Güncelleme Tarihi:
O hem oyuncu hem yapımcı kimliğiyle üretmeyi çok seviyor. Yaptığı işe devamlı kafa yoruyor. Üzerinde siyah bir ceket var, formu yerinde... Aslında anlatmaya gerek yok, o zaten yakışıklılığı tescilli biri. Aynı zamanda da ciddi duruşunun altında çok neşeli. Tolgahan Sayışman’la yeni işlerinden geçmiş muhasebesine uzanan sohbete başlıyoruz...
◊ Dışarıdan sana bakıyorum, karşımda dört dörtlük bir portre var. Yakışıklı adam, güzel bir evlilik, çocuklar ve iyi bir kariyer... Böyle mi gerçekten?
Bir de bana sorun. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi olmuyor. Allah’a çok şükür, şikâyet etmiyorum ama elde ettiğim hiçbir şey kolay, armut piş ağzımıza düş şeklinde olmadı. Hep bir mücadele, bazen ufak tefek bazen büyük sorunlar, onlarla başa çıkma durumu vardı. Aile içi dayanışmayla yolumuza baktığımız çok oldu.
◊ 18 yıl olmuş seni ekranda görmeye başlayalı. Ondan önce oynadığın küçük rollerle bu süre 25 yıla yaklaşmış. Oyunculuk mesleği sana ne öğretti?
İnsanlara çok fazla güvenmemeyi öğrendim. Ne yazık ki günün sonunda tek başınıza kalıyorsunuz. Mücadele verirken dirsek teması kurduğunuz insanların aslında çok da sizi düşünerek hareket etmediğini anlıyorsunuz.
◊ Oysa dışarıdan sizin oralar çok bal kaymak görünüyor...
Bizim oraların dışarıdan göründüğüyle alakası yok (gülüyor).
◊ Duygusal olarak hırpalanıp çok kazık yedin mi?
Evet, çok kazık yedim ama böylece deneyim sahibi oldum. Onlar sayesinde aslında bir şeyleri başardığımı düşünüyorum. Bu bahsettiklerim sadece dost kazığı da değil, maddi ve manevi manada. Üç kuruş daha fazla kazanabilmek için insanlıktan çıkan çok kişi tanıdım. Şimdi, karşımdakilerin hal ve tavrından, kurduğu cümlelerden ne tasarladığını üç aşağı beş yukarı hissediyorum. Bu cümleleri de sadece oyuncularla alakalı konuşmuyorum. Genel manada... Çünkü sadece onlarla diyalogda olan biri değilim, çok insanla iletişimim var.
◊ Oyunculukta en fazla maruz kaldığın şey ne oldu?
Pohpohlanmak. Çok tehlikelidir. Özellikle tırnak içinde reytinginizin yüksek olduğu dönemlerde, etrafınızda çok fazla dalkavuk oluyor. Onların yönlendirmelerine çok dikkat etmek lazım, maruz kaldığım şeylerden biri buydu. Diğeri suiistimal edilmek.
◊ ‘Dalkavuk’ dediğin insanların yönlendirmelerine kapıldığın, savrulduğun oldu mu?
Tabii. Evlilikten önce çok fazla oldu.
◊ ‘Best Model’de ikincilik aldın, ardından 2005 yılında Uluslararası Erkek Güzellik Yarışması ‘Manhunt’ta dünya birincisi seçildin. Bu oyunculuk yaparken önyargılara sebep oldu mu?
Oldu, o yıllarda tecrübeli oyuncular size oyuncu gözüyle bakmıyordu, net bir ayrım vardı. Şimdi sosyal medyayla herkes her şeyi yapar oldu ve o ayrım kalmadı.
YAKIŞIKLIYIM HİSSİYATIYLA KARARLAR ALAN BİRİ OLMADIM
◊ Tescilli bir isim olarak hayatı bu kadar yakışıklı yaşamak nasıl bir şey?
Allah’ın güzel bir lütfu ama ben bununla yaşayan biri değilim. Sabah kalkınca çok yakışıklıyım hissiyatıyla kararlar alıp bunun arkasına sığınarak hayatını idame ettiren biri hiç olmadım. Ama ortamlarda sadece yakışıklı değil de ünlü veya maddi geliri yüksek olmanın bazı sosyal avantaj ve dezavantajları var.
◊ Zorlukları neler bunların?
Kıskanılmak... Hem de hiç beklemediğiniz insanlar tarafından... Bunu da yaş aldıkça öğreniyorsun. Aslında geçmişteki birçok arkadaşımın bazı yaptıkları yanlışların altında kıskançlığın yattığını gördüm. Ama hayatın bir parçası bu. Başarı, para, güzellik zaman zaman kaybedip tekrar kazanabildiğimiz şeyler. Bunları yaşadığınız sürece de insanlar tarafından kıskanılacaksınız.
◊ Dostun var mı?
Bir elin parmağını geçmez. Hayatım boyunca özellikle bu sektörde kalabalıklar içinde çok büyük yalnızlık çektim. Özellikle son 3-4 senedir hayatımda bir şeyleri de değiştirince ‘Ne kadar yalnızmışım’ dedim kendime.
◊ Ne olunca gitti çevrendekiler?
Başarılı oldukça, bir şeyler değiştikçe kendi kendine eleniyorlar, iftiralar ve dedikodular başlıyor. Bunlar bir şekilde günün sonunda önüme gelen şeyler, ilk duyduğum zamanlarda da bunun çok hayal kırıklığını yaşıyordum.
BİRBİRİMİZLE ÇOK DALGA GEÇERİZ
◊ Almeda ile 10 senedir birliktesiniz, 7 senedir evlisiniz. Evlenip üzerine iki çocuk sahibi de olunca aşk ne oluyor?
Devam ediyor. Sadece ilk günkü heyecandan farklı bir şeye evriliyor ama onun adı da aşk. Yoksa aşk biterse zaten evliliği bitirmişsiniz demektir.
◊ Eşine olan aşkını nasıl anlatırsın?
Her şeyden önce huzur. Eve gittiğinizde hissettiğiniz huzur, dışarıdaki mücadeleden sıyrıldığınız o anlar çok kıymetli.
◊ Almeda sana ‘Arush’ diyordu. Devam ediyor mu?
Ediyor tabii.
◊ Arush ne demek?
Arnavutça ‘Ayıcık’ demek. Ama ayı diyor gibi anlaşılmasın, sevimli bir yerden söylüyor. Ben de ona ‘Yumoş’ diyorum. Küçükken annesi şampuan zannedip yumuşatıcıyla yıkamış onu.
◊ Sen dışarıdan ciddi görünüyorsun ama gizli komik bir yanın var. Evde nasılsın?
Tabii keyfim yerindeyken öyleyim. Eşim Almeda da acayip dalgacıdır. Özellikle birbirimizle çok dalga geçeriz.
◊ Tartışmalar en çok neden çıkar evde?
Ben her an tartışmaya açık biriyim. Bazen gereksiz şeylere takılıp ortamı gerebilirim.
◊ İki çocuğunuz var. Oğlun Efehan 5 yaşında, kızın Alina 3 yaşında. Baba olmak seni nasıl etkiledi?
Çok olgunlaştırdı, empati duygumu arttırdı. Karar verirken, bir adım atarken onları düşünüyorum. Daha garantici olmaya başladım, her şeyi onları düşünerek tasarlıyorum.
ASLOLAN SENARYODUR
◊ Artık işin yapımcı kısmındaki biri olarak sence bir diziyi oyuncu mu izletir, senaryo mu?
İkisi de ama aslolan senaryodur. Ama o hikâyedeki karakterleri ete kemiğe büründüren şey de oyuncu. Oyuncunun senaryoyu sahiplenmesi, karakteri doğru giyinmesi ve seyircide bir karşılığı olması çok önemli.
◊ Sosyal medyası çok güçlü olan bir oyuncu bir film veya diziyi izletir mi?
Mümkün değil, zaten bu örnekleri gördük. Yapımcılar bunları denediler, gişede hüsrana uğradılar.
◊ Peki, bir öpüşme, sevişme sahnesi ya da çıplaklık sadece reklam malzemesi mi olur, yoksa izlenmeyi sağlar mı?
Sadece işin duyulması açısından bir PR malzemesi olur. Tek başına bunların yeterli olacağına inanmıyorum, bir de gereksiz yerde o tip sahneler uygulandığında tam tersi itici oluyor ve reyting, gişe kaybına uğratıyor.
DAHA BASİTE İNDİRGEDİLER
◊ Hayattaki en büyük meydan okuman neydi?
Hayatım meydan okumayla geçiyor. Üniversiteden sonra figürasyonluk yaparak bu mesleğe girmem bir meydan okumaydı; yarışmalara katılmam, sonra başrol olmak... Bu sektöre gireli 25 sene olmuş ve bu kadar sürenin sonunda buraya gelip hâlâ senin gibi önemli bir gazeteciyle, okunan bir gazetede röportaj yapıyor olmak bile bence büyük bir meydan okuma.
◊ Asıl senin burada olman bizim için büyük mutluluk. Bir hayat muhasebesi yapsan; insanların, hakkında en yanlış düşündüğü şey ne oldu sence?
Magazinde, birkaç dakika, belki saniyeler içinde bazı sorular karşısında kendinizi anlatmanız gerekiyor. Bu çok zor. Özellikle sokakta, birdenbire röportaj talebiyle gelindiği zaman kendinizi yanlış ifade edebiliyorsunuz. Bunu çok yaşadım. Günün sonunda üniversitede işletme bitirdim, sonra radyo-televizyon-sinema mastırı yaptım. Klipler, reklam filmleri çektim. Ama kreatif yanlarımı hiç gösteremedim. Daha basite indirgediler. Şimdi de kendimce yapımcılık yaparak bir yandan kreatif yönümü ortaya çıkarmaya çalışıyorum.
◊ Kendi yapım şirketin Han Medya Yapım’ı kurdun. Sinema filmleri ve dijitale işler üretiyorsun. Neden yapımcı oldun?
Bende adrenalin tutkusu var, mücadeleyi seviyorum ve dediğim gibi istihdam yaratıyorum, paylaşıyorum. Bunun başını çekmek büyük bir keyif. Onun haricinde kreatif anlamda kendimi anlatma şansım var. Şimdi yeni sezonda vizyona girmesi için bir sinema filmine başlıyorum. Dijital iş yaptım. Bayağı prodüksiyonu yüksek, çok güçlü bir iş oldu.
◊ Oyunculuk mu, yapımcılık mı daha konforlu?
İkisinin de farklı yanları var. Dediği yerine getirilen bir oyuncuysanız konfor alanınız daha rahat çünkü çok bir şeyle ilgilenmiyorsunuz. Ama yapımcıyken yüzlerce insanla, işin bütün hesabı, kitabıyla uğraşıyorsunuz. Tabii karar mercisi sizsiniz. Onun da öyle bir rahatlığı var. Sadece kendinize hesap veriyorsunuz.
◊ İşlerinde sadece kendin mi başrol oynarsın, herkese açık mı?
Herkese açık. Önümüzde dediğim gibi bir sinema filmi var, daha doğrusu birkaç sinema filmi var. Onların senaryolarıyla uğraşıyorum. Biri yakında hayata geçirilecek, açıkçası onda oynatmak istediğim isimler de var. Ama o isimlerin programı yoğun. O zaman, çok da oynatmak istemediğim birini alıp işi vizyona sokmak istemiyorum. Onun yerine kendim oynarım daha iyi. Hatta kendim oynayınca daha kârlı oluyor (gülüyor).
◊ Televizyon projesi tekliflerine kapalı mısın?
Yok değilim, geçen gün aynı mevzu oldu, bir dizi için gelmeye çekinmişler, ortak bir tanıdığa söylemişler. Benim için önemli olan o projeye inanmam.