Güncelleme Tarihi:
Gezegenimizin doğası tahrip oluyor, topraklar ve sular kirleniyor, birçok canlı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya, iklim değişikliğiyle birlikte sıcaklık artıyor... Bütün bunlara karşı “Ben tek başıma ne yapabilirim, neyi değiştirebilirim ki” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Doğa korumada Türkiye’nin en köklü sivil toplum örgütlerinden olan WWF-Türkiye (World Wildlife Fund-Doğal Hayatı Koruma Vakfı), her insanın çok basit dokunuşlarla çok şey değiştirebileceğine inanıyor.
Önümüzdeki günlerde 40’ıncı yılını kutlayacak olan WWF-Türkiye yeni bir döneme de giriyor. Temel hedefi bireyleri ve kurumları değiştirip dönüştürmek olarak belirleyen kurum, bu doğrultuda neler yapabileceğini merak eden kişi ve kurumlara yol göstererek, yıllık kazanımlarının ne olacağını önlerine koyacak.
LİMİT AŞIMI GÜNÜNÜ ÖTELEMEK…
Kurumun 2016’da yayımladığı Yaşayan Gezegen Raporu’na göre birçok farklı alanda limitleri çoktan aştık; bu yıl 2 Ağustos itibarıyla dünyanın bir yılda verebileceğini tükettik. Bu duruma dikkat çeken WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, “Avustralya 5.2, Amerika 5, Almanya 3.2, Türkiye ise 1.9 dünya varmış gibi yaşıyor. Bugün tüm insanlığın talebini karşılayacak tahmini doğal kaynak ihtiyacı için 1.7 dünya gerekiyor. Daha ağustos ayında gezegenin bir yılda tüketmemiz gereken kaynaklarını tüketiyor, kalan aylarda bir sonraki yılın bütçesinden yiyoruz.”
Peki ne yapacağız? “Bu gidişatı durdurabiliriz” diyor Pasinli: “Limit aşımını her yıl sadece dört-beş gün ileriye atmayı başarabilirsek 2050’de tek bir gezegenin sağladığı kaynaklar bize yetebilecek. Örneğin dünyadaki gıda atığını yüzde 50 azaltabilirsek limit aşımı gününü 11 gün ileriye atabiliriz. Küresel karbon ayak izimizi yüzde 50 azaltabilirsek bu tarihi 89 gün öteleyebiliriz. Gidişatı tersine çevirmek mümkün, yeter ki birlikte hareket edelim.”
Temiz üretimin işletme maliyetlerini düşürdüğüne dikkat çeken ve dönüşüm odaklı yaklaşımın özel sektör için de söz konusu olduğunun altını çizen Pasinli, “Özel sektör sponsorluklarından çıkıyoruz. Bundan sonra yaptığımız işbirliğinin adı dönüşüm partnerliği olacak. Yaklaşımı gerçek manada dönüşümden yana olan kuruluşlarla birlikte olacağız” diyor.
Yakın zamanda Amerika’nın büyük marketlerinden Walmart, WWF ile el sıkışmış; belirlenen standartları taşımayan ürünleri satmama kararı almış. Pasinli, bunu önemli bir değişim olarak niteliyor: “Ancak bu sadece özel sektörün isteğiyle olabilecek bir şey değil, tüketici de bunu talep etmeli. Bunun için farkındalık yaratmak da WWF-Türkiye’nin öncelikleri arasında yer alacak.” Önümüzdeki dönemde WWF-Türkiye’nin öncelikleri belli: Değişimin interaktif bir parçası olmak, pozitif örneklerle insanları ve kurumları buna teşvik etmek ve ölçülebilir sonuçlar ortaya koymak.
“Doğal kaynaklar, onların bulunduğu yerde yaşayan türler ve biz, yani insanlar, birbirimize bağlıyız. Biyolojik çeşitliliğin oluşturduğu yaşam ağı, güvenli gıdaya, temiz suya ulaşmamızı ve sağlıklı yaşamamızı sağlıyor. Ancak bugün yaşam tarzımız ve tüketim alışkanlıklarımızla doğanın bize sağladığının yüzde 50 üzerinde doğal kaynak tüketiyoruz. Son 40 yılda biyolojik çeşitlilik yüzde 30 azaldı. İklim değişikliği ise insan faaliyetlerinin de etkisiyle, türlerin üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Doğayla insan ilişkisi çok hoyratlaştı” diye anlatıyor Aslı Pasinli.
ŞEHİRLERE VE TARIMA BAKIŞIMIZ DEĞİŞMELİ
Peki tarım faaliyetlerinde doğru yolda mıyız? Kırsalda bilginin çok azaldığını, tarım deyince akla sadece çok ilaç ve çok suyun geldiğini düşünüyor Pasinli: “Artık kimse tarım yapmak istemiyor. Karadeniz’de fındık bahçelerinde çalışanların yaşı 60 civarında. Gençler tarıma ilgi duymuyor. Çünkü hem itibarı yok hem de para kazanamıyorlar. Bunu düzeltmemiz gerek. Yerelde, kırsalda yaşayanların kalkınması o bölgenin doğasına sahip çıkılması açısından büyük öneme sahip.”
Köy böyle olunca şehirlerin akıbetini sormaya korkuyor insan. Aslı Pasinli, “Şehirlerde inanılmaz bir israf söz konusu. Şehirlere olan talebi azaltmak gerekiyor. Şehir tarımı önümüzde çok ciddi bir konu olarak durmalı. Çünkü yiyeceğimizin yüzde 30’u çöpe gidiyor. Bu yiyeceğin yaptığı ortalama yol ise 1000 kilometre. Çöp için yine kilometrelerce yolculuk yapıyor ve sonuçta metan gibi atmosfere zararlı gaz üretiyor. İnsanların kendi yiyeceğini üretmesi, o bölgede üretilenleri tüketmesi, kendi enerjisini üretmesi, geri dönüşüme önem vermesi ya da plastik kullanımının ortadan kaldırılması hiç de zor değil” diye sıralıyor.
Son cümlesi ise bir slogan gibi vurucu: “Gelecekte rahat edebilmek için şehir yaşamının kurallarını değiştirmekten başka şansımız yok!”
SİZ EVLAT EDİNİN, WWF-TÜRKİYE KORUSUN
WWF-Türkiye, ekosistemlerin sağlığı açısından gösterge türler arasındaki denizkaplumbağası, orfoz, yunus ve saz kedisi hakkında araştırma, izleme ve koruma çalışmaları yürütüyor. Ayrıca ‘Türkiye’nin Canı’ kampanyası doğrultusunda mantarlar, Hatay dağceylanları, Kaputaş andızotu, Mısır meyve yarasası, yeşil denizkaplumbağası, yer yediuyuru gibi birçok türün korunma çalışmalarına destek veriyor.
ÖRNEK KORUMA ALANLARI
Kurum biyolojik çeşitliliğiyle dikkat çeken bir dizi bölgede de etkili çalışmalar yürütüyor: Küre Dağları, Kaş-Kekova, Bafa ve Eğirdir gölleri, Konya Kapalı Havzası, Akyatan Kumsalı bu bölgelerden bazıları.
EKOLOJİK AYAK İZİ NEDİR?
Belirli bir nüfusun doğaya yükünü hesaplamak için oluşturulmuş bir yöntem. İnsanların kullandığı yenilenebilir kaynakları sağlayabilmek için gereken, biyolojik olarak verimli ve su bulunan alanı hesaplar.
SİZ KAÇ DÜNYA VARMIŞ GİBİ YAŞIYORSUNUZ?
Dünyadaki doğal kaynakları kullanma şeklimiz ekolojik ayak izimizin büyüdüğünü gözler önüne seriyor. Kendi ayak izinizi ölçmek için 5 dakikanızı bile almayacak ve tüketim alışkanlıklarınızı tamamen değiştirecek bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Tek yapmanız gereken ekolojikayakizim.org adresine girip gıda, seyahat, ev ve diğer başlıklar altında yer alan mini testi cevaplamak...