Güncelleme Tarihi:
Siz iki kardeş, taş plakla müzik dünyasına atıldınız. Bugünse dijital dünyanın önde gelen çalışmalarını yapıyorsunuz. Bu sektöre nasıl girdiniz, nasıl başladınız?
Deniz Erdem: Biz ilk olarak uydu iletişim şirketi kurduk. Daha sonra kendi vericimizi yaptık. 1992’de Türkiye’nin ilk özel radyo yayın şirketlerinden birini kurup İstanbul, İzmir ve Ankara dahil dört bölgesel radyoyla müzik dünyasına adım attık. Yayınların erişimini artırmak için gece gündüz çalışıp bu radyoları ulusal boyuta taşıdık. Eğlence yönü daha ağır basan radyolar 90’lı yıllarda çok popülerdi ve tüm şarkıların zirve adresiydi. Sonra da dönemin müzik kanallarından biri olan sadece müzik kliplerinin yayımlandığı MMC TV’yi kurduk.
Yapımcılığa giriş ne zaman oldu?
D.E.: 1998’de Avrupa Müzik ve Süper Müzik’i kurarak başladık. Ardından bazı önemli şirketleri bünyemize katarak bu alanda büyümeye devam ettik. Bunların en önemlilerinden biri de, kuruluşu Osmanlı dönemine uzanan, Türkiye’nin en eski yapım şirketlerinden Odeon.
Bu bir bayrak yarışı
1916’da kurulmuş, köklü ve dev bir arşive sahip bir firma Odeon. Size nasıl devredildi?
Cengiz Erdem: Odeon bize para için devredilmedi. Üçüncü kuşak sahibi Dani Grünberg, şirketin müdürü Yavuz Salar vasıtasıyla bize ulaşarak ofisine davet etti. Odeon’un köklü tarihini anlattıktan sonra bu büyük şirketi bize devretmek istediğini, bedelini önemsemediğini, tek isteğinin atalarının mirası olan bu ismin varlıklarını korumamız, onu yaşatarak daha da ileriye götürmemiz olduğunu söyledi. Biz de memnuniyetle kabul ettik. Dani Grünberg de devrin ertesinde güzel duygularını dile getirdi. Odeon’un 1916’dan beri oluşan külliyatını günümüze taşımaya devam ediyoruz.
D.E.: Biz kendimizi aslında Odeon ailesinin verdiği bu bayrağı en iyi yerlere taşımak için bir yarışta görüyoruz. Yüzde 2’si elde olan arşivi bugün hemen hemen yüzde 95 seviyelerine çıkardık.
Avrupa Müzik’e başka hangi firmaları kattınız?
D.E.: Odeon’un ardından Tempa, S, Neşe, Mars, Sembol, Yavuz Burç, Arma, Mod gibi dönemlerinin önemli yapım şirketleri de Avrupa Müzik bünyesine katıldı. Böylece 14 müzik şirketi ve onların kataloglarıyla birlikte sahibi olduğumuz ve temsilciliğini üstlendiğimiz şarkı adedi 130 bini geçti. Dijital pazarlamasını üstlendiklerimiz de sayılınca Avrupa Müzik bünyesinde 180 şirket bulunuyor.
Sektör krize teslim olmuşken siz devamlı büyüyorsunuz. Bu nasıl oluyor?
D.E.: Aslında dünyada müzik sektörü geri gitmiyor, şu an çok ileride. Ama artık CD plastik satışlarında değil, daha çok dijital alanlarda ve temsili durumlarda, yani oteller, internet, cep telefonu alanlarında çok ciddi satışlar var. Sadece plastik satışlar geriye gidiyor. Ama işini bilen, hâlâ müzikten çok iyi paralar kazanabilir.
C.E.: Müzik kabuk değiştiriyor, mecralar farklılaştı. Ama yapımcıların çoğu bu değişime ayak uyduramadı, bu yeni mecralara ürün veremedi. Taş plaktan CD’ye kadar olan evrede ürünler müzik marketlerde satılıyordu. İnternet yoktu, hızlı internet hiç yoktu. Derken, 2006’nın Mayıs’ında müzik sektörü duvara çarptı diyebilirim ama biz 2003’te bunu görmüştük.
Türkiye’de dijital platformlarda sanatçı hakları bakımından sistem oturmuş durumda mı?
C.E.: 2006’daki krizden sonra çok satan-az yapan demedik, hepimiz bir örgütün içine girdik. Yapımcılar MÜYAP çatısı altında birbirine sıkı sıkıya sarıldı. Biz de Avrupa Müzik olarak sadece kendi ürünlerimizi değil, dijital alanda tüm ürünleri pazarlayarak bir nevi dijital dağıtımcılığı üstlendik. Yani yapımcı olarak kendi haklarımı koruyup paylaşırken, eser sahibine de para kazandırıyorum.