Güncelleme Tarihi:
Hikâyeniz Alaçatı’da geçiyor. Burayı üç çeşit ot yemek için, üç maaş bağlayacağınız restoranlar, bacak arasından deniz manzaraları çekilen beach’ler olarak tanımlamışsınız. Anlatsanıza kitaptaki Alaçatı’yı?
- Alaçatı, herkesin aşağı yukarı yürüyerek kim, kiminle, nerede oturuyor görmek, görünmek, yeni cicileri, bicileri takıp takıştırıp göstermek, “Ben de buradayım” demek için gittiği bir yer oldu. Yeni bicin yoksa da üzülme, normal fiyatının üç katına satılan mağazalardan birine girip, hemen modayı yakalayabilirsin. Ancak buranın kendine has bir modası olduğunu da unutmamak lazım. İrili ufaklı, girintili çıkıntılı taş sokaklar bana vız gelir, ben topuğumu giyer boyumu gösteririm dersen, “Paçoza bak!” diye parmakla gösterip çat diye deviriverirler o boyunu. Ayağında düz tabanlı, bantlı, taşlı, kopçalı sandaletlerin, saçında saatlerce özenip özenilmemiş havası verebilen dalgaların varsa, ilk seviyeyi atladın!
HACIMEMİŞ, ADININ BURAYA VERİLDİĞİNİ DUYSA!
Bir üst seviyede ne var?
Sizi Hacımemiş’e alalım. Alaçatı’nın kalabalığına verip veriştirip oradan kopamayanların, piyasayı arka sokaklara önce taşıyan ve sonra elbette yine taşıran girişimci taş sokak, taş butik, taş ev sevdalılarının keşfi Hacımemiş. Sofistike yemeklerin ‘out’, bilimum ot, el emeği köy açması yurdum tatlarının ‘in’ olduğu, bangır bangır, masaların üzerinde zıplayarak dans edenlerin karşısında, hâlâ akıtılan paraya direnen birkaç köy kahvesinin de barındığı mahal. Köy halkına sevaben diktiği camiden sonra adının sokağa verilmesinden gurur duyacağı düşünülen Hacı Memiş’in, en paralı sarhoşları ağırladığı, adamın mezarında sızlayan kemiklerini, dirilip hepimizin kafasında kırmak istediğini düşündüğüm yer...
Yeni nesli ‘Y’ değil, ‘YE’ jenerasyonu olarak tanımlıyorsunuz. Nasıl bir jenerasyondur bu?
- Aklı beş karış havada, rahatı her daim en ön planda, ne yalan söyleyeyim, hem hayran olduğum hem bir kaşık suda boğmak istediğim bir gençlik. Önce hormonu yiyip boylamasına, sonra hayatı boşverip enlemesine genişleyen, babadan para anneden ilgi, toplumdan beğeni, aşk hayatlarında “Hop, bu gitsin, gelsin yenisi” diye diye kendilerine has, nadiren hassas, tarz bir jenerasyon.
Gençler için beach’ler ve iyi mevkili şezlonglar statü meselesi mi?
- Eğlence dediğimiz kendini dinlediğin, dinlendiğin yer değil kendini gösterdiğin yerlerden ibaret. Ne kadar para bayılıp, ne kadar önde şezlong kaptığın belirliyor artık statüyü.
Peki hikâyenizin başrolünde sosyal medya var. Bu yaz aşklarını da değiştirdi mi?
- Bence sadece yaz aşkları değil toptan ‘aşk’ kavramı değişti. Benim zamanımda kimin seni beğenip beğenmediğini anlayana kadar akla karayı seçerdin. Stalk ise genellikle beğendiğin çocuğun öğle tatillerinde nerede yiyeceğini öğrenip en ön sırada yerini kapmaktan ibaretti. Şimdi ise sade bir ‘like’ (beğenme) butonu her şeye yetiyor. Herkes herkese bol keseden mavi boncuk dağıtıyor.
BAKARSINIZ İÇGÜVEYSİ ERKEKLERİ DE OKURUZ
Karakteriniz, âşık olduğu adamla ayrıldıktan sonra “Evliliğe meydan okuyorum” diyor. Bir dönemin ‘eş arayan masum kız’ kitapları yerini ‘özgür kız’lara mı bırakıyor?
- Kimse tahtında çok uzun süre oturamaz. Sanırım masum kızların da bir ayaklanma çıkarıp koca aradığı günlere nokta koymasının zamanı gelmişti. Masum kızların da oturup koca beklemekten bıkacağı besbelliydi! Birçok kadının eşi olmasa da işi var artık. Önce evim değil önce keyfim diyebiliyorlar. Bakarsınız bir süre sonra içgüveysi erkeklerin hikâyelerini okuruz!
Kitabınızın kahramanı Dila, fırlama, modern hayata uyum sağlayan bir kadın. Filmi çekilip dizisi yapılacak bir karakter... Bu Dila aslında siz misiniz?
- Açıkçası Dila benim en esprili, en kıvrak zekâlı ve aynı zamanda en şapşal halim. Sadece beni değil, birçok modern ve genç kadının karakterini yansıtıyor aslında. Bazen duygusal, bazen heyecanlı, bazen fevri...
Her kitabınızda moda konularla dalga geçiyorsunuz: koca bulma, kişisel gelişim... Bir yandan da bu konuları yazmaktan geri durmuyorsunuz?. Aslında siz de dalga geçtiğiniz şeylerin bir parçası mısınız?
- Kesinlikle. Öyle olmasa kitaptaki gerçekçilik ve içtenliği kaybederim. Ancak moda diye işin cılkını çıkarıp yozlaştırılmasına da karşıyım.