Güncelleme Tarihi:
Stüdyoya girdiğimde Tuğçe son hazırlıklarını yapıyor. Karnı tam anlamıyla burnunda. Doğum her an olabilir. Bebek tekme atıp arada kendini bize hatırlatıyor. Cansel de büyük bir heyecan içinde. Aşkları gelecek bebekle birlikte daha da alevlenmiş. Birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar. Ve başlıyorlar anlatmaya...
◊ Yeni yıla büyük bir heyecanla giriyorsunuz. Doğuma ne kadar kaldı?
Cansel Elçin: Onun muhasebesini Tuğçe tutuyor. Bana en son “34’üncü haftadayım” dedi. “Ne zaman doğum oluyor” dedim, “40’ıncı haftada” dedi, 3 hafta falan kaldı.
Zeynep Tuğçe Bayat: 40 hafta aslında genel olarak hesaplanan bir şey. 36 ile 40 hafta arasında her an bebek gelebiliyor.
◊ O zaman çok az kaldı. Ne hissediyorsunuz?
Zeynep Tuğçe Bayat: Bazen insan inanamıyor, anlatılabilir bir şey değil sanırım. Düşünsene, içinde bir canlı var, bu bile zaten nefes kesici bir şey, gerçekten mucizeye tanık oluyor, her seferinde yeni bir şey öğreniyor ve her gün şaşırıyorsun. Çok heyecanlıyım.
Cansel Elçin: Ben baba olma sıfatına daha geçmedim. Tuğ-
çe’yle ilgileniyorum. Onun en rahat şekilde hamileliğini geçirmesini sağlamaya çalışıyorum. Onu mutlu görmek bana iyi geliyor. Tabii hormon değişiklikleri oluyor. Bazen üstüne gitmemek, rahatlatmak lazım... Ben de arada hatalar yapıyorum ama toparlamaya çalışıyorum. Çevremdekiler “Heyecanlı mısın” diyorlar, hiç öyle bir şey hissetmiyorum ama geçenlerde arkadaşlarım “Bebeği kucağına aldığında nasıl bir duygu olduğunu göreceksin” dedi. Ben de daha şimdiden onun büyüdüğünü, birlikte gezdiğimizi, tenis oynadığımızı hayal ediyorum.
Zeynep Tuğçe Bayat: Erkekler için bu duygu sanırım biraz daha paylaşım yaptıkça gelişmeye başlıyor.
Cansel Elçin: Hakan ben zaten Tuğçe’yi seviyorum, ona âşığım ama hamileliğinden sonra hayranlığım daha da arttı. Çünkü düşün; karnında bebek var! Bebek bütün organlarının yerini oynatıyor, kalbini yukarı doğru itiyor, midesini küçültüyor... Ben yapabilir miydim gerçekten bilmiyorum, bu acayip cesaret isteyen bir şey.
◊ Bebek planlı mıydı yoksa bir sürpriz mi oldu?
Zeynep Tuğçe Bayat: Aslında uzun süredir istiyorduk. Cansel zamanlamayı bana bırakmıştı. Çünkü kadın için hem fiziksel, hem psikolojik hem kariyer açısından daha zorlayıcı bir süreç. Yurtdışında bir-iki tane yürümekte olan işim de var, biraz da onların zamanlamasını tutturmaya çalışıyordum.
Cansel Elçin: Bir cümle vardır: “Bana planlarını söyle, sana ne kadar yanlış olduğunu söyleyeyim.” Tuğçe çok planlıdır, ben hiç öyle değilim.
◊ Nasıl öğrendiniz?
Zeynep Tuğçe Bayat: Cannes Film Festivali’ndeydim. Cansel Türkiye’deydi. Bir şekilde hissettim.
◊ Nasıl oldu?
Zeynep Tuğçe Bayat: Amerikalı bir yapımcıyla görüşmem vardı. Ama bir gün önce çok rüzgâr çarptı, hastalanmıştım. Kendimi toparlamak için eczaneden bitkisel vitaminler aldım. Üzerlerinde de “Eğer çocuk sahibi olmak istiyorsanız kullanmayın” diye bir not yazıyordu. İçime bir kurt düştü, ‘Dur ben bir test yapayım’ dedim. Aslında öyle bir beklentim de yoktu.
◊ Sonucu görünce ne oldu?
Zeynep Tuğçe Bayat: Testin sonucunu görünce şoka girdim. Hemen Cansel’i aradım, setteydi, açamadı. Ona bir video çektim. Önce Cannes manzarası görünüyor ve ardından test sonucu geliyor. Görür görmez beni görüntülü aradı. Karşılıklı güldük, gözlerimiz doldu. “Zamanı buymuş, inşallah sağlıkla kucağımıza alırız” dedik. Gerçekten bebek sahibi olmak isteyen insanlar için bu müthiş bir lütuf.
Cansel Elçin: Ve ben hemen “Bu çocuk erkek” dedim. Tuğçe güldü. Ama benim hislerim çok güçlüdür. Gerçekten dediğim gibi de oldu.
◊ Anneler-babalar klasik müzik dinletir, kitap okur, sizin öyle şeyleriniz var mı?
Cansel Elçin: Yatmadan önce tam uyuyacağım, benim kafamı göbeğine yerleştiriyor ve “Fransızca konuş” diyor. Ben de bir şeyler konuşuyorum. Konuşurken ora-
dan da tekmeler geliyor.
Zeynep Tuğçe Bayat: Cansel’in Fransızcası çok güzel. Hele ses tonuyla birlikte çok yakışıyor. Fransızdan iyi Fransızca konuşan bir babayı bulmuşken, ondan bu dili öğrensin çok isterim. Bir de anne ve çocuk arasında emzirme döneminden başlayarak bağ kuruluyor. Babasıyla da aralarında öyle tatlı bir bağ kurulur diye düşündüm.
◊ Hamilelik döneminde hep çalıştın da... Dün bile okuma provan vardı...
Zeynep Tuğçe Bayat: Evet, Cannes’la başladı zaten süreç. Sonra bir daha Cannes’a gittim. Ardından Estonya ve Madrid’e gittim. Dijital işlerim oldu.
Cansel Elçin: Çocuk koşarak çıkacak. Bu sırada ben de üç dijital iş çektim ve bu sezon ‘Misery’ isimli bir tiyatro oyunu hazırladım.
‘Ona iki şey vereceğim; sevgi ve oyun’
◊ “Çocuğunun kime benzemesini istiyorsan hamileyken ona bakarmışsın” derler. Senin öyle şeylerin var mı Tuğçe?
Zeynep Tuğçe Bayat: Şöyle bir şey oldu, ultrasonda çenesini gördük, yüzü falan çok net değildi ve çenesinde gamze vardı. Cansel’in de var. Cansel’in annesiyle aramız çok iyidir, ona “Klonladı Cansel kendini galiba” dedim. O da “Ne var canım, klonladıysa da klonladı, fıstık gibi oğlum var” dedi. Ben de
“Beğendik de aldık zaten” dedim. Ama bir parça ikimizin karışımı bir şey olsun diye hayal edip düşündüm.
Cansel Elçin: Tabii en önemlisi sağlıklı olsun.
◊ Çocukla ilgili şimdiden hayalleriniz var mı?
Cansel Elçin: Ben ona iki şey vereceğim; sevgi ve oyun. Hayat bir oyun zaten. İnsan karnını doyurduğu andan itibaren oyun oynamaya başlıyor. Biz de ona oyun oynama isteğini vereceğiz, hayata geliyoruz, doğuyoruz, yaşıyor, ölüyoruz. Bu dünyada elimizde tek şey var, anı yaşamak ve anı yaşamak için de oynamak.
◊ Çocuğun ismine karar verdiniz mi?
Cansel Elçin: Bunu ilk kez söylüyoruz...
◊ Hadi bakalım...
Cansel Elçin: Atlas olacak.
Zeynep Tuğçe Bayat: Evrensel bir isim olsun istedik. Bir de ortak olarak tek anlaşabildiğimiz isim Atlas oldu. İlk kez bu ismi bize ilk bebek haberini öğrendiğimiz zaman kız kardeşimin eşi söyledi.
Cansel Elçin: Ve
altı aydır aramızda bu isim dönüyor.
‘Direkt endişe yüklendi’
◊ İlk ultrason, kalp atışını duyma deneyiminde neler yaşadınız?
Cansel Elçin: Kalbi çok hızlı atıyordu.
Zeynep Tuğçe Bayat: Bana direkt endişe yüklendi ve şunu anladım; bu duygu hayatım boyunca devam edecek.
◊ Aşerme yaşıyor musun?
Zeynep Tuğçe Bayat: Başlarda bir şey yemek istemiyorsun, ki tam tersine sevdiğin bir sürü şeyden soğuyorsun. Sadece bir gün, memleketim Mersin’de çocukken yediğim elmalar aklıma gelmişti. Instagram’dan da nerede bulabilirim diye sordum. Herkes elma göndermek istedi. Tabii adres vermek mümkün değil. Çok aradık, taradık, bulamadık. Sonra çok ilginç bir şekilde o elmalara bir festival için gittiğim Estonya’da rastladım.
‘Kadın olarak çok beğeniyorum ve beğenmeye devam edeceğim’
◊ Dört senedir evlisiniz. Neler değişti? Aşk hâlâ aynı tutkuyla devam ediyor mu?
Cansel Elçin: Aşk olmaz mı! Yani hatta ilk günden daha fazla var. Biz birbirimize her geçen gün daha da çok âşık oluyoruz. Çünkü birbirimize daha hayran oluyoruz, her şeyi birlikte inşa ediyoruz.
Zeynep Tuğçe Bayat: Zaten aynı kalsaydık, bence o zaman aşk bitebilirdi. Biz birlikte olduğumuz andan itibaren pozitif anlamda çok değiştik. Herkesin hayatta defoları var, ikimiz bazı noktalarda ayrı uçlarda yaşıyorduk ama törpülendik ve birbirimizden çok şey öğrendik.
Cansel Elçin: Yani birisi elini tutuyor, seni yükseltiyor, öbürü de onu yükseltiyor. Şimdi önümüzde duran başka bir macera var, çocuk olacak. Aşk belki başka bir boyuta geçecek. Bir de tabii ben onu hem bir kadın hem bir anne olarak ayrı ayrı görüyorum. Bir kadın olarak çok beğeniyorum ve beğenmeye de devam edeceğim.
‘Deprem yaratabilirdi’
◊ 2024’te yüzünüzü en çok ne güldürdü?
Zeynep Tuğçe Bayat: Bebek haberini almak. Hayatına bu kadar köklü değişiklik getirecek bir şey büyük bir deprem yaratabilirdi, bunu çok sevgiyle karşıladım.
Cansel Elçin: Çocuk haberiydi benim için de; bize bilgeliğe doğru yol gösteriyor.
◊ 2024’te sizi en etkileyen olay neydi?
Cansel Elçin: Tomris Giritlioğlu’nun kaybı. Benim buradaki hayatıma o vesile olmuştu. Keşke bu erken kaybı yaşamasaydım.