Soğuk Kuzey geceleri gibi memleket, hiç sabah olmayacak gibi geliyor bazen insana ama olacak elbet...

Güncelleme Tarihi:

Soğuk Kuzey geceleri gibi memleket, hiç sabah olmayacak gibi geliyor bazen insana ama olacak elbet...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 08, 2017 05:11

Berkun Oya, son 20 yılda Türkiye’de yetişmiş en yetenekli kalemlerden... 1999’da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra kurduğu Krek Tiyatro Topluluğu, alternatif tiyatro akımının öncülüğünü yapan ekiplerden biriydi. ‘Güzel Şeyler Bizim Tarafta’, ‘Babamın Cesetleri’ gibi oyunları, senaryosunu yazdığı ‘Son’ dizisi büyük ilgi gördü. 2017’nin başında BluTV’de yayına giren, senaryosunu ‘Bayrak’ oyunundan yola çıkarak yazdığı ‘Masum’, ilk büyük internet dizisi olarak tarihe geçti, sektörde yeni bir kapı açtı. Yazarla; öykülerini, Radikal’de kaleme aldığı yazılarını, oyunlarını ve ‘terk edilmiş romanı’nı bir araya getiren kitabı ‘Esneyen Boşluk’u konuştuk.

Haberin Devamı

Soğuk Kuzey geceleri gibi memleket, hiç sabah olmayacak gibi geliyor bazen insana ama olacak elbet...
Ben çok sevdiğim bir yazarın yazılarını topluca elimin altında bulundurma şansını kaçırmak istemediğim için aldım bu kitabı. Siz niye çıkardınız? “Bir kitabım olsun”, “Yazılarım topluca bir arada dursun, geleceğe kalsın”, böyle düşünceler geçti mi içinizden?
- Geleceğe kalır mı bilmem ama geçmişi toparlamak iyi oldu, özellikle tiyatro oyunlarının basılması memnun etti beni.

Arka kapak yazısında, “Bu kitap yıllar içine dağılan metinlerin bir retrospektifi” deniyor. Bugüne dek yazdıklarınızın ne kadarı var bu kitapta?
- Epey eledik aslında. Bana kalsa daha da elerdim. Kitabın editörü Mehmet Said Aydın bir noktada beni durdurdu. İyi ki de durdurdu; bana kalsa bu kitap 50-60 sayfaya kadar düşebilirdi.

Haberin Devamı

Bir tür aşk-nefret ilişkisiyle geçiyor hayat

Yazdığı her şeyi çok kıymetli gören yazarlar da var. Siz onlardan değilsiniz o zaman? ‘Bırakalım çekmecede kalsın’cılardansınız...
- Öyle galiba. İnsanın geçmişte yazdığı bir yazıyla kurduğu ilişki nankör bir hal alabiliyor. Beğenmiyorsun, eksik ya da fazla ve hatta çoğu zaman dengesiz bulabiliyorsun, amacını aşan bir acımasızlıkla da kesip atabiliyorsun o yazıyı. O yüzden dışarıdan bakan bir gözün değerlendirmesi daha önemli. Üstelik Said bu anlamda benim son derece güvendiğim bir göz olduğu için bir yazar olarak şanslıydım, bir noktada ona teslim ettim kitabı, iyi de oldu.

En sert gazete yazılarınızdaki öfke bile ne kadar naif kalıyor bugün. Aradan geçen zamanda korkunç şeyler oldu...
- Karamsar bir tablonun içindeyiz evet ama ben biraz da bu meseleye Maupassant’ın ‘Eyfel Kulesi’ hikâyesi gibi bakmaya gayret ediyorum. Guy de Maupassant bütün eserlerini Eyfel Kulesi’nde yazmış. Bir gün sormuşlar, “Bu eserleri Paris’in en romantik, en güzel noktasında yazıyorsunuz, özel bir sebebi var mı” diye. O da “Paris’te Eyfel Kulesi’ni görmediğim tek yer orası da ondan” demiş. Türkiye’de olmayı da biraz buna benzetiyorum. Her şeyin bu kadar merkezinde olsak da mesafemizi sağlıklı tutmayı becermek gerekiyor sanırım. Bir tür aşk-nefret ilişkisini sürdürerek geçiyor hayatımız yaşadığımız coğrafya ve zamanla. Belki de bizi dinç tutuyor bu durum.

Haberin Devamı

Soğuk Kuzey geceleri gibi memleket, hiç sabah olmayacak gibi geliyor bazen insana ama olacak elbet...

Esneyen Boşluk Berkun Oya Everest Yayınları 440 sayfa, 29 TL

Sanırım asıl mesele umudu kaybetmemek

Nasıl baş ediyorsunuz olan bitenle?
- Bunu bana değil, memleket meseleleriyle cesaretle boğuşan insanlara sormak lazım sanıyorum. Kendi adıma son derece lüks bir yaşam sürüyorum: Sabah evimde uyanıyorum, evimde kahvaltı ediyorum, sevdiklerimle beraberim... Bizim üzerimize düşen; mücadele etmeyi ne pahasına olursa olsun sürdüren; hapislere konan, işlerinden olan, mesleklerini kaybeden insanlardan ilham almak ve onlara destek olmak.

İlginç benzetmeleriniz var; “Sevgisiz büyümüş bir baba gibidir bu ülke, hatırladıkça yaralarını, bağlanır basireti ve döver kendi çocuklarını”, “Türkiye sahibini ısıran köpektir”... 2017 Temmuz’undan bakınca nasıl bir Türkiye, nasıl bir dünya görüyorsunuz?
- Karanlıkların arkasından doğacak sabahı beklemek lazım, sabırla ve umutla... Gece uzun sürdü evet, soğuk Kuzey geceleri gibi memleket, hiç sabah olmayacak gibi geliyor bazen insana ama olacak elbet. Bu coğrafya çok uzun geceler yaşamış ama güneş hep doğmuş. Sanırım asıl mesele, umudu kaybetmemek, olan biten her şeye sağlıklı bir mesafeden bakabilmek, aşırı uçların hiçbirimize hiçbir faydası yok.

Haberin Devamı

Soğuk Kuzey geceleri gibi memleket, hiç sabah olmayacak gibi geliyor bazen insana ama olacak elbet...

‘Krek Tiyatro’nun sevilen oyunlarından ‘Babamın Cesetleri’...

Tiyatroyu; yapmak bazen ama özlemek her zaman güzel...

Neyle meşgulsünüz bugünlerde?
- Bir senaryo yazıyorum. Kesinleşmiş bir şey olmadığı için üzerine konuşmak için erken...

‘Masum’un gördüğü ilgiden memnun musunuz?
- Memnunum. O proje için çok fazla insan her anlamda elini taşın altına koydu. Alışılmış televizyon dizisi yapısının çok dışında bir sistemde çalışıldığı için ilk olmasının getirdiği sorunlar, acemilikler vardı ama ben ekipteki herkesin -başta yönetmen Seren Yüce olmak üzere- en iyi şekilde altından kalktığına inanıyorum. İçimize sinen ve huzurla hatırladığımız bir süreç oldu.

Haberin Devamı

Tiyatronuz Krek de, ‘Masum’ gibi öncü bir işti. Alternatif tiyatro akımının başını çeken ekiplerden biriydiniz. Sonra ne oldu da Krek kapandı?
- Krek uzunca bir mola verdi. Yavaş yavaş sonuna yaklaştığımız bir mola... Daha önce de vermişti. Bu kez süresi biraz uzadı ama belki buna ihtiyaç vardı.

Sizin konsantrasyonunuz neden tiyatro üzerinde değil bir süredir?
- Ben tiyatroya zaman zaman böyle aralar verdiğimde daha iyi oluyor. Sonra temiz bir sayfada, iyi bir başlangıç yapabiliyorum. Daha önce de üç-dört senelik aralar verdim. Tiyatroyu; yapmak bazen ama özlemek her zaman güzel...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!