Güncelleme Tarihi:
Bodrum’dan bir gün önce dönmüş. Aşırı bronz haliyle stüdyonun kapısında beliriyor. Dizindeki yara bandı dikkatimi çekiyor. Gülüyor ve “Koştururken oldu” diyor. Çünkü o hâlâ bir çocuk gibi hareketli ve neşeli. Yonca Evcimik’in hiç değişmemesinde de bu enerjinin etkisi büyük sanırım. Geçmişten bugüne konuşmaya başlıyoruz; ben soruyorum, o da samimi bir şekilde yanıtlıyor.
Bu sene 45’inci sanat yılın... İnsan inanamıyor.
Çocuk işçiyim ben, çocuk!
14 yaşında mı sahneye çıkmaya başladın yani?
Evet. Önce özel bir bankanın çocuk tiyatrosunda çalışmaya başladım ve profesyonel olarak ilk paramı orada kazandım. Ondan iki sene sonra müzikaller geldi. Bu arada konservatuvarda okuyordum. O dönemde gittiğimiz yerlere 18 yaş altı diye almıyorlardı beni. Gerçekten çocuk işçi gibiydim.
Ve 32 yıl önce de ‘Abone’ şarkısıyla bütün Türkiye’ye kendini tanıttın. Sence pop müziğe ne kattın?
Çok şey katmışım. Çekilin, mekânın sahibi geldi (gülüyor). Aslında ben hep mütevazı oldum, farkında da değildim; vizyonuma göre, dünyada ne gördüysem kendi ülkemde onu yapmaya çalışıyordum. Ama dünyada neler olduğunu pek kimse bilmiyordu. Tek kanal vardı, internet yoktu. Onun için yırtık kotla bir kız çıktı, dansçıları var falan, hakikaten Türkiye için yeniydi. Sonra ‘8.15 Vapuru’ Türkiye’de çıkan ilk single’dı. Unkapanı’nda dolaşıyordum, “Ne gıl, ne gıl” diyorlardı, “Single” (tekli) diyordum. Şahin Özer de hatır için çıkarmıştı ama çok sattı. ‘I Am Hot For You’ ile İngiltere’de listelere girdik. Prodüktörlük yaptım, house müzik yaptım, cesur sözler söyledim. Böyle baktığın zaman hakikaten bir dönemin başlangıcıymışım.
Çok taklit edildin mi?
Şimdi daha çok taklit ediliyorum gibi geliyor.
30 yıl sonra mı?
Evet, o zamanki Yonca’nın giydiklerini, sahnede yaptıklarını şimdi yapıyorlar. O kadar zaman sonra çok yeni bir şey yapılıyormuş gibi gözüküyor, halbuki biz zaten bunları 90’larda yapmışız, söylemişiz, giymişiz. Taklit demek istemiyorum ama buradan bakınca öyle gözüküyor (gülüyor).
Şimdi de ‘Vurula Vurula’yı yıllar sonra cover olarak yeniden karşımıza çıkarıyorsun...
Evet, ‘Günaha Davet’ albümündeydi, 98’de çıkmıştı şarkı.
Bir sürü hitin var. Neden aralarından bu şarkıyı seçtin?
En sevdiğim şarkılardan biri... Bir de sosyal medyada “Hangi şarkıyı yeniden dinlemek istersiniz” diye sorduk, çoğunluk ‘Vurula Vurula’ dedi. Konserlerde de insanların şarkıya çok yükseldiğini ve eşlik ettiğini görünce karar verdik. Tabii Sezen Aksu’nun beste ve sözler. Aranjör Alper Atakan. Özgür Aras ve Volkan Çelik prodüktörlüğünü yapıyor.
Şarkıdaki gibi hiç sevgilinin kapısına kendine rağmen gittiğin oldu mu?
Evet, olmuştur. O anlamda fazla gurur yapan biriyim ben ama aslında böyle olmamalı. Doğrusu bu değil yani. Hakikaten aşkta gurur diye bir şey yoktur.
Şarkının bir de ilginç klibi olacak sanıyorum...
Evet, bugüne kadar hiçbir klipte görmediğiniz bir Yonca var çünkü. Klipte dans etmiyorum, ayrıca dansçılarım da yok... Ama Yonca’nın haremi var. Yonca’nın nasıl haremi olur, izle ve gör.
Kendimden büyüklerle anlaşamıyorum
‘Bandıra bandıra ye beni’, ‘Yeni bal gerek artık peteğime’ gibi ‘cesur’ sözler söyledin. Şarkılarında ‘sevişmek’ kelimesini sık sık kullandın...
Jartiyerlerle sahneye ilk kez ben çıktım.
Şimdi dönüp o zamanlara bakınca ne görüyorsun?
Aşırı bir cesaret ve son derece korkusuz bir Yonca görüyorum. Artık eskisi kadar değilim. Eskiden içimde, dışımda ne hissediyorsam, ne yapmak istiyorsam büyük bir özveriyle, cesaretle yapıyordum. Şimdi düşünerek hareket ediyorum. Ama düşünmediğim her şey aslında bana hep öncelik getirdi, her şeyin öncüsü olmak aslında bununla alakalı.
Şimdi ‘Bandıra bandıra ye beni’ gibi sözler söyleyemez misin?
Yooo, söylerim. Bana doğru geliyorsa yine söylerim.
Aşk ve seksin hayatındaki yeri ne oldu, şarkılarındaki kadar önemli miydi?
Bence hayatta her şey çok önemli çünkü dünyaya bir kere geliyoruz, bu dünyada bize sunulan ne varsa tatmakta fayda var. Bu aşk, seks, arkadaşlık, gezmek, tozmak vs. olabilir... Bana göre bunları başkalarını rahatsız edip zarar vermeden deneyimlemek için buradayız. O konuda açığım. Benim ailem de hep arkadaşım gibi olmuştur, onların verdiği rahatlıkla da belki ben bu kadar cesurum.
Peki, aşkı doya doya yaşadın mı?
Kendime göre... Aşkın ne olduğunu hâlâ tam bilmiyorum. Yani âşık oldum ama daha üstü, bir nirvana’sı var mı bilemiyorum.
Şimdilerde âşık mısın?
Şu aralar yok. Pandemiden sonra özellikle biraz daha çekimser oldum gibi...
Bir de yıllardır ‘Yonca genç erkek sever’ diye bir laf vardır. Doğru mu?
Doğru. Yanımda benden 15 yaş büyük birini de görebilirsiniz, önemli olan anlaşmak. Ama ben kendimden büyüklerle anlaşamıyorum, enerjiyi tutturamıyorum. Benim gibi eğlenmeyi, gezmeyi, dans etmeyi sevmesi lazım. O yüzden genelde genç oluyor benden, yapacak bir şey yok.
Bugünkü aklım olsa kimse beni tutamazmış
50’li yaşları nasıl anlatırsın?
Keşke 45-50 yaştan sonraki kafam eskiden olsaymış.
Hayata farklı mı bakıyorsun?
Tabii, yaşanmışlıklar var. Hep derim; bugünkü aklım o zaman olsaymış buralarda kimse beni tutamazmış zaten. Ama ben hep naiftim. İnsanların sana karşı kurdukları tuzakları gördükçe başka bir kafaya geçiyorsun, başka şeyler önem kazanıyor.
Sen dışarıdan hep mutlu duruyorsun. Sana da mı tuzak kuruldu?
Dolu, çok kazık yedim ama bu birçok meslekte de var zaten. Daha hızlı yol almak istersen Yeşilçam’da yönetmenle yatacaksın diye bir kafa vardı ya. O aslında her sektörde var.
Böyle ahlaksız teklifler geldi mi?
Evet, geldi. Daha hızlı yol alabileceğim imkânlar sunuldu. Ben ailemden, yetiştirilme şeklimden ve kendime güvenimden dolayı kabul etmedim, kendi yolumda ilerledim. Ne yaptıysam kendim yaptım.
Çapkınım, severim güzele bakmayı
İsminin başına konan çılgın, marjinal, cesur sıfatları kadar hayatı uçlarda mı yaşadın?
O kadar değilim aslında. İnsanların marjinalden, çılgınlıktan anladıklarıyla ilgili demek ki... Benim bakıp da marjinal ve çılgın gördüğüm öyle insanlar var ki, ben onların yanında ne marjinalim ne çılgın.
Çapkın mısın?
Çapkınım ya, evet. Severim güzele bakmayı.
Tek gecelik ilişkin oldu mu?
Hayatımda bir kere denedim. 87 senesiydi, Ibiza’daydım.
Ne hissettin?
Hiçbir şey, sadece meraktı. Bana göre bir şey olmadığını anladım. Çünkü baktığında en kısa ilişkim üç yıl sürdü. Ha, bir daha böyle bir şey olur mu dersen, “Asla” demem. Çünkü asla dediğim her şeyi yaşadım. Hayat böyle öğretiyor.
Nasıl tavlanırsın?
Beni zekâ tavlar. Tabii bir de tavlanmaya meyilliysem tavlanırım, yoksa zor o iş. Ayrıca karşımdakinin evli olmaması, kız arkadaşı olmaması lazım. Böyle çok sıkı kurallarım var benim. Bir de beğendiğime bakıyorum ama aşırı beğenirsem de bakamıyorum. Mesela seneler önce Enrique Iglesias gelmişti, aynı masada oturuyorduk, adama arkamı döndüm. Düşün, Tom Cruise’u görsem kaçarım herhalde!
En radikal ameliyatı iki sene önce oldum; karın kası yaptırdım
59 yaşındasın, hep aynısın, sürekli enerjiksin. Biyolojik yaşın kaç sence?
Seneler önce bakılmıştı ve o bakıldığı zamanki yaşımın yarısından azdı.
Nedir sırrın?
Kendimi dinç tutmaya çalışıyorum, sevdiğim işi yapıyorum, epeydir pek haber dinlemiyorum, televizyonda canımı sıkan hiçbir şeyi görmek istemiyorum. Çünkü aşırı etkileniyorum, özellikle hayvanlarla ilgiliyse ömrümden yıl gidiyor.
Taş gibi görünüyorsun. Bunun ne kadarı enerji ne kadarı estetik destek?
İç enerjinin yüksek olması bence dışını böyle yapıyor. Tatlım, zaten Türkiye’de ilk botoksu yaptıranlardan biri benim, herkesi elinden tutup götüren de... Tabii ki kendime bakıyorum, çok radikal bir ameliyat olmadan kendime çekidüzen vermeye çalışıyorum. Vitaminler, botoks, onları zaten yapıyorum. Hayatımın en radikal ameliyatını iki sene önce oldum. Karın kası yaptırdım. İki sene, her gün rejim, her gün spor yapsam o noktaya gelmem imkânsızdı.
Gerçekten mi?
Bilmiyor muydun? Yağları çatır çatır alıyorlar ve kaslar geliyor. Bu da 50’li yaşlar sonrası kendime olan en büyük hediyem. Bunun yanında pilates yapıyorum, yememe içmeme dikkat ediyorum.
Ne salakmışım!
Bir hayat muhasebesi yaptığında hataların yok mu?
Var ama onlar beni büyüten hatalar. Onları yapmasaydım bugün burada olmazdım. Mesela bir dondurma reklamına çıktım 95’te, bir ünlünün oynadığı ilk reklam filmlerindendir. Ardından bir sürü teklif geldi, mesela elektrik süpürgesi... “Aa, Yonca Evcimik imajıma ters” diye kabul etmedim, ne salakmışım (gülüyor)!
Bir sürü para kaybettin...
Ne diyorsun? Sonradan baktım herkes aynı anda her şeyin reklamını yapıyor. Ama şunu da düşünüyorum; belki o gün, o reklamlara çıksam bugün burada olmayacaktım.
45 sene çalıştın, çok para kazanıp zengin oldun mu?
Döneme göre, kendime göre çok çalıştım. Şu anda da Allah’a şükür kendime yetiyorum.
Sen çocukları çok sevdin, çocuklar seni çok sevdi ama çocuk sahibi olmadın. Bu içinde kaldı mı?
Hiçbir zaman “Bir çocuğum olsaydı” demedim. Evet, çocukları seviyorum, onlar da beni çok seviyor; belki o yoğun sevgi beni doyurmuştur. Hayatta herkes anne olacak diye bir kural yok. Benim bu dünyadaki görevim hayvan haklarıyla ilgilenmek, onların refahı için çalışmak.
Cinsiyetçilik herkesin bilinçli ya da bilinçsiz kurduğu cümlelerde var
Geçen sene ‘Ayıp Şeyler’ diye de bir şarkı çıkardın. Oradaki “Bakma sevgilime be kadın, çıkacak adın. Mesaj atma kocama, göz dikme ocağıma” gibi sözler yüzünden cinsiyetçilikle suçlandın...
Rap bir şarkı yaparak bazı konulara dikkat çekmek istedim. Şarkıda geçen söylemler hayatın içinde karşılaşılan, örneklerine hâlâ rastladığımız şeylerdi. Cinsiyetçilik benim şarkımda değil, bugün herkesin bilinçli ya da bilinçsiz kurduğu cümlelerde var. Bugün hâlâ kadına şiddeti, ölüm haberlerini, çocuğa tacizi, hayvana işkenceyi yaşıyorsak bence konuşamamaktan yaşıyoruz. Dünyada bilimsel olarak kabul edilmiş şeyler var. Bütün dünya genelinde hapishanelerdeki tecavüzcülere, akıl hastalarına bakılmış ilk olarak nereden başlıyorlar diye, hayvana şiddet ve hayvana tecavüz, sonra çocuğa tecavüz, engelliye, sonra kadına.... Bunu engellemek için baştan bir noktayı koymak lazım. Bu belki eğitimden, belki anne-babanın yetiştirmesinden, bütün bunlar çark gibi birbirini tamamlayan hikâyeler. Bunun ne cinsiyetçilik ne taraf tutmakla alakası yok. Doğru anlamaya çalışarak okunduğu zaman aslında gayet net.