Güncelleme Tarihi:
‘When in Rome’, meşhur “Roma’dayken Romalılar gibi yap” deyişinden yola çıkarak, Öznur Yalgın tarafından yazılmış. ‘Muhafazakârlık’ ya da ‘kişisel alana/mahremiyete saygısızlık’ üzerine, hepimizin aşina olduğu bir kesiti anlatıyor metni. Genç, bekâr bir kadın bir ‘aile apartmanına’ taşınır; bir gün erkek arkadaşı onu ziyarete gelir. Ve olaylar gelişir...
Dar boşluklardaki ilişki...
İşte Mesut Arslan, GalataPerform ve Platform 0090 işbirliğinde sahnelediği bu metni eğip büküyor, parçalıyor, kurcalıyor ve karşımıza gerçekten farklı, gerçekten iğneleyici bir sahne işi çıkarıyor. Karakterlerimiz; genç kadın Ayşen, onun erkek arkadaşı Murat, Ayşen’in ev sahipleri karı-koca Emine ve Mustafa’dan ibaret.
Bu dört kişi arasında bir nevi ‘kaçma-kovalamaca’ya ‘dahil oluyoruz’. Farazi değil, tam da kelime anlamıyla “dahil oluyoruz”, çünkü yönetmen Arslan her şeyden önce sahne tasarımıyla biz seyircileri ve oyuncuları ‘olay mahallinde’ buluşturuyor. Beklediğimiz türde bir ‘sahne’ tasarlamıyor, hatta oyun alanı olan sahneyi ortadan kaldırıyor Arslan. Dört karakter etrafında biçimlenen tüm ilişki, seyircilerin karşılıklı olarak dizildiği iki oturma sırasının aralarındaki dar boşluklarda yaşanıyor.
Bu hikâyenin parçasıyız...
Yönetmenin enstalasyon yaklaşımı sadece sahne tasarımı değil, rejinin tamamı için geçerli. Diyaloglar, dış sesler, iç sesler (karakterlerin söyledikleri ve aslında söylemek istedikleri), tüm fiziksel temaslar, jestler bu enstalasyonun parçalarını oluşturuyor. Oturma pozisyonu gereği zaten oyunu ‘içeriden’ izlemekte olan seyirciler de oyun başladıktan kısa bir süre sonra ‘seyirci’ kimliklerinden sıyrılıveriyor. Kendilerini karakterlere türlü şekillerde eşlik ederken buluyorlar. Ki bu durum, oyunun en belirgin tavrı. İzlediği oyunun eleştirisine can-ı gönülden katılan seyirciye “Siz de biz de bu hikâyenin parçasıyız aslında” diyor, ‘When in Rome’. Alışılagelmiş bir formda sahnelenmiş olsaydı belli bir mesafeden bakarak “Cık cık cık” etmemizle kalacağımız bir meseleye seyirciyi de dahil ediyor oyun. Bu şekilde; ikiyüzlü davrananın da muhafazakâr kodlardan kopamayanın da gözlerini kulaklarını başkasının hayatından çekemeyenin de senden, benden, ondan başka insanlar olmadığını gayet eğlenceli bir dille anlatıyor.
Karakterlerin; her biri nokta atışı performanslar çıkaran Yeşim Özsoy, Sermet Yeşil, Pervin Bağdat ve Ersin Umut Güler’e teslim edildiği oyunun akışını takip etmesi yer yer zor. Her bir karakterin kullandığı özgün beden hareketi (Mustafa’nın her an dayak atacakmış gibi sürekli havada duran eli misal) biraz göz yoruyor. Bu iki itiraz bir yana; ‘When in Rome’ şu sıralar farklı bir iş görmek isteyen herkese tavsiye edilir.
WHEN IN ROME (5 üzerinden 4 yıldız)
Yazan: Öznur Yalgın
Yöneten: Mesut Arslan
Oyuncular: Ersin Umut Güler, Pervin Bağdat, Sermet Yeşil, Yeşim Özsoy
Süre: 75 dakika
Bilet Fiyatı: Öğrenci 35, tam 50 TL
Ne zaman, nerede? 6 Şubat Salı, saat 20.30’da Moda Sahnesi’nde.