Güncelleme Tarihi:
Bugüne kadar söyleşi yaptığım sanatçılar arasında belki de en doğalı Reyhan Karaca. Hiç sözünü sakınmıyor, neyse onu söylüyor. Her cümlesinin sonunda tatlı bir kahkahası var. Bir konseri sebebiyle Bodrum’da olduğundan onu telefonla arıyorum. İki dakika içinde eğlenceli bir sohbetin içine dalıveriyoruz. Yeni şarkısı ‘Sen Yaktın’ın biraz alaturka tınıları olduğu için sevildiğini, oyuncu Monica Bellucci’ye duyduğu hayranlığı, estetik konusunu ve 90’larda her şeyin göründüğü gibi güllük gülistanlık olmadığını dobra dobra anlatıyor: “Kendimi hiçbir zaman 30 yaşından büyük hissetmedim. Böyle olmanın da faydalarını gördüm.”
◊ 90’larda sizin şarkılarınızla ‘Sevdik Sevdalandık’. Şimdi ‘Sen Yaktın’ adında kıpır kıpır bir tekli yayımladınız. Biraz anlatır mısınız, neler yapıyorsunuz?
Aslında çok uzun zamandır, hiç ara vermeden şarkı üretiyorum. Geçen yıl ‘Bi Zahmet’ adında bir tekli yapmıştım. Kendim de yazıyorum. ‘Sen Yaktın’ da Hayrettin Güneş yapımcılığında, Grand Müzik etiketiyle yayımlandı. Söz ve müziği Mustafa Arapoğlu’na ait. Klibi ve albüm fotoğraflarını Gökhan Özdemir çekti. İlkbaharı ve sonbaharı çok seviyorum. O yüzden sonbaharın hemen başında çıkardık parçayı. Gördüğüm kadarıyla çok sevildi, her yerde çalıyor. Birçok kişi dinlediğinde “A, Mustafa Sandal şarkısı gibi” yorumunu yapıyor Bu sefer bir tık daha alaturka ezgiler kullandık.
◊ İnsanımız seviyor alaturkayı...
Kendim şahsi olarak pek öyle değilim aslında. Bu tür şarkılarda beni biraz itmeleri gerekiyor. Bunda da ekibim bana “Bu sefer böyle bir şarkı yapalım” dedi. Şu anda çok da seviyorum.
◊ Jale, Sibel Alaş, Eda ve Metin Özülkü gibi isimlerle Şimdi 90’lar ismini verdiğiniz bir grupla ara ara sahneye çıkıyorsunuz. Sizi geçenlerde bu sayede canlı izleme şansım oldu. Şahaneydiniz...
Çok eğlenceli oluyor gerçekten. Bir proje olarak o da devam ediyor ama şu sıralar kendi sahnelerim çok yoğun gidiyor. Şimdi 90’lar yaklaşık 6-7 senedir var. Elimden geldiğince ve vakit buldukça onlara katılıyorum. O gruba bazen Ümit Sayın ve Çelik de ekleniyor.
◊ Hiç durmuyorsunuz anladığım kadarıyla...
Bir pandemide durduk, işte öyle.
◊ Hiç sormayın, pandemide aldığımız kiloları halen veremedik.
İşte ben de veremiyorum. Orayı sakla, burayı sakla, öyle idare ediyoruz (gülüyor). Şarkıcıysanız görselliğinize çok önem vermeniz gerekiyor. Fakat kadınız ve yaş ilerledikçe de maalesef o kilolar alınıyor. Ben aslında uzun süre sporla ilgilendim. Tenis oynadım, pilates yaptım. Fakat bir gün düştüm ve sol bacağımdaki çapraz bağı kopardım. Dolayısıyla spora ara vermek zorunda kaldım ve biraz kilo aldım. Ama sağlığım elverirse eylül ayı içinde bir estetik ameliyat geçireceğim. 10-15 kilo atacağım diye tahmin ediyorum. Ondan sonra da yüzümü gerdireceğim.
◊ Yüzünüzde bir uygulama var mı şu an?
Pandemide burnumu kırmıştım. Revizyon ameliyatı oldum. Yüzümde onun dışında sadece medikal estetik var. Zannediyorlar ki her yerimi yaptırdım. Oysa sadece ev kadınlarının da tercih ettiği uygulamalardan var. Artık 15-16 yaşında kızlarda görüyorum botoks.
◊ Yeni şarkınızın klibinde çok havalısınız. Kıyafetleri kim seçti?
Tasarımcı bir arkadaşım var. Onunla benim dolabıma daldık ve oradan çıkardık o kıyafetleri. İnsan kendi fiziğini tanıyınca ona göre giyinmesi gerektiğini biliyor. Fotoğraflarımın photoshop’larını da kendim yapıyorum artık. Bazen bir tık dozu kaçırıyorum ama. Sosyal medyada hemen altına “Photoshop’un ayarını mı bozdun” diye yazıyorlar.
◊ Bunlar canınızı sıkıyor mu?
Önceleri çok bozuluyordum ama artık öyle bakmıyorum. “Neden soyundun”, “Bunlar yaşlandıkça soyunuyorlar, ateş basıyor herhalde” gibi, neler yazıyorlar. Bakıp bakıp gülüyorum. Türk halkının bu esprili laf giydirmesini acayip seviyorum. Normalde kızmam gerekirken kahkaha atıyorum.
◊ Geçenlerde “Bana hep ‘Monica Bellucci’ye benziyorsun’ diyorlar. Benziyor muyuz bilmiyorum ama hayat felsefemiz aynı” dediniz ve bu da epeyce konuşuldu...
Bir gazeteci arkadaşım beni Monica Bellucci ile yan yana getirip bir haber yapmış. Ben de bazı fotoğraflarımda kendimi ona benzetiyorum. Hayat felsefesinden şunu kastediyorum: Ruhunuz genç kaldığı sürece, bedeniniz yaşlanmıyor. Ben kendimi hiçbir zaman 30 yaşından büyük hissetmedim. Böyle olmanın da faydalarını gördüm. En azından fikrim yaşlanmadı. Bellucci’nin elegan tarzını, duruşundaki soğuk ama seksi hali çok beğenirim. Bazıları da Salma Hayek’e benzetiyor beni. Biraz Latin hatlıyım, etine dolgun...
‘BUGÜN YENİDEN BİR ARABESK FURYASI VAR’
◊ Bir dönem Zerrin Özer’e vokal yaptınız. Hâlâ görüşüyor musunuz?
Grup Piramit’in solistiydim, Feyyaz Kuruş’la çalışıyordum. Beni Zerrin Özer’le tanıştırdılar. 18-19 yaşımdaydım, 7 yıl ona vokal yaptım. İlk günden kaynaştık, bir daha ayrılmadık. Aynı sokakta oturuyoruz. Arada camını çalıyorum. Benim öğretmenimdi.
◊ 90’larda bizi bu kadar büyüleyen neydi? Sadece Türkiye’de değil, dünyada da...
Bence 80’lerin sonu 90’ların başı tüm dünyada müziğin altın çağıydı. Duran Duran, Elton John, Madonna, Prince, Michael Jackson... Sanatın zirvesiydi. Ben İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda okudum. Yüksek lisansımı da İTÜ Sosyal Bilimler Müzik Bölümü’nde yaptım. 3 yıl okulda kabak kemane öğretmeniydim. Akademik kimliğimle söyleyebilirim ki müzik popüler kültüre ayak uydurabilmek için gittikçe yozlaştı. Türkiye’de bugün yeniden 80’lerin arabesk furyası var. Rap adı altında arabesk yapılıyor. Arabesk sevmeyenler 90’lar dinliyor. Bir alt kuşak, yani ilkokula gidenler rap dinliyor ama bir zaman sonra onlar da bize gelecekler.
◊ 90’ların hep iyi yönlerinden bahsediliyor, kötü tarafları da var mıydı?
Arkadaşlıklar bir başkaydı. Müzisyenler birbirine destek oluyordu ama 90’lar o kadar da güllük gülistanlık değildi. Batı yakası ve doğu yakası gibi hikâyeler oluyordu. Mesela biz Mustafa Sandal ve ekip arkadaşları gibiydik. Sürekli birlikte zaman geçirirdik. Mustafa Sandal, Ferda Anıl Yarkın, Ali Güven, Özkan Uğur... Bir ekip olarak stüdyoda şarkılar çıkarırdık. Herkesin şarkısında birbirinin ruhu olurdu. O yüzden o hitler çıktı. Ama dediğim gibi gruplaşmalar vardı. Herkes göründüğü kadar can ciğer kuzu sarması değildi.
‘İSİM KOYAMIYORLAR, HERKES ŞİKÂYETÇİ’
◊ 90’larda insanlar biraz daha romantik miydi sizce?
Eskiden bir özlem, hasret, tekeşlilik vardı. Duygular, ilişkiler masumdu. Bugün aşk yok. İlişkilerde sadakat, sevgide dürüstlük kalmadı. Ghosting, losting gibi şeyler var (gülüyor). Çevremdeki kadınlarda bunu görüyorum. Herkes şikâyetçi. İsim koyamıyorlar. Öyle olunca da duygu kalır mı insanda? Duygu olmayınca aşk şarkısı dinleyemezsin. Bir şey üretilemiyor çünkü.
◊ Şu anda sizin hayatınızda biri var mı?
Kendi adıma kalbim kıpır kıpır. Ama isim koyulmayan bir durumdayım ben de. Aşk karşılıklı olmalı. Bir taraf az, bir taraf çok hissederse denge bozulur. Yani kalbimde biri var ama ileride ne olur bilemiyorum.