Yolun bittiği yer

Güncelleme Tarihi:

Yolun bittiği yer
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 18, 2017 11:47

Beşiktaş’tan yola çıkan 36L’nin ve Topkapı’dan başlayan T4 metro hattının şimdilik son durağı burası. İndiğim noktada sadece ‘Eski Edirne Asfaltı’ tabelasını görüyorum. Muhite adını veren ve Tebliğ Cemaati’nin yeri olarak bilinen Mescid-i Selam’ı ve çevresinde gelişen hayatı tanımak için yolun karşısına geçip sokaklara dalıyorum.

Haberin Devamı

Yeni yol hikâyesi için, başdurağım Beşiktaş, ilk gelen otobüs 36L, son durağın adı Mescid-i Selam. 37 duraklı hattın tek yön sefer süresi yaklaşık 90 dakika. Bir tam, bir indirimli biletle (toplam 4.45 TL) gidiliyor.

40 yıldır İstanbul’da yaşıyorum ve Mescid-i Selam diye bir yeri ilk kez duyuyorum; bu da benim ayıbım olsun. Burası Tebliğ Cemaati’nin İstanbul’daki merkezi diye de biliniyor. Temelleri Muhammed İlyas Kandehlevi tarafından, 1926’da, Hindistan’da atılmış bir hareket bu. Cemaat üyelerine ‘Müslüman misyonerler’ diyenler de var. Dünyanın 100’den fazla ülkesinde aktifler. Politikaya hiç bulaşmıyorlar; araştırmacı Manazir Ahsan, “Cemaat-i Tebliğ, İslam tarihinde siyaseti önemsiz, hatta gereksiz sayan ve dinden ayrılabileceğini öne süren ilk harekettir” diyor. 1987’de kurulan Mescid-i Selam İlim ve Hayrat Vakfı’nda toplanan gönüllüler, yurtiçi ve yurtdışında İslam’ı öğretip doğru anlaşılmasını sağlamak amacıyla tebliğ seferlerine çıkıyor, tüm masraflarını da kendileri karşılıyorlar.

Haberin Devamı

Yolun bittiği yer

BURAYA KİMSE GEZMEYE GELMEZ, CEBECİ’YE GİDİN

Sultangazi ilçesine bağlı Malkoçoğlu Mahallesi’nin bu semtine adını veren Mescid-i Selam binası, sessiz sakin bir sokakta. Bu sessizlik semtin tamamına hâkim zaten. Sokakta tek tük çocuklar oynuyor ama öyle kapı önlerinde oturup sohbet eden teyzeler falan yok ortalıkta. Evlerin kapıları, pencereleri kapalı. Dükkânlar çok aralı ve az sayıda. Eskilerin yanı sıra yeni yapılmış bina da bol.

Doğma büyüme buralı, 19 yaşında bir genç kızla sohbet ediyorum. “Gezmeye geldim de buralara, biraz anlatır mısın?” diyorum. Şaşkın bir ifadeyle, “Gezmeye mi? Buraya kimse gezmeye gelmez” diyor. Civarın yeni hareketlenmeye başladığını anlatırken, daha A101 ve Şok marketlerin yeni açıldığını söyleyip ekliyor: “Siz Cebeci’ye gidin, merkez orasıdır.”

Yolun bittiği yer

Haberin Devamı

Genç kızı dinleyip ana caddeye çıkarak tramvay hattının aksi istikametine yürümeye başlıyorum. Sağımdaki tabelada ‘Kantin-1967’den beri kalite ve güven’ yazıyor. Nişantaşı’nın alameti farikası Kantin’den önce açılmış ama burası küçük bir bakkal/manav; rekabet yok! O sırada kapısında ‘fırında şifalı mercimek’ ve ‘fırında kelle paça’ yazan Mevlana Pide’yi görüyorum. Mercimek çorbasını, ilikli kemik ve tereyağıyla yedi saat pişiriyorlarmış, 5 TL. Kelle paça ise 14 TL.

Yolun bittiği yer

Bölgede İslami öğreti ve yaşam tarzına odaklanan dernek tabelaları bolca var.

Kelle paça molasından sonra Cebeci’ye ilerliyorum. Sıra sıra butikler, cupcake satan kafeler, Burger King ve Domino’s Pizza tabelaları, pek çok ihtiyacın buradan karşılandığının kanıtı. Şişko Pilavcı Baba’yı, sloganı ‘tatlının park alanı’ olan Tatlı Park’ı geçip cıvıl cıvıl Çanakkale Şehitleri Caddesi’ne giriyorum. Solda, Dönerci Nuri Usta görünüyor ama benim hedefim başka; yakınlarda bir dalakçı var!

Haberin Devamı

P Caddesi’ne giriyorum. Buralarda ismi tek harften oluşan çok cadde var; P, O, L, F... O tek harf koca caddeyi nasıl taşısın diye düşünüyorum! 2453/2 Sokak’a girip Meşhur Dalakçı Cemal Usta’yı buluyorum. Çocukken annem ‘kan yapar’ diye üstünü çizip ızgaraya atar, zorla yedirirdi dalağı. Yıllarca dalakla ev dışında bir yerde karşılaşmadım. Merak içindeyim.

Yolun bittiği yer

Kızarmış dalak yanında bol domates, soğan ve kıvırcıkla geliyor masaya.

Yolun bittiği yer

Günün en iç ısıtan, tatlı sürprizi yine tenha bir sokakta çıkıveriyor karşıma.

MEŞHUR DALAKÇIDA KOCAMAN PORSİYON 10 TL

Haberin Devamı

Dükkâna adını veren Cemal Usta, üç yıl önce emekli olmuş. Şimdi eski ortağı Hasan Ali Arslan, karısıyla işletiyor. Izgarada pişmiyor dalak, kuşbaşı doğranıp yağda kızartılıyor. Bol kekik ve pulbiberle hazırlanan porsiyon, yanında kıvırcık, soğan ve domatesle servis ediliyor. Hiç bu halini yemediğimi, ‘dalakçı’ diye bir yer de duymadığımı söylüyorum Hasan Bey’e. “Seyyarda olur daha çok, Gaziosmanpaşa’da var bir tane de” diyor. Ağır bir şey dalağın bu hali; yanında bir ekmek yediren cinsten. Köfteyi daha çok seviyorum. “Katkı maddesi yok köftemde; et, tuz, karabiber” diyor Hasan Bey. Sadece cumartesileri döner de yapıyormuş, onu yakalayamıyorum. Ama çok methediyor, gene geleceğim mecbur. Porsiyon döner 13 TL’ymiş. Ben dalağa 10, köfteye 13 TL verip kalkıyorum.

Haberin Devamı

Yolun bittiği yer

Mescid-i Selam sokakları sessiz, Cebeci ise mağazadan geçilmiyor.

İhtişamlı Sultançiftliği Merkez Camii’ne ilerlerken yoluma çıkan onlarca mobilyacı, butik, kafe tabelaları arasından kalbimi Zaraca çalıyor. İlhamı Zara’dan mı, Karaca’dan mı yoksa sahibi Sivas’ın Zara’sından mı? Kafamda deli sorular; dönüş otobüsüne biniyorum...

Yolun bittiği yer

BU ARA EN ÇOK SATAN KOKU ‘DUA EL CENNET’

Mescid-i Selam binasının önündeki seyyar tezgâha yanaşıyorum. Bel korseleri, namaz takkeleri arasından küçük şişelerdeki esanslara takılıyor gözüm. İğde, Yasemin, Bahçe Gülü gibi kokuyu tarif edenlerin dışında pek çok isim yazılı kapaklarında: Altın Damla, Dolunay, Derman, Zehrat’ül Halej, Nesimi Aksa, Nesimi Sahra, Misk Amber, Safi Naz, Turkuaz, Kerime, Mavi Marmara... Ben ilgiyle bakarken satıcı, “Yenge bu ara en çok bu satıyor” diyerek Dua el Cennet yazılı şişeyi uzatıyor. Modadan geri kalacak değilim, 5 TL verip alıyorum. Satıcı şişeyi açıp biraz sürüyor elime. Ürününü methederken de “Çok kalıcı, bir damla sürersin, üç gün çıkmaz elbisenden” diyor; işte bu, benim gibi baskın koku sevmeyenler için kötü haber...

BAKMADAN GEÇME!