Umarım herkes ilk gördüğünde ‘Ben her zaman sana âşıktım’ diyeceği biriyle tanışır

Güncelleme Tarihi:

Umarım herkes ilk gördüğünde ‘Ben her zaman sana âşıktım’ diyeceği biriyle tanışır
Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2017 13:23

Hayatımıza Galata’da bir evin salonunda söylediği şarkıyla girdi. Bir ev konserleri organizasyonu olan Sofar İstanbul için söylediği ‘Sadece’ çok kısa sürede hit oldu. İlk albümü müzik otoriteleri tarafından ‘2016’nın en iyisi’ olarak nitelendirildi. Kalben’le geçen hafta çıkan ikinci albümünü konuşmak üzere bir araya geldik.

Haberin Devamı

İlk albüm kendiniz için, yakın çevreniz için yaptığınız şarkılardan oluşuyordu. Ama bu albümü çok ciddi bir kitle dört gözle bekledi. Yeni şarkıları ya sevmezlerse diye bir tedirginliğiniz var mı?
- Hiç yok. İkinci albüm büyük bir kâbus, tabii. ‘Coldplay trajedisi’ deniyor buna; çok iyi bir debut albüm yapıyorsun, ikinci albümde de ya ilk albümün kodlarını tekrar ediyorsun ya da çok deneysel gidiyorsun. Biz ikisinin arasında bir yerde olmak istedik. Bu albümde de çok eskiden yaptığım şarkılar var. Yine Berkant’la (Berkant Ali İncesaraç; eşi, gitarist, söz yazarı) birlikteyiz. Çok kıymetli müzisyenlerle çalıştık. O yüzden içimde başarısızlık korkusu yok. Albümü hazırladığımız dönemde başka endişelerimiz oldu ama. Türkiye’nin ve dünyanın iyi olmasını çok istedik. Kadınların, çocukların özgür ve mutlu yaşayabilmelerini diledik. Korkularımız hep o yönde oluyor Güliz...

Haberin Devamı

Yeni albüme konsantre olabilmek için hakkınızda yapılan iyi-kötü yorumları duymamak gerekmiştir. Nasıl baş ettiniz bununla?
- Bizler çok konuşan, her şeyle ilgili hep bir fikri olan insanlarız. Ben de bugün 32 yaşındayım. Yaşadığım toprağı tanıyorum. Kusurlarıyla ve güzellikleriyle onu bir bütün olarak kabul ediyorum. O yüzden de zamanı geldiğinde “İzninizle ben bir içeri girip gitar çalacağım” demeyi biliyorum. 30 yaş öncesini çok büyük endişelerle, komplekslerle geçirdiğim için artık buna dikkat ediyorum.

Umarım herkes ilk gördüğünde ‘Ben her zaman sana âşıktım’ diyeceği biriyle tanışır

Hâlâ her gün ben olmak çok zor

İlk albümdeki şarkılar için “Ortaokul acılarıma kadar gittim” dediğinizi hatırlıyorum. Bu albümdeki şarkılar için nerelere gittiniz?
- Yine öyle. Ama ilk albümün konserleri için Zonguldak’tan Berlin’e, Isparta’dan Diyarbakır’a uzandık. Dünya güzeli insanlarla buluştuğumuz efsane konserlerimiz oldu. Bu albümde o insanların hikâyeleri var. O çocuklar, gençler var. İçinde bebeği, yanında çocuğuyla gelen anne var. Torununu getiren büyükanne var. Dilimizi bilmeyen Fransız çift var...

Haberin Devamı

Bir süredir hayatınızda her şey yolunda sanki; iyi giden bir kariyer, geniş bir hayran kitlesi, aşk, evlilik... Mutluluktan da şarkı çıkıyor muymuş?
- Mutluluk benim gönlümde kimi zaman parlayan, kimi zaman sönen bir yakamoz gibi... Hayatıma yaydığım bir his değil. Arada küçük bir titreşimini aldığım bir şey. Şarkıların içinde okuduğum kitaplar, sevdiğim şairler var. Yıllarca yalnızlığıma odamda, sokaklarda, parklarda destek olmuş müzisyenler var. Hiç tanımadığım insanlar var; beni çok kızdırmış, kırmış, hayal kırıklığına uğratmış olanlar var. Çok iyi tanıdığımı düşündüğüm ama aslında zaman içinde hiç tanımadığımı fark ettiklerim var...

Hüzün, yalnızlık, odalarda, sokaklarda, parklarda acı çekmek, kızmak, kırılmak, ikiyüzlü insanlar bugününüzde de var mı?
- Hepsi var. Bazen evden çıkmakta o kadar zorlanıyorum ki... Bir haber görüyorum, sevdiğim biri bir şey yazıyor, babam bir şey söylüyor, annemi hatırlıyorum... Tarabya’da bir yalıda şampanya içerek kahkahalar atmıyorum. Hayat bu... Hiçbir zaman tam anlamıyla yolunda olmayacak. Ben bunu kabul ettiğim için daha iyi hissediyorum galiba. Yoksa hâlâ her gün ben olmak, insan olmak çok zor.

Haberin Devamı

Umarım herkes ilk gördüğünde ‘Ben her zaman sana âşıktım’ diyeceği biriyle tanışır

İlham aldığım tek adam o...

Geçen yılki röportajımızda “Artık kendi hayatımla uğraşmaktan çıkıp insanların hayatlarına daha açık gözlerle bakmam gerekiyor. Dünyada bunca şey olurken kafasında kavak yelleri esen biri olmak istemem” demiştiniz. Olabildiniz mi?
- Zaten hayat da kavak yelleri estirmedi. Ankara’da 17 Şubat patlamasının olduğu gün orada konserimiz vardı, iptal oldu. Kayseri patlamasının haberini Gaziantep konserinde aldık. Ulu Cami patlaması olduğunda Bursa’ya gidiyorduk. Dünyanın durumu ortada. Güç merkezlerinin başlarında nasıl karakterlerde yöneticiler olduğunu biliyoruz. Biz Berkant’la 15 Temmuz’da evlendik. Yaşadığımız toprağın gerçeklerini kabul ediyoruz ki yaralarımızı sarabilecek aşkı ve gücü her seferinde bulabilelim.

Haberin Devamı

Artık bir sanatçı olmanın yanı sıra eski menajeriyle sorunlar yaşayan, plak şirketini değiştirmeyi gerektiren durumlarla karşılaşan, konser organizasyonuyla ilgili kararlar vermesi gereken bir iş insansınız. Bunlar sanatçı kimliğinizden, müzik üretmek için gereken enerjiden ve zamandan götürüyor mu?
- Evet, zamanla birçok insanın ekmek yediği küçük bir ekonomi oluşturuyorsunuz. İş eline gitar alıp müzik yapmaktan çıkıyor, devreye müziğinizi seven insanlara dürüst kalma isteği, ekibiniz, çaldığınız mekânların işletmecileri, garsonları, koruma görevlileri giriyor. Kapsamlı bir dünya bu. Onun dinamiklerine kör olamazsınız. Kulise girip “Ben limonlarımın böyle dilimlenmesini istememiştim” diye bağıramam ben. Böyle şeylerin yapıldığı devri temsil etmiyorum. Ben sevdiğim müziği ailece yapıyorum. Bunu korumak için tırnaklarımı çıkarmam gerekebiliyor. En zor anda bile severek üretmekten, paylaşmaktan ve bizi hiç yalnız bırakmayan dinleyicilerden güç alıyorum. O zaman enerji kaybı da zaman kaybı da olmuyor.

Haberin Devamı

Şimdi şarkı yazarken eski aşkların anılarının kapısını çalabiliyor musunuz özgürce?
- Derinden âşık olduğum biriyle evliyim. İlham aldığım tek adam o.

Pasaklıysak pasaklıyız...

Çıkış şarkınız ‘Ben Her Zaman Sana Âşıktım’ı geç gelen bir itiraf şarkısı sanmıştım başta. Oysa “Ben her zaman sana âşıktım / Daha görmemiştim seni / Hiç bilmiyorken eşsiz ismini” diyor sözler...
- Evet. “Onunla tanıştığında o olduğunu bilirsin” diyor o şarkı. “Bu deli dünyanın düzenine kapılıp da kendini kaybetme çünkü aşk var, sevgi var” diyor. Umarım herkes ilk gördüğünde “Ben her zaman sana âşıktım” diyeceği biriyle tanışır ve bütün o geçmişe ait hüzünlerin, hataların ağırlığı hafiflemeye başlar.

Kartonette “Ben her zaman sana âşıktım” dizesinin yanında “Kıroyum, mutluyum” diye bir not var...
- Evet, öyle yazmış olabilirim (gülüyor). Kendimizi ciddiye almamız komik geliyor bana. Kusurlu olmaktan, zorlandığımı kabul etmekten, hata yapmaktan, tuzağa düşmekten, dövüşmekten, yaralanmaktan, onarılmaktan korkmak istemiyorum. Sıfatlardan, eleştirilerden, yazıp çizdiklerimizin bıraktığı izlerden de korkmak istemiyorum. Kıro kelimesi bana ‘çocuk’, ‘sıpa’ anlamında ulaştığından hoşuma gidiyor. Bir de kendine has bir bilmezliği var sanki. Ben de hayata dair hep biraz bilmez kalmak, hep şaşırmak istiyorum. Hep bir zamanlar çocuk olduğumu hatırlamak istiyorum.

Dünyada bir umut buldum, bu da bana bir utanmazlık verdi

Basın bülteninde “Bu albümde kaybetmekten, korkmaktan, aşkımdan, kendimden eskisi kadar utanmamışım” demişsiniz. Ne olunca arınıyor insan utanmaktan?
- Sanırım ben dünyada bu kadar iyi insan olduğuna inanmıyordum. Olabildiğince karamsardım. Bu iş vesilesiyle tanıştığım o dünya güzeli insanlar, yaşadığım aşk, dostlarımla kurduğum üretim evi ve müzik sayesinde bana bir şey oldu. Üzerime tatlı bir iyimserlik geldi. Karakterimde bir alan açıldı; karamsarlığa rağmen iyimserlik... Dünyada kendimce umut buldum. Bu da bana bir utanmazlık verdi. Beni müzik ve aşk kurtardı Güliz. Her gün kurtarıyorlar. Kusurları olmayan, tamamlanmış, hayatta yolunu bulmuş biri değilim. Her gün yeniden buluyorum. Ruh sağlığımı; işim, dostlarım ve sevdiğim insan sayesinde tekrar tekrar kazanıyorum. Bunu da rahatlıkla itiraf ediyorum.

Umarım herkes ilk gördüğünde ‘Ben her zaman sana âşıktım’ diyeceği biriyle tanışır

Aşk her gün yepyeni çiçekler açtırıyor insanın içinde

Berkant Ali İncesaraç’la hem bir evliliği hem bir işi paylaşıyorsunuz. Zorlukları oluyor mu?
- Ben tanıştığımıza çok seviniyorum. Nice insan birbirine hiç dokunmadan yan yana akıp gidiyor. O karşılaşma halinin kıymetini biliyoruz. Kavga etsek, hatta çıldıracak noktaya gelsek de bu böyle. Dünyada herkesin eşit olarak bu hissi yaşayabilmesini, böyle el ele tutuşmasını diliyorsak kendimizinkinin kıymetini bilmeliyiz. Dileğim, bir ömür böyle olması. Aşk her gün yepyeni çiçekler açtırıyor içinde. Sonra, bir gün bir yer kuruyor, gidip oraya özenmen gerekiyor. Birlikte çalıştığımız için şanslı olduğumuzu ancak bu şansın zorluklarla geldiğini zamanla öğreniyoruz. Kimi zaman uzayan, soğuyan, özleten, yollar ve yuva arasında geçen zamanı birbirimize en tatlı ve rahat hisleri besleyerek yaşamayı öğreniyoruz. Sinirlerimizle, boşluklarımızla, ezberlerimizle mücadele ediyoruz. Müziğimizin dahi önüne geçemeyeceği bir duyguyu korumamız gerek: Birbirimizi kırık yahut dökük, yarım yahut sökük, akıllı yahut deli, güzel yahut çirkin her halde kabul etmişliğimizin meyvesini; sevgimizi.

Her fırsatta kendini, karşındakini olduğu gibi kabul etmenin önemini vurguluyorsunuz...
- Dizilere, filmlere, kliplere bakalım... Dünyada bu kadar çok güzel insanın olması ne kadar iyi... Fakat kafayı güzellikle bozmak bence hoş değil. Herkesin terlediği zaman saçı ıslanır. Herkesin yağmurda makyajı akar. İnsanız. Bu noktada buluşabilirsek bence çok rahatlamış oluruz. İyi-kötü, güzel-çirkin, alımlı-alımsız... Yıllarım bu garip etiketlerin içinde acabalarla geçti. Artık orada değilim. İnsanlar kendilerini sevmeliler. Birileri sana kim olman gerektiğini anlatmadan, nasıl görünmen gerektiğini ezberletmeden önce bir bak bakalım kimsin sen, nelerden hoşlanırsın? Hayat o kadar uzun bir yolculuk ve bu hayatta öyle çok seçenek var ki... Neden tektip insan üretimine evet diyoruz?

Ben bir şeylere karşı durmak için doğmuşum

Yeni dalga müzisyenlerin içinde büyük bir yapım şirketiyle çalışmaya ilk siz başladınız. Nasıl bir tecrübeydi, ilk raundu kim kazandı?
- İlk albümler hep katakulliye gelir. Müzisyen müzikle iç içedir. İşin iş kısmını hiç bilmiyordur. Sonra müzisyen o tarafı da öğrenmeye başlar. Ben de bu albümde isteklerimi daha rahat sunabildim. Hep şuna inanırım; her şeyi müzik belirler. Tipin, karakterin, davranışların, ekibin, asistanın, menajerin, yapım şirketin, birlikte çalıştığın organizatörler, işletmeciler bir yere kadar etkilidir. Şansım, şarkıların varacağı yerleri hissetmem oldu. Ve o gördüğüm şeyden korkmak istemedim. Aslında çok korkak biriyimdir. “Aman azıcık aşım, dertsiz başım” diyebilirdim. Ama şarkılar bir yerlere gitmek istiyorlardı. Ben de “Tamam, yürüyelim arkadaşlar!” dedim. Hislerimde yanılmamışım. Bir yerlere ulaştılar, birilerinin omzuna dokundular, yanağından okşadılar, saçlarını karıştılar, bir çiftin barışma hikâyesi oldular. İşin bürokrasisinden önce, müzikle dinleyici arasında o müziği üreten insanın bile müdahil olamayacağı bir yer var. Ben o bağa inanıyorum ve ona hayranım.

İlk albümün konserleri için neredeyse bütün Türkiye’yi dolaştınız. Nasıl bir ülkeydi gördüğünüz?
-Çok güzel yemekler, samimi misafirperverlikler, harika bir dinleyici kitlesi, tertemiz kalpli ve yüzlü insanlar gördüm... Bunun yanında; bir kadına yer vermesi gerektiğini bilmeyen, bir çocuğu ittiren, iki kuruşluk para üstünü sayan, garsona kötü davranan, kendine kötü davranılıyor diye müşterisine daha kötü davranan, hiçbir şekilde bulunduğu yerde mutlu olmayan, mutsuzluğunu ısrarla gözümüze sokan, adaletten, eşitlikten, özgürlükten haberi olmayan, hayatını ezmek ve ezilmek eksenine oturtmuş insanlarla da tanıştım ne yazık ki... Ama ben güzelliklere odaklanmayı seçiyorum. Diğerlerinin farkında ve karşısındayım. Ben bir şeylere karşı durmak için doğmuşum. Bunu kabul etmem lazım. Yıllarca kendi doğamla çatıştım. Artık kendimi olduğum gibi kabul ediyorum. Daima karanlık şeylere hayır deyip güzelliklerin yanında olacağım. Benim yolum bu...

Umarım herkes ilk gördüğünde ‘Ben her zaman sana âşıktım’ diyeceği biriyle tanışır

Sonsuza Kadar’ Garaj Müzik’ten çıktı. Yeni albümün ilk konseri 17 Kasım’da Moda Kayıkhane’de.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!