Gizem COŞKUNARDA gcoskunarda@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2018 14:26
Gazeteci Yücel Sönmez ve fotoğrafçı Bahar Gökten, kendileri gibi gönlünü doğaya kaptırmışlara yol gösterecek bir rehber hazırladılar; ‘Alaca’. Kitap, ikilinin tecrübelerinden yola çıkarak doğanın kalbine dönmeyi dileyen herkese atılacak en doğru adımları anlatıyor.
'Alaca’, adım adım doğaya dönüşün hikâyesini anlatıyor. Sanırım bu biraz da sizin hikâyeniz...
Bahar Gökten: Kapitalizm ve nüfusun büyük kısmının şehirlerde yaşamasıyla gezegenin büyüyen sorunları her şeyi yok ederken, öze dönmeye yönelmiş, deneyimleyen ve araştıran birçok candan ikisiyiz. Bir süredir kendimi kolektif bilinçte duyulan tekrar bir araya gelme, sevme ve barışma halinin bir parçası hissediyor ve paylaşmaya özen gösteriyordum. Bu sayede bir araya gelip tecrübelerimizi birlikte yazmaya karar verdik.
Yücel Sönmez: Kitap İstanbul trafiğinde sıkışıp kalan Deniz ve Ada’nın İstanbul’da sıkışıp kalan hayatlarını kurtarma çabasını anlatıyor. Nasıl bir yaşam istiyoruz, orada ne yapacağız, nasıl geçineceğiz, neyi nereye kadar yapabiliriz gibi sorulara verdiği yanıtlarla kitap biraz da rehber niteliğinde. Dağda, köyde, kasabada gezip Anadolu’nun birçok yerini yerleşmek için tarıyorlar. Amaçları üretken, samimi, kendi kendine yeten, doğaya saygılı, mutlu ve yavaş bir yaşam.
Şehir hayatından bıkan ama düzenleri altüst olur korkusuyla hiçbir yenilikçi adım atamayanlara tavsiyeniz ne olur?
Y.S: Tam da bu nedenle kitabın hemen başında Şems-i Tebrizi’nin güzel bir sözü yer alıyor. “Düzenim bozulur, hayatım altüst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” Elbette hayatta köklü değişiklikler yapmak kolay değil, her şey öyle bugünden yarına değiştirilemeyebilir. Ancak bu olmaz demek de değildir. Kitaptaki kahramanlarımız Deniz ile Ada bu değişikliği bir süreç olarak ele alıyorlar. Köylere, çiftliklere, komünlere yollarını düşürüyorlar, kasabalara bakıyorlar. Bir yandan da şehirden kopma planları yapıyorlar. İşin içine girdikçe karşılaştıkları sorunları adım adım çözmeye çalışıyorlar. Aslında ben de kırsal yaşamı bilmeyen ve deneyimlememişler için aynı yöntemi, yolu öneririm. Deneyin ve kendiniz için neyin uygun olduğuna ondan sonra karar verin.
Doğanın dinamiği tüketmekten çok üretmek
Büyük şehirden kaçıp Ege’ye yerleşerek o malum kafeyi açtıktan kısa süre sonra birikimlerini tüketip şehre geri dönen birçok insan tanıyoruz. Sizce hata nerede yapılıyor?Y.S: Hata, para kazanmaya gitmekte. Bu, şehrin dinamiğinin de temeli. Somut bir üretimimiz yok şehirde. Tüketime dayalı bir hayatın içindeyiz. Bu nedenle şehirlerde para kazanmamız gerekiyor. Oysa doğayla iç içe bir hayatın en temel dinamiği tüketmekten çok üretmek. Kafe açıp çok para kazanmak değil, domates ekip az para harcamak böyle bir hayat için daha doğru.
Bunun adı şehirden kaçış mı olmalı yoksa doğaya dönüş mü?B.G: Sadece kaçanın değil, kovalayanın da kendimiz olduğunun farkına varacak kadar çok kaçtım. Sonra oluşan bu iç çatışma yerine barışçıl iletişim yolunu tercih ettim ve sorular sordum: ‘’Beni burada güvensiz hissettiren ne?’’ ve o büyülü soru: ‘’Neye ihtiyacımız var?’’ Gerçekten odaklanabilirsek ve sahici olabilirsek, o adımlar kendiliğinden akıyor.
Y.S: Aslında ikisi de. Şehirden kaçmamızı gerektirecek çok neden var. Havanın inanılmaz kirli, besinlerin zehirli, suların temiz olmaması gibi en hayati konularda şehirler arkamıza bakmadan kaçmamızı gerektirecek kadar sorun yumağının içinde. Bu hem ruh hem de beden sağlığımızı ciddi olarak tehlikeye atıyor. Bunun panzehri ise evet doğaya dönmek ve mümkün olduğunca kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılamak.
Yaşayacağımız yeri neye göre belirlemeliyiz, yapacağımız işin önemi var mı? Yoksa basit bir hayat hedeflemek yeterli mi? Y.S: Söylediklerinizin hepsinin çok büyük bir önemi var. “Buranın manzarası çok güzel” deyip orayı yurt edinmek çoğu durumda yeterli değil. Kimlerle birlikte o coğrafyayı paylaşacağınız iyi bilinmesi gereken bir konu. Sadece insan değil, diğer canlıları da kastediyorum. Akdeniz, bozkır, Karadeniz... Birbirinden çok farklı iklimler. Yemekleri farklı, canlı çeşitliliği farklı, eğlencesi farklı, insanı farklı. Bu farklılıkları görmeden ve ne istediğimizi tam olarak bilmeden girişilen bir macera içinde büyük riskler barındırır.
B.G: Yeni yaşam alanında kendini nasıl hissettiğine, doğa anayla bağın kuvvetine, kendini dönüştürmek için açabildiği alana ve temel ihtiyaçları karşılamak için bulunan kaynaklara bakmak bence güzel olabilir. İhtiyaçları karşılamak için ne gibi emekler verilebilir, elimizden neler gelir, türetici olabilmek, yani tükettiklerimizi üretebilmek için hangi tohumlarla başlayalım gibi...