Güncelleme Tarihi:
Kadıköy’e gitmiş hemen herkes o apartmanın önünden geçmiştir. Bugünkü REXX Sineması’nın karşısında, numarası 17... Yeni sakinleri kim bilinmez ama 70’li yıllarda, Tatar kökenli Sivrioğlu ailesi tarafından yaptırılan o apartman, bir zamanlar, semtinin o çokkültürlü döneminin tanıklarından biriydi. Somer Sivrioğlu, 1971’de o binada doğdu, daire kapılarının kapanmasının ayıp olduğu son döneme yetişti. Kokuları takip ederek o akşam nerede yemek yiyeceğini seçiyor, Rum, Yahudi ve Ermeni komşularının elinden en leziz topiği, lakerdayı tadıyordu.
Restoranlarda bulaşık yıkamakla başladı
1980’lerin başında, o komşular dönmemek üzere gittiler. Sivrioğlu da ailesiyle Kalamış’a taşındı. Daha az arkadaşı, beslenme düzeninde de tekdüzelik vardı artık. Ama yemeğe merakı hiç azalmadı. 1986’da Taksim’deki ilk McDonald’s şubesinin kuyruğunda iki saat beklemişliği, sırf iskender yemek için Bursa’ya gitmişliği var. Annesinin Bodrum’daki meyhanesinde ara ara yemek de yapıyordu ama şef olmak istediğini, turizm otelcilik okuduktan sonra yüksek lisans için gittiği Avustralya’da anladı. 25 yaşındaydı, işe restoranlarda bulaşık yıkamakla başladı. Sonrası malum... Efendy ve Anason adlı iki restoran açan Somer Şef, modern Türk mutfağını yansıtabileceği mönüler hazırlıyor, mesela ‘trüf mantarı yağında bamya’ servis ediyordu: “Batı’ya yüksünüyor, modernizmi tamamen Batı’yla ilintili zannediyordum. Kendi kültürünü göz ardı eden bir nesildik. Bizim için Türk mutfağı önemli değildi. Fransız mutfağı ve İtalyan mutfağı değerliydi.”
Bakış açısı, Kadıköy’deki meşhur Çiya restoranın yaratıcısı Musa Dağdeviren’le tanıştıktan sonra değişti. Dağdeviren, Anadolu mutfağı akımının henüz başlamadığı o yıllarda, bölgeleri araştırıyor ve reçeteleri değiştirmeden mevsiminde pişiriyordu: “İnsanın olmadığı ve olması gereken yeri bilmesi çok önemli. Musa Dağdeviren bana bunu öğrenme fırsatı verdi. Sayesinde kendi kültürüme merak sardım. Bir şansım da Avustralya’da göçmen olmaktı. Restoran açarken düşüncem, onların lezzetlerine Türk dokunuşları katmaktı veya o zaman ne popülerse üzerine sumak atmaktı! Beklentilerinin bu olmadığını gördüm. Benden Türkiye’ye geldiklerinde yedikleri veya geleceklerse bilmeleri gerektiğini düşündükleri yemekleri istiyorlardı.”
Sivrioğlu için önemli bir diğer isim, 2015’te restoranına koç yumurtası yemeye gelen Avustralyalı gazeteci David Dale. Dale, yediklerinden sonra Türk mutfağını merak edince birlikte kitap yazmaya karar veriyorlar. İçinde 140 geleneksel ve modern tarifin yer aldığı ‘Türk Mutfağında Bir Macera: Anadolu’ işte böyle doğuyor.
Önce yurtdışında yayımlanan kitap bu ay başından itibaren Türkçesiyle raflarda. Altı ay boyunca Antep, Malatya, Van, İstanbul, Edremit, Bodrum, Muğla ve Antalya dahil pek çok kenti gezen ikili, evlerde ve lokantalarda yemek yedi. Sivrioğlu malzemeleri dünyanın her yerinde bulunabilecek tarifleri derledi. Madımak otunu anlatmadığı için eleştirilmiş mesela ama niyetinin, Anadolu mutfağını anlatmak olduğunu, bazı reçeteleri de evdeki malzemelerle yapılabilecek hale getirdiğini söylüyor. Bir de Dale’in, Bodrum’da neden her yerde şnitzel, pizza, hamburger servis edildiğini anlayamadığını, “Bu kadar önemli bir tatil yöresinde bu kültürün yemekleri neden yansıtılmıyor” diye sorduğunu...