Güncelleme Tarihi:
Zen-G ile yayımlamaya hazırlandığı solo projesini konuşmak üzere Kadıköy, Yeldeğirmeni’ndeki evinde buluşuyoruz. Aslında yarı ev-yarı kayıt stüdyosu demek daha doğru olur burası için. Zen-G tamamen yeni şarkılarına odaklanmış durumda ve albümün bütün detaylarıyla kendisi ilgileniyor: “İşimin her noktasında varım; kurguyu da styling’i de yaparım. Set arabasını kullanmışlığım bile vardır” diyor. Montajdan taze çıkmış ‘Tattoo’ şarkısının klibini izleyip röportaja geçiyoruz...
Hikâyeniz nerede başlıyor, rap yapmaya nasıl başladınız?
Veliefendi Stadyumu’na bakan bir evde büyüdüm. Okul hayatımın geçtiği, kendimi ait hissettiğim, birilerini yaraladığım, yara aldığım, garip anılarımın olduğu yer Zeytinburnu, Sümer Mahallesi... Orada bir arkadaşım sayesinde rap’i keşfettim. 50 Cent, Eminem ve Tupac dinlemeye başladım. Türkiye’den ilk dinlediklerim de Eypio gibi Zeytinburnulu rap’çilerdi. Dershaneye giderken İstanbul Caddesi’nde break dansçılara denk geldim. Ben de bir dans okuluna gitmeye başladım. Gerisi geldi...
Zen-G isminin hikâyesi nedir?
Mahallede basket oynuyorum, bol giyinmeye başladım. ‘Zenci’ diyen de oldu, ‘Arap’ diyen de... ‘Zenci’yi ben de benimsedim, aşağılama olarak görmedim. Koyu tenli olmanın kötü bir tarafı yok. Siyah-beyaz durumunu abartan insanlarla da dalga geçiyorum.
Son şarkınız ‘Delale’ diğer parçalarınıza göre biraz daha pop bir şarkı. Geniş kitleleri mi hedeflediniz bu kez?
İşin demosunu çıkarıp dinlediğimizde hissettim; bu parça diğerlerinden farklı bir şey oldu. Baba tarafından Doğuluyum. Kendimi de öyle hissediyorum. ‘Delale’ Doğu’nun insanıyla tanışmamı sağladı.
Albümünüz eylülde çıkacaktı ama ertelendi galiba...
Ben sonuç adamı değilim, yol adamıyım. Bir insanın hep A, B, C planı olması lazım, benim daha fazlası var. Ama biliyorsun dört-beş ay korona konuştuk. O durumda çıkarmak imkânsızdı. Stüdyoya girdim, ‘2020’ diye bir şarkı kaydettim. Bir arkadaşım “Parçanın ikinci kısmını yazmayacak mısın” dedi. Ben de “Yarın mı var yazayım” dedim. Bir süredir yarın başımıza bir şey gelecekmiş gibi yaşıyorum. Nakaratta “Hasta, hasta, hasta…” diye bağırıyordum. Bir hafta sonra babam korona oldu. O da ağır geldi bana. Albümü bitiremeyeceğim, konserler iptal oldu diye de tribe girdim. Ama bir noktada “Benim korkmamam lazım” dedim ve sokağa çıkma yasağı olan günlerde stüdyoya kapandım.