‘Vazoda değil adada!’

Adalar Müzesi tarafından Büyükada’da düzenlenen Mimoza Festivali ‘Mimofest’ bugün başlıyor. Bugün ve yarın gerçekleşecek festival, yılda sadece birkaç hafta açan mimozaları korumak, çiçekleri uğruna mimoza ağaçlarının dallarının kırılmasına engel olmak ve bu ağaçları geleceğe taşımak amacıyla organize ediliyor. Adalar Belediyesi ve  mimoz.ada’nın birlikte hazırladığı Mimofest-Adalar Mimoza Festivali ile mimozanın Adalar’ın sembol bitkisi olarak tanıtılması hedeflenirken bu festivalin gelenekselleşmesi için de çalışmalar yapılıyor. mimoz.ada Adalar Mimoza İnisiyatifi’nde gönüllülük prensibiyle çalışan Eva Kent ve Işıl Sayın Bilallar festivalle ilgili beklentilerini şu sözlerle anlatıyor: “8 Mart Kadınlar Günü’nün de sembolü olan mimoza ağaçlarının güzellikleriyle ilham vermeleri dışında, çevrelerine ve Adalar’ın gelişimine katkıda bulunacak bir değer yaratmalarına fırsat sağlamak amacımız.” Festivalin logosundaki mimoza dalı sembolünün üzerindeki her çiçek tomurcuğu da Prens Adaları’nın birinin formunda tasarlanmış. 

Adalar Müzesi tarafından düzenlenecek etkinlikte mimoza yetiştirme, doğru kesim ve budama teknikleri, Adalar’ın çiçekçilik geçmişi ve mimozanın Adalar tarihindeki önemi gibi konularda uzmanların katılımıyla oturumlar gerçekleşecek. Programda ayrıca bahçe tarihçisi Gürsan Ergil’in rehberliğinde yapılacak Büyükada Mimoza Turu kapsamında Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci başbakanı Fethi Okyar Evi’ni ziyaret, mimoza kapı çelengi ve baskı atölyeleriyle Büyükada Rum Yetimhanesi bahçesinde ayrılan alana mimoza dikimi gibi etkinlikler de var.

Eva Kent - Işıl Sayın Bilallar

Mimozaları neden koparmamalıyız?

Mimofest için görüştüğümüz Eva Kent ve Işıl Sayın Bilallar yaz kış Büyükada’da oturuyor. Eva Kent, eski tekstilci, 45 yıldır adalı. Işıl Bilallar ise reklamcı. O da 7 yıl önce emekliye ayrılmış ve adaya yerleşmiş. “Mimoza nasıl yetişir, ne zaman çiçek açar? Mimozaları neden koparmamalıyız?” sorularımı şu sözlerle yanıtlıyorlar:

“Mimozanın, çiçekleri beyazdan mora farklı renklerde açan 400’den fazla ağaççık, çalı ve ot türü var. Doğal floramız haline dönüşen Ada mimozası (Acacia dealbata) aynı zamanda gümüşi akasya olarak da bilinir. Baklagiller (Fabaceae) ailesinden, Avustralya kökenli bu bitkiyi İngiliz kâşif James Cook 1768 yılında Avustralya’ya yaptığı bir seyahat esnasında keşfetmiş ve gelecekte Fransa kraliçesi olacak Josephin’e sunmuş.

Her dem yeşil bu çalı ya da ağaççık türü iyi bakıldığında 50-60 yıla kadar yaşar ve 10-12 metreye kadar boylanabilir. Nemsiz, bol ışıklı ortamlarda daha iyi gelişim gösteren mimozanın su isteği azdır. Ancak mimoza ağaçları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya...

90’lı yıllardan itibaren İstanbul’un farklı semtlerinde artan taleple birlikte satılan kucak dolusu mimozalar, gerçekte bir katliamın kurbanı. El ayak çekildiği saatlerde baltalar ve elektrikli testerelerle gerek ormandan gerekse özel bahçelerden, ağaçları yok etmek pahasına kesilen ve çöp torbaları içinde şehre kaçırılan mimozaların azalması ve adaya özgü bu nadide türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması Adalar’da yaşayan sivil inisiyatifi harekete geçirdi.”