Güncelleme Tarihi:
Yoğun geçen bir set gününün ardından fotoğraf çekimine yetişiyor. Üstelik ertesi gün yine sabah erkenden set onu bekliyor. Bütün yorgunluğuna rağmen gülümsüyor. İnsan yeni saçlarından gözünü alamıyor; “Buradan herkese sarışınlığı tavsiye etsem çok saçma olmaz mı? Ediyorum. Evet!” diyor. Yeni imajı sayesinde çekim sırasında bir bakışıyla çok masum, bir bakışıyla çok sert olabiliyor. En baştan başlıyor hayatını ve işlerini anlatmaya...
İstanbul doğumlusun. Çocukluğuna dair ilk hatırladığın nedir?
Kadınlar ve babaları...
Neden?
Babamı çok küçücük yaşımdayken kaybettiğim için bana annem, onun ve babamın ailesi miras kaldı. Çok şey öğrendim onlardan. En azından kıymet vermeyi ve nazik olmayı öğrendim.
Babanı 4 yaşında kaybetmek hayatını nasıl etkiledi?
Yaş aldıkça, üstelik de çocuk sahibi olunca, annesiz ve babasız büyümek ne demek daha iyi anlıyorsun. Bir yandan hayat seni o kadar donanımlı hale getiriyor ki bu kaotik ortamda. Sıkıysa öğrenme! Bilmiyorum, çoğu zaman endişeliyim, soyadım Kaygılaroğlu, belki ondandır. Ama ondan daha fazla umutluyum. En çok da kızım Ada için. Onun her ne olursa olsun daima yanında olmaya çaba gösteren babasıyım, şimdilik.
Seni hiç tanımayan birine kendini nasıl anlatırsın?
Zor soru... Anlaşılmanın ve kendini doğru ifade edebilmenin ne kadar önemli olduğunu zaman geçtikçe daha iyi anlıyorsun. Çocukluğumdan getirdiğim yakın dostlarım var. Onların varlığı rotamı çizmemde çok etkili oluyor. Öğrenmeye devam ediyorum. Yaşamayı, bu mücadeleyi seviyorum. Geçenlerde bir İtalyan atasözü okumuştum; “İyi dostlarla ve iyi bir aile sofrasında asla yaşlanmazsın”. Galiba bu söz beni çok iyi ifade ediyor.
Kendinde değiştirmek istediğin, defo denecek yanların neler?
Soyadım! Şaka bir yana. Daha az kaygılı biri olmayı çok isterdim. Belki bir gün! Neden olmasın?
Eski Uraz’ı bugün görsen ona ne öğütlerdin?
İnanmaya devam et.
Hayatında ne olmasa sen eksik olurdun?
Dostlarım ve ailem. Bir de Anadolu Yakası.
BAŞARDIKÇA YOLUM UZUYOR
Oyunculuk hangi noktada kanına girdi?
Bugüne kadar ne yaptıysam, iyi ya da kötü, doğru veya yanlış, hepsinin faydasını gördüm. İyi ki bir yerde kanıma girdi. Çok seviyorum oyunculuğu. Bana bu işi daha ileriye götürebilecek imkânlar sunulduğu için her gün şükrediyorum.
13 yıl önce ‘Milyonda Bir’ filmiyle başlıyorsun mesleğe. Bunca zaman nasıl geçti?
Zor geçti. Ama tabii ki şimdi dönüp bakınca olması gerektiği gibi geçtiğini anlıyorum. Ne bir eksik ne bir fazla.
Neydi en zorlayıcı yanı?
En başında, daha aslında hiç zorlanmamışken “Bıraksam mı?” dedim. Sonra hiç mücadele etmeden pes etmek olmaz diyerek devam ettim. Gençken her şey hemen o an olsun istiyoruz. Tabii olmuyor. O zaman sorgulamaya başlıyorsun “Ben aslında ne istiyorum” diye. Hep aynı cevabı aldım.
Şimdi oyunculukla ilişkin hangi noktada?
Yolum uzun. Başardıkça yol daha da uzuyor. Bu da beni çok heyecanlandırıyor. Özetle; sunulan rolün hakkını vermek istiyorum.
SORUMLULUĞUM ARTIYOR, ÇOK MUTLUYUM
‘Sefirin Kızı’ dizisiyle birlikte yıldızın daha da parladı. Şöhretin artması, daha çok izlenmek, takip edilmek sana ne hissettiriyor?
Yaptığım işin görünür olması tabii beni çok mutlu ediyor. Sorumluluğum artıyor. Çok mutluyum.
Bir yandan da seksi ve yakışıklı adam olarak anılmaya başladın. Bu durum hayatında neler değiştirdi?
Bu tabirleri sizler yakıştırıyorsunuz. Teşekkür ederim. Umarım takip edenler için daha fazlasıyımdır.
Ekranın jönleri arasında gösteriliyorsun. Jönlük kavramına nasıl bakıyorsun?
Öncelikle sadece fiziksel özelliklerimizle değerlendirilmediğimiz bir dünya diliyorum. Oyunculuğu bir meslek olarak görüyorum. Ki benim görüp görmemem de önemli değil. Bu kadar sığ bir yerden yaklaşmak istemiyorum. Ötekileştirmeden derinleştirmek istiyorum. Mesleğimi seviyorum. Ve severek yapmaya devam etmek istiyorum. Hepsi bu.
HAYATIMDAKİ YENİ RUTİNİM...
Yeni dizin ‘Üç Kuruş’ Show TV’de başlıyor. Rol için saçlarını sarıya boyattın. Çok iyi olmuş. Saç boyatmak nasıl bir deneyim?
Sarışın olmak bayağı zormuş. Saç stilisti Önder Tiryaki’nin salonunda uzun saatler geçirdim. Belki de annemden ya da kız arkadaşlarımdan duyduğum ve ne anlama geldiğini hiç bilmediğim şeyleri deneyimledim. Arkadaşlarımı da çağırdım salona. Nasıl olacağını kestiremediğim için heyecanlıydım.
Aynaya baktığında ne hissettin?
Yeni halimi görünce pek yadırgamadım desem şaşırırsınız, değil mi? Ben de çabuk alışmama çok şaşırdım. Evet, sarışınım ve keyfim yerinde.
Bakımı zor oluyor mu?
İki ayda bir kuaföre gitmem gerekiyor. Hayatımdaki yeni rutinim. Buradan herkese sarışınlığı tavsiye etsem çok saçma olmaz mı? Ediyorum. Evet!
Aynı zamanda rol için vücut da yapmışsın. Nasıl çalıştın?
Uzun zamandır çok düzenli olmasa da spor yapıyorum. Özel bir hocayla çalışıyorum.
EŞİT OLDUĞUMUZU HATIRLAMALIYIZ
‘Üç Kuruş’ta Kartal karakterinde izleyeceğiz seni. Kartal nasıl biri?
Kartal, ötekileştirmenin simgesi gibi. Bulunduğu topluluğun koruyucusu, abisi... Yani hayat onu erkenden büyütmüş ve rütbe vermiş. O da en iyi bildiği yoldan gidiyor.
Bir mafya liderini oynamaya nasıl ikna oldun?
Kartal’ı ben seçtim. Sınırlarımı zorlamayı çok seviyorum. Kendimi tekrar etmek istemiyorum. Emin olmak değil; endişelenmek üzerine kafa yormak istiyorum. Amacım, başta birkaç kişinin hayalini kurduğu bir karaktere hayat vermek... Ve şanslıysanız izlendiğinde ‘Demek ki bunları bu yüzden yaptı’ dedirtebilmek...
Toplumdaki ötekileştirilmelerle ilgili ne düşünüyorsun?
Belki de ‘büyük güçlerin’, ‘güçlü’ olma yolu buradan geçiyor. Kim daha fazla azınlıkları yok sayarsa o güçlü oluyor. Eşit olduğumuzu, en basitinden insan olduğumuzu hatırlamalıyız.
Sen hiç ötekileştirildin mi?
Derinden bunu hissetmedim. Ama kastettiğin şeyi anlıyorum. Bu bile çok rahatsız ediyor. İnsan da hayat gibi çok renkli. İyisi de kötüsü de var.
İNSAN İNSANDIR
Romanlara karşı bir önyargı var ne yazık ki. Sana bu karakter geldiğinde ne düşündün? Romanlarla bir ön çalışma yaptın mı?
Önyargıyı tanımlamak için bir etnik kökenden gelmene gerek yok. Bazen kulağına taktığın bir küpe ya da okuduğun kitap buna sebep olabiliyor. Evet, karakterimi derinleştirmek için Romanlarla tanıştım, konuştum. Sonucunda aynı yere vardım; insan insandır.
O dünyaya dair seni etkileyen ve şaşırtan neler oldu?
O dünya, bu dünya diye ayırmayı bırakabilsek şaşırmayacağız da... Hep birlikte olduğumuz için güzeliz. Yani şaşırmıyorum, karşı karşıya gelebildiğim için çok şanslı hissediyorum.
Darbuka ve dans dersi aldın mı?
Tabii. Dizide bir şeyler göreceğiz.
KIZIM SAÇLARIMI GÖRÜNCE ‘ELSA GİBİ OLMUŞSUN’ DEDİ
Kızın Ada, 5 yaşına girdi... Nasıl bir ilişkiniz var?
Kuvvetli, sağlıklı ve sevgi dolu... Umarım bu daim olsun.
Kızın sarı saçlarına alıştı mı?
“Elsa gibi olmuşsun” dedi. Şahane bir andı.
Baba olmak, özellikle de kız babası olmak sende neleri değiştirdi?
Öncelikle sizin duymak istediğinizi söyleyeceğim. Baba olmak inanılmaz. Benim içinse kızım Ada’nın babası olmak tarif edilemez. Ben onunla bir daha var oldum. Değiştirdiği her şeyin yanındayım, arkasındayım...
Onunla ilgili gelecek hayalin ne?
İyi bir insan olsun.
İSTEDİĞİN CEVABI VERMEYECEĞİM!
Ekranda hep âşık, aşkı için mücadele eden karakterleri canlandırdın. Aşk sana ne ifade ediyor?
“Aşk sana ne ifade ediyor” sorundan önceki cümleni yok saysak bile tüm ciddiyetimle bunu açıklayamam. Bu, sevgini göster demekle aynı. Tarifi imkânsız, ama biliyorsun bir yerlerde var.
Aşk seni nasıl değiştirir?
Röportaj biterken en zor sorular başladı (gülüyor). Bugün burada bu soruyla sana açılmak istediğimden emin değilim.
Çapkın mısın flörtöz mü?
Fritöz (gülüyor). İstediğin cevabı vermeyeceğim. Ama sen de asla pes etmeyeceksin, bunu da çok iyi biliyorum.
Evet...
Zaten bu soruya direkt ‘şuyum’ diye cevap veren çıkıyor mu?
Çıkıyor genelde...
Bugün de olmadı Hakan. Bir sonraki röportajda buluşmak üzere. Teşekkür ederim (gülüyor).