Güncelleme Tarihi:
‘SEVMEK ZAMANI’ MURAL OLDU
İstanbul’un sokak sanatı konusunda medarı iftiharı Kadıköy, sokak sanatçısı Furkan Birgün ve MUBI işbirliğinde etkileyici bir mural (duvar sanatı) daha kazandı. Usta sinema yönetmeni Metin Erksan’ın 1965 tarihli filmi ‘Sevmek Zamanı’ndan ilham alan sanatçı, Moda, Rıza Paşa Sokak’taki duvara dev bir mural çizdi. MUBI’nin ‘Klasiklere Övgü’ projesi kapsamında gerçekleşen mural çalışması görenleri hayran bırakıyor.
Kimdir Furkan Birgün? Sokak kültürüne ilgisi 90’larda, okul servisinde duyduğu Türkçe rap grubu Cartel’in şarkısıyla başlamış. Uzun bir zaman düşündüklerini yansıtmakta zorluk çeken sanatçı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde çizim eğitimi alıp kendi deyişiyle ‘bileğini ve vizyonunu’ geliştirdikten sonra sokak için işler üretmeye başlamış.
RUMUZUN ANLAM KAZANMASI
Birgün, sokak sanatının bugün markalar tarafından da tercih edilmesini, duvarlardaki resimlerin ulaştığı insan sayısının sınırsız olmasına bağlıyor. ‘Sevmek Zamanı’ projesini ilk kez ‘Anatolian Rock Revival Project’ kapsamında birlikte çalıştığı Gökhan Yücel’in teklifi üzerine kabul etmiş. Projeyi hazırlarken anlatım dilini ve ele aldığı sıradışı konuyu önplana çıkarmak istemiş. Onu en çok Halil’in (Müşfik Kenter) bir fotoğrafa âşık olması ve kendi iç dünyasında duygularını yaşaması etkilemiş.
Furkan Birgün’ün sokaktaki çizimlerinin altında görülen ismi aslında NUKA. Takma isminin bir hikâyesi olup olmadığını sorduğumuzda şöyle diyor: “Post-apokaliptik bir dünyada geçen ‘Fallout’ isimli oyundan geliyor. Ailemizin bize koyduğu ismin haricinde, kendi kendimize koyduğumuz anlamsız rumuzun yaptığımız işlerle bir anlam kazanması bence çok anlamlı. Graffitinin temelinde de bu var zaten.”
GİZLENEREK EĞLENİYORUM
Kendi adını kullanmıyor, yüzünü göstermiyor... Onu herkes maskesinin ardındaki gözlerinden, şehrin duvarlarındaki çizgilerinden ve ‘Canavar’ imzasından tanıyor. Versus Art Project’te 10 Ekim’e kadar görülebilecek ilk kişisel sergisi ‘Herşey Yolunda’yı konuşmak üzere popüler sokak sanatçılarından Canavar ile, kendi dünyasını yansıtan resimleriyle dolu evinde buluşuyoruz. ‘Canavar’ın mütevazı tavırları dikkatimi çekiyor. Ardından salonun ortasındaki, artık imza çizimi haline gelen kocaman bir böcek resmiyle göz göze geliyorum. Canavar bir yandan benimle konuşurken diğer yandan elindeki kâğıda bir şeyler karalıyor...
Böcek çizimleri Canavar’ın imzası.
Düzce’nin arka mahallelerinde büyüyen genç sanatçıya sergisinin adını soruyorum. Paris gettosunda yaşayan farklı uyruklu insanların hikâyesinin anlatıldığı ‘Le Haine’ (Protesto) filminden esinlendiğini anlatıyor: “Filmdeki gettoda yetişen gençlerin sıkışmışlığını ve isyanını kendi hayatımla bağdaştırdığım için bu ismi koydum.” Canavar ilk sergisinde konu olarak, erkeklerin üzerine yığılan yükleri kendine dert edinmiş: “Çocukluktan beri üzerime yüklenen ‘olmam gereken karakter’, bununla oluşmuş travmalar ve bunların sebeplerine dikkat çekmek istedim. Ben erkek olarak her zaman güçlü olmayı kabul etmek istemiyorum.”
C1, 2019
Sokak sanatına ilgisi ortaokul yıllarında, hiphop ilgisi sayesinde başlamış. Önce break dans denemiş. Ardından beat vokaller, hatta rap şarkı sözleri yazmış. En sonunda kendini sokak sanatında bulmuş. ‘Başlarda bu kadar figüratif işler değil, daha çok graffiti yapıyordum” diyor. Neden maske taktığını sorduğumda “Bir resmi yapıp gitmek, kişilik olarak da biraz önplana çıkmama isteği gibi... Sonradan kolay ulaşılamama isteği oluştu. Maskeli olmak kendime ait bir eğlence, bir oyun alanına dönüştü. Gizlenerek eğleniyorum aslında. Bir yandan da kimliksizlik üzerinden bir kimlik yaratmış oldum. Maske, sahneye çıkmam konusunda beni rahatlatan bir şeye dönüştü” diyor.
Canavar’ın çizimleri İstanbul’da görmeye alıştığımız pek çok işten sıyrılıyor. Çizimlerini ‘karanlık’ olarak adlandırmaktansa bunu, gerçekçi bakmak olarak gördüğünü söylüyor: “Ben sanatımla toplumsal psikolojinin ve felsefenin resmini yapmaya çalışıyorum. Herkesin kendi rengini oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Ben de böyle bir renk oluşturdum. En temel mücadelelerimden biri kendim olabilmek.”
OSMAN AMCA ARTIK BİR ESER!
O elinde değneği, fareli köyün kavalcısı edasıyla hayvanların peşi sıra takip ettiği, Cihangir’in Osman Amcası... 80 yaşındaki Osman Amca (Ekici) sokak sokak gezip ne kadar kedi-köpek varsa karnını doyurur, gelene geçene selamının yanında bir de çiçek uzatır. Yıllardır semtin simgesi haline gelen Osman Amca şimdi, bir sanatçının kendine has ‘street art’ tekniğiyle yaptığı çalışmayla sokak sanatına dönüştü, Altın Bilezik Sokak’ta bir duvarı süslüyor! Üstelik üzerinde QR kod bulunan bu resme telefonunuzu tuttuğunuzda Osman Amca ekranınızda belirip size kendi hikâyesini anlatmaya başlıyor. Hem eserin sahibi Ari Alpert hem de Cihangir sokaklarının masal kahramanı Osman Amca’yla konuştuk.
Osman Amca, küçük yaşlardan beri hayvanları çok sevdiğini anlatıyor. Çocukluğu Erzurum ve Erzincan’da geçmiş. Yedi kardeşlermiş. Askerden sonra İstanbul’a gelip bir daha da dönmemiş. 26 yaşından beri Cihangir’de... “Çok geç evlendim. Karım da sonra zaten kaçtı gitti. Çocuklar da evlenip gittiler” diyor. Eskiden sokaklarda halı satıyormuş Osman Amca. Sonra işler değişmiş: “Belediye eşyalarımı topladıktan sonra insanlara çiçek vermeye başladım. O zaman bazısı para veriyor. Para veren oldu mu, her gün marketten hayvanlara yemek alıyorum. Sokaklarda kedilere köpeklere dağıtıyorum. Ben Erzurum’da askeri veterinerde çalıştım. Hayvanlara nasıl bakılacağını iyi bilirim.” Daha önce de Türkiye’den ve yurtdışından sanatçılar gelip onun resimlerini yapmış, filmlerini çekmiş. Hatta onun olduğu bir film Almanya’da ödül bile almış...
Sokak sanatçısı Ari Alpert ise Osman Amca’yı bir sanat eserine dönüştürdü: “Yaklaşık 20 senedir Cihangir’de yaşıyorum. Eve gidip gelirken onu görüyorum hep. Bir gün onun hikâyesini öğrenmek için video çekmeye karar verdim. Pandemi yeni başlamıştı ve onun çok üzgün olduğunu gördüm. Sanki biriyle dertleşmeye ihtiyacı var gibiydi. Bir yandan videosunu çekip bir yandan hikâyesini dinlerken annesini yeni kaybettiğini ve o sene birkaç yakınını daha kaybettiğini öğrendim. Sürekli ‘O da öldü gitti’ diyordu...”
Sonra Osman Amca’nın fotoğraflarını çekmeye başlamış Alpert... Eserin nasıl bir teknikle ortaya çıktığını da şöyle anlatıyor: “Daha sonra o fotoğrafları bilgisayarımda düzenleyip sulu boyadan geçirdikten sonra duvara tutkalladım. Duvarlara zarar vermemesi için sprey boya yerine zamanla yok olan, doğa dostu teknik wheatpaste’i uyguladım. Bir de daha önce çektiğim videoları resme entegre edebilmek için QR kod ekledim. Bunu telefona okuttuklarında karşılarına çıkan kısa filmle, sokaktan geçen insanlara Osman Amca’yı dinleme fırsatı doğdu. Çünkü sokaktaki insanları fark etmemiz, onlar öldükten sonra olmamalı. Onlara yaşarken değer vermemiz lazım diye düşünüyorum.”
DÜNYAYA RENKLİ İMZASINI ATIYOR
Pınar TAHİRLER/ptahirler@hurriyet.com.tr
Duvar sanatçısı Gamze Yalçın, dünyayı geziyor ve gittiği şehirlerin duvarlarına rengârenk eserlerini bırakıyor. Bugüne kadar Sao Paulo’dan Bali’ye, Berlin’den İstanbul’a pek çok şehrin sokaklarına renkli imzasını attı. Ama sadece mural yapmıyor; görsel tasarıma dair her alanda iş üreten bir sanatçı o... Şarap şişelerinin üzerinde illüstrasyonlarını, bir teknenin 18 metrelik yelkeninde akrilik çalışmasını ya da bir sergide gezerken kanvas üzerine yağlı pastelle yaptığı çalışmayı görebilirsiniz...
Geçen haziran da, küratörlüğünü Roxane Ayral’ın yaptığı Antalya Mural 2021 etkinliği kapsamında, Antalya Kültür Sanat Merkezi’nin duvarına 24 metrelik bir resim yaptı. “Çalışmamda Antalya’nın sembolü güneş ve denizden ilham aldım” diyen Gamze Yalçın, Türkiye’de sokak sanatının gelişip ilerlemesine katkıda bulunmak istediğini söylüyor.
“Nasıl başladı duvar sanatı merakınız” diye soruyoruz, şöyle anlatıyor: “Ben aslında görsel sanatçıyım. Resim, illüstrasyon yapıyorum. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. Yurtdışı seyahatlerimin etkisiyle duvar resmi gibi farklı disiplinlere yöneldim. Gittiğim birçok yerde çeşitli karma sergilere, atölye çalışmalarına ve festivallere katıldım. Bunlar multidisipliner kurguda işler üretmemi sağladı.”
Sanatçının çalışmaları genellikle kadın formları, manzaralar, bitkiler üzerine şekilleniyor. Önceliğiyse renkler... “Renk kurgusu, renklerin ilişkisi, harmonisi çalışmalarımın anadilini oluşturuyor. İşlerimde kozmik işaretler, kadın gücü ve yolculuk hikâyelerinden ilham alıyorum. 2019’dan bu yana da çalışmalarımı Berlin-İstanbul arasında sürdürüyorum” diyor.
HANGİ ŞEHİRDE, HANGİ STREET ART İŞLERİ VAR?
İSTANBUL
Pilpeled (Nir Peled): Talimhane Sokak, Yeldeğirmeni
Karagözüktü Kaptan: Şair Nedim Caddesi, Beşiktaş
M-City (Mariusz Waras): Talimhane Sokak, Yeldeğirmeni
Mimozalı Kadın (Kadir Çelik, Furkan Akhan, Serdar Çakmak): Enli Yokuşu, Beyoğlu
MAX ON DUTY: Abbasağa Parkı, Beşiktaş
Fintan Magee: Yeldeğirmeni
Leolunatic: Galata
İZMİR
Cem Sonel & Devak: Umurbey Mahallesi
PAPYX: Umurbey Mahallesi
ANKARA
Karagözüktü Kaptan: Tus Parkı
Stak: AŞTİ
ORDU
MAX ON DUTY: Sırrı Paşa Caddesi
Logira Studio (Turgay Sarıgöl): Eski Fidangör
TAKİP EDİLEBİLECEK FESTİVALLER
- Mural İstanbul Festival (@muralistanbul)
- İstanbul Comics and Art Festival (İCAF) (@istcaf)
- Kendine Has Mural Fest (@sinopmuralfest)