Güncelleme Tarihi:
Muazzam bir albümle kapandı 2017: Fazıl Say’ın, dünü ve bugünü çoğunluğun aksine doğru bir biçimde kavramış ve şiirlerini de yarın başka türlü olsun diye kurgulamış şairlerimizden seçip bestelediği şarkılardan oluşan ‘Güz Şarkıları’yla.
Yalnızca eski yılı kapatıp yeni bir yılı açmakla kalmayacak bu albüm. Daha fazlasını yapacak; müziğimize çağ atlatacak. Ece Ayhan’ın şiirinden bestelenen ‘Zambaklı Padişah’ta, “Duyduk ki bir daha kuş getirmek sınıfa, intihar olmuş cezası hal ve gidişat tüzüğünde” diyor Dağüstün. Bu ekip, bu albümle yalnızca hayatımıza kuş getirmekle kalmıyor, müziğe de kuş konduruyor. Öylesine mütekâmil bir albüm bu. Ekip sağlam. Resmen kapı gibi. Büyük şairlerin büyük şiirlerine çok yakışmış besteler yapmış Fazıl Say. Vokalde Güvenç Dağüstün ve piyanoda Ece Dağıstan, bu güçlü şarkıları daha da yükseltmiş, gökyüzünün katlarına yerleştirmiş. Kırk yılda bir rastlanabilecek, denk gelinebilecek bir albüm bu.
Gemiler ve kuşlar
Nâzım Hikmet (‘Güz’ ve ‘Akrep Gibisin’), Can Yücel (‘Yeşilmişik’), Cemal Süreya (‘Usulcana’), Ece Ayhan (‘Zambaklı Padişah’), Behçet Aysan (‘Rüzgâr Rüzgârlarla Konuşur’), Ahmed Arif (‘Hasreti Uykularda’) ve Attila İlhan’ın (‘Adım Sonbahar’) şiirleri Fazıl Say tarafından; şiirlerin ritmi, dengesi, söz uyumu bozulmadan bestelenmiş. Müziğimizde, şiirlere el atılması, bestelenmesi nadir değildir. Ama Ergüder Yoldaş, Timur Selçuk ve birkaç başka örnek dışında, şiirlerin hakkını verene pek de fazla ya da kolay kolay rastlanmamıştır.
Bir bakış açısıdır bu. Ya da dünyayı kucaklama biçimi. Kimi besteci şiiri, kendisini bir basamak yukarı çıkaracak bir malzeme olarak görmüştür. Bu durumda da kendi bestesini/şarkısını, elbette ki şiirin önüne koymuştur. Çok az besteci de, şarkısını yaratırken şiirin güçlü dünyasına hapseder kendisini ve bu mahpusluk hali, şiirin yeni bir sanat eserinde (evet, şarkıyı aşan bir şeyden söz edilebilir artık bu noktada) vücut bulmasına kadar sürer. Fazıl Say her bir şarkısını, böyle bir yol ve yordamla yaratmış. Başta Derya Türkan, Hakan Güngör, Volkan Hürsever, Ediz Hafızoğlu ve diğer konuk müzisyenlerin katkısı da yüz ağartıcı. Dağüstün ve Dağıstan da, kapıda koyvermelerine rağmen, dönüp dolaşıp ceplerine girmiş kuşları tek tek çıkarmış, kalplerimize doğru salmışlar.
Bir demet yasemen
Türk müziğinin çok kıymetli solistlerinden Vedat Çetinkaya, 2 diskli/24 şarkılı bir albümle geri döndü. Albümün repertuvarı, adını (‘Altın Şarkılar’) haklı çıkaracak kadar iyi. Şarkıların düzenlenme ve söylenme biçimleri de, o eski güzel ve Türk müziğinin başımızın üzerinde yeri olduğu zamanlardaki gibi sade, temiz, pırıl pırıl… Ama şu var ki zaman değişti, müziğin altından çok pop aktı. Bu sebeple bu albüm, belirli bir yaşın üzerinde olup, eskinin o sakin günlerini ve şarkılarını arayan bir grup insan dışında kimselere bir şey ifade etmeyebilir. Ayak dirememek gerekir; zaman hiçbir biçimde geriye işlemiyor. Her alanda olduğu gibi müzikte de durum böyledir.