Güncelleme Tarihi:
Karpuz kabuğu, tavla sesi, mayo izi... Yaz tatiline dair genel kanı ‘bugün nerede yatsam’ sorunsalından ibaret olabilir. Ama bu; tam zamanlı gazeteci/yarı zamanlı ‘influencer’ Cüneyt Özdemir için geçerli değil. Onun yazlık uğraşları, bilinen yazlıkçı profilinden biraz farklı. ‘Yazlıktan’ kimi zaman bir belgesel (‘15 Temmuz’) kimi zaman bir konser projesi (‘Sezenli Yıllar’ konseri) çıkıyor. Bu kez mönüde Instagram denemelerinden oluşan, New York’ta yaşayan çizer Cansu Güney’in çizimleriyle tamamlanan ‘Güne Bakan’ kitabı var.
Yazın ruhundan öğrenilebilecekler...
15 yıl önce başlayan bir Bodrum macerası bu. Uçucu heveslerden, ‘bu yaz çok in’ koylardan biraz uzakta geçiyor hikâye. Özdemir’in Bodrum’u ‘happy hour’lardan, Türkbükü coşmalarından, Alaçatı çekişmelerinden uzak. Gümüşlük’teki Limon’da, bir ağacın altında kendisine ve etrafına baktığı bir ‘park yeri’. “Yerelleştiğim, ürettiğim, mekânlarıyla bütünleştiğim bir hayat kurabilir miyim merakıyla Bodrum’u seçtim. Yazlık dediğin, bir ‘ev’ aslında. Orada da hayat normal akışta devam edebilir. Yazın ruhundan hayata dair çok şey öğrenebilir insan.”
Bundan sadece altı sene evvel, yeni yetme Silikon Vadisi delikanlısı/stajyeri bir girişimcisinin son derece basit bir fotoğraf paylaşım uygulaması olarak kurduğu Instagram, bugün yeni yaşam dilimizin, etik kurallarımızın, aşkların, barışmaların, gönül almaların, gönül koymaların uluorta yaşandığı bir meydan. Özdemir’in kitabı ‘Güne Bakan’; geçen yaz, her gün sektirmeden, bir gölgeye çekip karaladığı Instagram’dan temize çekip ‘takipçi/okur’la buluşturduğu kısa yazıların derlemesi.
Nasıl da like’laşmıştık geçen yaz...
Bir tür Instagram uyarlaması/edebiyatı, dolayısıyla türünün ilk örneği. Yeni soruları da beraberinde getiriyor: Sosyal medya bir edebiyat defteri olarak kullanılır mı? Instagram denemeleri, edebiyatın bir alttürü olabilir mi? “Evet, anaakım medyada çalışıyorum. Fakat, Twitter’daki takipçi sayıma, YouTube kanalımın abone rakamlarına baktığında aslında hatırı sayılır bir ‘influencer’ım. Herkesin hababam yemek fotoğrafı, selfie falan paylaştığı bir ortamda bu kadar uzun ve edebi bir metin paylaşmak belki riskti. Bir gün içimden geldi, yazdım, paylaştım. Baktım, zaman içinde ‘beğeni’lerin sayısı arttı.”
Bir köşe yazısı titizliğinde ama yarım saatte ‘fırt’ diye çıkarılan yazılar bunlar. “Köşe yazarıyken almadığım tepkileri, Instagram fotoğrafı/videosu altına yazdığım o uzun edebi yazılardan almaya başladım. Bu platformları popüler amaçları dışında kullanmak hoşuma gidiyor. Bu yüzden, bu kadar fazla ilgi gördüğüne inanıyorum.”
İyi bir yaz gününün 4 sırrı
Uzun öğle yemekleri ye. Pek pratiğimizin olmadığı, oysa bir alışsak ‘tam da bizlik’ diyeceğimiz bir konu bu. Malum, hele mevsimlerden yazsa, öğle yemekleri bizde aceleye gelir. Oysa, bir gölgenin altında kurulmuş uzun bir masa, o bölgenin malzemeleriyle hazırlanmış bir sofra ve hiç de acelesi olmayan, yemek ve sohbet için bir araya gelmiş bir grup insan...
Öğleden sonra, en az bir saatliğine kestir. Ya da Egeli kaptan deyişiyle: Kendini dinle. Sen de bir Egeli kaptan gibi “Dur, ben biraz kendimi dinleyeyim” diyerek bir köşeye çekil ve yavaşça gözlerini devir.
Normalde okumayacağın bir kitap oku. Yeni bir yazarı, bir edebiyat türünü keşfet.
O günün planını, daha önceden değil, sabahında yap. Bir yaz gününün nasıl geçeceğini ancak rüzgâr belirleyebilir. Uyan, çık, rüzgârın esip esmediğine bak, ona göre gününü planla.