‘Sıfır Bir’den Çukur’a, depresyon gettoya kısmet

Güncelleme Tarihi:

‘Sıfır Bir’den Çukur’a, depresyon gettoya kısmet
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2019 08:30

“Sıfır Bir: Bir Zamanlar Adana’da” ile derinden ivme alan ‘Çukur’la yerini bulan yeni bir açılım yaşıyoruz. Kabına sığmayan gettoların hırçın enerjisi yepyeni şeylerin habercisi...

Haberin Devamı

Uzun süre zenginlerin hayali dünyasını anlatarak yüzeye bir çentik bile atamayan dizi sektörü, kenarın, varoşun, unutulmuşun, gözden çıkarılmışın hayatını keşfetti. ‘Çukur’, ‘Sıfır Bir’den fazlaca esinlense de onun derdini kitlelere yaymak konusunda iyi bir iş yaptı.
İstanbul’un Koçova Mahallesi ve Adana’nın Hürriyet Mahallesi bize yalan söylemiyor, hiçbir şeyi süslemiyor. ‘Çukur’, özellikle birinci sezonunda çatılarda, yıkık sokak aralarında koşturan, halı saha maçında kavga çıkaran, gasptan, yankesicilikten, hırsızlıktan yolunu bulmaya çalışan işsiz genç erkek güruhunu olabilecek en estetize haliyle yüzümüze çarptı.
Yaralı ama hırt hikâyeler
Diziyi ayakta tutan mafyöz aile dinamikleri değil bu arka fon, allanıp pullanmamış, çirkinliğiyle, döküntülüğüyle ve telaşıyla güzel varoş oldu.
‘Sıfır Bir’de de yoğunca hissettiğimiz lümpen isyanı, adaletsizlik duygusunun abartılı delikanlılıkla dışavurumu arabesk ruhlu, yaralı ama hırt hikâyelerde can buldu.
‘Çukur’un ikinci sezon açılışında çok çarpıcı yaptığı gibi ‘Yakarsa Dünyayı Garipler Yakar’ ile Müslüm Gürses’e, ‘Sıfır Bir’de Yılmaz Güney’e sokulmanın verdiği romantik, nostaljik hislerle kenar mahallenin karakteri yoğruldu.
O gariplerin şarkılarını rap yıldızları söylemeye başladı. Gazapizm, Allame, No.1, Müslüm Gürses’in miras bıraktığı duyguya sahip çıktı. Öfkenin, yılgınlığın, yoksunluğun dozu arttı.
Mağdurların
yeni manifestosu
Şarkılarıyla yeraltından çıkıp anaakıma gürül gürül akan bu isyan, yeni mağdurların manifestosu. Çukur’un en büyük hit’i ‘Heyecanı Yok’ta Gazapizm özetliyor: ‘Gelecek için bir hedefin yok, yarının yok! Temel güvenin yok, illegal, legal, düzenin yok.’
İşte tam da bu damar bizi yalılardan, uyduruk holdinglerden, Beykoz villalarından çıkarıp gerçeğin kalbine, sokağa taşıyacak. ‘Mahalle dizisi’ dediğimiz şey artık ‘Perihan Abla’nın, ‘Akasya Durağı’nın arnavutkaldırımları değil. Cennet Mahallesi’nden Hürriyet Mahallesi’ne, Çukur’a evrilişimiz üzerinde uzunca düşünmeyi hak ediyor.
Gettonun ‘sayko’ enerjisini artık tutmak mümkün değil. Bu kalıbına sığmayan delikanlı ruh daha çok diziye, filme, şarkıya ilham olacak. Kendini geliştirecek, dijital platformlar özgür bir alan sağlamaya devam ederse dizi sektöründe çok olumlu bir kırılma yaratacak.

‘Sıfır Bir’den Çukur’a, depresyon gettoya kısmet


Çiğ, sahici, kan-revan...
Çünkü bu delikanlılık ‘Kurtlar Vadisi’nden, ‘Deli Yürek’ten bildiğimiz beylik klişe değil. Çiğ, sahici, tekme-tokat, kan-revan bir şey. Yıllarca kafamızı öteki tarafa çevirdiğimiz adamlar Cio, Savaş, Özgür, Anafor ya da Meke, Celasun, Kemal...
Çukur bugüne kadar bu dışlanmış çocukların depresyonunu, hıncını, isyanını çok iyi anlattı. Mahallede çukur metaforuyla (içine gireni yutma, insanları yutarak ayakta kalan makine) güçlü bağlar kurdu. Yeni mağdur kimliğini güzel ördü. Fakat ikinci sezondan itibaren ‘Sıfır Bir’in hâlâ koruduğu samimiyeti kaybediyor. Kara Kuzular arkı, aile mevzuuna meydan okumasıyla enterasan olsa da, önce suyu çıkarılıp sonra havada bırakılmış bir numaraya dönüştü. Cumali narsisistik bir sosyopata dönüşmek üzere ve sonunda Yamaç’ın rüyalarıyla psikanalize dalarak yolumuzu şaşırdık.
‘Çukur’ hâlâ son zamanların ekrandaki en heyecan verici gelişmesi. Ama ona az kaldı devrim yaptıran biricik ruhuna, neo-mahallenin canına sahip çıktığı sürece bir efsane.

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!