Güncelleme Tarihi:
Yanlış başvuru kötü sonuç doğuruyor
Başvurulacak üniversitelerin listesini hazırlarken ayrıntılı çalışmayan, öğrenciyle veliyi gerektiği şekilde yönlendirmeyen danışmanlar, öğrenciyi mağdur edebiliyor. Hiçbir üniversiteden kabul alamayan veya hiç burs alamayan başvuru listelerine baktığımızda, öğrencinin profiline uymayan, istenilen bursu karşılayamayacak okullar olduğunu olduğunu görüyoruz. Doğru danışmanlar öğrenci ve velileri de doğru yönlendirir.
Yapmadıkları aktiviteleri ekliyorlar
Yurtdışına başvuru süreci, oldukça zahmetli ve stresli geçebiliyor. Öğrenci, bir yandan okul notlarını yüksek tutmaya çalışırken, diğer yandan SAT, AP gibi sınavları bitirmek, her okulun başvurusu için ayrı birkaç kompozisyon yazmak zorunda. 10 okula başvuruyorsa bu, 30’a yakın kompozisyon anlamına geliyor. Başvuru kompozisyonlarını başkasına yazdırmak büyük hata. Öğrencinin başvurusuna gerçekte yapmadığı birçok aktivite eklemek de yanlış. Hem etik değil hem de yurtdışındaki okullarda bundan dolayı Türk öğrencilerin adı çıkmış durumda.
Karşılaştırmalı İngilizçe kontrölü
Üniversiteler, öğrenciden talep ettikleri komposizyonlar çok çok iyi bir dille yazılmışsa, SAT sınavındaki İngilizceleriyle karşılaştırıp kendi mi yazmış yoksa ajans çocuğun adına mı yazmış; kontrol ediyorlar. Okullar pek tabii bunu anladığı için, öğrencinin aleyhine bir durum ortaya çıkıyor, kabul oranları düşüyor. Çocukların bu kompozisyonları kendilerinin yazması ve sorulara yapıcı ve dünya görüşlerini aktardıkları yanıtlar vermeleri gerekiyor. Çünkü üniversiteler, bu komposizyonlar doğrultusunda şunlara bakıyor: Bu çocuk benim ortamıma ne katacak, sınıfta açık fikirli sorular soracak mı, mezun olduğunda topluma değer katmaya meyilli mi, elindeki olanaklarla kendini belli bir seviyeye çıkarabilmiş mi? Kısacası, üniversitelerine kendini tanıyan insanlar gelsin istiyorlar.
E-maIl yoluyla takip ediyorlar
Bazı okullar öğrenci seçerken bazı taktikler kullanıyor. Okulda öğrenci alımlarına bakan ekip, kendisine başvuran öğrencinin bu okulu gerçekten isteyip istemediğini anlamak için öğrencinin okulu gezip gezmediğine, e-mail’le soru sorup sormadığına bakıyor. Bunlar da yeterli değil. Okul öğrenciye e-mail attığında o e-mail açılmış mı, gönderdikleri linkler tıklanmış mı, o sayfalarda kaç dakika durulmuş; hepsine bakıyorlar.
Çinli ve Hint aileler gibiyiz
Yurtdışında okumak isteyen bir öğrencinin yapması gereken ilk şey, kendini tanımak. Türkiye’de aileler çocuklarını belirli dallara itmeye çalışıyor. Çinli ve Hintli ailelerde de aynı şeyi görüyoruz: Anne-babalar, “Çocuğum doktor olsun, mühendis olsun” diye geliyor. Çocuk bunu isteyebilir veya bambaşka bir merakı olabilir. Çocukların her şeyden önce sorgulamayı, bağımsız düşünmeyi öğrenmeleri gerek. Bize düşen, gerçek meraklarını, yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olmak. Bunlardan hangilerini mesleğe dönüştürmek istediğini, hangi konuda eğitim almasının kendisini mutlu edeceğini ve doğru olacağını belirlemesine destek vermek. Yetenekleri, birikimleri, akademik durumu, aktiviteleri, bütçesi dahil tüm veriler doğrultusunda kendisini en uygun okullarla eşleştirmek. Hayallerine ulaşması için gerçekçi yolu çizmek. En önemlisi de çocuk bu yola çıkmaya hazır mı, onu tespit etmek.
Kahve taşısın yeter...
Tespit ettiğimiz bir hata daha var: Çocuklardan yazları yeteneklerini geliştirmeleri yerine kurslara katılmaları, sınav hazırlığı yapmaları bekleniyor. Oysa 10’uncu sınıf öğrencisi, yazın spor yapmalı, ilgilendiği konuya eğilmeli. Gitsin, o konuda çalışan insanlarla tanışsın, konuşsun. O konuyla ilgili bir kurumda kahve bile getirip götürse ona fayda sağlar. İlgi duyduğu bir konuda ünivesitede bir profesörün araştırmasına yardımcı olsun, hayat görüşünü zenginleştirsin, çeşitlilik katsın. Çocuğun hayatı keşfetmesine izin vermek lazım. Türkiye’deki aileler, yazın çocuk SAT kursuna, TOEFL kursuna, üstüne bir de başka bir dil kursuna gitsin istiyor. Ailelere göre özgeçmişi ne kadar akademik olursa, çocukları o kadar başarılı olacak.
200 dolarla çocuk okutan var
Türk aileler çocukları ABD’ye gitsin istiyor ama son dönemde, finansal nedenlerden ötürü ABD’ye başvuran Türk sayısı azaldı. Bu ülkeye her yıl 600 bin küsur öğrenci gidiyor, yarısından çoğu Çinli. 200 bin küsuru da Hint. Kalanı yoğunlukla Güney Kore ve Suudi Arabistan’dan. Bizden senede 10 bin öğrenci gidiyor. Kaç aile senede 70 bin dolarlık bir masrafı üstlenebilir ki? Biraz da bu nedenle eğitim için Hollanda, İngiltere ve Almanya daha popüler oldu. Burs olanakları da çok iyi araştırılmalı. Üniversite, kendini odaklamış, başarılı ve okula katkı sağlayacağını düşündüğü bir öğrenci olduğunda inanılmaz burslar verebilir. Çocuğunu yılda sadece 200 dolar vererek okutan danışanımız var, gerisini üniversite karşılıyor. Oysa belirli üniversitelerin buradaki ajansları olarak çalışan danışmanlar, okullardan para kazandıklarından burs için uğraşmıyorlar.
Türk aileler çocukları ABD’ye gitsin istiyor ama son dönemde, finansal ve politik nedenlerden ötürü ABD’ye başvuran Türk sayısı azaldı. Bu ülkeye her yıl 600 bin küsur öğrenci gidiyor, yarısından çoğu Çinli. 200 bin küsuru da Hint.Bizden senede 10 bin öğrenci gidiyor.