Güncelleme Tarihi:
Üsküdar’dan bindiğim 11Y’deki yolculuğum, Yeşil Yamaç ve Dalgıç Kent gibi, ismini otobüs durağına da veren siteleri geçtikten sonra Yavuztürk Siteler durağında son buluyor. Tam karşımda 2016’da yapılmış, büyük ve beyaz Fatih Camii var. Onu arkama alıp tepelere bakınca, yapımında sonlara gelinen Çamlıca Camii’ni görüyorum.
Yavuztürk Mahallesi’nin adını daha önce Boğaziçi Kanunu’nun değişmesini talep eden İmar Platformu aracılığıyla duymuş ancak hiç gelmemiştim. Mevcut imarlı parsellerin çok hisseli olması, ifraz (ayırma) şartlarını sağlayamaması ve yoğunlukla görülen ruhsatsız yapılar, kentsel dönüşüm uygulamalarında büyük sorunlar yaşanmasına neden oluyor.
Bu bilgiyi cebime koyup ismine bayıldığım Tarih Caddesi’nde turlamaya başlıyorum. Solumda siteler, sağımda yokuş aşağı inen küçük sokaklar var. İki tabelanın altında fotoğraf molası veriyorum. Biri, Çile Sokağı çünkü böyle bir poz Instagram hesabına mesajlı kare koymak isteyen herkese lazım. İkincisi de Poyraz Sokak’ın köşesindeki tatlı uyarı: “İnmeyiniz, dönüş yok, kalırsınız”...
İskarpela aşkına...
Yeşil Yamaç Sitesi’nin yanında beş-altı dükkânın sıralandığı küçük bir alan var. Bir market, bir kuaför, bir terzi diye giderken beklenmedik bir tabelayla karşılaşıyorum: Angel Mozaik Atölyesi. 55 yaşındaki Ufuk Saraç açmış burayı. Hobi olarak başlayıp 10 yıldır çeşitli eğitimlerle desteklediği, sonrasında sergilere katılıp ödül aldığı merakını şimdi hiç bilmeyenlerle paylaşıyor. 17 senedir bu mahallede oturuyor Ufuk Hanım. Deprem sonrası korkusuyla sitelerden birinin içinde müstakil bir ev almışlar. Atölye ise çok yeni, haziran ayında açılmış. Hafta içi ve hafta sonu küçük gruplara ders veriliyor. Haftada 12 saat ders için aylık ücret 350 TL. Öğrenciler çeşitli yaşlardan; 22 de var, 70 de. Sehpalar, aynalar, küçüklü büyüklü objeler üretiyorlar. Ama atölyenin adından da anlaşılacağı gibi Ufuk Hanım’ın favorisi melekler!
Mahallenin içlerine ilerlerken bir marangoz atölyesi dikkatimi çekiyor. 52 yaşındaki Halit Nezir, 13 yaşında çırak olup başlamış bu mesleğe. Babası yorgancıymış ama o marangozluğu seçmiş. Neden peki? “Bir iskarpelaya sebep” diye öyle güzel başlıyor ki anlatmaya: “İskarpela ahşaba şekil vermek için kullanılan bir alet. Eskiden ahşap doğramalar vardı, bu aletle yontardın, oyardın. Onu tutuşu, yontması benim çok hoşuma gitti. Okulu bıraktım bunu güzel tutmak için. Artık eskisi kadar çok kullanamıyoruz sistem ve malzeme değiştiği için ama ahşap olunca gene elimizde bu alet. Eskiden bir mutfak bir ayda biterdi. Şimdi ölçüyü alıp iki günde takıyoruz. Okulunu okumadık ama iç mimar sayılırız. Mekâna bakıyoruz, neye ihtiyacı varsa anlayıp yapıyoruz. Bizim meslekte üçkâğıtçı da çoktur ama ben iyi yapıyorum, hakkını veriyorum.” Bu mahallede Tosyalıların çok olduğu söyleniyor ama atölyenin ustabaşısı Halit Bey, Trabzonlu. “Bu ara Samsunlu da çok geldi Yavuztürk’e” diyor.
Orijinal halkanın adresi
Çarşıya doğru ilerliyorum. Mahallenin marketinin minibüsü hoparlörü sonuna kadar açmış; patatesin, domatesin fiyatını, günlük indirimleri bağıra bağıra geziyor. O geçtikten sonra bu mahalle turlarının hemen hemen hepsinde gördüğüm Tatlıbak’ın yeni açılan mağazasının mikrofonları çığırmaya başlıyor. Tatlıda açılışa özel indirimler var. Çoktandır görmemiştim bu türlü tanıtımları.
Sütçü Yolu Sokağı’na yürürken sağda eski tip tabelasını gördüğüm Özlem Dondurma’ya giriyorum. 46 yaşındaki İdris Genç, 17 senedir hem Yavuztürk’te oturuyor hem de bu dükkânın sahibi. Yazın dondurma, kışın tatlı yapıyor. Ben sıramı beklerken, bir dakikadan az sürede beş tane halka tatlısı satıyor. Soruyorum. “Benim halkam orijinaldir, güzel olur” diyor: “Artık halkayı hep makineyle yapıyorlar, ben elle kalıp işi yapıyorum.” Dondurma çeşitlerini de sayıyor: “Siyah, beyaz, limon, çilek, karamel...” Niğdeliymiş İdris Bey. Bunu duyunca Ümraniye Adem Yavuz’daki Derman Dondurma’nın sahibi Mehmet Dermanlı’nın “Dondurmacıların yarısı Niğdeli olur” sözü geliyor aklıma. Biraz da bunu konuşayım istiyorum ama İdris Usta’yı tutmak zor; “Abla benim hamurum bekliyor” deyip telaşla mutfağa yürüyor.
Yavuztürk’ten aklımda kalan şey sükunet. Hele de çarşının çığlıklı cümbüşünü geçip son durak civarındaki ara sokaklara dalarsanız... O sokaklardaki gecekonduların ve eski evlerin imar sorunları çözülünce burada da son hızla siteler, bloklar yükselecek; o sûkunet sona erecek. Peyzaj düzenlemesi yapılmamış, çim yerine çim halıyla kaplanmamış bahçeler arasında gezinmek için ne bekliyorsunuz?
Şişme havuzda bot sefası
Tarih Caddesi’nde yürürken Lodos Sokak’taki hareketlilik dikkatimi çekiyor. Cıvıl cıvıl küçük çocuklar, öğretmenler, anne-babalar: Kids Planet Çocuk Oyun Parkı... Kapalı alanda şişme havuz, kaydıraklar, trambolin, salıncaklar, top havuzları...… İki kuzen, Aslıhan Turhan ve Burak Ersoy, beş senedir açık olan ama son zamanlarında pek ilgilenilmeyen bu parkı bir buçuk sene önce devralmışlar. İçini toparlayıp oyuncakları yenilemişler. Sokak arasındaki bu alanı bilen geliyor. Randevu alan okul grupları 1-12 yaş aralığındaki öğrencilerini buraya getirip güvenli bir ortamda eğlenerek enerjilerini atmalarını sağlıyor. Bireysel girişlerde kişi başı ücret yarım saat için 8, bir saat için 12 TL. Doğum günü partileri de düzenlenebiliyor.