Ezgi BAŞARAN
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2008 00:00
80 yaşındaki Hayko Abadik ne tatlı, ne tonton bir adam. Geçtiğimiz perşembe günü kapımızda bir demet kırmızı karanfille belirdiğinde tanıştık. Şişli’deki evinden kalkıp gelmek zorunda hissetmişti bizim gazeteye. Sadece 60’ıncı yılınız kutlu olsun demek için. Ama o sadece bir okuyucu değil. Tarihte yayınlanan ilk Hürriyet Gazetesi’nin resimlerini yapan klişe ustasıymış. Anlatınca öğrendik.
Zaten ziyaret etme kararını da 1 Mayıs 2008’de Hürriyet’in 60’ıncı yılı nedeniyle verdiğimiz Hürriyet’in 1 Mayıs 1948 tarihli ilk tıpkı basımı görünce vermiş. Çok duygulanmış. Eşi Marie diyor ki, gözlerinden yaşlar boşandı, en yakın koltuğa zor oturdu.
Bir hafta evin içinde elinde 60 yıl öncesinin Hürriyet Gazetesi’yle dolaştı. Eşi Marie’ye gideceğim Hürriyet’e tebrik edeceğim, ilk klişeyi ben yaptım diye anlatacağım, hem belki de eski bir arkadaşım kaldıysa muhabbet edeceğim, deyip duruyordu. Marie kesin olarak karşı çıktı:
"Haykocum, bir, nasıl gideceksin, daha geçen sene düşüp kolunu kırdın, uzaklara gidemezsin. İki, gidip de ne diyeceksin, ya seni bir şey isteyen yaşlılardan biri sanırlarsa, ne ayıp, ne fena olur!" Hayko Amca bu söze pek bozuluyor, Marie’ye en sertinden uzun bir bakış atıyor. Konu şimdilik kapanıyor. Hayko Amca’ya göre sadece askıya alınıyor.
8 Mayıs, Hayko Amca’nın doğum günü. Hürriyet’inkinden 7 gün sonra! Uyandığında kafasında tek bir plan var: Kendisine özel bir doğum günü hediyesi vermek. Yani Hürriyet’i ziyaret etmek. Marie alışverişe çıkınca hemen hazırlanıp yola çıkıyor. Fakat ne şans! Yolda karısıyla karşılaşmaz mı! Şişli’deki ünlü Perihan Sokak’ta aralarında küçük çaplı bir karı koca atışması yaşanıyor. Gidersin, gidemezsin, gidersin, gidemezsin! En sonunda Marie bakıyor ki, inat tutku halini almış, peki diyor ama geç kalma!
POSTANEDEN ADRESİ ÖĞRENDİ OTOBÜSE ATLADIHayko Amca’nın ilk durağı Şişli Postanesi. Memurlara soruyor, "Efendim, ben Hürriyet gazetesine gitmek istiyorum, adresi nasıl olabilir?"
Mecidiyeköy’de Güneşli tabelası olan otobüse bineceksiniz diyorlar. Otobüse binerken şoförü uyarıyor, ben bilmiyorum, Hürriyet’e en yakın münasip yerde beni indir evladım, diye. Epey de yol varmış diye düşündü yolda, yahu ne uzakmış! En sonunda şoför onu yanına çağırıp, "Amca burada ineceksin, sarı tabelasında Hürriyet yazan minibüslere bineceksin. Tam önünde indirirler!"
Hürriyet’in arka kapısına geldiğinde kulübedeki güvenlik görevlisine durumu anlattı: "Ben 60 yıl önce Hürriyet’te çalışıyordum. İlk gazetenin ilk klişesini yapmıştım. Şimdi sizi tebrike geldim."
Bizim güvenlik, önce birkaç telefon etti. Sonra da yürüyüp yorulmasın diye ulaştırmadan bir araba isteyerek Hayko Amca’yı ön kapıya kadar getirdi. Gazeteye girmek öyle kolay değildir. Hayko Amca güvenliğe meramını anlattı ama bir de ana danışmayı bilgilendirmek gerekiyor. Danışmadaki arkadaşlar, konuşurken ceketini ilikleyen, elinde koca bir demet çiçekle karşılarında duran Hayko Amca’yı hemen oturtup yazıişlerini aradı. Yazıişleri müdürlerimizden Doğaner Gönen koşar adım geldi ve onu ikinci kata, günlük toplantının yapıldığı odaya aldı. Hayko Amca önce çiçeklerini takdim etti. Sonra da hikayesini anlattı, yazıişleri dinledi.
YOZGAT’IN KÖYÜNDE DOĞDU ŞİŞLİ’DE BÜYÜDÜHayko Amca, Yozgat’ın Burunkışla köyünde doğmuş ama İstanbul’da büyümüştü. Babasının pabuçlara kauçuk ve lastik imal eden bir fabrikası, bir de toptancı dükkanı vardı. Ermeni Lisesi’ni bitirmeden babasının yanında çalışmaya başladı. Fakat yaptığı işten çok memnun değildi. Cesaretini toplayıp "Ben sanatkar olmak istiyorum baba" dediğinde şu cevabı almıştı: "Oğlum bu fabrika, dükkan kimindir? Senindir, başında duracaksın." İkna olmadı, aksine allem kalem edip, babasını inandırdı. Ticaret gelip geçicidir, işlerin batma ihtimaline karşı bir meslek sahibi olmak güvencedir diyerek. İyi ki de babası tamam demiş, iyi ki o klişeciliğe başlamış. Çünkü bir süre sonra Marshall yardımları nedeniyle babasının ürettiği kauçukların daha kalitelileri onun sattığının dörtte bir fiyatına piyasaya sürüldü. E tabii fabrikaları battı. Dükkan kapandı. Babası tekrar düze çıkıncaya kadar ailesini ve dört kız kardeşini klişecilikten kazandığı parayla Hayko Amca geçindirdi.
İLK KLİŞEYİ GÖRÜNCE SİMAVİ TEBRİK ETTİ
20 yaşındaydı, Babıali’deki ünlü usta Artin Boyacıyan’ın klişe atölyesi Pak-Ar’da çalışmaya başladı. Klişe, kağıda basılmak üzere üstüne kabartma halinde yazı veya resim yapılmış levhaya deniyor. Klişeci de tire ya da simili gravürleri kesen, döndürme, pahlama, delik açma işlerini yapan tipo işçisi. Mesleği Boyacıyan’ın yanında öğrendikten sonra Sedat ve Haldun Simavi ile anlaştı ve Hürriyet’e başladı. Onu işe alırken Haldun Bey şöyle demişti: "Gazeteyi gösteren resimdir. Eğer resim güzel olursa gazete de güzel olur. O yüzden senin işin çok mühim. Klişeyi iyi yap ki resimler iyi olsun!" Haldun Bey, gazetenin ilk sayısındaki klişeleri çok beğenmiş, Hayko Amca’yı yanına çağırıp tebrik etmişti. "O zamanlar sizin şimdi kullandığınız gibi şip şak aletler yoktu. Ben bir resmi hazır etmek için 3 saat uğraşırdım" diyor Hayko Amca. O zamanlar dolmuş filan yoktu. Babıali’de gazeteciler için özel tramvay vardı. Sirkeci’den döner, saat 14.00’te gazetenin oraya gelirdi. "O tramvaya yetişmeye bakardık. Onu kaçırdım mı Babıali’den Şişli’ye kadar yürürdüm. Böyle çok olmuştur." Hayko Amca Hürriyet’te üç yıl çalıştıktan sonra ayrılıp kendi klişe atölyesini kurdu.
ÖMRÜNE 10 YIL DAHA KATTINIZHayko Amca’yı hır gür ve endişe içinde Hürriyet’e yolcu ettikten sonra eşi Marie icabet etmek zorunda olduğu bir
davette hop oturup hop kalkmıştı. "Arkadaşlarım nefis bir sofra hazırlamasına rağmen bir lokma boğazımdan geçmedi. Çünkü aklım Hayko’daydı. Acaba nasıl gitti, onu nasıl karşıladılar. Sağlığının ya da moralinin bozulmasından çok korktum. Şimdi iyi ki gitmiş diyorum. Çünkü eve geldiğimde başka bir Hayko’yla karşılaştım. Mutluluktan yüzünün ifadesi bile değişmişti. Sizler adamcağızın ömrüne 10 yıl daha kattınız!" diyor.
MEMLEKET GİBİ BİNA YAPMIŞSINIZ
Hürriyet’i zamana ve teknolojiye gayet uygun bir vaziyette buldum. Benim zamanımla mukayese edilince dağlar kadar fark var. Ben Babıali’de küçük bir hanın içinde çalıştım. Gazete deyince aklımda o vardı. Ama şimdi geldim gördüm ki memleket gibi bina yapmışsınız. Hem koskocaman hem de her şey otomatik. Şaşırdım kaldım.