Güncelleme Tarihi:
anat eserinin üretim süreciyle ilgili önemli bir yanlış anlaşılma var. Hayır, bir sanat eserinde imzası olan sanatçı o eserin tamamını tek başına üretmiyor. Yapıtların ortaya çıkarılmasında büyük payı olan ancak sıklıkla görmezden gelinen ustalar, emek yoğun sektörlerin unutulan kahramanları gibi aslında. Oysa haklarını teslim etmek zor değil. İstanbul Modern’in yeni açılan sergisi ‘Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar’da olduğu gibi...
‘Gökmen Usta çözüm önerileri sundu’
İstanbul Modern’in Ekim 2018’de İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) desteğiyle başlattığı Uluslararası Misafir Sanatçı Programı, farklı coğrafyalardan 10 sanatçıyı İstanbul’daki zanaatkârlarla birlikte üretim yapmak üzere buluşturdu. Bu işbirliklerinin meyveleriyse açılan sergiyle sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
23 Ağustos’a dek sürecek sergide yazma, halı, döşeme, nakış gibi farklı alanlarda ustalaşan zanaatkârların birçok farklı coğrafyadan İstanbul’a gelen sanatçılara nasıl ilham verip yardım ettiklerini görebileceksiniz.
Danimarkalı sanatçı ikilisi Randi ve Katrine (Jørgensen-Malinovsky) de İstanbul’u ziyaret edenlerden... İkili, marangoz Gökmen Uzun’la işbirliği yapma fırsatı yakaladı. Eserleri için onlara ilham verense İstanbul’daki kuş evleri, hamamlar ve Osmanlı mimarisinin kubbeli yapıları olmuş.
Randi ve Katrine, aynı dili konuşamasalar da Gökmen Uzun’la çok iyi anlaştıklarını anlattı: “Fikirlerimizi, aklımızdakileri çok iyi anladı. Parçaların birbirine nasıl bağlanacağı konusunda bize yol gösterdi. Kubbeler için çözümlerle geldi.”
***Görmezden gelinen ustalar emek yoğun sektörlerin unutulan kahramanları gibi aslında.***
‘Tüm eserler soyut, hiç figür yok’
“Seçtiği renklerde çok başarılıydı” diyerek söze başlayan Kantar, sanatçının İstanbul’da hissettikleri doğrultusunda renkleri seçtiğini söyledi. Hernandez ise “Aklımda projeyle İstanbul sokaklarında yürürken ilk önce kendimi baskı altında hissettim. Çünkü görmem gereken çok şey vardı. Nereden başlayacağımı da bilmiyordum. En çok tüm sanat eserlerinin soyut olması dikkatimi çekmişti. Hiç figür yok. Ebru için de aynısı geçerli. Renk körü olduğum için ana renklerle çalışmaya özen gösteriyorum. Sonucun ne olacağını tam olarak bilmemek de heyecanlı” diyor. Zanaatkârların sanata katkılarını sorduğumda ise şu cevabı verdi: “Nesime Kantar çok nazikti ve işbirliğimizden çok mutluydu. İltifat gibi hissetti. Aslında bu serginin tamamı zanaatkârlar için bir iltifat.”
Fifti fifti!
Sanatı sanat yapan nedir; sanatçının fikri mi yoksa zanaatkârın el işçiliğini uygulaması mı? Bu zor bir soru. Neredeyse ‘tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar’ sorusu kadar da çetrefilli. Ancak bu sergide yer alan sanatçılar, belki de zanaatkârlarla yaptıkları işbirliklerine duydukları saygıdan olacak, net bir şekilde cevapladılar: Fifti fifti! Danimarkalı sanatçılar Randi ve Katrine’in açıklaması şöyle: “Sanatı sadece birinin emeği
ya da fikriyle kısıtlamak mümkün değil, sanat eseri bir işbirliğinin sonucu.”
10 eser için işbirliği yapıldı
Randi & Katrine ve Gökmen Uzun ile Rodrigo Hernandez ve Nesime Kantar’ın işbirliğinin yanı sıra sergide sekiz sanatçı-zanaatkâr ‘buluşması’ daha var. Servet Koçyiğit yapıtındakşi nakış ve yorgan işleri için Abdullah Karahan ve Özgü Karcı’dan destek aldı. Rana Begüm, metak sıvama ustası Lokman Çilingir’le çalıştı. Dövü üzerine çalışan Wael Shawky’ye Zeki Topbaş yardım etti. Jorinde Voigt, döşemeci Abdullah Doğan’la, Benji Boyadgian metal ustası Artin Aharon’la çalıştı. Yazma üzerine çalışan Outi Pieski’ye Veliye Martı yol gösterdi. Faig Ahmed ise halı ustası Erhan Ör’le işbirliği yaptı.