Güncelleme Tarihi:
Fşekhane Black Box sahnesinde prova gününde buluşuyoruz Elvin Beşikçioğlu ve Selin Tekman’la. Beşikçioğlu, Hacettepe Üniversitesi konservatuvar mezunu. Eşi, oyuncu Erdal Beşikçioğlu’nun yönetmenliğini yaptığı ‘Gidion’ın Düğümü’nde Elvin Hanım bir veliyi canlandırıyor. Selin Tekman ise Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunu. Oyunda bir öğretmen rolünde... Sahneye tutkun bu iki oyuncuyla yeni oyunlarından yola çıkarak sohbet ettik.
* Uzun bir aradan sonra sahneye dönmek nasıl hissettirdi?
Elvin Beşikçioğlu: Pandemi başladığında çevrimiçi tiyatrolar gündeme gelmişti. “Olabilir mi olamaz mı, o bir tiyatro mudur değil midir” tartışmaları esnasında ‘Fahrenheit’ı hazırlamıştık ama o koşullarda sahneleyemedik. O sırada bu oyunu hazırladık. Başta çevrimiçi oynayacaktık ama tiyatrolar kademe kademe açılınca seyirciyle buluştuk. Kaç yıllık sanatçı olmama rağmen o kadar aradan sonra sahneye çıkınca elim ayağım kesildi.
Selin Tekman: Normalde sezon biter, en fazla iki ay ara verirsiniz ve tekrar başlarsınız. Pandemide uzun bir ara verip dönünce heyecanlandım; dizlerim titriyordu.
‘Çocukları kaybediyoruz’
*Nasıl hazırlandınız role?
Elvin Beşikçioğlu: Önce karakterin doğrularına yanlışlarına, gördüğü açılardan bakmaya çalışıyorum. Bu bedenden başka bir bedenim yok; mecburum onunla oynamaya, bu nedenle kendimi olabildiğince geride tutmaya çalışıyorum. Doğru da yapsa yanlış da yapsa o insanın doğru bildiklerine güvenip onunla beraber ilerlemeye gayret ediyorum.
* Oyun bir veliyle bir öğretmenin buluşması üzerine. Siz ülkemizdeki eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Elvin Beşikçioğlu: ‘Gidion’ yurtdışındaki bir yazarın yazdığı bir oyun, Amerika’da geçiyor. Sistemler neredeyse aynı. İsterseniz çocuğu özel okula verin veya devlet okuluna, birçoğunu kaybediyorsunuz. Okulları suçlayabiliriz ki ben özellikle şu açıdan suçluyorum: Okullar çocukların mutlu, önyargısız ve özgüvenli birer birey olmalarını sağlama görevlerini unutuyor. Onlara sadece diretilen matematik, fizik, kimya dersleri ve akademik başarı… Bu kalıba son derece gıcık oluyorum. Korkunç bir şey, çok büyük bir ötekileştirme. Çocuklarımı okuttuğum bütün okullara bu sisteme karşı olduğumu söyledim. Benim için çocuğun mutluluğu, özgüveni, ayaklarının yere basması, sanatla ilgilenmesi, kendini ifade edebilmesi daha mühim.
“Yaş aldıkça aslolanın oyunculuk değil, o büyüyü yaratmak olduğu gerçeğiyle karşılaşıyorsun.”
* Selin Hanım, siz bir öğretmeni canlandırıyorsunuz...
Selin Tekman: Örnek aldığım ya da kötü etkilendiğim öğretmenlerim vardı. Onlar çok etkili oldu bu karakteri çözmemde. Selin olarak baktığımda durmayacağım bir yerde duruyor. Haklılıklarını anlamaya çalıştım.
* Günümüzde çocuk yetiştirmek zor mu sizce?
Elvin Beşikçioğlu: Bence her dönem zordu. Anneme sorsanız o dönemde de zordu mesela (gülüyor). Çocuk hep zor. Çocuk dediğiniz şey her dakika büyüyen bir canlı… Gören, duyan, beyni sünger gibi olan, her türlü bilgiyi anında çeken. Bebekliği en kolay zamanları... Çocuk okulla tanışana kadar çocuk. Anaokuluyla beraber sosyal çevreye katılmaya başlıyor, iyi ve kötüyü görmeye başlıyor.
* Sosyal medyanın çocukların hayatındaki yeri çok büyük…
Elvin Beşikçioğlu: Benim oğlum bilgisayara öyle bir alıştı ki artık onunla yaşıyor. Küçükken sınırlama getirebiliyordunuz ve buna uyabiliyorlardı çünkü dışarıda bir sosyal hayat vardı. Okuldan geliyorlardı, bahçeye çıkıyorlardı. Her ay en az iki öğrencinin doğum günü kutlaması oluyordu. O zamanlar kim götürecek diye hesaplar yaptığım partilerin ne kadar önemli olduğunu anladım. Şimdi çocukların böyle bir talebi yok. Odalarına kapanıyorlar, hem yazışıyorlar hem oyun oynuyorlar.
* Sanat çocuk için ne kadar önemli?
Elvin Beşikçioğlu: Çok… Sanat çocukta özgüveni yükseltir, kendini ifade edebilmeyi sağlar. Zihnini geliştirir, vizyonunu açar. Görüş alışverişi yapmayı, anladığını anlatmayı öğretir. Sanat hayatına ne kadar erken girerse o kadar iyi.
‘Sonsuz ihtimaller dahilindesin’
* Oyunculuk size ne ifade ediyor?
Selin Tekman: Benim için yaşamsal. Oyuncu olduğunda her şey olabiliyorsun. Sonsuz, sınırsız ihtimaller dahilindesin, bu çok büyülü geliyor bana. Ölebiliyorsun mesela, doğabiliyorsun... Beni ilk alan şey buydu. Çocukken her mesleğe heves ederdim. Hepsini olabileceğim tek bir meslek vardı, o da oyunculuktu. Tiyatro, bire bir etkileşimi olan bir sanat olduğu için çok kıymetli.
Elvin Beşikçioğlu: Bizim zamanımızda televizyon yaygın değildi. Ben tiyatro sahnesinde Işık Yenersu’yu ‘Hırçın Kız’da seyrettikten sonra oyuncu olmaya karar verdim. Yani yaş aldıkça aslolanın oyunculuk değil, o büyüyü yaratmak olduğu gerçeğiyle karşılaşıyorsun.
‘Gözümüzü açtık beraberiz, iki çocuğumuz var, yine beraberiz’
* Elvin Hanım, oyunu eşiniz yönetiyor. Birlikte çalışırken size karşı tutumu nasıl?
Elvin Beşikçioğlu: Çok sert çıkışları oluyor, hiç kibar değil (gülüyor)... Bu bir yaratım süreci ve biz o süreçte çok iyi anlaşıyoruz Erdal’la. Elbette benim direndiğim, onun ısrar ettiği oluyor. Biz konservatuvara girdik, gözümüzü açtık beraberiz, şimdi iki çocuğumuz var, yine beraberiz…