Güncelleme Tarihi:
“Anne, biliyor musun bu teknoloji detoksunu yapmaya başladığımdan beri mutluyken bir anda üzgün olmak gibi duygu değişimlerim azaldı...” Annesinin çekip Instagram hesabında (@niluferdevecigil) paylaştığı bu videoda Irmak (14) detoksun üçüncü gününde. Bir yandan kendisiyle ilgili keşfini anlatıyor, bir yandan da kanaviçe işliyor. Bu, Irmak’ın pandemi döneminde yaptığı dördüncü detoks. 11 yaşında, ilk defa bir dokunmatik telefona sahip olduğu günden bu yana neredeyse her üç ayda bir yaptığı, yedi gün süren detokslardan sonuncusu daha önce hiç olmadığı kadar kolay geçmiş. Terapist Nilüfer Devecigil ve kızından böyle bir tecrübe yaşamak isteyenler için tavsiyeler aldık: “Sınırları ebeveyn-çocuk birlikte belirleyin. Hobiler edinin. Çatışma yaşanabilir, onarmayı bilmek önemli. Detokstan sonra yumuşak geçiş yapın.”
- Nilüfer Hanım, ‘teknoloji detoksu’ ne demek?
Nilüfer Devecigil: Bizim kendi ailemizde verdiğimiz anlamla şöyle özetlenebilir: Bir hafta boyunca sosyal medya kullanmamak, televizyona bakmamak ve dijital oyun oynamamak. Telefonla konuşmak ve WhatsApp mesajlarına bakmak dahil değil. Bir de tabii çevrimiçi dersler...
- Irmak’ın bunu yapmasını neden istiyorsunuz? O bir ‘teknoloji bağımlısı’ mı?
Nilüfer Devecigil: Hepimiz öyleyiz. Yaşadığımız dönem bizi birer teknoloji bağımlısı haline getiriyor. O yüzden Irmak’a da “Bu, seninle ilgili değil. Beyninde çok fazla değişimin olduğu bu dönemde eline, sana fazla gelen bir aleti veriyoruz. Ve bunu aklıbaşında bir şekilde kullanmanı bekliyoruz. Bu, senden çok şey beklemek demek. O yüzden ebeveyn olarak devreye giriyorum ve işimi yapıyorum. Benim işim seni korumak” diyorum.
AÇIK İLETİŞİM ÖNEMLİ
- Siz çocukların teknolojiyle ne kadar ilişki içinde olmalarını uygun buluyorsunuz?
Nilüfer Devecigil: Ne kadar geç tanışırlarsa o kadar iyi. Nasıl bir çocuk yetiştirmek istediğimiz fikrinin tohumları hayatın ilk yıllarında atılıyor. Küçücükken koltuğa oturtup eline ekran verdiğimizde çocuğun o gelişim döneminin gereklilikleri olan oyun oynaması, hareket etmesini bir anlamda ‘kaçırmış’ oluyoruz. Mesela bir çekmeceyi yüzlerce kere açtığında ya da o merdiveni onlarca gere çıktığında beden bunu otomatik hale getiriyor. Çocuk her ekranla geçirdiği zamanda tüm bu pratikleri kaçırıyor. Bir de işin ilişki boyutu var: Sosyallik, kendine güven… Bütün o altyapıyı kaybetmiş oluyoruz. Merdiven çıkamayan, postürünü tutamayan, bedenini kullanmayan, duyusal hassasiyetleri olan, yüzyüze iletişimde karşı taraftan sinyal alamayan çocuklar yetiştiriyoruz.
- Böyle olmaması için ne yapmak gerek?
Nilüfer Devecigil: Bu çağda, bir metropolde yaşarken ve kendimiz de bu kadar teknolojiyle içiçeyken “Ben çocuğuma kesinlikle ekran vermeyeceğim” diyemem. Bir dağın tepesinde, bir komünde yaşıyor olsam durum farklı olurdu. O yüzden denge önemli diyorum. Ancak her ailenin kendi kararının farklı olacağını da düşünüyorum. Ailece oturup nasıl bir hayat istediğimizi konuşarak, buradan kendi kurallarımızı koyabiliriz.
- Pandemide sınırlar biraz esnemeli mi?
Nilüfer Devecigil: Pandemi hepimizi allak bullak etti. Ben de bu dönemde yolumu bulmaya çalışıyorum. Ama “Ne yapalım, bu dönem de böyle” deyip koyuvermek değil konu. Çünkü çocuklarımıza sınır koymazsak ilerde çeşitli bağımlılıklarla baş etmek zorunda kalabiliriz. Ebeveynlik bilinmezlikle sınırlar arasında bir gidip gelme hali. Paradoksların içindeyiz. Ama insan olmak böyle bir şey zaten. Her gün yeniden ve yeniden yolumuzu buluyoruz. Bir şeyler yolunda gitmediğinde çocuk ve ebeveynlerin açık iletişimi bu yüzden önemli.
BİRLİKTE KARAR VERME...
- Irmak, annen teknoloji detoksu önerisiyle geldiğinde ne tepki verdin?
Irmak: İlk tepkim biraz kötüydü. Çünkü biraz şok yaşadım. “Hayır, yapamam, teknoloji benim her şeyim, o olmadan nasıl zaman geçireceğim” dedim.
- Sence sen bir bağımlı mısın?
Irmak: Annem bunu yapacağımızı söylediğinde ona “Ben bağımlı değilim” demiştim. Çünkü planlı programlı bir insanım. Ödevlerime, okumam gereken kitaplara öncelik veriyorum, enstrüman çalıyorum... Sonra da “Her şeyimi yaptım, şimdi boş zamanım, biraz bir sosyal medyaya bakayım ya da bir şeyler izleyeyim” diyorum. O boş zamanda resim çizebilirim, dans edebilirim... Ama elim hep teknolojik bir alete gidiyor. Çünkü bütün gün aslında onu beklemiş oluyorum. Bu yüzden bu belki de bir bağımlılık.
- Detoksun şartlarını kim belirledi?
Irmak: Birlikte belirledik. Annem başta “Hiç bakmayacaksın” dedi. Ben de “Ama arkadaşlarımı göremiyorum. Onlarla konuşmaya ihtiyacım var” dedim. WhatsApp’ı detoksun dışında tuttuk.
Nilüfer Devecigil: Müzakere becerisi gelişiyor bir yandan da... Bunu birlikte yapmayı ben de seviyorum. Yoksa ebeveyn dayatmış olur. Tabii ki sınırı koyan ebeveyn... Bir hiyerarşik yapı var; ben onun arkadaşı değil, annesiyim. Ama içeriği birlikte belirliyoruz. Ve bu birlikte karar verme işlemi bizde çok güzel işliyor. Ben “Şu sitelere giremezsin” ya da “Saat 15.00 olunca kapat” gibi ebeveynlik kuralları koymuyorum. Çünkü yetişkin olduğunda yanında her zaman olmayacağım. 15.00 olunca kendi kendine kapatmayı öğrenmesi, önemli bir yetişkinlik becerisi. Bunun için de; konuşuyoruz, sınırı koyuyoruz, zorlanıyoruz, oradan bir şey öğreniyoruz ve sonunda da o zorlanmanın içinden çıkıp yeni yollar arıyoruz.
- Detokstan önce bir hazırlık yaptınız mı?
Irmak: : Eskiden yazılı kontrat yapıyorduk. İkimiz de imzalıyorduk. Bu defa sadece Netflix’teki ‘Sosyal İkilem’ belgeselini izledik. Bu belgeselde Google, YouTube, Instagram gibi firmalarda çalışanlar teknolojinin çok zararlı da olabileceğini anlatıyor, kendi çocuklarının kullanmasına izin vermediklerini söylüyorlar. Çünkü teknoloji aslında seni izliyor. Bir şey seyrettin diyelim, bunu görüyorlar ve altına ona benzeyen bir sürü şey koyuyorlar.
- Beslenme söz konusu olduğunda da bazı uzmanlar detoksların vücut dengesini bozduğunu, bunun yerine dengeli beslenmenin daha doğru olduğunu söylüyor. Burada da aynısı geçerli değil mi? Neden teknolojinin daha dengeli kullanımını değil de bir haftalık detoksları tercih ediyorsunuz?
Nilüfer Devecigil: Detoksların güzel tarafı yeni alışkanlıklar kazanmaya imkân tanıması. Bir niyetle başlayıp, o niyete olan yolculukta bir regülasyon çalışması. Önümüzdeki 5 gün niyetim ekrana bakmamak mesela. Her bakmak istediğimde niyetimi hatırlayıp o gelen duyguyla baş etmeyi öğreniyorum. Müthiş bir beceri. Belki söyleniyorsun, sıkılıyorsun, ama ondan sonra boş kalan vaktini nasıl geçireceğin ile ilgili bir yaratıcılık çıkabiliyor ortaya. Örneğin Irmak bu son detoksta hayatına örgüyü kattı, akvaryum aldı... Zorlanma olduğunda yine de niyetine odaklanarak devam etmeyi öğretmesi bakımından da detoks çalışmasını seviyorum.
Irmak: Bir de o bir haftalık sürede vücudun tamamen temizlenmiş oluyor. Detokstan sonraki hafta da her şeye birden dönmüyoruz. Mesela sonraki hafta sonu sadece bir saat kullanıyoruz. Böyle yavaş yavaş dönünce de tekrar eskisi kadar çok bağımlı olmuyorsun.
BEN BAĞIRAN TARAFIM, ANNEM KÜSEN TARAF
- Birlikte mi yapıyorsunuz?
Nilüfer Devecigil: Sonuncusunu birlikte yapmadık ama pandemi döneminin ilk detoksunu birlikte yaptık. Çünkü onun çok zor olacağını biliyordum. Pandemi nedeniyle evlere kapandığımız dönemde teknoloji hayatımızın çok içindeydi. O yüzden birlikte yaptık. Irmak “Anne sen sosyal medyayı işin için kullanıyorsun, emin misin” falan dedi ama ben hiç tereddüt etmedim. Yanında olduğumu fark etmesi önemliydi. “Seni korumak benim görevim. Bunu bu yüzden yapıyoruz. Ama bu zorluğun içinde senin yanındayım” diyebilmek çok kıymetli.
Irmak: Annemin bu sefer benle yapmaması, ben detoks yaparken her saniyeyi benle geçirmemesi, yalnız başıma zaman geçirmek, kendi hobilerimi bulmak... Herhalde ergenlikte olduğum için o bağımsızlık çok iyi geldi bana.
- Yaparken zorlandı mı?
Irmak: Çok zorlandığım oluyor. Bir keresinde hele çok üzülmüştüm. Ama ben üzülünce annem “Tamam, yapmayalım o zaman” demedi.
Nilüfer Devecigil: Irmak ‘duyguda durmak’ ne demek biliyor. Yani ağladığı zaman biliyor ki sussun, üzülmesin diye ona istediğini vermeyeceğim. Ancak ağlamasını kabul ederek o duyguyu yaşamasına izin vereceğim. Birini gerçekten sevmek böyle bir şey. Yaşadığı duyguyu kaldıracak kadar gücü olduğunu fark etmesine izin vermek... Ve o da artık “Sadece sarıl ve yanımda dur” diyor. İhtiyacım olduğunda bana aynısını yapıyor. Böyle bir altyapımız var.
- Neler zorluyor seni en çok?
Irmak: Detoks yapmadığım zamanlarda da bazen hedef koyuyorum, mesela “Bir saat bakacağım” diyorum. Ama yapamayacağımı düşünüyorsam annemden yardım istiyorum, “Bir saat sonra bana mesaj at ya da odaya su falan getir” diyorum.
- İşe yarıyor mu?
Nilüfer Devecigil: Bazen suyu götürüyorum, yine de kapatmıyor. Zaten ergenlikte... Sinirlenip “Git” diye bağırma ve öfke nöbetleri olabiliyor. O delirince ben de bağırabiliyorum.
- Başkalarına eğitimler veren, bu alanda çalışan çok saygın bir uzman da olsanız bu çatışmalar yaşanıyor yani?
Nilüfer Devecigil: Tabii! İnsanız... Uzman olmak duygun olmaması anlamına gelmiyor. Ancak o duygu ile nasıl baş edeceğin ve nasıl onaracağının sorumluluğunu alıyorsun.
Irmak: Ben bağıran tarafım. Bazen de istemediğim kelimeler çıkıyor ağzımdan. Annem de küsen taraf.
- Nasıl barışıyorsunuz?
Irmak: Ben o anlarda nefes almayı deniyorum. Çok zor oluyor.
Nilüfer Devecigil: Ben de o küsen tarafım üzerinde çalışıyorum. Küsmek, arkanı dönüp gitmek değil. Karşındakinin fiziksel olarak yanındayken de bedeninle böyle bir mesaj verebiliyorsun. İlişkiye dönmeyi öğreniyorum. Çatışma yaşasak da bir şekilde onarabiliyoruz. Ve konuşuyoruz, “Bir saat diye konuştuk, neden olmuyor, neye ihtiyacın var” diye soruyorum.
Irmak: Ekrana çoğu zaman eğlence için ama bazen de kendimi oyalamak için bakıyorum. Belki problemlerden kaçmak, bir şeye üzülüyorsam onu kapatmak için... Annem “Gel konuşalım” deyince o kaçtığım duygu ortaya çıkıyor.
Nilüfer Devecigil: Bazen de sınırı gerçekçi koymamış oluyoruz. Biz bir saat diyoruz ama izlemek istediği programın süresi belki 1.5 saat... Kontratı tekrar değerlendiriyoruz.
- Neler değişiyor detokstan sonra?
Nilüfer Devecigil: Duygu durumları bile değişiyor. İlişki kurma kapasitesi bambaşka bir şey oluyor. İnsan olmanın o kadar çok güzellikleri var ki... Teknolojiye bağımlı olunca o nimetler eksik kalıyor.
Irmak: Kesinlikle daha az duygu iniş çıkışları oluyor bende. Üzgünken bir anda mutlu, mutluyken bir anda üzgün olmak gibi şeyler yaşamıyorum.
ORTA YOLU ENİNDE SONUNDA BULACAĞIZ
- Teknoloji şimdi bile hayatın ayrılmaz bir parçası. İleride daha da öyle olacak büyük ihtimalle. O zaman teknoloji detoksu yapmak falan biraz naif bir çaba, biraz ‘eski kafalı’ bir bakış açısı olmayacak mı?
Irmak: Zamanla teknoloji tabii ki her şeyi ele geçirmeye başlayacak ama aynı zamanda insan beyni, psikoloji de gelişecek. Ve hepsi gelişince o zaman bir orta yolu eninde sonunda bulacağız.
Nilüfer Devecigil: Bir arkadaşıyla Minecraft üzerinden evler yapıyorlardı bir dönem. Bir oyun üzerinden bir ilişki kuruyorlar. Diğer yandan göz temasıyla ilişki kurmanın ve karşının sinyallerini tanımanın beyin açısından önemini biliyorum. Bir ebeveyn olarak bu yeni ilişki kurma modellerini anlamaya çalışmak ancak aynı zamanda sosyal ilişki ve ekran ilişkisi arasında dengeyi kurmak değerli.
ERGENLİK DÖNEMİNDE BİLE HÂLÂ BAZI ŞEYLERİ PAYLAŞMAMA İZİN VERDİĞİ İÇİN ONA HEP TEŞEKKÜR EDİYORUM
- Bu süreci Instagram’dan paylaşmaya nasıl karar verdiniz?
Nilüfer Devecigil: Ben bir seçim yaptım. Bir terapist olarak seans yapmaya devam ediyor olsaydım hayatımı bu kadar açmazdım. Ancak gördüm ki toplumda psikolog isen ya da konunun uzmanı isen sen mükemmelsin ve sen her şeyin en doğrusunu yaparsın gibi bir algı var. Oysa iç çalışma, terapist olma kişinin kendi duyguları ile nasıl çalışacağını anlaması gereken bir dönem. Terapist hayatı boyunca kendi terapi yolculuğuna devam eder. Sosyal medyada benim çatıştığım, ağladığım, zorlandığım gibi konuları açmam, pek çok kişiye kendilerini anlamak anlamında bir yol gösterici oluyor. O yüzden Irmak ile birlikte olan hayatımızı sosyal medyaya açtım. Ergenlik döneminde bile hala bazı şeyleri paylaşmama izin verdiği için ona hep teşekkür ediyorum. Birçok insana ilham oluyor. “Irmak ablasını seyretti”, “Biz de kızımla yaptık, çok faydalı oldu” diyorlar. Bunun çok değerli olduğunu düşünüyorum.
- Ceyda Düvenci’nin kızıyla ilgili paylaşımı çok ilgi gördü. Kimileri “Kızı ileride istemeyebilir, neden paylaştın” dedi, kimileri de “Paylaşıp paylaşmama kararı anne-kızın” dedi. Siz de arkadaşlarınızla birlikte Irmak’a regli anlatırken çekilmiş bir video yayımlamıştınız...
Nilüfer Devecigil: Hatta Irmak’la yaptığımız bir geçiş ritüelinden resimler de paylaştım. Irmak’ın hayatında ona destek olana pek çok kadın var. Bunun ne kadar değerli olduğunu başka kadınlar da bilsin istedim. Paylaşmaya birlikte karar vermiştik. Regl ile ilgili küçük bir çocukla nasıl konuşulur açısından o yayımladığım regl videosu çok değerli. Kız çocuklarımızın utanmadan, gururla bedenleri ile sağlıklı bir ilişkisi kurmalarını önemsiyorum. Konu ister regl, ister doğum günü kutlaması, ister başka bir şey olsun, Irmak’a neden paylaşmak istediğimi anlatıyor ve soruyorum. Eğer sebeplerimi yeterli bulmaz ya da bambaşka sebeplerden “hayır” derse de buna saygı gösteriyorum. Bu da bir başka önemli beceri pratik ettiğimiz. Ebeveyn olarak elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Ceyda Düvenci’nin ise böyle bir paylaşım yapmasının değerini hep birlikte gördük. Bir anda regl konuşulabilir bir konu haline geldi. Pek çok ebeveyn bu konuda bilgilendi, öğrendi ve bedenlerimizle ilgili konularda bilinçaltı tuttuğumuz yanlış inançları bir anda sosyal medyada paylaşır hale geldik.