Ümraniye'den 131T'ye binip son durağında indik... Suyundan da koy!

Güncelleme Tarihi:

Ümraniyeden 131Tye binip son durağında indik... Suyundan da koy
Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2017 14:29

Adını duyar duymaz akla suyu getiren Taşdelen’de sadece gri duvar görerek başlayan tur, sonsuz yeşilin koynunda bitti. Ah, bir de ormanı bölen beton olmasaydı...

Haberin Devamı

Ümraniye’de iki ana durak var. Bereket Sitesi tarafındakinden yola çıkıyoruz. Tabelada Taşdelen-İMES yazıyor. 61 duraklı, uzun bir hat bu. Otobüs Taşdelen’in merkezine geldikten sonra mahalle içlerine dalıp 13 durağa daha uğruyor. Sonunda Demokrasi Caddesi’nde kontak kapatıyoruz.

İnip sağa sola bakıyorum. Yeni yapılmış evler, yapılmakta olan evler, henüz sadece temeli atılmış evler, yıkım aşamasındaki evler... Paralel sokaklara girip çıkmaya başlıyorum. Vatan Caddesi’ne ulaştığımda lüks siteler çıkıyor karşıma; içlerinde adı Grand Slam olan bile var. Bu caddeyi bitirip otoban kenarına geliyorum. Amacım, üstgeçitten karşıya geçip yeniden merkeze ilerlemek.

Çekmeköy’e bağlı bir mahalle burası, Alemdağ’la komşu. Son 15-20 yılda inanılmaz büyümüş. Evlerin çoğu yeni, zeminin de kayalık olduğu söyleniyor. Buranın artarak tercih edilme nedenlerinin en önemlilerinden biri de bu işte; depreme dayanıklılık. Otoban boyunca yürürken sağımdaki tellerin ardında bakımsız asmalar beliriyor. Arkalarında koca bir taş yığını. Bir kalıp firmasının yeriymiş. Teller, aralarından sarkan üzümler, rengini bulamamış cılız böğürtlenler, arkalarında yıkıntı... Sanki savaş filmi setindeyim.

Haberin Devamı

Ümraniyeden 131Tye binip son durağında indik... Suyundan da koy

Instagram: @ilkotobussondurak

Bir numara Ordulular, sonra Karslılar geliyor

Semti ikiye bölen otobanın üstündeki geçitten karşıya geçiyorum. Sultan Murad Caddesi şenlikli. İki yanda sıralı dükkânlar arasında ilgimi ilk, küçücük bir tanesi çekiyor. Yufkacı gibi ama değil. Kapısında ‘Anadolu Köy Tandırı’ yazıyor. İçeride Erkan Yıldız var. 30 yaşında. Iğdırlı. Aslında börekçiymiş. Burayı da yeni açmış. Odun ateşinde, esmer unla pişirdiği ekmeklerinden alıyorum hemen. Açılışa özel, tandır lavaşı 75 kuruş, tandır ekmeği 2 TL.

Yıldız, kayınpederinin eskiden beri burada yaşadığını söylüyor. Çok sayıda mal sahibi evlerini sitelere, inşaat firmalarına verip maddi açıdan bolluk yaşamış. Bu durum bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Hareket hiç bitmiyor çünkü. Üstünde bulunduğumuz cadde, yayalaştırma projesi kapsamında elden geçiriliyor, binaların yüzü sürekli yenileniyor, eskiler hızla yok oluyor; üstüne bir de 2020’de açılması planlanan metro gelecek. İşte o zaman gerçek bir patlama yaşanacağından emin semt sakinleri.

Haberin Devamı

Ümraniyeden 131Tye binip son durağında indik... Suyundan da koy

Erkan Yıldız tandır ekmeği yapıyor.

Turgut Özal Caddesi’ndeki meydana geliyorum. Burası çok hareketli. Küçük bir AVM, dip dibe yeme içme dükkânları, market, kasap, çeyizci, mobilyacı; artık ihtiyaç neyse giderebileceğiniz yerler mevcut. Bu caddede yürüyeceğim elbette ama önce beni mesire alanına götürecek olan Taşdelen Caddesi’ne gireceğim.

Gireceğim ama köşedeki küçük ayakkabı boyacısı dükkânını görünce duruyorum. 57 yaşındaki Sivaslı Kemal Sorgüven, içeriden başını uzatıyor. 1966’da İzmir’de başlamış bu işe. Sonra araya başka başka işler girmiş. Son 10 yıldır küçücük dükkânında. Fotoğrafı çekilirken mahalleliye sesleniyor: “Bana bak bana, meşhur oluyorum!”

Haberin Devamı

O Sivaslı ama kiminle konuşsak aynı şeyi söylüyor. Bu mahallede yoğunluk Ordulularda. Elleriyle göstererek anlatıyorlar: “Şu aşağı tarafta da Karslılar vardır. Ama Ordulular çoğunlukta. Karslılardan sonra da diğer Karadenizliler gelir.”

Taşdelen Mesire Alanı’na doğru ilerliyoruz. Hafif rampalı ama yormayan bir yol. Sağda boylu boyunca, çatısı aynı çocukken kitaplarımızda gördüğümüz gibi bir fabrika uzanıyor. Terk edilmiş. Ne fabrikasıydı acaba diye düşünerek ilerlerken Arçelik tabelasını görüyorum. İsim hâlâ durduğuna göre yakında başka bir projede değerlenecek demektir bu koca alan.

Ümraniyeden 131Tye binip son durağında indik... Suyundan da koy

Kemal Sorgüven, meydandaki küçük dükkanında.

Haberin Devamı

Üç aylık yazlıktı, temelli ev oldu

Mesire alanına geliyoruz. Yaya giriş ücreti 6 TL. Neyse; önce şu şahane ormanın tadını çıkaralım. Çam, meşe, kayın, göknar ağaçlarıyla kaplı 2 bin dönümlük bir alan. Adını tabii ki o meşhur ve tarihi Taşdelen kaynak sularından alıyor.

Girişteki mekânlarda kır düğünü yapmak mümkün. İçeride 700’e yakın piknik masası var. Eskiden tahta masalar varmış ama zarar verenler, yakanlar hatta kamyonuna yükleyip götürenler olmuş. Şimdi bir kısmı betondan yapılıyor.

İşletmenin sorumlularından 64 yaşındaki Sabri Karun, buraların havasını, suyunu öve öve bitiremiyor. Eskiden Bakırköy tarafında oturuyormuş. Sonra Taşdelen’den bahçeli, küçük bir ev almış. Önce yazın, üç aylığına burada yaşamaya başlamışlar. O ilk üç aydan sonra Sabri Bey, “Siz şehre dönün isterseniz, ben gelmiyorum” diyerek eşine resti çekmiş. Sonra bütün aile onu takip etmiş zaten; artık temelli burada oturuyorlar.

Haberin Devamı

Okul açılınca sezon da kapanmış mesire yerinde. Tek tük yürüyüş yapanlar var, girişteki büfeler kapalı, yaz hafta sonlarında bir tane bile bulunmayan piknik masaları bomboş, orman sessiz. Huzurlu bir yürüyüşe başlıyorum.

Pusetinin içinde oturmuş, ciğerlerine temiz hava çeken yedi aylık Arden’le o sırada karşılaşıyorum. 34 yaşındaki Tuncer Kaya, bu sıralar tam zamanlı babalık yapıyormuş. Eşinin çalıştığı okula yakın olduğu için bir yıl önce Kirazlıdere’den taşınmışlar. Arden’le sık sık geliyorlar buraya. Kaya, orman içlerine doğru başıboş köpekler olduğundan şikâyetçi. “Kalabalık oldu mu sorun çıkarmıyorlar da böyle sezon bitip ıssızlık başladı mı cesaretleniyorlar, bazen korkutuyorlar” diyor.

Ton ton yeşil arasından, kıvrıla kıvrıla yürürken; o da ne! Yolum bir viyadükle kesiliyor. Altımda Kuzey Marmara Otoyolu akıyor. Orman ikiye bölünmüş, ağaçlar birbirinden ayrı düşmüş. ‘Orman yolu’ dedikleri bu olmasa gerek...

Ümraniyeden 131Tye binip son durağında indik... Suyundan da koy

Atatürk’ün ilacı, II. Abdülhamid’in son arzusu

Otobüste Taşdelen adını gördüğümden beri aklımda suyu var. Mahallede gezinirken bakkaldan aldığım suların Taşdelen olacağını düşündüm hep ama değildi. Mesire alanına girişteki yönlendirme levhalarında ‘Su Fabrikası’ yazdığını görünce seviniyorum. Ama hareket, orman yürüyüşünden önce, aşağıdaki çeşmenin önünde başlıyor. Bagajı damacanalarla dolu arabalarla gelenler, çeşmeden Taşdelen suyu doldurup gidiyor. Çeşmenin üstündeki bilgi notunu okuyorum. “1582’de II. Selim’in eşi Afife Nurbanu Sultan tarafından vakfedilen memba suyu” Vakıf Taşdelen. Bilinirliği ve kullanımı çok daha eskilere dayanıyor. Rivayete göre II. Abdülhamid, 27 Nisan 1909’da tahttan indirilip Selanik’e gönderilirken Sirkeci Tren Garı’nda son dileği sorulduğunda, bir bardak Vakıf Taşdelen Su istemiş. Hac için yola çıkan Surre Alayı’ndaki küplere yüklendiği, dönüşte bu küplere zemzem suyu doldurularak geri getirildiği için ‘zemzemin yol arkadaşı’ denirmiş. Hastalığından vefatına kadar tutulan tedavi notlarının yer aldığı ‘Son Nöbet Defteri’ adlı kitaba göre Atatürk’ün reçetesinde normal suyun yanı sıra Taşdelen Suyu da yazmaktaymış.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!