nasıl keşfedilir?
Araştırma için teleskobun arkasına bir aygıt takılması gerekiyordu. ‘İyot hücresi’ olarak bilinen bu aygıtı Japon meslektaşlarımız üretti. Yaklaşık 50 bin dolara mal olan bu cihaz için tek kuruş almadılar. 2009’un sonuna kadar test gözlemleri yaparak cihazın gezegen bulmak için uygun olup olmadığını anlamaya çalıştık. 2009’da başarılı bir şekilde çalıştığını anladıktan sonra teleskoba uygun 50 yıldız seçtik. Bunları her ay, en az üç gece gözlemledik. Yani 10 yıl boyunca, her ay 2500 metre rakımda bulunan Antalya, Bakırlıtepe’deki gözlemevine çıktık. 2016’da yıldızlarımızdan birinde periyodik bir değişim sinyali yakaladık. Bunu test için Japonya’daki Okayama Gözlemevi’ne gittik. Sonuçların birbiriyle uyumlu olduğunu gördükten sonra bunun bir gezegen olduğunu teyit etmiş olduk. Bulguları saygın bir dergi olan ‘Astronomy & Astrophysics’ dergisine gönderdik. Sonuçlar, yayımlanmak üzere kabul gördü.
4) Neden bu kadar uzun zaman aldı?
2000’e kadar eski tip teknolojiye sahip cihazlar kullanılıyordu. Bilgisayar altyapısı yeterli hızda değildi. Hataları giderebilecek yöntemler de henüz geliştirilmemişti. Yıldızlara göre çok daha sönük olduklarından gezegenleri saptamak çok zordur. Keşiflerde gezegen doğrudan görülemez, ancak yıldızı üzerinde yaptığı etki tespit edilebilir. Bunun için çok hassas cihazlara ihtiyaç vardır. Japonya dan gelen o ‘iyot hücresi’ çok hassas ölçüm yapmaya olanak veriyor. Bu tür cihazlar 1995’te üretildi ama ülkemize ancak 2007’de getirilebildi.
5) Nasıl bir gezegen bu keşfettiğiniz?
Jüpiter’e çok benziyor. Fakat kütlesi onun 1.5 kat fazlası. Dev bir ‘gaz gezegen’. Yani üzerinde ayak basabileceğiniz bir kara parçası yok. (Sadece Merkür, Venüs, Dünya ve Mars karasal gezegenlerdir, yani yüzeylerinde dağlar, ovalar ve platolar vardır). Bu nedenle bu gezegende bir yaşam beklemiyoruz. Yaşam beklememe nedenlerimizden bir diğeri de; gezegenin yıldızı. Bu; kırmızı, dev bir yıldız. Çapı, Güneş’inkinden beş kat daha büyük, yani içine 125 tane Güneş sığabilir. Ayrıca Güneş’e göre 12 kat daha parlak. Bu veriler yaşam şansını imkânsız kılıyor.
6) İsmi ne olacak?
Bizim aklımızdan hemen ‘Türk’, ‘Türk1’ ve ‘Atatürk’ geçti. Ekipteki Japon ve Rus meslektaşlarımız henüz fikirlerini söylemediler. Ancak çalışma, başından beri Türk araştırmacıların yürütücülüğünde olduğu için bu konudaki haklarını bize devretmiş durumdalar. Önümüzdeki günlerde Türk halkının fikirlerini almak için bir anket yapacağız. Önerdiğimiz isim Uluslararası Astronomi Birliği’ne gidecek. Gezegenleri isimlendirme hakkı onlarda. Bu birlik, gelen önerileri tüm dünyadan çok geniş bir kitleye oylatıyor. Bu aşamada Türk halkına büyük bir görev düşecek. Sonucun kesinleşmesi iki-beş yıl alabilir.
7) Böyle bir gezegen olduğunu bilmenin bize katkısı ne?
Her şeyden önce ülkenizin ismini duyuruyorsunuz. Bu keşif şu ana kadar birçok ülkenin gazetelerinde, bilim ve forum sitelerinde yer aldı. Çünkü bunu sıradışı bir keşif sayabiliriz. Şu ana kadar 3 bin 500’e yakın gezegen keşfedildi. Ancak sadece 10’u bizim keşfettiğimiz sistem gibi: Güneş’ten beş kat daha büyük, dev bir yıldız etrafında, dev bir gezegen... Bu yıldız, yaşlı ve ölmekte olan bir yıldız. Bizim Güneş’imiz de birkaç milyar yıl sonra yarıçapını büyüterek kırmızı, dev bir yıldıza dönüşecek. Merkür, Venüs ve Dünya gibi gezegenleri yutacak! İşte bu keşif, Güneş’imizin gelecekte başına gelecekleri bugünden görmemize imkan tanıyor.
8) Dünyada ne sıklıkla bir gezegen keşfediliyor?
Yılda 30 civarı.
9) Neden Türkiye böyle keşifleri daha çok yapamıyor?
Türk uzay bilimcileri yeterli bilgiye sahip. Tek eksikiğimiz; gözlem aletleri. Şu anda ülkemizdeki en büyük teleskop bu keşfi yaptığımız ‘RTT150’. O da eski teknolojiye sahip. Diğer ülkelerle uzay araştırmaları alanında rekabeti sürdürebilmek için daha büyük teleskoplara ihtiyacımız var. Sadece yerden çalışanlara değil, uzay teleskoplarımız da olmalı. Çünkü şu ana kadar bulunan 3500 gezegenin 2500’ü NASA’nın Kepler isimli uzay teleskobu tarafından keşfedildi.
10) Bu yeni gezegeni keşfeden ekip şimdi ne yapacak?
Keşif yaptığımız yıldızı incelemeye devam edeceğiz. Nasıl Güneş’in etrafında sekiz gezegen varsa bu yıldızın da etrafında bu keşfettiğimiz gezegenden başka gezegenler olabilir. Bunun dışında iki keşif daha planlıyoruz. Çünkü gözlediğimiz yıldızlardan ikisi daha periyodik değişim sinyali verdi. Şimdi bunları da doğrulamamız gerekiyor.
Uzay, hepimizin!
Hava ve Uzay Hukuku uzmanı Avukat Özge Hakdan Ergüç’e, “Bu gezegen, biz keşfettik diye bizim sayılır mı” diye sorduk. Ergüç: Uzayın tamamı bütün
insanlığa aittir. Gökcisimlerinde egemenlik hakkı iddia etmek mümkün değildir.
Bizim de bu alana büyük katkılar sunabileceğimizi gösterdi (Dr. Umut Yıldız-NASA Jet İtki Laboratuvarı Astrofizikçisi)
‘Öte gezegen’ (Güneş sistemi dışında diğer yıldızlar etrafında dolanan gezegen) keşifleri, özellikle NASA’nın Kepler uzay teleskobuyla büyük bir ivme yakaladı, Dünya’ya benzer başka yıldızların çevresinde dolanan farklı gezegenleri bulmak ‘Dünya dışı yaşam’ aramalarının önemini artırdı. Türk astrofizikçilerinin ülkemizin astronomi imkânları kullanılarak yeni bir gezegen bulunması bu hızla gelişen çalışma alanına bizim de büyük katkılar sunabileceğimizi gösteriyor. Umuyorum bu keşif, inşaatı devam eden Erzurum’daki dört metre çaplı teleskobumuzun hızla bitirilmesi ve planlanan yeni teleskoplarımızın inşaatının da başlaması için vesile olur.