Güncelleme Tarihi:
O kumak rahatlamanın, biraz da huzur ve sessizliğin tadını çıkarmanın en iyi yollarından biri. ‘Bibliyoterapi’ de kelime anlamıyla kitaplarla tedavi, okuyarak farkındalık, içgörü kazanma ve bu şekilde iyileşme anlamına geliyor. Ruh sağlığı uzmanları terapi sürecinde danışanın kişisel sorunlarıyla eşleşen bir öykü kitabını hastasına okuması için verebiliyor. Sonraki seansta da danışanın hikâyede fark ettiği ayrıntılar ve karakterin sorunlarla baş etme yöntemleri tartışılıyor. Bu sayede danışan bu sorunları yaşayan ilk ve tek insan olmadığını ve farklı çözüm yolları olduğunu keşfediyor. Benzer şekilde sanatla terapi de sık kullanılan bir yöntem. Örneğin Belçika’nın başkenti Brüksel’de sanat terapiyle ilgili bir proje hayata geçirildi. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yaptığı bir araştırmada müze ziyaretinin insanların stresini azalttığına dair sonuçlar elde edilmesinden hareketle psikiyatrların reçetelerine müze ziyareti yazabilecekleri belirtildi. Böylece hastalar şehirdeki müzeleri ücretsiz gezebiliyorlar. Biz de uzmanlarımıza bibliyoterapi ve sanat terapiyle ilgili görüşlerini sorduk.
‘Yazar okura iyileşme imkânı sunuyor’
Dr. Şeyma Çavuşoğlu, psikolog
◊ Yazarın emeğiyle inşa edilmiş bir hikâyenin akışında can bulan karakterler yeri geldiğinde bir dost, gerektiğinde bir yol gösterici, bazen de bilmemiz gerekeni bizim için yaşayan kahramanlardır. Kitap okurken yaşanan duygular, kişinin hayal gücüyle birlikte, destekleyici ve iyileştirici deneyimlere dönüşebilir. Bugün yapılan araştırmalar bize beynin nöroplastisitesini gösteriyor. Bir başka deyişle beynimiz yeni deneyimlerle değişiyor. Bu deneyimler bire bir başımıza gelenler olabileceği gibi, hayal gücümüzle oluşan imgelerin desteğiyle de gerçekleşebiliyor. Kısaca, yazar okura iyileşme imkânı sunuyor.
◊ Belçika’da psikiyatrların hastalarına ücretsiz müze ziyareti yazabilmeleri harika bir haber. İnsan her daim sanatı bir anlatım dili olarak kullanmış, kullanıyor. Sanat içimizde olanı dışa vurmamıza destek oluyor. Hem üretirken hem de başkalarının yarattığı eserlere şahitlik ederken bunu deneyimliyoruz.
◊ “Ben çöp insan bile çizemem” diyen kişiler bile bir alanda mutlaka yaratıcılıklarını kullanıyorlardır. Örneğin, yemek pişirirken veya farklı bir yoldan eve giderken... Sanat dilini konuşmak yaratıcılığımızın aktif olması demek. Bir müzeyi gezmek, bir eserin önünde vakit geçirmek, ressamın ya da heykeltıraşın bu işle ne dile getirdiğini içsel olarak duymaya açık olmak, yani ‘Bana ne hissettiriyor’ sorusunu sormak, yaratıcılığı tetikler. Yaratıcılığı aktif olan kişi çözüm üretme konusunda daha rahattır. Sanat üretmek de izlemek de içsel iyi olma halini destekler. İşte bu yüzden, bir doktorun müze ziyareti reçetesi kulağa çok anlamlı geliyor.
Ruha iyi gelecek kitaplar
◊ ‘Şairin Romanı’, Murathan Mungan (Metis): İçsel yolculuğa hazır olduğumuzda, varlığımıza dair derinleşmemizi destekleyebilir.
◊ ‘Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları (Su, Hava, Toprak, Ateş)’ serisi, Buket Uzuner (Everest): Hayatta zor kararlar almayı destekleyecek bir hikâye akışına sahip.
◊ ‘Hep Aşka Dair’, bell hooks (Nota Bene Yayınları): Yaşamda kendini konumlandırmak, toplumsal roller ve sevgi etiği üzerine...
◊ ‘Varoluşçular Kahvesi-Özgürlük, Varoluş ve Kayısı Kokteylleri’, Sarah Bakewell (Domingo Yayınevi): İnsanın varoluşuna dair sorguladıklarını, varoluşçu filozofların hayat öykülerini konu alarak aktaran bir kitap.
◊ ‘Simyacı’, Paulo Coelho (Can Yayınları): Tatmin ve tatminsizlik dengesine dair bir yolculuk.
◊ ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’, Clarissa Pinkola Estes (Ayrıntı Yayınları): Mitler ve öyküler aracılığıyla okuru, duygularını ve benliğini bir bütün olarak tanımaya davet ediyor.
◊ ‘Sevda Sözleri’, Cemal Süreya (Yapı Kredi Yayınları): İnsan olmaya dair, deneyim ortaklığı hissettiren yalın şiirler.
◊ ‘Poiesis: Psikolojinin Dili ve Ruhunuzun Söyledikleri’, Stephen K. Levine (Sola Unitas): Yaratıcılığı güçlendiren ve derinleştiren bir kitap.
◊ ‘Martı Jonathan Livingston’, Richard Bach (Epsilon): Kendini bulma yalnız bir yolculuk olabilir ve insan kendini uzaklaşmış hissedebilir. İşte bu mücadeleyi anlatan bir hikâye.
◊ ‘Sessiz Ev’, Orhan Pamuk (Yapı Kredi Yayınları): Aile ilişkileri ve nesillerarası aktarılan bilgilerin insandaki izlerine odaklanıyor.
◊ ‘Yürümek’, Henry David Thoreau (Kafe Kültür Yayıncılık): Fark etmek üzerine, bizi gözleme davet eden bir eser.
◊ ‘Hızlandıkça Azalıyorum’, Kjersti Skomsvold (Jaguar Kitap): İnsanlarla temas kurmayı ve algımızın yaşamımızı nasıl şekillendirdiğini anlatıyor.
◊ ‘Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet’, Murat Gülsoy (Can Yayınları): Zihnimizdeki seslerle yüzleşmek, zihinsel kalabalığımızı anlamak üzerine. Bu kitap Ceren Boz ve Nagihan Gürkan tarafından sahneye de taşındı.
◊ Ayrıca masallar da tercih edilebilir.
‘Şifa Veren Masallar’, Nazlı Çevik Azazi, (Doğan Novus) ve ‘Masal Terapi’, Judith Malika Liberman (Doğan Novus).
◊ ‘Shinrin Yoku: Orman Banyosu’, Hector Garcia&Francesc Miralles (İndigo Kitap): Ekopsikoloji alanında yapılan araştırmalar bize insanın doğayla temasının destekleyici olduğunu gösteriyor. Doğaya özlem duyan kişilerin bu kitaba göz atmalarını öneririm. Doğada olmak, doğayla ilişkimizi tazelemek bize yalnız olmadığımızı hatırlatıyor.
Mutlu hissettiren müzeler ve galeriler
◊ Mekân olarak sizi çeken birkaç galeriyi dönemsel gezmenizi, değişen sergileri ve farklı tarzlarda eserleri görmenizi tavsiye ederim. Mekânın da iyi hissettiren bir yer olması sanata şahitliğinizi destekler. Benim İstanbul’da kişisel olarak içinde iyi hissettiğim galeri Meşher.
◊ Sabancı Müzesi, Pera Müzesi aklıma ilk gelen müzeler. Bunlar İstanbul’da. İstanbul dışında da sizi çeken sanatsal alanlar bulabilirsiniz. Tarihi bir yer olabilir, doğanın sunduğu manzarayı gezdiğiniz bir yer olabilir. Sanat tanımınızı genişletmenizi öneririm.
◊ Sanata hayatının içinde daha çok alan açmak isteyenlere de ‘Sanatçının Yolu’, Julia Cameron (Butik) kitabını öneririm.
‘Beynimiz ve bedenimiz sanatla dönüşür’
Sanatsal faaliyetlerin beynimize etkilerine odaklanan, Susan Magsamen ve Ivy Ross’un yazdığı ‘Your Brain on Art: How the Arts Transform Us’ (Sanat Üzerine Beyniniz: Sanat Bizi Nasıl Dönüştürür) isimli kitap geçen ay yayımlandı. Kitapta anlatılanlar anabaşlıklarıyla şöyle:
◊ Sanatsal bir aktivite yaptığımızda beynimiz ve bedenimiz dönüşür. Sanat aracılığıyla edindiğimiz bilgi bizi iyileştirir. Gelişmemize ve daha güçlü topluluklar kurmamıza yardımcı olur.
◊ 45 dakika gibi kısa bir süre de olsa bir sanat projesiyle uğraşmak, beceri seviyemiz ne olursa olsun, stres hormonu kortizolü azaltır. Ayda sadece bir sanat dalıyla ilgilenmekse ömrümüzü 10 yıl daha uzatabilir.
◊ Müzik aleti çalmak bilişsel becerileri geliştirir ve öğrenmeyi arttırır. Bir diyapazonun titreşimleri strese karşı ses dalgaları yaratır. Bir sergiye gitmek duyularımızı harekete geçirir. Doktorlar yalnızlık, bunama ve diğer birçok fiziksel ve ruhsal sağlık sorununu gidermek için müze ziyaretlerini reçete ediyorlar.
‘Sanatsal faaliyetlerin insanı daha dingin yaptığı biliniyor’
Prof. Dr. Hüsnü Erkmen
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi psikiyatri uzmanı
◊ Ben de hastalarıma sanatsal faaliyetlerde bulunmalarını, tiyatro, sinema ve konsere gitmelerini öneriyorum. Gidenler faydalandıklarını söylüyor. Sanatsal faaliyetlerin insanı daha dingin yaptığı biliniyor. Bu yüzden psikiyatri hastanelerinde uğraş etkinliklerinde sanatsal faaliyetler vardır. Hastanemizde de resim, ebru, müzik gibi faaliyetler düzenliyoruz.
◊ İstanbul bir müzeler şehri. Özel müzeler daha zengin içerikler sunuyor ancak ucuz değil. Saraylar; resim, heykel, arkeoloji ve deniz müzeleri hastalarımıza iyi geliyor. Diğer şehirlerimizde de çok güzel müzeler var. Özellikle bahar aylarında açık hava müzeleri çok keyif verici olabilir. Hem müze görmek hem de açık havada dolaşmak ruh haline iyi gelir.
‘Stresi azaltır, empatiyi arttırır’
Dr. A. Fuat Beşkardeş, psikiyatri uzmanı, psikoterapist
(Gümüşsuyu Nar Psikiyatri)
◊ Hikâye anlatmanın, yaratıcı yazmanın ve okumanın olumlu etkileri uzun zamandır biliniyor. Yunan kütüphaneleri şifalı güçlere sahip kutsal yerler olarak görülürdü. Bu yöntem sağaltım süreci yaşamak isteyen her yaştan ve gruptan danışana uygundur. Tek koşul, kişinin okumaya niyetli ve istekli olmasıdır.
◊ 2008’den bu yana bilişsel davranışçı terapi ekolüne ve şema terapiye destek olarak klinik pratiğimde bibliyoterapi, sanat terapisi ve sineterapiyi (sinemayla terapi) uyguluyorum. Terapi ödevlerini düzenli yapan hastalarımda daha çabuk iyileşme ve hastalıklarının nüks oranlarında belirgin azalma gözlemledim.
◊ Bu tedaviyle danışan seans dışında da problemlerini veya hastalığını ele alabiliyor. Problem veya hastalık her neyse, birçok bireyin aynı durumu yaşadığı ve iyileşme sağladığı hissini de ediniyor.
◊ Bu yöntem çeşitli klinik ortamlarda birçok psikolojik sorun için uygulanıyor. Özellikle öfke kontrol bozuklukları, anksiyete ve duygu durum bozuklukları, aile içi iletişim problemleri, yeme bozuklukları, agorafobi, sosyal fobi, alkol ve madde bağımlılığı, strese bağlı ruhsal bozuklukların tedavisinde bibliyoterapi başarıyla kullanılıyor.
◊ Bibliyoterapi tıpkı klasik psikoterapide olduğu gibi aşağıdaki adımlardan oluşur:
‘Ben de hastalarıma öneriyorum ama tek başına yeterli değil’
◊ Belçika’da başlayan, psikiyatrların müze reçete edeceği projeyi tüm kalbimle destekliyorum. Hastalarıma müze ziyaretleri yanında tiyatro, sinema, performans ve konser aktiviteleri de öneriyorum. Terapi sürecine katkısı oluyor.
◊ Ancak bunlar tek başına etkin bir tedavi metodu değildir. Destekleyici etkisi olur. Bu anlamda, öncelikli psikiyatrik değerlendirme ve görüşmenin yapılması ve bir psikiyatri uzmanı ya da klinik psikolog rehberliğinde uygulanması önerilir. Ağır depresyonlarda ya da yüksek kaygı durumlarında klinik olarak belli bir seviyeye gelindikten sonra pratiğe eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. (Dr. A. Fuat Beşkardeş)